"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kurum sigortalısı ...'in eşi ...'e bağlanan dul aylığının vefat etmesine rağmen davalılar tarafından haksız olarak çekilmeye devam edildiğini, bu hususun tespit edilmesinden sonra, haksız ödenen maaşların iadesi için yapılan icra takibine davalılar tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, itirazın iptali ile takibin devamına, 14.078,67 TL kurum alacağının davalılardan icra inkar tazminatı ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; SSK tarafından aynı alacağa ilişkin daha öncesinde de icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğini ve durduğunu, itirazın iptali davası açılmadığını ve takibin düştüğünü; daha sonra davaya konu icra takibinin başlatıldığını, kurumun zararı öğrendiği 25/08/2006 tarihinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, dul aylığının taraflarınca çekildiğini davacının ispat etmesi gerektiğini, yine 5510 sayılı Kanun’un 96. maddesine göre en fazla beş yıllık yersiz ödemelerin talep edilebileceğini savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulüne, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın asıl alacak 14.078,67 TL ve işlemiş yasal faiz olarak 14.880,63 TL'ye yönelik olarak iptaline ve böylece takibin toplam 28.959,30 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine, asıl alacak üzerinden hesaplanan %40 icra inkar tazminatı 5.631,46 TL'nin de davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davacı vekili ile katılma yolu ile davalılar vekilinin temyizi üzerine, Dairece verilen 22/02/2018 tarihli ve 2017/17210 E. 2018/1531 K. sayılı kararla,
"...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-(...) Somut olayda; davalılar zamanaşımı savunmasında bulunmuş, ancak buna ilişkin mahkemece gerekçeli kararda herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; davalıların zamanaşımı savunması ile ilgili yasal düzenleme üzerinde durulup, dava konusu alacak yönünden zamanaşımı süresinin başlayacağı tarihin tespiti ve buna göre iddia konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı yönünden gerekli inceleme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; davalıların zamanaşımı def'inin değerlendirilmemesinin doğru olmadığı...
3-(...) Somut olaya gelince; davacı tarafından, dava dilekçesinde 14.078,67 TL dava konusu edilmiş olmasına rağmen, hükümde işlemiş yasal faiz olarak da 14.880,63 TL'ye hükmedilmiş, bu haliyle talep aşılarak hüküm kurulmuştur. Talep aşılarak karar verilemez.
O halde, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı...’’ gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozma kararına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, Dairece verilen 26/12/2018 tarihli ve 2018/4433 E. 2018/13365 K. sayılı kararla, "Dairece, bahsedilen gerekçelerle mahkemenin kararı bozulmuş ise de; aslında ikinci bentte açıklanan gerekçeyle, zamanaşımı definin değerlendirilmesi bakımından kararın bozulduğu, birinci bentteki ifadenin ve üçüncü bentteki bozma gerekçesinin zuhulen yazıldığının yeniden yapılan incelemeden anlaşıldığı, bu nedenle Dairece verilen 22/02/2018 tarih 2017/17210 E. 2018/1531 K. sayılı ilamının birinci ve üçüncü bendinin ilam metninden çıkarılarak ikinci bendin sonuna "Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına" ifadesinin eklenmesine" karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile yapılan icra takibinde 14.078,67 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9’u geçmemek üzere yasal faiz işletilmesi yönünden davalının itirazının iptali ile takibin bu şekilde devamına, ödemelerin icra dosyasında dikkate alınmasına, asıl alacağın % 40 oranı olan 5.631,46 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- HMK’nın 26 ncı maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına da kısaca değinmek gerekmektedir. Maddeye göre, hâkim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Taleple bağlılık ilkesi, özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece hatalı değerlendirme ile davacı vekilinin rapora karşı beyanında açıkça işlemiş faize ilişkin taleplerinin olmadığını beyan ettiği gerekçesiyle davanın sadece asıl alacak miktarına yönelik olduğu kabul edilmiş ise de, davacı vekilinin aşamalardaki beyanlarında ve mahkemenin gerekçesine konu ettiği rapora beyan dilekçesinde işlemiş faiz talebinden vazgeçtiği yönünde açık bir beyanının olmadığı, yine takip talebi incelendiğinde de, dava konusu alacağın büyük kısmının işlemiş faiz talebine ilişkin olduğu nazara alındığında, mahkemece davacının işlemiş faiz talebinin de değerlendirilmesi suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3- 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 8. maddesi gereğince, bozma öncesi yapılan yargılama sonucunda davalılarca ödenen harcın mahsubu ile bakiye harç miktarının davalılardan tahsiline kadar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan 961,70 TL harcın davalılardan tahsiline karar verilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, HUMK'nın 428. maddesi gereğince hükmün ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.