"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen men’i müdahale ve tazminat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine dair verilen hükmün, davacı vekili ve katılma yoluyla dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; davacı tarafın temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ...’na ait tarla vasfındaki üç adet taşınmazı noterde yaptıkları icar sözleşmesi ile kiraladığını, diğer davalı ...’ın ise kiraladığı tarlaları yer sahibi ile birlikte ekeceğini beyan ederek tarlalarda ekim dikim faaliyetini başlatan kişi olduğunu, 2010 yılının Kasım ayında davacının taşınmazlarda ekim hazırlığı yaparken davalı ...’ın bu tarlalarda çalıştığını gördüğünü, çalışmaları sonlandırmasını istemesi üzerine davalının diğer davalı ... adına taşınmazı işlediğini bildirdiğini, davalının mevcut kontrata karşın çalışmasına izin vermeyerek tarlayı kendisinin ekeceğini bildirdiğini, davalının sözleşmeyi fesih beyanına rağmen kendisine resmi veya yazılı bir bildirimde bulunulmadığını, feshin tek taraflı beyanla gerçekleşemeyeceğini, davalının eyleminin açıkça hukuka aykırı olduğunu, fesih sürelerine uyarak sözleşmeyi feshedebileceğini ileri sürerek; dava konusu taşınmazlara davalıların sözleşme sonu olan 31/10/2011 tarihine kadar müdahalelerinin men’ine karar verilmesini talep etmiş, birleşen davada ise; davalının hukuka aykırı eylemleri nedeniyle kiraladığı taşınmazlarda ekim faaliyetini gerçekleştiremediğinden domates ekimi gerçekleştirebilseydi elde edeceği kazancına karşılık olmak üzere şimdilik 10.000 TL’nin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ...; davacı ile aralarındaki sözleşmenin 5. maddesinde “Kiracı , kiraya verenin yazılı oluru olmadan kiralan taşınmazı başkasına kiralayamaz, yanına ortak alamaz. aksi taktirde kiraya veren süre bitimini beklemeksizin kira sözleşmesini bu nedenle feshedebilir.” düzenlemesinin bulunduğunu, davacının bu maddeyi ihlal ettiğini, tarlaları 3. kişi ...'in kullandığının tespit edilmesi üzerine kira sözleşmesinin 5. maddesi gereği sözleşmeyi feshedip mülkiyet hakkı gereği taşınmazlara enginar ve buğday ektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Davalı ...; davalı ...’nun tarlalarına girmediğini, çalışmadığını, ekmediğini, böyle bir işi ... adına da yapmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; asıl dava konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 21/10/2015 tarihli ve 2014/9926 Esas 2015/8766 Karar sayılı kararıyla; davacının sair temyiz istemleri reddedildikten sonra davalı kiraya verenin fesih ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle sonuç doğurmayacağı davacının sözleşme süresi ile sınırlı olarak tazminat isteme hakkı doğduğu gerekçesiyle, bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl dava konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulü taleple bağlı kalınarak 10.000 TL tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline yönelik olarak verilen hüküm, davacı ve davalılardan ...'nun temyizi üzerine, Dairece verilen 07/11/2019 tarihli ve 2019/500 Esas 2019/8874 Karar sayılı kararla; “(1) Davacı yönünden; Davacı tarafından açılan 12/08/2011 tarihli birleşen davada kar kaybı nedeniyle uğranılan 10.000 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş olup, mahkemece taleple bağlı kalınarak hükmedilen tazminat miktarına dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak hüküm altına alınan tutara karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanması doğru görülmemiştir.
