Logo

3. Hukuk Dairesi2022/4008 E. 2022/9625 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Harici taşınmaz satış sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle sebepsiz zenginleşme davası açan davacı ile davalılar arasında ve davaya asli müdahil olan kooperatif arasında satış bedelinin iadesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kesinleşmiş mahkeme kararıyla davalıların vekilleri olan davacı tarafından asli müdahil kooperatife satışı yapılan taşınmazın tapu kaydının iptal edildiği, davalıların davacıya vermiş olduğu vekalete irade sakatlanması nedeniyle geçerlilik tanınmadığından satışın iptal edildiği ve bu nedenle davaya konu taşınmazın asli müdahile satışı nedeniyle zenginleşenin davacı olduğu, asli müdahilin açtığı davanın belirsiz alacak davası değil kısmi dava olduğu ve zamanaşımının ıslah tarihi itibariyle gerçekleştiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının davalı ... yararına ve asli müdahil yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın reddine, asli müdahale davasının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm; asli müdahil tarafından temyiz, taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 15/11/2022 tarihinde gelen dahili davacılar vekili Av. ..., asli müdahil S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi Başkanı ... ile davalılar vekili Av. ... 'ın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 20/12/2022 tarihine bırakılması uygun görüldü.

Belirli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıların 1085 parsel sayılı taşınmazdaki hisselerini haricen satın aldığını, satış bedeline mahsuben düzenlediği bonoları davalılara verdiğini, ayrıca bu bonoların ödenmesine teminat olmak üzere kendi taşınmazı üzerinde davalılar lehine ipotek tesis ettirdiğini, bonoların bedelini ödemesine rağmen davalıların 1085 parsel sayılı taşınmazı üçüncü kişiye muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiklerini, aralarındaki harici satış sözleşmesi geçersiz olsa dahi davalıların tahsil ettikleri satış bedelini iade ile yükümlü olduklarını, dava tarihinde davalıların taşınmazdaki hisselerinin değerinin 1.500.000.000.000 (yeni 1.500.000) TL olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazın belirlenecek değerinden şimdilik 400.000 TL'nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalılar; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı ile aralarında bir satış sözleşmesi bulunmadığını, ihtilafın .... Noterliğince düzenlenen 03/02/1998 tarihli ve 08726 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığını, işbu sözleşme uyarınca hissedarı oldukları 1085 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı tarafından inşa edilecek bağımsız bölümlerden on iki adet daire ile ayrıca diğer hissedarları da ikna etmeleri karşılığında iki adet dairenin kendilerine verileceğinin kararlaştırıldığını, iddiaya konu bonoların ise dairelerin teminatı olarak verildiğini, yine bu amaçla davacının taşınmazı

üzerine ipotek konulduğunu, kötü niyetli olan davacının tüm hissedarları sahte evrak tanzim etmek suretiyle dolandırarak sahip olduğu taşınmazı yine kendilerinden aldığı vekaletname ile üçüncü şahsa satmak suretiyle satış bedelini tahsil ettiğini, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; davanın zamanaşımından reddine dair verilen karar, davacının temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2007/7155 E, 2007/9247 K. sayılı ilamıyla;

"... Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının 16.6.1988 tarihli harici taşınmaz satım sözleşmesi gereğince davalı yana ödediği miktar nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleşmesine dayalı olarak tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen tapulu taşınmazın satışına yönelik 16.6.1988 tarihli, harici sözleşme, Borçlar kanunu 213, Tapu Kanunu 26-27, Medeni kanun 705, Noterlik Kanunu 44 maddeleri uyarınca resmi biçimde yapılmadığı için geçersizdir. 7.6.1939 tarih ve 1936/31 esas, 1939/47 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, geçersiz şekilde düzenlenen taşınmaz mal satışları 10 yıllık genel zamanaşımı hükümlerine bağlı olup zamanaşımı süresinin başlangıcı tapuda ferağ verilmeyeceğinin anlaşıldığı tarihtir. Öte yandan bu gibi sözleşmelerde satıma konu taşınmazın zilyetliği alıcı yana devredilmiş ise zamanaşımı süresi işlemez. Somut olayda, davalıların dava konusu taşınmazı 3. kişiye noter satış vaadi sözleşmesi ile satmalarından sonra bu kişinin açtığı tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarih olan 14.6.2002 tarihi itibariyle ifanın imkansız hale geldiği anlaşıldığına göre ancak bu tarih itibariyle zamanaşımı süresi işlemeye başlar ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmamıştır. Mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın hukuki tavsifinin yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozma sonrası 08/06/2010 tarihli dilekçe ile asli müdahale talebinde bulunan S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi; davaya konu taşınmazı arsa maliklerinden alınan vekaletnameye istinaden davacıdan satın aldığını, satış bedelinin tamamını davacıya ödediğini, ancak taşınmazın davalıların da aralarında bulunduğu önceki hissedarları tarafından aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabul edilerek kesinleştiğini, yargılanmanın yenilenmesi isteminde bulunduğunu, işbu davanın eldeki dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini, asıl davanın tarafları olan davalıların sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Bozmaya uyan mahkemece; müdahilliğine karar verilen S.S. ... Yapı Konut Kooperatifinin müdahale talebinden cayılmasına, asıl davanın kısmen kabulü ile 170.095,94 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen karar, taraflar ile asli müdahale talebinde bulunan S.S. ... Yapı Konut Kooperatifinin temyizi üzerine; Dairece verilen 13/06/2013 tarihli ve 2013/5546 E., 2013/10182 K.sayılı ilamla;

"...Somut olayda; S.S.... Konut Yapı Kooperatifi verdiği dilekçesiyle davanın taraflarını hasım gösterip hak iddia ederek, harcını yatırarak asli müdahalede bulunmuştur. Buna göre asli müdahale yönünden yeniden harç ikmali yapılmak suretiyle tüm deliller toplanıp asli müdahale talepleri hakkında bir karar verilmelidir.

Asıl davada, karar, davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Buna göre asli müdahalenin halli ön mesele olarak değerlendirilip bu hususun ikmalinden sonra asıl davada, davacının davalılara ödediğini ileri sürdüğü harici satış bedeliyle ilgili olarak sebepsiz zenginleşme gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında tüm deliller toplanıp gerekçeleri de açıklanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hiçbir gerekçe açıklanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de; ifanın imkansız hale geldiği 14.06.2002 tarihi itibariyle denkleştirici adalet hesabına göre bilirkişi tarafından belirlenen miktarın hüküm altına alınması gerekirken, dava tarihi itibariyle belirlenen miktarın hüküm altına alınması da doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının, davalıların hissedarı olduğu 1085 parsel sayılı taşınmazı harici olarak satın aldığı, satış bedeline mahsuben davalılara toplam 100.000 TL'lik bono verdiği, bonoların teminatı olması için davacıya ait taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, davacının bedellerini ödeyerek bonoları geri aldığı, bono bedellerinin müdahil kooperatif tarafından ödendiği ya da davacının asli müdahil kooperatif adına hareket ettiği konusunda asli müdahil tarafından ispat vasıtası getirilemediği, her bir davalıya ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ifanın imkansız hale geldiği 14/06/2002 tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün, davalılardan Hatice'ye ödenen bedel yönünden 82.484,60 TL, Emine'ye ödenen bedel yönünden ise 30.401,82 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle; asli müdahilin davasının reddine, davanın kısmen kabulü ile 82.484,60 TL'nin davalı ...'den, 30.401,82 TL'nin davalı ...'den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine; Dairece verilen 12/02/2019 tarihli ve 2018/4752 E.,- 2019/999 K. sayılı ilamla; yargılama sırasında vefat eden davalı ... hakkında hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığı, ayrıca asli müdahil kooperatifin, davalılara ait hisselerin davacı tarafından alınan vekaletnameye dayalı olarak resmi senet ile kendisine satıldığını ve satış bedelinin davacıya ödendiğini, daha sonra taşınmaz maliklerinin aleyhine açtıkları dava sonucu tapunun iptal edildiğini ileri sürerek davaya müdahil olduğu, Mahkemece uyulan bozma ilamı uyarınca asli müdahilin bu iddiasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu iddia ve sunulan deliller incelenmeden, bono bedellerinin müdahil kooperatif tarafından ödendiği ya da davacının asli müdahil kooperatif adına hareket ettiği konusunda ispat vasıtası getirilemediği yönündeki yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozma sonrasında asli müdahil 02/06/2021 tarihli ıslah dilekçesiyle; davacı tarafından vekil sıfatıyla kendisine satışı yapılan 1085 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına kayıt ve tescilini, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç değerinin, bu da kabul edilmezse 349.879,32TL'nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.

