"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/853 E., 2022/369 K.
DAVA TARİHİ : 03.04.2017
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/683 E., 2021/52 K.
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde taraflardan birisi gelmediğinden, Cumhurbaşkanlığının 11.02.2023 tarihli ve 32101 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 120 numaralı " Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararnamesi " kapsamında verilen 06.02.2023 tarihinden başlamak üzere 06.04.2023 tarihine kadar durma kararına istinaden Yargıtay Birinci Başkanlığının 13.02.2023 tarihli ve E-84632637/1786 sayılı yazısı ekinde sunulan Yargıtay Başkanlar Kurulunun 13.02.2023 tarih ve 4 sayılı kararının 4 üncü ve 5 inci maddeleri gereği duruşmanın 16.05.2023 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı annesine ait taşınmaza zemin kata iki dükkan ve 1. Kata iki daire olmak üzere inşaat yapmak için anlaştıklarını, inşaatın 2011 yılının sonunda tamamlandığını ve 15.12.2011 tarihinde yapı kullanım izin belgesi alındığını, zemin kat 60/a nolu dükkan ve 1.kat 60/1 nolu bağımsız bölümün kendisine, diğerlerinin davalıya ait olduğunu kararlaştırdıklarını, kendisine düşen dükkan ve evi kiraya verdiğini, anlaşmaya rağmen davalının taşınmazların mülkiyetini devretmediğini, emeklilik tazminatlarını inşaat için harcadığını, davalının mülkiyetin devrine yanaşmamasının hakkını kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; zemin kat 60/a nolu dükkan ve 1. kat 60/1 nolu bağımsız bölüm tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, tapu iptal ve tescil talebi kabul edilmediği taktirde dükkan ve bağımsız bölümün dava tarihindeki değerlerinin (keşfen belirlenecek değeri) yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; dükkan ve evin bulunduğu arsanın adına kayıtlı olduğunu, üzerindeki evi kendi parasıyla yaptırmaya başladığını, taşınmazlarını satarak gelirini inşaatta kullandığını, davacının emekli ikramiyesinden kalan paradan evin inşaatına yardım etmeyi teklif ettiğini, kendisine doğrudan para vermediğini, bu yardımı talep etmediğini, aralarında anlaşma bulunmadığını, kendisinin yerine gidip ustalara ödeme yapmış olduğunu, bu ödemelere itiraz etmediğini, yaptığı masrafların dükkan ve ev kadar olmadığının anlaşıldığını, yaptığı yardımlar karşılığı zorluk çekmemesi için dükkan ve evin kirasını almasını istediğini, ayrıca elden 20.000 TL ödeme yaptığını, dava tarihine kadar aldığı kiralara müdahale etmediğini, oğulları ile imzaladığı 10.09.2010 tarihli belgenin iradesine uygun olmadığını, kabul etse dahi vasiyetname niteliğinde olduğunu, şu an için hayatta olduğundan hak sahibi olamayacağını, yardımların fazlasını kira olarak elde ettiğini, iddianın tanıkla ispatlanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 22.05.2018 tarihli ve 2017/225 E., 2018/376 K. sayılı kararıyla; tarafların davalı adına kayıtlı taşınmazda zemin katta 2 adet dükkan ve üzerindeki kattaki 2 adet dairenin inşaatını birlikte yapmak amacıyla ortaklık yaptıkları, ortaklık sermayesinin davalı yönünden inşaat yapılan taşınmaz, davacı için emek ve inşaat masraflarının karşılanması şeklinde olduğu, inşaatın devamında korunan ortaklık iradesinde inşaatın tamamlanmasına müteakip dava konusu dükkan ve dairenin davacıya verilmesi, diğer dükkan ve dairenin davalıda kalması yönünde anlaşılması suretiyle tasfiyenin nasıl yapılacağının belirlendiği, tarafların iradelerine uygun olarak kullanımına başlanıldığı, davacının hak kazandığı ortaklık payının karşılığı olarak dava konusu taşınmazların davalı tarafça devrinin yapılmadığı, adi ortaklığın tasfiyesinin taşınmazların devri ile yapılabileceği, tasfiyenin tarafların iradesine uygun olarak tamamlanması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu edilen taşınmazların davalı