Logo

3. Hukuk Dairesi2022/3598 E. 2023/700 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve manevi tazminat davalarında, haksız azil nedeniyle vekalet ücretinin ne şekilde hesaplanması gerektiği hususundaki uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın neticelenmesi sonucu ortaya çıkan değerin, vekalet sözleşmesinde belirtildiği şekilde, davada hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanması gerektiği, hüküm altına alınmayan kısmi dava ile belirlenen bedel üzerinden değil, davada hükmedilen miktar üzerinden vekalet ücretinin hesaplanması gerektiği gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/420 E., 2022/298 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2013/528 E., 2020/139 K.

Taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın tarafllarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen kendi adına asaleten, davacı ... adına vekaleten Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait ... ili, ...ı ilçesi, ... Mahallesi, 2404 ada, 11 parsel ve 2405 ada, 20 parselde kayıtlı taşınmazlarla ilgili hukuki ihtilafın çözülmesi için davalı tarafından vekil tayin edildiklerini, söz konusu taşınmazla ilgili ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 Esas 2012/175 Karar sayılı dosyasında vekil olarak taraflarınca kısmi dava açıldığını, kısmi davanın davalı lehine neticelendiğini ve Yargıtayca onanması üzerine davalı tarafça vekillik görevinden azledildiklerini, davalı ile aralarında mevcut avukatlık ücret sözleşmesi uyarınca vekalet ücretinin, mahkemece tazminine karar verilen bedel ile bunun işlemiş faizinin %10'u olduğunu, buna göre takip ettikleri işle ilgili mahkeme dosyası ve dayanağı bilirkişi raporu esas alındığında vekalet ücreti alacaklarının asıl alacak toplamı olan 13.024.040,00 TL'nin %10'u olan (13.024.040,00 TLx0,10) 1.302.404,00 TL ile asıl alacağa 15.04.2011 tarihinden beri ödeme tarihine kadar işleyecek faizinin toplamı ve AAÜT gereğince mahkemece ve icra müdürlüğünce takdir olunan karşı taraf vekalet ücretinin toplamı olduğunu, davalının azille birlikte işle ilgili zarar ve ziyanı olduğunu belirterek ihtarname ile 4.800.000,00 TL talep ettiğini, davalının çektiği ihtarda davada ıslah yapılmamasını mesleki kusur olarak nitelendirdiğini ancak vekil olarak kendilerine idare ile uzlaşma yetkisi de verildiğinden, sonrasında davalı taraf ile uzlaşma ihtimali ya da taşınmazın değerinin baştan belirlenmesinin mümkün olmadığı bu tür davalarda karşı tarafa yüksek vekalet ücreti ödemek zorunda kalınabileceği ihtimaliyle davanın kısmi dava olarak açılıp ıslah edilmediğini, ihtarnamede belirtilenin aksine dava masraflarının vekil olarak kendileri tarafından karşılanmadığını, davalıya borç verme durumunun söz konusu olduğunu beyan ederek; davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 15.000,00 TL vekalet ücreti alacaklarının haksız azilname nedeniyle doğan manevi zararlarına karşılık da 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların kendi kusurları nedeniyle, vekaletle üstlendikleri görevlerini yerine getirmemeleri sebebiyle azledildiğini, davacıların vekaleten açtıkları davada söz konusu taşınmazların üstündeki kamulaştırmasız el atma nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 16.000,00 TL talep ettiklerini, söz konusu taşınmazların rayiç bedelinin ise 15.000.000,00 TL olduğunu, davanın kısmi olarak açılmasında yarar var ise de dava devam ederken yahut hüküm kurulmadan önce şirketin hakkını koruyacak şekilde ıslah da dahil herhangi bir talepte bulunulmadığını, taraflar arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin ikinci maddesinde "her türlü dava masrafları avukata ait olacaktır" ifadesinin yer aldığını, avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan bu hareketin davacılar tarafından hem dava kapsamında hem de daha önceden ... Barosu'na yapılan savunmalarında kendisine ödünç para vermesi olarak iddia edildiğini, iddia edildiği gibi kendisine ödünç para verme niyeti söz konusu olsa söz konusu işlemin sözleşme dışında gerçekleşebileceğini, kendisinin davacı avukatlarla tanışmasının şehir plancısı ... aracılığıyla olduğunu, kendisi ile davacılar ve şehir plancısı ... arasında imzalanan protokolde avukatlar ile imzalanan anlaşmaya göre dava konusu taşınmazların kamulaştırmasız el atma dava dosyasının teminatı olarak 650.000,00 TL senet tanzim edildiğini, bu senedin ... adına keşide edilmiş olmasının ...'in açıkça avukatlara çıkar karşılığında iş getirdiğinin göstergesi olduğunu, bu durum Avukatlık Kanunu'nun 48 inci maddesine göre açıkça suç teşkil ettiğinden taraflarınca ... Cumhuriyet Başsavcılığına davacılar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve bunun soncunda davalılar hakkında Avukatlık Kanunu'na muhalefet ve görevi kötüye kullanma suçlarından ... 