Mahkemece; ölen davalı ...'nin tek mirasçısının diğer davalı ... olduğu, davaya konu 1085 parsel sayılı taşınmazdaki davalıların hisselerinin vekilleri olan davacı tarafından 15/09/1989 tarihinde asli müdahile 318.243.438 TL bedelle satıldığı, bu hususun resmi senet ile sabit olduğu, daha sonra davalılar tarafından satışın iptali ve tescil istemiyle açılan davanın kabul edilerek kesinleştiği, asli müdahil tarafından satış bedeli olarak ödenen 318.243.438 TL'nin denkleştirici adalet ilkesine göre ifanın imkansız hale geldiği 14/06/2002 tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün bilirkişi raporu ile 349.879,32 TL olarak hesaplandığı, diğer yandan davalılar ile arasında harici taşınmaz alım satım ilişkisinin bulunduğuna dair iddianın davacı tarafça ispat edilemediği, davacının aynı zamanda başkanı olduğu asli müdahil kooperatif adına hareket ettiği, davacının bedelini ödediğini ileri sürdüğü taşınmazı kendi üzerine tescil ettirme imkanı var iken davalılardan aldığı vekaletname ile asli müdahil kooperatife satarak tapu devrini gerçekleştirdiği, adına yapılan satışın iptal edilmesi nedeniyle asli müdahil kooperatifin 349.879,32 TL tutarında zarara uğradığı, bu nedenle davacının hiçbir şekilde hak ve alacak talebinde bulunamayacağı, tapu senedine göre satış bedelinin davalılara ödendiğinin kabulünün gerekeceği, öyle ki davacının işbu satışta davalıların vekili olarak hareket ettiği, asli müdahilin davasının belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, bozma öncesi asli müdahil tarafından bilirkişi raporu ile belirlenen 112.886,42 TL üzerinden 12/03/2018 tarihinde tamamlama harcının yatırıldığı, belirsiz alacak davasında tamamlama harcının yatırılmış olmasının ıslah hakkının kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, bu nedenle asli müdahilin 02/06/2021 tarihli ıslah dilekçesinin geçerli olduğu, ancak davalıların ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulundukları, bu nedenle ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle; asıl davanın reddine, asli müdahilin davasının davacı yönünden reddine, diğer davalı ... yönünden tapu iptal ve tescil, bu mümkün değilse taşınmazın rayiç değerine yönelik tazminat istemi usulüne uygun şekilde dava edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, tazminat isteminin kısmen kabulü ile 112.886,42 TL'nin dava tarihinden (07/10/2010) tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...'den tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma ilamı uyarınca inceleme yapılmış olmasına ve delillerin asıl dava yönünden takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; dahili davacıların tüm, asli müdahilin davalı ...'ye yönelik tüm, asli müdahilin asıl davanın davacısı olan diğer davalıya (dahili davacılara) yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Davalı ...'nin asli müdahale davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Somut olayda; davacı asıl davada, davalıların hissedarı oldukları taşınmazı harici olarak satın aldığını, satış bedeline mahsuben toplam 100.000 TL bedelli bonolar düzenleyerek davalılara verdiğini, bono bedellerini ödemesine rağmen taşınmazı üçüncü kişiye devreden davalıların sebepsiz zenginleştiğini ileri sürmüş, davalılar ise iddiaya konu taşınmaz alım satım ilişkisini inkar ederek, davacı ile aralarındaki ihtilafın kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayandığını, hissedarı bulundukları arsa üzerine davacı tarafından inşa edilecek binadan oniki adet daire ile diğer hissedarları da ikna etmeleri karşılığında ayrıca iki adet dairenin kendilerine verileceğinin kararlaştırıldığı, bahse konu bonolarında bu amaçla verildiğini, yine teminat amacıyla davacının taşınmazında lehlerine ipotek tesis ettiğini, ancak davacının hileli davranışları ile dolandırıldıklarını, taşınmaza sahip olmak isteyen davacının kendilerinden almış olduğu vekaleti kötüye kullanarak başkanı olduğu kooperatife (asli müdahile) satıp bedelini de tahsil ettiğini, bu nedenle asıl zenginleşenin davacı olduğunu savunmuşlardır.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu 1085 parsel sayılı taşınmazdaki davalıların hisselerinin vekilleri olan davacı tarafından 15/09/1989 tarihinde asli müdahile 318.243.438 TL bedelle satılarak tapu devrinin gerçekleştirildiği, daha sonra davalıların da aralarında bulunduğu hissedarlar tarafından satışın iptali ve tescil istemiyle asli müdahil kooperatife karşı açılan davada; davalı hissedarların S.S. ... Yapı Kooperatifi ile yapmış oldukları kat karşılığı inşaat sözleşmesini düşünüp taşınmazın devrini kişide yanılarak isim benzerliği bulunan asli müdahil S.S. ... Yapı Konut Kooperatifine gerçekleştirdikleri, nitekim ikinci kooperatifin davalıları aldatmak ve dava konusu taşınmazı ele geçirmek amacıyla kurulduğu, öyle ki her iki kooperatifin kurucularının ve yönetim kurulu üyelerinin aynı olduğu, davalıların iradelerinin sakatlandığı, bununla da kalmayıp taşınmaz üzerindeki şerhin de sahtecilikle kaldırılıp sonuca ulaşıldığı gerekçesiyle; taşınmazın asli müdahil kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile önceki hissedarlar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

