Logo

3. Hukuk Dairesi2021/8033 E. 2021/13481 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesi kararını HMK 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırarak dosyayı geri gönderme kararının kesin olup olmadığı ve dosyanın geri gönderilmesinin hukuki dayanağının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesince tarafların delillerinin toplanıp değerlendirildiği bir davada, HMK 353/1-a/6 maddesini yanlış uygulayarak ve dosyanın geri gönderilmesi için gerekli şartların bulunmadığı gözetilerek, verilen karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İSTANBUL ANADOLU 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen aracın ayıpsız misliyle değiştirilme davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalıların istinaf başvurularının kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği kararın, süresi içinde davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, 13/08/2014 tarihinde distribütörlüğünü davalı ... A.Ş'nin ve satışını davalı ... Oto A.Ş'nin yaptığı ... marka 2014 model 1.6 TDI DSG şeklinde belirtilen aracı satın aldığını; ancak, araçtaki gizli yazılım nedeniyle aracın ayıplı olduğunu, bu nedenle aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesini bu mümkün değil ise araç için ödenen satış bedelinin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar; davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince; "davanın kabûlü ile, dava konusu ... Plakalı ... şase nolu, ... motor numaralı, 2014 Model ... marka ... Paket aracın davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ayıpsız misli ile değiştirilmesine, İİK 24/4. hükümlerine göre aracın aynısının ayıpsız mislinin davacıya iadesine, ayıplı aracın ise davacı tarafından davalı satıcı firmaya takyidatsız olarak teslimine dair verilen hükme karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; "...dava konusu aracın satın alındığı tarihten dava tarihine kadar yaptığı kilometre nazara alınarak aracın misliyle değiştirilmesi hakkaniyete aykırı olduğu gibi üretici için orantısız güçlüklere neden olacağı karşısında 6502 sayılı yasanın 11/3. maddesi uyarınca ayıp oranında bedelden indirim yapılmasına karar verilmesi gerekirken, aracın misliyle değiştirilmesine karar verilmiş olması doğru olmadığı, belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere

mahkemesine gönderilmesi‘ gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının değişik gerekçe ile kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararı, davalılar tarafından temyiz edilmiş; bölge adliye mahkemesince verilen 16.07.2021 tarihli ek karar ile’ İlk derece mahkemesinin 14/12/2017 gün ve 2016/1082 (E) - 2017/1546 (K) sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 353/1-a/6'ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına ilişkin Dairemizin 15/09/2020 gün ve 2019/1008 (E) - 2020/3781 (K) sayılı kararının, aynı maddenin 1'inci fıkrasının, "a" bendi uyarınca kesin olduğunun anlaşılması karşısında; davalılar Erya Otomotiv A.Ş. ile Yüce Auto Motorlu Araçlar Ticaret A.Ş. vekillerinin temyiz dilekçelerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; bölge adliye mahkemesince verilen karar ile ek karar, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Öncelikle, bölge adliye mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekir. Bir başka deyişle, HMK'nın 366. maddesi atfıyla aynı kanunun 346/2. maddesinin verdiği açık yetki ve görev çerçevesinde, bölge adliye mahkemesince verilen kararın, kararda belirtildiği üzere kanunda öngörülen “kesinlik” koşullarına haiz olup olmadığı incelenmelidir.

İncelemenin, yine anılan kanun maddesindeki tanımıyla “yerindelik” denetimi niteliğinde yapılması gerektiği, yerindeliğin ise bölge adliye mahkemesinin kararına atfettiği mahiyet ve bu mahiyete bağlı öngörülen kesinlikten bağımsız olarak, bunların varlığı için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği kuşkusuzdur. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle vermiş olduğu kararlar bakımından bölge adliye mahkemelerine anılan 346. madde ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, 366. madde hükmü göz ardı edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduğuna hükmettiği kararlar bakımından temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir. Keza, anılan 366. maddenin öngördüğü üzere, işin niteliğine uygun biçimde ve kıyasen uygulanması gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir kararı bulunmadığından bahisle, Yargıtay incelemesi sırasında hiç nazara alınamayacağı gibi bir görüşün savunulması da mümkün görünmemektedir.

Bu bağlamda, temyize konu kararın karar tarihi itibariyle ilişkili olduğu usul hükümleri gözden geçirilmelidir. 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup, 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir.

Öte yandan, HMK’nın 353/1-a-6. maddesinin, eksik delil toplanması veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın esas hakkında inceleme yapılmaksızın mahalline iadesini mümkün kıldığı şeklinde yorumlanması halinde, HMK’nın 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargılama eksikliğinin bulunduğu durumlarda adli yargı teşkilatı içinde sadece Yargıtay’a tanınan eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bozma yetkisine eşdeğer bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanındığı sonucuna varılacaktır ki, herhalde, bu sonuca katılmak mümkün değildir.

Diğer bir yandan, HMK’nın 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararları bakımından, duruşma yapılmaksızın giderilebilecek nitelikte yargılama eksikliklerinin saptanması halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasını müteakip yeniden esas hakkında karar vermeleri gerektiği öngörülmüş olup, mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece duruşma açılmaksızın tamamlanacak nitelikte bir yargılama eksikliğinin bulunması haline münhasır olarak” eksikliğin ikmali ile

yeniden esas hakkında hüküm kurma yetkisi tanındığı, duruşma açılmaksızın tamamlanamayacak eksiklikler bulunduğunu saptaması halinde, işin esasını incelemeksizin bunların ikmali bakımından dava dosyasını her durumda ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektiği biçiminde yorumlanması söz konusu değildir.

Aynı Kanun’un 356. maddesi hükmü gereğince, duruşma açılmasının asıl olduğunun öngörülmüş olması gözetildiğinde, ön incelemede saptanan eksikliklerin duruşma açılarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alınmamakla birlikte duruşma açıldıktan sonra saptanan yargılama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği izahtan vareste ve kanun sistematiğinin gereğidir. Kaldı ki, HMK’nın 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebileceği düzenlenmiştir.

Şu halde, yukarda yazılı kanun hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin hiç toplanmadığından veya hiç değerlendirilmediğinden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasının esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, her ne kadar, kararın mahiyeti bu şekilde takdim edilmişse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca, buna bağlı olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, bölge adliye mahkemesinin davalıların temyiz talebinin reddine dair ek kararının kaldırılmasına karar verilerek işin esasına geçilmiştir.

İlk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tarafların delil olarak dayandıkları belgeler sunulmuş veya ilgili yerlere müzekkere yazılarak dosyaya kazandırılmıştır.

Bununla birlikte, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olduğundan (6100 sayılı HMK m. 33) ve Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibariyle Kanunda sayılan geri gönderme sebepleri gerçekleşmediğinden; dava dosyasının kararda belirtildiği üzere inceleme yapılarak karar verilmesi için ilk derece mahkemesine iadesi usul ve yasaya aykırıdır. Kanunun 353/1-b-3 maddesi uyarınca işin esasının Bölge Adliye Mahkemesince varsa eksik delillerin toplanması ile dava dosyası incelenip sonucuna uygun karara bağlanması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2-) Bozma nedenine göre, davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesinin davalıların temyiz isteminin reddine dair ek kararının KALDIRILMASINA ve açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 23/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.