Logo

3. Hukuk Dairesi2021/7904 E. 2021/13391 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kira sözleşmesinin kiracı tarafından erken feshedilmesi nedeniyle ödenmesi gereken cezai şart tutarı ve teminat mektubunun iadesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge adliye mahkemesinin, cezai şart tutarına nasıl ulaştığına dair gerekçesinin yetersiz ve hükümle uyuşmayan soyut ifadelerden oluşması, ayrıca istinaf incelemesinin tamamlandığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi yerine ilk derece mahkemesi tarafından belirlenmiş vekâlet ücretlerinin esas alınması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde karşılıklı görülen alacak ve teminat mektubunun iadesi davalarından asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile arasında 03/05/2013 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalı kiracının kira sözleşmesi süresi sona ermeden sözleşmeyi feshettiğini ve kiralananı 31/03/2016 tarihinde tahliye ettiğini, bu nedenle davalı kiracının kira sözleşmesinin 3.3. maddesi gereğince cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürerek; kiralananı erken tahliye eden kiracının sözleşme hükümleri gereğince ödemesi gereken cezai şart bedelinin tespiti ile şimdilik 10.000 Euro'nun tahliye tarihinden itibaren işleyecek bankalarca Euro üzerinden açılan döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami oranda faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; alt kiracının kira sözleşmesini feshetmiş olması nedeniyle asıl kira sözleşmesinin feshedildiğini, tahliyenin kira sözleşmesine uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, cezai şart alacağının alt kiracıdan talep edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiş, karşı davasında ise; kira sözleşmesi imzalanırken kiraya verene verilen 3 aylık asgari kira bedelini garanti eden banka teminat mektubunun iadesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince; asıl davanın kısmen kabulüne, 10.000 Euro cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, tespiti istenen toplam cezai şart bedelinin sözleşme hükümleri doğrultusunda açıkça hesaplanabileceği gerekçesiyle davacının külli tespit talebinin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş; karar, taraflarca istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; davalı/karşı davacının istinaf talebinin reddine, davacı/karşı davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.3. maddesi gereğince davacının davalıdan 84.747,60 Euro cezai şart bedeli alacağı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davacının davalıdan 84.747,60 Euro cezai şart alacağı bulunduğunun tespitine, tespit edilen bu cezai şart alacağından 10.000 Euro'nun dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; karşı davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı/karşı davacının tüm, davacı/karşı davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Bölge adliye mahkemelerinin duruşmasız olarak esas hakkında istinaf incelemesi yapmaları durumunda karar verme usulü 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında veya kararın gerekçesinde hata edilmesi durumunda yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek esas hakkında yeniden karar verilebilecektir.

Ayrıca, bölge adliye mahkemesi kararlarında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Söz konusu maddeye göre, bölge adliye mahkemesi kararında “tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “ilk derece mahkemesi kararının özeti”, “ileri sürülen istinaf sebepleri” ve “taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, red ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” yer alması gereken zorunlu hususlardandır. Aynı Kanunun 359/2. maddesinde ise "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" şeklinde belirtilmiştir.

Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne

uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Nitekim, 07/06/1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK'nın 27. maddesinin 2. bendinin “c” bölümünde de; hukuki dinlenilme hakkının, “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Somut olayda; davaya konu 03/05/2013 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesinin 3.3. maddesinde; kiracının, sözleşmenin bitiminden önce tek taraflı olarak kira sözleşmesini feshetmesi hâlinde, bir yıllık garanti edilen asgari kira bedelini cezai şart olarak ödeyeceği, sözleşmenin 10.1. maddesinde; var olan yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teminatı olarak kiracının üç aylık garanti edilen asgari kiraya eşit bir meblağı kiraya verene ödeyeceği, sözleşmenin 10.2. maddesinde; kiraya verenin bu meblağı kiracının sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerinden herhangi birini ifa etmemesinden doğan bir yükümlülüğü karşılamak için kullanabileceği, kiracının depozito tutarını kira veya herhangi bir borcuna mahsup edemeyeceği, kira ve diğer borçlarını ödemekten imtina edemeyeceği kararlaştırılmıştır.

İlk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda; kira sözleşmesinin 3.3. maddesi gereğince bir yıllık garanti edilen asgari kira bedeli 112.996,80 Euro olarak belirlenmiş, teminat mektubunun iadesine karar verilmesi halinde ise kiracının ödemesi gereken cezai şart bedelinin 84.747,60 Euro olacağı belirtilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; teminat senedinin iadesi talebine yönelik karşı davanın reddine karar verilmiş, cezai şart alacağı talebine ilişkin asıl davanın gerekçesinde ise sadece "Buna göre somut olayımızda taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.3. maddesi gereğince 84.747,60 Euro cezai şart bedeli alacağının olduğu," ifadesine yer vermekle yetinilmiş, hükme esas alınan bu bedelin hangi gerekçelerle hükme esas alındığına yönelik herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.

Hâl böyle olunca; yasanın aradığı anlamda, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple bölge adliye mahkemesince toplanan deliller birlikte değerlendirildikten sonra açık ve anlaşılır bir gerekçe ile hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde ayrıntılı bir ifade içermeyen yetersiz gerekçe ile karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3- Davacı/karşı davalının avukatlık ücretinin tespitinide hangi yıla ilişkin AAÜT'nin uygulanacağına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise kabule göre; bölge adliye mahkemesince; istinaf incelemesinin tamamlandığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesi gereğince işbu tarife esas alınarak taraflar lehine vekâlet ücretlerinin takdir edilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesi tarafından belirlenmiş vekâlet ücretlerinin karara esas alınması doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacının tüm, davacı/karşı davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı/karşı davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı/karşı davalıya iadesine, 1.702,25 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı/karşı davacıya yükletilmesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.