O halde, mahkemece; davalıların savunmalarında bildirdikleri vakıaların kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edildiği, kesin hükmün aynı hukuki ilişkiye dayanılarak açılan eldeki davada kesin delil teşkil ettiği, eş söyleyişle davalıların davacıya vermiş olduğu vekalete irade sakatlanması nedeniyle geçerlilik tanınmadığından satışın iptal edildiği, bu nedenle davaya konu taşınmazın asli müdahile satışı nedeniyle zenginleşenin, vekil sıfatıyla hareket eden ve başkanı olduğu asli müdahil kooperatiften aldığı satış bedelini davalılara teslim ettiğini ispatlayamayan davacı olduğu dikkate alınarak; asli müdahilin davasının davalı ... yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3) Asli müdahilin asıl davanın davacısı olan diğer davalıya (dahili davacılara) yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;

Belirsiz alacak davası, hukukumuza ilk kez 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) ile girmiştir. 08/06/2010 tarihinde açılan asli müdahale davasında, müdahale dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile dava açma işlemi tamamlanmış olduğundan 6100 sayılı Kanun ile getirilen belirsiz alacak davasına ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Başka bir deyişle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan asli müdahale davasının,

6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşeceği kabul edilemeyecektir. Asli müdahil tarafından açılan kısmi davada 14/06/2002 tarihi itibariyle başlayan zamanaşımı süresi, yalnız alacağın dava konusu yapılan miktarı için kesilmiştir. Davaya konu taşınmazın adına olan tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradığından bahisle asıl davanın taraflarını davalı olarak gösteren ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan asli müdahil tarafından10.000 TL üzerinden açılan kısmi davada, yargılama devam ederken 12/03/2018 tarihinde "tamamlama harcı" adı altında bilirkişi raporu ile belirlenen 112.886,42 TL üzerinden eksik harç ikmal edilmiş, eş söyleyişle talep ıslah edilerek 112.886,42 TL'ye yükseltilmiştir. İşbu davanın davalıları ise yargılamanın başından itibaren asli müdahale davasının zamanaşımına uğradığını savunmuşlardır.

Hal böyle olunca, mahkemece; asli müdahilin uğradığı zararının tazminini yalnızca (asıl davanın davacısı olan) davalı ...'ten isteyebileceği, on yıl olan zamanaşımı süresinin ıslahla artırılan kısım için harcın yatırıldığı 12/03/2018 tarihinde dolmuş olduğu gözetilerek, asli müdahilin davasının bu davalı yönünden (zamanaşımına uğramayan) 10.000 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile tümden reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle dahili davacıların tüm, asli müdahilin davalı ...'ye yönelik tüm, asıl davanın davacısı olan diğer davalıya (dahili davacılara) yönelik sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı ... yararına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asli müdahil yararına 1086 sayılı Kanun'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 8.400'er TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin asli müdahil ve dahili davacılardan ayrı ayrı alınarak davalı ...'ye verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz eden asli müdahil ile davalı ...'ye iadesine, 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.