Logo

3. Hukuk Dairesi2022/1385 E. 2022/8751 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının sahte vekaletname ile satılan taşınmazı nedeniyle uğradığı maddi zararın tespiti ve davalıların sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın önceki bozma kararlarında belirtilen hususlara mahkemece uyulmayarak, davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakların ihlal edildiği ve zararın tespiti için belirtilen yöntemlere uyulmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davaların reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 15/11/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile asıl ve birleşen davada davalılardan ... vekili Av. ..., birleşen davada davalı ...Ş. vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; maliki olduğu taşınmazın, içlerinde ... Noter Başkatibi davalı ...'ın da bulunduğu çete tarafından, .... Noterliğinde düzenlenen sahte vekaletname ile dava dışı 3.kişiye satıldığını, durumu öğrenince Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/381 Esas ile yolsuz tescil nedeni ile tapu iptali ve tescil davası açtığını, yolsuz tescilin yapıldığı 2002 tarihinden bu yana gayrimenkulden faydalanıp gelir elde edemediğini, gelir kaybına uğradığı için 10.000 TL (birleşen 07.05.2010 tarihli dava ile 1.000.000 TL) maddi tazminat ve şahsına yönelik feragat için tehdit ve silahlı saldırı nedeniyle 25.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalı noter başkatibi ...; iddiaların yersiz olduğunu, ilgili servisteki memurların düzenlediği belgeyi imzaladığını, kendi çabasıyla tapunun gerçek sahibi adına tescil edildiğini, Noterlik Kanunu'nun 162. maddesine göre noterin sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı noter ...; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, başkatibin hatasından değil cürmünden dolayı noterin sorumluluğunun düşünülemeyeceğini, manevi tazminat talebi ile ilgisinin bulunmadığını, faydalanmama iddiasının yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Birleşen davada davalı ... Sigorta AŞ; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davalı ... aleyhine açılmış bir ceza davası mevcut olmadığından, ... ve birleşen davada davalı ... Sigorta AŞ hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin davacının şahsı ile ilgili haksız fiil ikası dosyaya yansımadığından reddine, davalı ... Aydın aleyhine açılan asıl ve birleşen davada 1.000.000 TL kira zararı olduğu, kira ile ilgili herhangi bir belge sunulmadığı, bilirkişi raporlarının belgesiz hali ile düzenlendiği, bu nedenle %80 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçe gösterilerek; 202.000 TL'nin 06.06.2002 tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline dair verilen 21.09.2012 tarihli karar, davacı vekili ve davalı ... vekilinin temyizi üzerine, Dairece verilen 18.04.2013 tarihli ve 2013/1402 Esas- 2013/6660 Karar sayılı ilamla; dosyada mevcut emsal kira sözleşmelerinin incelenmediği, raporun soyut rakamsal değerlere göre hazırlandığı, bilirkişi raporlarının mahkemece de denetlenemediği, soyut ve afaki bulunan raporlarda mahkemece yasal dayanağı gösterilmeden % 80 oranında indirim yapıldığı, buna göre mahkemece; dosyada mevcut kira sözleşmeleri, davacının dayandığı diğer emsaller daha önce davacı tarafından bu yer kiralanmış ise, buna ilişkin kira sözleşmeleri, dosyaya celp edilmek suretiyle, davacının gelir kaybına ilişkin denetime elverişli bilirkişi raporu almak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, diğer yandan davanın ceza zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı tartışılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile iki yıllık süre dikkate alınıp karar verildiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozma ilamına uyan mahkemece, yeniden yapılan yargılama sonucunda 07.06.2016 tarihli kararla; asıl davada 10.000 TL maddi tazminatın 06.06.2002 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine, birleşen davanın kabulü ile 1.000.000 TL’nin 06.06.2002 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, davacının bu dosyadaki reeskont faiz talebinin reddine, fazlaya ilişkin talebinin saklı tutulmasına, davalı ... şirketinin sorumluluğunun poliçesi ile sınırlı tutulmasına karar verilmiş, davalı ... şirketinin tavzih talebi üzerine 18.10.2016 tarihli karar ile tavzih talebinin kabulü ile " " ...davalı ... şirketinin sorumluluğunun poliçesiyle sınırlı tutulmasına" ibaresinin " ..davalı ... şirketinin sorumluluğunun 200.00 USD ile sınırlı tutulmasına " şeklinde tavzihine karar verilmiş, davalı ... şirketinin tekrar tavzih talebinde bulunması sebebiyle talep yerinde görülerek 07.11.2016 tarihli kararla; 18/10/2016 tarihli tavzih kararında "... davalı sigortanın sorumluğunun 200.00 USD ile sınırlı tutulmasına " olarak yazılmış ise de bunun "... davalı sigortanın sorumluluğunun 200.000 USD ile sınırlı tutulmasına " olarak tavzihine karar verilmiş, mahkemenin tavzih kararlarının davacı vekilince asıl kararın ise davalı ... ve davalı noter tarafından temyizi üzerine, Dairece verilen 12.09.2017 tarihli ve 2016/21982 Esas 2017/11800 K. sayılı ilamla; bozma ilamında, davanın ceza zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı hususunun tartışılması suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmesine karşın mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı, davacı tarafın sunmuş olduğu emsallerin bilirkişilerce emsal olarak alınmadığı somut olayda mahkemece bu hususta resen araştırma yapılması, davacının zarar miktarı hesaplattırılması, söz konusu zarar miktarının tam olarak tespitinin mümkün olmaması halinde, hakim 6098 sayılı TBK'nın 50. maddesi hükmü gereğince davacının zarar miktarını hakkaniyete uygun olarak takdir etmesi gerektiği, ayrıca hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle bozulmuştur.