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/6 esas sayılı dosyasıyla kamu davası açıldığını, manevi tazminat taleplerinin kabul edilebilmesi için gerçekleşen azlin haksız olması gerektiğini, manevi tazminatın şartlarından birinin de şahsiyet hakkının bir zarara uğraması olduğunu, ancak davacıların şahsiyet haklarını zarar uğratacak bir eylem olmadığı gibi azilname ile şahsiyet hakkının zarara uğraması arasında bir illiyet bağının da olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''Avukat Serap Özcan, Avukat Vehbi Cem Koç ve Avukat Ahmet Yılmaz'dan oluşturulan bilirkişi kurulundan gerekli incelemeleri içeren, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli rapor alınarak, tahkikatın tamamlandığı, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve delillerden davacı olan avukatların açtıkları kısmi dava sonucu verilen karara dayalı olarak, davalı tarafça ek davaların açıldığı ve bu davaların kazanıldığı, esas dava olan ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E., 2012/175 K. sayılı kamulaştırmasız el koyma tazminatına ilişkin davanın, davacı olan vekiller tarafından açılarak takip edildiği, bu dava sonuçlandıktan sonra davacıların azledildiği, dava dosyasının açılmasında ve takip edilmesinde davacı olan vekillerin özenli davrandığı, davalı taraf savunmalarında, davacı olan avukatların kısmi dava açtıkları halde alınan bilirkişi raporundan sonra davayı ıslah etmemek suretiyle görevlerini ihmal ettikleri, yapılan avukatlık ücret sözleşmesinde avukatların masrafları üstlendikleri ve işin alımında aracı kullandıkları, bu hususların Avukatlık Kanunu'na aykırı olduğu, bu nedenle haklı olarak azledildiklerini ileri sürmüş ise de bu iddialarla ilgili olarak davacılar hakkında ... 12. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu mahkemece davacı sanıkların beraatine karar verildiği, sözleşmenin 2. maddesinde masrafların avukatlar tarafından karşılanacağı belirtilmiş ise de devam eden cümlesinde, dava neticelenip bedel tahsil edildiğinde masrafların avukata geri ödeneceğinin belirtildiği, hukuken kısmi dava açmak mümkün olup, kısmi dava sonrası ıslah yapılarak değer artışı yapılabileceği gibi ek dava açmak suretiyle de saklı tutulan hakkın talep edilmesinin olanaklı olduğu, nitekim davalı tarafın azilden sonra ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde ve ... 4. İdare Mahkemesinde saklı tutulan kısımların tahsili için dava açtığı, kısmi dava açmanın bazı durumlarda müvekkilin daha lehine olabileceği düşünülerek avukatlarca çoğu zaman davaların kısmi dava olarak açıldığı, ıslah yapılmasının her zaman zorunlu olmadığı, yine avukat tarafından ıslah gerekmeksizin alacağın veya hakkın yerine getirileceği düşüncesiyle veya başka amaçlarla aynı davada ıslah yapılması zorunlu olmayıp, ek dava, uzlaşma, anlaşma, sulh veya icra takibi yolu ile hakkın daha az masrafla ve daha kısa sürede elde edilmesi mümkün görülüyor ise avukatlarca bu hususlar da değerlendirilerek dava ve yargısal işlemlerde bulunulduğu, kısmi dava açmak salt bu nedenle azledilmeyi gerektirmediği gibi somut olayda davalının bu nedenle uğradığı bir zararın da bulunmadığı, davalının beyan ve iddia ettiği diğer hususların ise vekalet sözleşmesinin en başından beri davalı tarafça bilindiği, davalı tarafın bildiği ve kabul ettiği hususların daha sonra azil nedeni ve geçersizlik nedeni olarak ileri sürülmesinin iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun bir davranış