(2)Davalı yönünden; sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce feshi mümkün değildir. Kiraya verenin tek yanlı olarak akdi feshetmesi ve kiralanana el koyması sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu durumda davalı kiraya verenin kiracının kar mahrumiyetinden sorumlu olduğu kabul edilmelidir, ancak önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere bu sorumluluk sınırsız değildir. Kiracının isteyebileceği kar kaybının hesabında; davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği, aynı nitelikli başka bir taşınmazı yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi, belirlenen sürede kiracının ekeceği ürüne göre ekim sezonları da gözetilerek ekimin yapılamamasından kaynaklanan kazanç kaybı varsa bundan kiraya verenin sorumlu tutulması gerekir. Ayrıca TBK 123(BK 106) ve TBK 124(BK 108) maddeleri gereğince kar kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen TBK 408 (BK 325 maddesi) hükmünde gösterilen kesinti yönteminin de uygulanması gereklidir. Bu yönteme göre kar kaybı sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı tasarruf ettiği haklar yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek
bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yöntemde uygun kar kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması gereken zorunlu giderlerdendir. Bu nedenle mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman bilirkişi marifetiyle benzer nitelikteki bir işyerinin kiralanması için gerekli sürenin belirlenmesi ve belirlenen bu süre kadar mahrum kalınan kar kaybı zararının hesaplanması gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; yeni ekim sezonunda ekim yapabilmesi için gerekli olan makul sürenin 5 ay olacağı, davacı kiracının bu zaman aralığında davaya konu taşınmazlarla benzer nitelikte taşınmazları bularak kiralamasının ve yeni ekim sezonunda ürün ekimi yaparak gelir ve kar elde etmesinin mümkün olduğu, davaya konu edilen taşınmazların kullanımı kendisinde olsa dahi Kasım 2010 ile 15 Nisan 2011 tarihi arasında taşınmazlar üzerinde ekim yaparak ürün elde edemeyeceğinden herhangi bir gelir ya da kar kaybının olmayacağı gerekçesiyle; konusuz kalan asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve katılma yoluyla davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dahili davalıların temyiz itirazlarına yönelik olarak;
Dahili davalılar vekili, davacı tarafın temyiz dilekçesine karşı düzenlediği temyize cevap dilekçesinde karara ilişkin temyiz itirazlarını ileri sürmüş ise de söz konusu dilekçenin HUMK'nın 433. maddesinde öngörülen on günlük yasal süre içerisinde mahkemeye verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dahili davalılar vekilinin katılma yolu ile verdiği temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3)Davacının birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacı 12/08/2011 tarihinde açtığı eldeki davada; kiralanan tarlaları kullanamaması nedeniyle yoksun kalınan kazanç kaybını talep etmiş olup, uyuşmazlık mahrum kalınan kârın miktarının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davada dayanılan ve hükme esas alınan, davacı ile davalı ... arasındaki kira sözleşmesi 01/05/2010 başlangıç tarihli 18 ay süreli olup, sözleşmenin sona erme tarihinin 31/10/2011 tarihi olduğu ve kiralanana her türlü zirai tarım ürünü ekilebileceği kararlaştırılmıştır. Davalı kiraya verenin fiilen tek taraflı olarak kiralananlara el koyması nedeniyle davacı tarafça tarlaların ikinci sezonda ekilemediği hususu tartışmasızdır. Sözleşmeyle bağlılık ilkesi uyarınca, taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce feshi mümkün değildir. Kiraya verenin tek yanlı olarak akdi feshetmesi ve kiralanana el koyması sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu durumda, davalı kiraya verenin kiracının kar mahrumiyetinden sorumlu olduğu kabul edilmelidir.
Mahkemece verilen 18/10/2018 tarihli ikinci hükümde, davacının zararının sözleşme süresi olan 2011 yılında 63.652,85TL olduğu, taleple bağlı kalınarak 10.000TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. Dairece verilen ve az yukarıda değinilen 07/11/2019 tarihli bozma kararı, tazminat miktarında indirim yapılmasına yöneliktir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemece, bozmaya uyulmuş ise de gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki;
Kira sözleşmesi, 01/05/2010 başlangıç ve 31/10/2011 bitiş tarihlidir. Davacı, zararının ekim yapamadığından kaynaklandığını, kiraya veren tarafından tarlalara fiilen el koyma tarihinin ise 2010 yılı Kasım ayı olduğunu bildirmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; sözleşmenin iki sezonluk olduğu, birinci sezonda kiralananlar kullanılarak gelir elde edildiği, ikinci sezonda ise kullanılamadığı ancak yeniden kiralama süresine göre, sözleşmenin feshi nedeni ile gelir kaybının olmayacağı belirtilmiş, mahkemece de benimsenen rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de hem sözleşmesel olarak tarafların hak ve yükümlülükleri çerçevesinde, hem de bozma kapsamı doğrultusunda davacının kazanılmış hakkı gözetilerek değerlendirme yapılmaması doğru değildir.
O halde mahkemece, kiralanan alanın tarım arazisi olduğu ve sezonluk kullanımın ve hasadın mümkün olduğu gözetilmeli, bu itibarla bozma kararında değinildiği üzere tazminat miktarından yapılması gereken indirim miktarı üzerinde durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi kararı doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada verilen hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince hükmün tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.