Logo

3. Hukuk Dairesi2022/399 E. 2022/7615 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklığın tasfiyesi sonucu davacının taşınmaz satışından payına düşen bakiye alacağının olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun, taşınmazların gerçek satış bedellerini yansıtmadığı ve davacının rapora itirazlarının yeterince değerlendirilmediği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 11/10/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile arasındaki adi ortaklık ilişkisini sona erdirip 12/08/2011 tarihli sözleşme ile tasfiye ettiklerini, tasfiyeye konu taşınmazların dava dışı malik ... tarafından kendisi ve davalıya devir ve temlik edileceğinin kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının taşınmazların tamamını üzerine geçirdiğini, davalıya duyduğu güven nedeniyle buna göz yumduğunu, ancak taşınmazların satılıp bedelinin aralarında eşit olarak paylaşılması hususunda anlaşmaya vardıklarını, davalının kendisinin onayını almadan taşınmazları sattığını, toplam satış bedelinden payına 147.620 TL düştüğünden bahisle işbu bedeli hesabına gönderdiğini, oysa taşınmazların toplam 505.000 TL’ye satıldığını, bakiye alacağının ödenmediğini, davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; taşınmaların keşfen değerinin belirlenmesi suretiyle tespit edilecek bakiye alacağından şimdilik 100 TL’nin taşınmazların satış tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, maliki bulunduğu davaya konu taşınmazların satış bedelinden davacıya yapmış olduğu bahse konu ödemenin, aralarındaki ortaklık ilişkisinden kaynaklı geçmişten gelen borcunun ifasına dair olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; 24/10/2019 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu hükme esas alınarak, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin 12/08/2011 tarihli sözleşme ile tasfiye edildiği, sözleşme uyarınca tasfiyeye konu taşınmazların dava dışı malik ... tarafından taraflara devir ve temlik edileceğinin kararlaştırıldığı, taraflar arasındaki güven ilişkisi nedeniyle davalıya devredilen taşınmazların yine davalı tarafından satıldığı, satış bedelinden davacıya 147.620 TL tutarında ödeme yapıldığı, bu hususun davacının da kabulünde olduğu, öte yandan bilirkişi raporu ile davaya konu taşınmazların toplam değerinin 282.656 TL olarak belirlendiği, işbu bedelden davacının payına düşen miktarın ise 141.328 TL olduğu, bu nedenle davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin sona erdirilip 12/08/2011 tarihli sözleşme ile tasfiye edildiği, sözleşme uyarınca tasfiyeye konu taşınmazların dava dışı malik ... tarafından taraflara devir ve temlik edileceğinin kararlaştırıldığı, ancak taşınmazların davalı adına tescil edilip yine davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı, toplam satış bedelinden davacıya 147.620 TL ödendiği hususunun sabit olduğu; eldeki davanın ise ortaklıktan kaynaklı bakiye tasfiye payı alacağının tahsili istemiyle açıldığı, ilk derece mahkemesince tasfiyeye konu taşınmazların değerinin tespitine yönelik alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, bilirkişi raporu ile taşınmazların dava tarihi itibariyle değerinin toplam 282.656 TL olarak hesaplandığı, işbu bedelden davacının payına 141.328 TL düşeceği dikkate alındığında, davalı tarafından davacıya fazladan ödeme yapıldığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. 620/1 md. ).

Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK'nın 639 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında, "Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle" ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.

Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.

Adi ortaklığın tasfiyesinde tamamen irade özerkliği ilkesi hakimdir. Bunun sonucunda ortaklar adi ortaklıkta tasfiyenin nasıl ve kimler tarafından yapılacağını ortaklık sözleşmesinde kararlaştırabilecekleri gibi, ortaklığın sona ermesinden sonra oy birliğiyle yapacakları bir anlaşmayla da bu hususu düzenleyebilirler (Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara : Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 510- 517).

Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281 inci maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.

Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu, aynı zamanda taraf ve Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.

Somut olayda; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin sona erdirilip ortaklığın tasfiyesi kapsamında davaya konu 12/08/2011 tarihli sözleşmenin imzalandığı, sözleşme uyarınca tasfiyeye konu 30 (otuz) adet taşınmazın dava dışı malik ... tarafından taraflara devir ve temlik edileceğinin kararlaştırılmasına rağmen davalıya devrinin yapıldığı, davalı tarafından ise taşınmazların bu kez 07/03/2018 tarihinde dava dışı üçüncü şahsa satılarak tapuda devredildiği, davalı tarafından davacıya taşınmazların toplam satış bedelinden 147.620 TL tutarında ödeme yapıldığı, bu hususun davacının da kabulünde olduğu, ancak satış bedelinden payına düşen miktarın daha yüksek olması gerekirken, eksik ödeme yapıldığından bahisle eldeki davanın açıldığı; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi heyeti ek raporunda, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki toplam rayiç değeri 265.414 TL, dava tarihindeki toplam rayiç değeri ise 282.656 TL olarak belirlendiği, bir kısım taşınmazların satış tarihinde belirlenen değerinin hayatın olağan akışına aykırı olarak tapuda gösterilen satış bedelinden daha düşük olduğu, davacı tarafından işbu rapora gerekçeleri de gösterilmek suretiyle itiraz edildiği; ancak mahkemece davacının rapora karşı itirazları karşılanmaksızın karar verildiği, diğer taraftan alınan raporun, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflar arasında sona erdirilen adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında imzalanan 12/08/2011 tarihli sözleşme uyarınca, davacının davaya konu 30 (otuz) adet taşınmaz üzerinde ½ oranında hak sahibi olduğu, işbu taşınmazların davalı tarafından üçüncü kişiye satılarak tapuda devredildiği, satış bedelinden davacıya 147.620 TL ödendiği, davacı tarafça tapuda gösterilen satış bedellerine itiraz edildiği dikkate alınıp, taşınmazların satış tarihi olan 07/03/2018 tarihindeki rayiç değerlerinin belirlenmesi suretiyle, davacının davalıdan bakiye tasfiye payı alacağının bulunup bulunmadığının tespiti noktasında, davacının itirazlarını karşılar biçimde, önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 11/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.