adına tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 15.10.2018 tarihli ve 2018/860 E., 2018/996 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince taraflar arasındaki hukuki ilişki adi ortaklık olarak nitelendirilmiş ise de, adi ortaklığın resmi olmasa da yazılı bir anlaşma ile kurulması gerektiği, adi ortaklığın kurulduğuna dair hiçbir yazılı delil ve belge bulunmadığı, adi ortaklık olarak değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olmadığı, kaldı ki adi ortaklık kabul edilse dahi tasfiye usul ve şartlarının farklı olduğu, tasfiyeye ilişkin de yeterli inceleme yapılmadığı, bu durumda davacının dosyaya sunduğu bilgi ve belgeler, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının talebinin vekaletsiz iş görme ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerlendirilebileceği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yargılamanın yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında bina yapımı konusunda anlaşma sağlanıp sağlanmadığı hususunun çekişmeli olduğu ancak davacının bina yapımı konusunda katkı sağladığı, inşaat yapımındaki iş ve işlemler için bir kısım para ödediğinin tarafların kabulünde olduğu,
davacı tarafından yapılan katkının davalının yararına olduğu, bu kapsamda davacının vekaletsiz iş görme hükümlerine göre inşaatın yapımında harcadığı iş bedelini davalıdan isteyebileceği, işinin yapıldığı tarihte vekaletsiz iş görme halinde iş bedelinin yapıldığı zaman serbest piyasa rayiçlerine göre belirleneceği, 27.01.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda davacının, davalı annesi Saniye'nin taşınmazında yer alan binanın yapımında toplam 75.002,84 TL miktarda harcama yaptığının tespit edildiği, iş bedelinin ödenmesi mahiyetindeki hesap hareketleri ve benzeri kayıt ve belgeler, fatura dikkate alınarak davacının; Meka Yapı 25.01.2011 tarihli fatura ile seramik malzemesi için 2.365 TL, Çağdaş Pen PVC ve Mobilya Doğrama Sanayi 07.07.2011 tarihli kasa tahsil fişi ile PVC pencere kapı için 500 TL, Serbest Muhasebeci ...'ın 02.2010 ile 04.2011 tarihleri arasında belge ile işçi sigorta parası için 4.267,24 TL, HCG İnşaat ve Tic. A.Ş. 01.01.2010-31.12.2010 tarihli muavin defter ile beton için 19.670,60 TL, Hafriyat-Demir, Etriye tel kepçe çalışması 11.08.2011 tarihli hizmet dökümü ile hafriyat ve inşaat malzemesi için 21.000 TL ödediği, davalının hesabına toplam 5.250 TL para yatırdığı, ödemeye ilişkin banka dekontunda herhangi bir açıklamanın bulunmadığı da gözetilerek banka havalesinin mevcut bir borcun ödeme aracı olduğu
yönündeki karine uyarınca davacının talep edeceği miktarın 47.802,84 TL olacağı, başkaca yazılı bir delil sunulmadığı, dava dilekçesindeki yemin delili hatırlatılarak beyanlarının alındığı, davalının dava konusu taşınmazda zemin katta bulunan dükkan ve birinci kat meskenin yapımı konusunda davacının para harcamadığı, yapılan ödemelerin kendi parasıyla yapıldığı hususunda yemin ettiği gerekçesiyle; tapu iptali ve tescil talebinin reddine, vekaletsiz iş görme kapsamında ispatlanan 47.802,84 TL alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;davada vekaletsiz iş görme hükümlerinin uygulanması gerekeceği, davacının adi ortaklık kurulduğunu ispat edemediği, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan, süresi geçtikten sonra istinaf talebinde bulunduğundan davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunu, yakınlık gereği tanık dinlenebileceğini, tanıklar Mustafa, Selime ve Muammer'in beyanlarında ortaklığın belirtildiğini, davalının davacıya 23.12.2010 tarihinde dava konusu taşınmaz ile ilgili vekaletname verdiğini, tapuları istediğinde 05.05.2016 tarihinde azilname gönderdiğini, 6 yıl boyunca azledilmemesinin iyi niyetli bir davranış olmadığını, davacının ağabeyi, davalının oğlu Öcal'ın 29.03.2017 tarihli