"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmiş ise de, temyize konu edilen kararda ihtiyari dava arkadaşı olan davacılardan her biri lehine hüküm altına alınan alacak miktarı duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteğinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalı müteahhit şirketten konut satın aldıklarını,ilanlarla projede taahhüt edilen şekilde her daireye yetecek şekilde kapalı otoparkın bulunmadığını, su deposunun yapılmadığını, otoparkın, kazan dairesinin seramiğinin yapılmadığını, merdivenlerin granit mermer yerine sadece mermer yapıldığını, yürüme yollarına çim taşı yerine sunni çim yapıldığını, bodrum kat tavanlarının sıvanmadığını, bu şekilde dairelerle blok ve ortak alanlarda eksik ve ayıplı imalatların bulunduğunu belirterek; otoparktan kaynaklı eksiklikler için 220.000,00 TL. diğer eksik ve ayıplar nedeni ile de 106.673,00 TL.'nin yasal faizi ile davalıdan tahsilini dava ve talep etmişlerdir.
Davalı, ihbar süresine uyulmadığını, 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca kusur ve ayıbın da bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Kapatılan (13. Hukuk Dairesi’nin) 14/12/2017 tarihli ve 2015/16590 E. 2017/12484 K. sayılı ilamıyla; ‘----Mahkemece, hükme esas alınan 1.7.2013 tarihli tesbit bilirkişi raporunda bu yönde bir değerlendirme yapılmadığı, ayıpların niteliğinin belirlenmediği gibi, mahkemece dairelerin her bir davacıya hangi tarihte teslim edildiğinin de araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, ayıpların açık mı yoksa gizli ayıp mı olduğuna ilişkin olarak ayıpların tek tek neler olduğunun belirlenerek, ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda ayıpların niteliği ve ortaya çıktıkları (kullanım ve mevsimlerdeki yağmur, kar, güneş ve ısı durumları dikkate alınarak bu ayıpların ne zaman oluştuğu yada oluşacağı ve bunu normal vasıflardaki bir tüketicinin ne zaman farkedebileceği) zaman dilimi ve tarafların delilleri dikkate alınarak taraf ve yargı denetimine esas gerekçeli bilirkişi raporu tanzimi sağlanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi---’gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ‘---Davanın KABULÜNE, dava konusu eksik işler bedeli 116.371,00.TL ve otopark değer kaybı bedeli 240.000,00.TL olmak üzere toplam 356.371,00.TL'den davacı sayısı ve taleple bağlı kalınarak toplam 326.673,42.TL'nin her bir kat maliki olarak satın alan davacının hissesine düşen 14.848,79.TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak ayrı ayrı davacılara (davacılar Huriye ve ...'un 1/2 paylı malik olduklarından bedelin 1/2'şer hisselerine göre olmak üzere ) VERİLMESİNE--’ dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ve bilirkişiden rapor alınmış ise de, Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda, ayıpların açık ayıp, gizli ayıp ve eksik iş olarak sınıflandırıldığı ancak gizli ayıpların ortaya çıkış süreci ile birlikte açık ve gizli ayıplar yönünden ihbar sürelerine ilişkin değerlendirme yapılmadığı gibi bunun yanı sıra malzeme ve işçilik bedeli hesaplaması yapıldığı, değer kaybı hesabının nisbi metota uygun yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK.’nun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK.’nun bu konudaki 223. maddeye göre, (818 sayılı BK'nun 198.maddesi), alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya uygun süre içinde ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
Davaya konu taşınmazların teslim tarihleri de dikkate alınarak, taşınmazlardaki açık ve gizli ayıp olarak nitelendirilen ayıpların teslimden sonra ne kadar sürede ortaya çıkacağı ve bunun sonucuna göre davacılar tarafından süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususları değerlendirilmediği de anlaşılmaktadır.
Yine ayıp nedeni ile satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde benimsenen nisbi metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır.
Buna göre mahkemece bozma kararının gereği yerine getirilmemiştir. O halde mahkemece; yeni bir bilirkişi heyetinden, uyulan bozma ilamı doğrultusunda davacının talepleri ile bağlı kalınarak ve aleyhe hüküm verme yasağı da dikkate alınarak, yeni bir bilirkişi raporu alınıp, sonucu dairesinde tüm dosya kapsamına göre işlem ve değerlendirme yaparak bir karar verilmesi gerekirken, bozma gereği tam olarak yerine getirilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.