olmadığı, bu nedenlerle davalı tarafça ileri sürülen hususlar ile dayanılan iddiaların haklı azil nedeni olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, dava dosyası kapsamında davacı avukatların haklı olarak azledildiklerine ilişkin başka beyan ve belgelerin bulunmadığı, sonuç olarak davalı tarafça yapılan azlin, bu konuda ileri sürülen ve dayanılan nedenlere göre de yerinde olmadığından haksız bir azil olduğunun kabulü gerekmekle, davacıların davalı olan müvekkilleri adına takip ettikleri dava için vekalet ücreti hesabının yapılması gerektiği, taraflar arasında akdedilen 14.04.2011 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinde, avukatın üstlendiği hukuki yardım ve vekalet ücretinin belirlendiği, düzenlenen sözleşmenin Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesine uygun geçerli bir sözleşme olduğu, sözleşmenin 1. maddesinde konu kısmında dava konusu olacak taşınmazın vasıflarının yazılmadığı, iş sahibi olarak sadece Murat Bozok isminin ve imzasının bulunduğu, şirket isminin yazılmadığı, ancak Murat Bozok'un şirketi münferiden temsile yetkili olması nedeniyle bu hususun esasa etkili bir eksiklik olarak değerlendirilmediği, sözleşmede işleyecek faiz için de %10 ücret belirlendiği, idari yolla işin halledilmesi halinde ise taşınmazın %10'u oranında aynen avukata ait olacağının kabul edildiği, bu olumsuzluklara rağmen taraflarca sözleşmenin varlığının kabul edildiği, geçerli olarak kurulan bu sözleşmede "faiz ve aynen avukata ait olacağı"na ilişkin kısımların geçersiz olduğu, bunun dışında kalan ve kanuna uygun bulunan kısımların ise geçerli olduğu, yasa hükmü ve Yargıtay kararları gereği taraflar arasında sözleşme varsa öncelikle bu sözleşme hükümleri gereğince ücretin belirlenecek olması nedeniyle öncelikle sözleşmeye göre hesaplama yapılması gerekeceği, yine Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesine göre tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı, buna göre işbu davaya konu vekalet ücretinin hesabında, ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen taşınmazların toplam değeri olan 12.857.757,90 TL esas alınarak, talep edilebilecek müvekkil/sözleşme ücretinin, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan %10'a ilişkin oran da dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu (12.857.757,90 TL x %10 =) 1.285.775,79 TL olacağı, ayrıca mahkemece davacı yararına hükmolunan 1.920,00 TL karşı yan vekalet ücretinin de talep edilebileceği, taraflar arasında düzenlenen ücret sözleşmesinde, "...ana para ve bu paranın ödeme tarihine kadar işleyecek faizlerin % 10'u" faiz için de vekalet ücreti ödeneceği belirlenmiş ise de bu durumun, yerleşik Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere belirsizlik arz ettiğinden geçersiz olduğu, bu nedenle işlemiş faize ilişkin vekalet ücreti talep edilemeyeceği, davacılar tarafından bir icra işlemi yapılmadığından icra vekalet ücretine ilişkin talebin de yerinde olmadığı, somut olayda davacılar tarafından davalıya temerrüt ihtarı gönderilmediğinden olayda dava öncesinde temerrüdün gerçekleşmediği, bu nedenle davalının dava tarihi ve ıslah tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, 3065 Sayılı Katma Değer Kanunu'nun l/l maddesi ve 20/4 maddesi gereğince, belirlenen ücretlerin brüt ücretler olduğu, davacı taraf haksız azil nedeniyle manevi zarara uğradıkları iddiasıyla manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de bu konuda mahkememizce yapılan değerlendirmede, davalının yapmış olduğu azil işlemi haksız bir azil niteliğinde ise de salt yapılan bu azil işlemi nedeniyle davacıların manevi yönden zarara uğradıkları, kişilik haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmadığı'' gerekçeleriyle davacı tarafın vekalet ücreti alacağına ilişkin talebinin ıslah dilekçesi kapsamında kısmen kabulü ile; 1.285.775,79 sözleşme vekalet ücreti ile 1.920,00 TL karşı yan vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.287.695,79 TL brüt vekalet ücretinin davalı şirketten tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan raporun 4. sayfasında 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası incelenirken her iki taşınmaz için belirlenen toplam bedelin 13.024,040 TL olduğu tespit edilmiş iken vekalet ücreti hesabının yapıldığı 19.sayfada toplam değerin 12.857.757,79 TL olduğundan hareketle yapılan hesaplamanın yanlış olduğunu, karşı yan vekalet ücretinin de nisbi olarak hesaplanması gerektiğini, icra takip dosyası üzerinden hesaplanacak icra vekalet ücretine ve karşı yan icra vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, müvekkillerinin