yazılı beyanında iddiaları doğruladığını, davalının imzasını kabul ettiği vasiyetname başlıklı yazılı belge ve mahkeme huzurunda beyanları ile inşaatı birlikte yaptığını beyan ettiğini, Mustafa Kısa İnşaat marketten alınan hizmet dökümünde 49.830,12 TL borç görünüp ödeme yapılmasına rağmen sadece 21.000 TL'nin müvekkil tarafından ödendiği tespitinin doğru olmadığını, 11.08.2011 tarihinde davalıya gönderilen herhangi bir para bulunmadığını, 2014 yılından başlayıp 2018 yılına kadar devam eden süreçte davalıya gönderilen para dökümlerinde diğer oğlu Hulusi Levent'in gönderdiği paralar göründüğünü, dava konusu inşaat için 15.11.2011 tarihinde iskan ruhsatı alındığını, 2011 yılından sonra gönderilen paraların vasiyetnamesinde belirttiği gibi inşaatın üst katlarına yapılacak olan daireler ile ilgili olduğunu, müvekkilin harcadığı paranın bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 75.002,84 TL olmadığını, 2011 tarihi itibariyle yaklaşık 400.000 TL para harcadığını, anlaşma gereği 1 dükkan 1 mesken müvekkile ait olduğunu, Silifke Belediyesinden gelen yazı cevabından da anlaşılacağı üzere zemin kat 60/A dükkan ve 1. Kat 60/1 meskenin ruhsatındaki imzanın davacıya ait bulunduğunu, raporlar arası çelişki bulunduğunu, dükkan ve meskenin değerinin daha fazla edeceğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; dava konusu inşaatın tamamlanmasına yönelik davacı katkısının, taraflar arasında kurulduğu iddia edilen adi ortaklık kapsamında mı, yoksa vekaletsiz iş görme hukuki nedenine dayalı mı gerçekleştiği, buna göre; davacının talep edebileceği alacak miktarının ne kadar olması gerektiğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) ‘‘ D.İspat Kuralları/1.İspat yükü " başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun ) 190
ıncı maddesinin birinci fıkrasında, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
3. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.
4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre; ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
5. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.
6. Senetle ispat zorunluluğunun istisnası ise 6100 sayılı Kanun'un 203 üncü maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin (a) bendine göre “Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.” bu istisnalardan bir tanesidir.
7. Öte taraftan, kesin delil niteliğindeki yemin ise, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır.
8. 6100 sayılı Kanun'un 255 inci maddesi uyarınca; kendisine ispat yükü düşen tarafça yemin teklif edilecek olup, yeminin konusunu teklif edilen tarafın kendisinden kaynaklanan çekişmeli vakıalar oluşturur.
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; iddiaya konu adi ortaklık ilişkisinin varlığının taraflar arasında altsoy-üstsoy ilişkisi nedeniyle tanıkla ispatlanabileceği, her ne kadar dinlenilen tanık beyanlarına göre inşaatın ortak yapıldığı ifade edilmiş ise de, ortaklık ilişkisinin taraflar arasında sözleşme temeline dayalı teşkil edilmesi gerektiği, aralarında sözleşmesel bağ olmadan iki kişinin fiilen ortaklık varmış gibi hareket etmesi halinde de ortaklık ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği, her sözleşme de olduğu gibi icap ve kabulün olması, ayrıca esaslı noktalarda anlaşılması (Adi Ortaklık Doç. Dr. Oruç Hami Şener sf. 8-10) hususların aranacağı, bu kapsamda dava konusu uyuşmazlığın adi ortaklık olarak nitelendirilemeyeceği görülmektedir.
2. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçelere, vekaletsiz iş görme hükümleri kapsamında değerlendirme yapılarak alacak tutarının belirlenmesine, hüküm kısmında dosyayla ilgisi bulunmayan Samandağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ait bilgilerin yazılmasının mahalli düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.