Söz konusu bozma kararı üzerine mahkemece; davalı noter hakkında ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava konusu yerin davacı dışındaki kişiler tarafından kullanıldığını gösterir herhangi bir delil sunulmadığı, yapılan araştırmada da böyle bir hususun tespit edilemediği, taşınmazın davacının tasarrufundan çıkmasının söz konusu olmadığı, yalnızca malik isminin değiştiği, buna bağlı olarak davacının zarara uğradığının ve manevi tazminat isteminin ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve yargılama sırasında verilen ilk bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan manevi tazminat talebine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davacının manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacının davalı ... (...)’a yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bilindiği üzere; mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak meydana gelebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar verir. Bir başka anlatımla kesinleşmiş, bu kısımlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; mahkemece verilen 07.06.2016 tarihli ve 2014/35 esas 2016/312 karar sayılı kararla, asıl ve birleşen davalarda talep edilen bedelin tahsiline yönelik hükmün, davalı ...(...) tarafından temyiz edilmediği, temyiz edilmeyerek kesinleşen işbu karara göre, davacı yönünden usuli kazanılmış hak oluşmasına karşın, mahkemece bu usuli kazanılmış hak ihlal edilerek davanın reddine karar verilmiştir.

O halde; mahkemece; davalı ...(...) tarafından 07.06.2016 tarihli mahkeme kararının temyiz edilmeyerek kesinleşmesi nedeniyle, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurularak, söz konusu hükme göre, asıl ve birleşen davaların davalı ...(...) yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

3- Davacının davalı Noter ve Sigorta şirketine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açıklanması gereken diğer bir husus ise; bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün bulunmasıdır. Bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

Dairece verilen 12.09.2017 tarihli ikinci bozma kararında; mahkemece belirlenen tazminat miktarına ilişkin değerlendirmelerin doğru görülmediği tespit edilerek, ifade edilen yöntemle davacının zarar miktarının hesaplattırılması, zarar miktarının tam olarak tespitinin mümkün olmaması halinde, 6098 sayılı TBK'nın 50. maddesi gereğince davacının zarar miktarının hakkaniyete uygun olarak takdir edilmesi gerektiği belirtilmiş, mahkemece bozma ilamına uyma kararı verilmiş ise de, oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilerek zararın ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Buna göre, mahkemece; bozma ilamında benimsenen yöntemlere göre davacının zarar miktarının tespit edilmesi, söz konusu miktarın tespit edilememesi durumunda ise 6098 sayılı TBK'nın 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir miktarın tahsiline yönelik karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Mahkemece yapılacak iş; davacı yararına oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınmak suretiyle, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek olmalıdır.

4- Bozma nedenine göre; zarar miktarına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,

peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.