"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 1989 yılında Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 5.000.000 TL ( eski lira ) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL’nın yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 9.100,03 TL.ye yükseltmiştir.
Davalı, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulü ile ;9.055,18 TL.'nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 23.05.2017 tarih, 2017/2926 Esas, 2017/6185 Karar sayılı ilamı ile “Mahkemece, emsal Yargıtay ilamları ve tüm dosya kapsamından davacının peşin olarak ödediği paranın mahsubunun yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal içtihat üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulü yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bu durum Anayasa Mahkemesi' nin 17.07.2014 tarih ve 2013/4495 Başvuru sayılı ilamında da açıkça belirtilmiştir. O halde mahkemece, ödenen
peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde, tüm belgeler ve dosya kapsamında alınan mahsup yapılmadığına ilişkin bilirkişi kurulu raporu ve bu rapora yönelik itirazlar da dikkate alınmak suretiyle ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken ....” gerekçesiyle davacı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece, sözleşme konusu bağımsız bölümün davacıya ... Bankası A.Ş. aracılığıyla kredi kullandırılarak teslim edildiği, sözleşmenin 3. maddesinde sözleşmenin eki olan itfa planı uyarınca taksitlerin ödenmeye başlayacağının kararlaştırıldığı, davacının 20/05/1991 tarihinde 5.000.000-TL peşinat yatırdığı, davacı ile 06/04/1993 tarihinde 76.709.435-TL bedelli borçlandırma sözleşmesi akdedildiği, 12.230.795-TL ek borçlandırma yapıldığı neticede toplam borçlandırılan tutarın 88.940.230-TL olduğu, konutun kesin maliyet hesabının 86.000,00-TL olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hesaplandığı ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmadığı gözetilerek bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği, buna göre borçlandırma miktarının sözleşme konusu konutun ortalama kesin maliyet bedelinin üstünde olduğu anlaşıldığından ve davacı tarafça ödenen peşinatın mahsubunun yapıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı delil sunulmadığından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edilmediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde "... borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder. " şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlandırma sözleşmesi ile 76.709.435TL borçlandırma senedi ile 12.230.795 TL ( eski para ), olmak üzere toplam 88.940.230 TL kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL ( eski para ) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.