ek dava açamamasının ve kararı takibe koyamamasının tek nedeninin davalı tarafından haksız olarak azledilmiş olmaları olduğunu, ayrıca bu süreçle birlikte davalının haksız iddiası ile haklarında şikayette bulunulduğunu ve soruşturma açıldığını, Ağır Ceza Mahkemesine taşınan bu yargılama sonrası müvekkillerinin beraat ettiğini, hakları olan vekalet ücretlerini alamayıp üstüne iftira ve ithamlarla Ağır Ceza Mahkemesinde savunma yaparak ciddi manevi zarar gördüklerini beyan ederek; ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin hukuken geçersiz olan bir sözleşmeye dayanarak hüküm tesis etmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, ilgili sözleşmenin 1. maddesinde hangi taşınmaz için iş bu sözleşmenin yapıldığının ortaya konulmadığını, sözleşmenin 8. maddesinde davanın kazanılmaması halinde herhangi bir masraf ya da avukatlık ücreti ödenemeyeceğine dair olan ve Avukatlık Kanunu'na aykırı olan hükmün görmezden gelinerek hüküm tesisinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, dava dışı kamulaştırma bedelini ödeyecek olan idarece ipotek bedelinin mahsubu ile tutarın 5.000.000,00 TL eksik olarak ödeneceğini, bu durumda davacı yanın davalı idarece ödenecek tutarın %10'luk kısmını mı yoksa mahkemece hükmedilen dava değerinin %10'luk kısmını mı alacağının kesin olmadığını, bu arada 5.000.000 TL ipotek bedelinin ipotek alacaklısı Opet A.Ş.'ye ödenmiş olduğunu, kamulaştırma bedeli halen şirketlerine ödenmemiş olup, sıra cetvelinin kesinleşmesinin beklendiğini, açık ve net olmayan ücret sözleşmesinin yerel mahkemece kabulünün açıkça hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen 14.04.2011 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin 2. Maddesinin "Her türlü masraflar avukata ait olacaktır. Dava neticelenip bedel tahsil edildiğinde bu masraflar belgelendirilmek şartıyla avukata geri ödenecektir" şeklinde düzenlenen maddenin aynı zamanda Kamulaştırma Kanunu'nun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararında bu maddenin daha sonra davalı yandan masrafların geri alınacak olmasının belirtilmesi nedeni ile sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği belirtilmiş ise de, Kamulaştırma Kanunu'nun "yasak işler ve eylemler" başlıklı 31/c maddesinde; "Dava giderlerinin avukat veya dava vekilleri veya onlar adına hareket edenler tarafından kabullenilmesi" e bendinde ise "Kamulaştırma bedelinin tamamının veya bir kısmının avukat veya dava vekili veya onlar adına hareket edenlere ait olacağının kararlaştırılmasının" yasak işler ve eylemler olarak açıkça düzenlendiğini, taraflar arasında imzalanan 14.04.2011 tarihli sözleşmede müddeabihin dava tarihindeki değerinden bahsedilmediği gibi hükmolunacak şeyin değerinden de bahsedilmediğini, tarafların imzalamış olduğu bu sözleşmede (kabul anlamına gelmemekle azil haksız kabul edilse bile) ilgili sözleşmenin ücrete ilişkin kısımların, ücretin belirsiz olması ve davaya iştirak niteliğinde bulunması nedeniyle geçersiz olduğunu, sözleşmenin ücrete ilişkin kısımları geçersiz olduğundan davacının hak edeceği ücretin, asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar olacağını, davacı yanca ikame edilen davada müddeabih 16.000,00 TL olup, avukatlık ücreti bu bedel üzerinden belirlenmesi gerekirken yerel mahkemece tüm bu hususların görmezden gelinmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı yanın kusuru ve ihmali ile şirketlerini zarara uğrattığı açıkça ortada iken yerel mahkemece azlin haksız azil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı yanın dava değerini 16.000,00 TL olarak ikame ettiği davada yapılan bilirkişi incelemesi ile taşınmaz bedelinin 12.857.757,90 TL olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, tüm masrafları yapmayı üstlenen davacı tarafın dava değerini ıslah etmemiş olması nedeni ile ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E. sayılı dosyasında alacak tutarının 16.000 TL olarak hükme bağlandığını, bu süreçte sonuçlanan davanın 16.000 TL olduğunu öğrenen şirket yetkilisinin ilgili dosya kesinleşmeden önce Yargıtay aşamasında iken 14.04.2011 tarihli sözleşme ile tüm masrafları yapmayı üstlenen davacının bu sözleşmeye aykırı eyleminden ötürü davacı yanı azletttiğini, şirketlerinin o dönemde