Logo

3. Hukuk Dairesi2022/1912 E. 2022/7611 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, davacının icra takibine yaptığı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebiyle açtığı davada, Yargıtay’ın bozma ilamına uyan mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay’ın ilk bozma kararında icra takibine konu alacağın varlığı ve miktarı henüz tespit edilmemişken icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek bozma yapılmış, yerel mahkemece bozma kararına uyulmuş gibi görünse de aynı hususta yeniden icra inkar tazminatına hükmedilerek davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edildiğinden, hükmün bu kısım yönünden düzeltilerek icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gözetilerek hüküm düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 11/10/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 08/03/2006 tarihli satış sözleşmesi ile 58.000 TL bedel ödeyerek davalının 1279 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini satın aldığını, davalının tapuda gerçekleştirilecek satış işlemini yapmak üzere alım satım işlemine aracılık eden emlakçı ...'ı vekil tayin ettiğini, ne varki taşınmazın pafta numarasının yanlış yazılması nedeniyle satış işleminin gerçekleştirilemediğini; sonrasında, davalının ...'ı vekillikten azletmesi ve yeniden vekil tayin etmeye yanaşmaması nedeniyle ödenen satış bedelinin işlemiş faizi ile birlikte tahsili için takip başlattığını, ancak davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; taşınmazdaki hissesi karşılığında davacı tarafından satış bedeli olarak 8.333 TL ödenmesine rağmen sözleşmeye sonradan davacı tarafından 58.000 TL ödenmiş gibi ekleme yapıldığını; ayrıca, temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle davacının işlemiş faiz talep edemeyeceğini savunarak; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; 08/03/2006 tarihli adi yazılı sözleşmede, davalının da aralarında bulunduğu 4 kişinin taşınmazdaki hisselerine ilişkin satış bedelini peşin aldığının ve toplam 232.000 TL ödendiğinin yazılı olduğu, davalının sözleşmede yazılı olan bedelin sonradan ilave edildiğini ispat edemediği gibi hatırlatılmasına rağmen davacıya yemin teklif etme hakkını da kullanmadığı; davacının göndermiş olduğu 04/11/2011 tarihli ihtarname nedeniyle davalının 30/11/2011 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, davalının aldığı satış bedeli ile bu bedele temerrüt tarihi ile takip tarihi arasında işleyen yasal faizden sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının 58.000 TL asıl alacak, 2.624,50 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 60.624,50 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden yürütülmesine, asıl alacak üzerinden takdir edilen icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairece verilen 08/07/2019 tarihli ve 2018/2247 E. 2019/6323 K. sayılı ilamla; tarafların sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, davalı tarafından “Sözleşme” adıyla düzenlenen belgede yer alan "Not: ... vekili ...'dan 232.000 YTL (ikiyüzotuzikibin YTL) aldım." şeklindeki ibarenin anlaşmaya sonradan davacının vekil olarak tayin ettiği ... tarafından eklendiği, dolayısıyla anlaşma metni içinde yer alan ve güven duyulan herhangi bir satış bedelinden bahsetmenin mümkün olmadığı, bu halde sözleşmenin yapıldığı tarihte davalının taşınmazdaki hissesinin rayiç değerini tespit edilerek, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği takip tarihinde ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi gerektiği; ayrıca, alacağın varlığı ve miktarının yapılan yargılama sonucu belirlenmiş olduğu gözetilmeden, davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olmasının da usul ve kanuna aykırı olduğundan bahisle, bozulmuştur.

Bozma kararına uyan mahkemece; alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, tespit edilen rayiç değerin ulaştığı alım gücü belirlenerek; davanın kısmen kabulü ile itirazın 57.530 TL asıl alacak, 2.588,85 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 60.118,85 TL yönünden iptaline, asıl alacak üzerinden %20 oranında 11.506 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, asıl alacağa takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar yasal faiz oranında temerrüt faizinin davalı taraftan istenebileceğine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonucunda, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak”olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde; mahkemece, verilen ilk karar, dava konusu alacağın varlığı ve miktarının yargılama sonucu belirlenmiş olmasına rağmen, icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş olması nedeniyle, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilmek suretiyle, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş olması, doğru olmayıp bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nın 438/7 maddesi hükmü gereğidir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle; hüküm fıkrasının (1/b) numaralı bendinin çıkartılarak, yerine “1/b- Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine," bendinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.