ekonomik güçlük içerisinde olup her gün taşınmaz kaydı üzerine yeni haciz şerhleri işlendiğinden gecikilen her gün aleyhine işlemekte olduğu gibi var olan ticari borçlarına da her gün ticari faiz oranında faiz işlendiğini ve her gün yeni icra tehditleri ile karşı karşıya kaldığını, şirketlerinin bir an önce kamulaştırma bedelini tahsil ederek borçluları ile anlaşmayı, faiz indirimi talep etmeyi, hatta icrai işlem başlatmamaları için taksitlendirme yapmayı planlamakta olduğunu, ödeme alamayan şirketleri için planlanan bu işlemlerin hiç birisini yapamadıklarını ve şirketin iflas ettiğini beyan ederek; ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''Davacı avukatlar tarafından kısmi dava açılmasının başlı başına davalı tarafın zarara uğradığı iddiasını doğrular mahiyette olmadığı, zira davacı avukatlar tarafından davalı adına kısmi olarak açılan kamulaştırmasız el atma davasında verilen kararın kesinleşmesi üzerine ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/219 E., 2014/169 K. nolu dosyasında ve ... 4. İdare Mahkemesinin 2014/1648 E., 2016/12 K. nolu dosyasında açılan ek davalar ile davalı şirketin kamulaştırmasız el atma nedeniyle bakiye kalan tazminat alacaklarının hüküm altına alındığını, kaldı ki, kamulaştırmasız el atma davasının açıldığı tarih olan 15.04.2011 tarihi ile azil tarihi olan 08.02.2013 tarihleri arasında geçen süre dikkate alındığında davalı şirketin kısmi dava açıldığından bilgisi olmadığına yönelik savunmasına itibar edilemeyeceği, bu durumda davacı avukatların vekalet sözleşmesi gereği üzerlerine aldıkları işi başlatıp azil tarihine kadar yürüttükleri, davalı taraf, davacı avukatlarını haklı nedenlerle azlettiklerini ispatlayamadıklarından davacı avukatların takip ettikleri iş nedeniyle akdi ve karşı yan vekalet ücretine hak kazandıkları, davalı şirket, davacı avukat ile yapılan ücret sözleşmesinin Kamulaştırma Kanunu 31/c-e bentlerine aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de davalı şirket adına açılan davanın, kamulaştırmasız el atma davası olup, kamulaştırmasız el atma davalarında sadece kamulaştırmasız el atma bedelinin belirlenmesine yönelik olarak Kamulaştırma Kanunu hükümleri uygunlandığı, el atma bedelinin belirlenmesi dışında, kamulaştırmasız el atma davalarının genel hükümlere tabi olduğu ve yazılı yargılama usulünün uygulandığı, buna göre davaya konu uyuşmazlıkta Kamulaştırma Kanunu 31/c-e maddeleri uygulanamayacağından taraflar arasında yapılan ücret sözleşmesinin anılan yasal hükümlere aykırı bulunmadığı, her ne kadar taraflar arasında imzalanan ücret sözleşmesinde sözleşme konusu olan taşınmazlar gösterilmemiş ise de 14.04.2011 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinden hemen sonra 15.04.2011 tarihinde ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E. sayılı dosyasında ... ili, ...ı ilçesi, ... Mahallesi, 2404 ada, 11 parsel ve 2405 ada, 20 parselde kayıtlı taşınmazlara yönelik olarak kamulaştırmasız olarak el atılması nedenine dayalı olarak tazminat davası açılması itibariyle vekalet ücret sözleşmesinin konusunun dava konusu edilen taşınmazlara ilişkin olduğu anlaşılmakta olduğundan bu yönden ücret sözleşmesinin geçersizliğinden bahsedilemeyeceği, Avukatlık Kanunu'nun 173/1-2 nci maddesinde yer alan hükümler gereğince, işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğunun karine olarak kabul edilmesi, bunun aksine olarak taraflarca sözleşme yapılabileceğinin kabul edilmesi gerektiği, bu durumda taraflar arasında yapılan sözleşmenin 2. maddesinde Avukatlık Kanunu'na aykırılık bulunmadığı, Avukatlık Kanunu 164/4 maddesi uyarınca hükmolunacak şeyin değerinin %25'i aşmayan kısmı avukatlık ücreti olarak belirlenebileceğinden, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 3 ve 6. maddeleri uyarınca vekalet ücretinin belirlenmesine ilişkin sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu, avukat ile iş sahibi arasında avukatlık asgari ücret tarifesinin altında ücret kararlaştırılamaz ise de avukatın davayı kaybetmesi durumunda ücret almayacağına ilişkin sözleşme hükmünün başarı şartına bağlı olduğundan geçerli olduğu, davalı şirket, davacı avukatları haklı olarak azlettiğini ispatlayamadığından, taraflar arasında yapılan sözleşmenin haksız azil halinde vekalet ücretinin belirlenmesine ilişkin 6. maddesi ile 3. maddesi esas alınarak davacı avukatların talep edebileceği vekalet ücretinin belirlenmesi gerektiği, davacı avukatların davalı şirket adına ... ili, ...ı ilçesi, ... Mahallesi, 2404 ada, 11 parsel ve 2405 ada, 20 parselde kayıtlı taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atılması nedenine dayalı olarak ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E. sayılı dosyasında açmış olduğu tazminat davasında verilen 2012/175 nolu ve 09.04.2012 tarihli kararda fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talep edilen 16.000 TL'nin tahsiline karar verildiği, mahkemece hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda ise taşınmazların toplam değerinin 13.024.040,00 TL olarak belirlendiği, kısmi olarak açılan davanın kesinleşmesi üzerine davacı avukatlar tarafından açılan davada 16.000 TL'ye yönelik olarak eda hükmü kurulmuş ise de fazlaya ilişkin olarak belirlenen haklar yönünden kesinleşen kararın tespit hükmü içerdiği, bu hali ile haksız azil halinde ücret hükmünü düzenleyen sözleşmenin 6. maddesi uyarınca davacı avukatların davalı şirket adına açmış olduğu kamulaştırmasız el atma davasında "ortaya çıkan değer" 13.024.040,00 TL olduğundan bu miktarın %10 tutarının akdi vekalet ücret olarak belirlenmesi gerektiği, buna göre davacı avukatların hak kazandığı akdi vekalet ücreti tutarı 1.302.404,00 TL, karşı yan vekalet ücreti 1.920,00 TL olup, karşı yan vekalet ücretinin bu miktar üzerinden belirlenmesi gerektiği, davacı avukatların karşı yan vekalet ücretinin nisbi olarak belirlenmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazları ile azil tarihi itibariyle davalı şirket adına davacı avukatların başlattığı icra takibi bulunmadığından ayrıca akdi ve karşı yan icra vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin olarak davacıların ileri sürdükleri istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davacı avukatların manevi tazminat istemi yönünden istinaf başvurularının değerlendirilmesinde; şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğünün; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer aldığı, hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişilerin, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahip olduğu, Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğunun da düzenleme altına alındığı, Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurlarının belirtildiği ve hukuka aykırılığının açıklandığı, 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağının açıklandığı, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımının düzenlendiği, somut olayda, davalı şirketin şikayeti neticesinde ... 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/6 esas sayılı dava dosyasında davacı avukatların Avukatlık Kanunu'na muhalefet ve görevi kötüye kullanma suçundan yargılandıkları, davalı şirketin şikayetine konu olan hususları eldeki davada da azlin haklı olduğu ve ücret sözleşmesinin geçersiz olduğuna yönelik olarak ileri sürdüğü, davacı avukatlar hakkında ileri sürülen şikayetlere konu olan iddiaların yasal şikayet hakkı kapsamında sarf edildiği, davalı şirketin şikayet hakkını kötüye kullandığına yönelik dosya kapsamı itibariyle herhangi bir somut delilin bulunmadığı anlaşıldığından davalı şirketin şikayet hakkını hak arama özgürlüğünün sınırları içerisinde kullanmış olduğunun kabulü gerekmekte olup, ilk derece mahkemesince davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, ''gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulüyle; ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve 2013/528 E., 2020/139 K. sayılı kararının, HMK’nin 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden karar verilmesine, davanın kısmen kabulü ile; 1.304.324,00 TL'nin 15.000,00 TL'sinin dava tarihi olan 25.10.2013 tarihinden itibaren, 1.289.324,00 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 16.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını ancak kararın azlin haksız olduğu ve avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli olduğu yönündeki kısımlarının onanmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163 üncü maddesi; ''(1)Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir. (2) Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.

'',

2.1136 Sayılı Kanun'un 164/2 nci maddesi; '' Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.'' , 164/5 inci maddesi; '' Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.'',

3.1136 Sayılı Kanun'un 173/2 nci maddesi; ''Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harc ve giderler iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekte avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için, yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerektir. Avukatın iş için yapacağı yolculuk masrafları ve bulunduğu yerden ayrılma tazminatı, anlaşma gereğince iş sahibi tarafından ayrıca ödenir. Bu giderler peşin olarak ödenmedikçe avukat yolculuğa zorlanamaz. Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir.'',

4.1136 Sayılı Kanun'un 174/2 nci maddesi; ''Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.'',

5.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19/1 inci maddesi; ''Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.'' şeklindedir.

3.Değerlendirme

1.Davacıların temyiz taleplerinin incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile 1136 Sayılı Kanun'un 164/2 nci maddesi gereği dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağının belirtilmesine, karşı yan vekalet ücretinin de nisbi olarak hesaplanması talebinin reddinde usule ve kanuna aykırılık olmadığının , davacı avukatların vekil olarak görev almadıkları icra dosyasından akdi ve karşı yan vekalet ücreti talep etmelerinin kanunen mümkün olmadığının ve davacıların manevi tazminat taleplerinin reddine ilişkin karar gerekçesinin doğru olduğunun anlaşılmasına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2.1136 Sayılı Kanun'un 174/2 nci maddesi gereği avukatın kusur veya ihmalinden dolayı azledilmesi durumunda ücretin ödenmesi gerekmeyeceği belirtilmişse de, azleden tarafın, azlin haklı olduğunu ispatlaması gerektiği, davalının davacı avukatların haklı olarak azledildiğini ispatlayamadıkları, temyiz olunan kararın gerekçesinde de belirtildiği üzere davacı avukatların yalnızca kısmi dava açmalarının başlı başına haklı azil sebebi sayılamayacağı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.Taraflar arasında imzalanan 11.04.2011 tarihli sözleşmenin (sözleşmede tarih bulunmamakla birlikte, tarafların 11.04.2011 tarihinde imzalandığı yönündeki kabulü nedeniyle) 3 üncü maddesi; ''Avukatlık ücreti olarak mahkemece tazminine karar verilen bedelin ve bu bedelin tahsili tarihine kadar işleyecek faizlerin toplamının yani davalı (borçlu) tarafından ödenecek bedellerin toplamının %10'u olarak kararlaştırılmıştır.'', sözleşmenin 6 ncı maddesi; ''Davanın herhangi bir aşamasında avukatlar iş sahibi (müvekkiller) tarafından haksız olarak görevinden azledilecek olursa veya başka bir avukata görev verecek olurlarsa, davanın neticelenmesi sonucunda ortaya çıkan değer üzerinden avukatlar bu sözleşmede kararlaştırılan ücreti istemeye hak kazanacaktır ve aynı şartlarda talep ve ahzu kabza yetkili olacaktır.'' şeklindedir.

6098 Sayılı Kanun'un 19/1 inci maddesi gereği yukarıda belirtilen sözleşme maddelerinin yorumlanmasında, sözleşmenin 6 ncı maddesinde belirtilen ''davanın neticelenmesi sonucu ortaya çıkan değer'' ibaresinden, davacı avukatların, davalı müvekkili adına takip ettiği ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E. sayılı dosyasında dava değeri olarak belirtilen ve mahkemece hüküm altına alınan 16.000,00 TL'nin anlaşılması gerektiği, davacı avukatların akdi vekalet ücreti taleplerinin bu bedel üzerinden sözleşmenin 6 ve 3 üncü maddeleri gereği belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla, aksi düşüncelerle, ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/211 E. sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu belirlenen ancak dava ıslah edilmediği için mahkemece hüküm altına alınmayan 13.024.040 TL üzerinden akdi vekalet ücretinin hesaplanmış olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının davacıya yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.