"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 46. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen itirazın iptali davasında asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine yönelik olarak verilen karar, süresi içinde asıl ve birleşen davalı vekili duruşmalı, asıl ve birleşen davacı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 13/12/2022 tarihinde asıl ve birleşen davalı vekili Av. ... ile asıl ve birleşen davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl ve birleşen davalarda; davalı ile arasında 10.11.2008 tarihli "Avukatlık Ücret ve Hizmet Sözleşmesi" imzalandığını, sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak 10.02.2014 tarihinde feshedildiğini, feshe rağmen 13.03.2014 tarihine kadar görevini ifa ettiğini, davalının talimatı gereği takip edilen dosyaları 14.03.2014 tarihinde dava dışı avukata teslim ettiğini, sözleşmenin 6. maddesinde ücret hususunun belirlendiğini, davalının talimatı ile takip ettiği dava ve icra takipleri nedeniyle vekalet ücretinin ödenmediğini, düzenlenen serbest meslek
makbuzlarının iade edildiğini, işbu dosya ve birleşen dosyalar ile talep edilen ücretlerin sözleşmeden doğan ücret olduğunu, karşı taraf vekalet ücreti talep hakkını saklı tuttuğunu ileri sürerek; fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydı ile her bir dosya için ayrı ayrı olmak üzere, itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağıın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; asıl ve birleşen davalarda davacının kusur ve ihmali sonucu güven ilişkisinin zedelenmesi nedeniyle ... Noterliğinin 09.06.2014 tarih ve 09667 yevmiye numaralı azilnamesi ile haklı nedenle azledildiğini, davacının İstanbul 25. İcra Müdürlüğünün 2012/27967 takip sayılı dosyasından takip başlatılması aşamasında şirketi yanlış yönlendirdiğini, vekilliği boyunca şirketi bilgilendirmediğini, Avukatlık Kanunu 174/2 maddesi gereği davacının ücrete hak kazanmadığını, savunarak, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; azlin haklı sebeple yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, bilirkişi raporu doğrultusunda asıl ve birleşen dosyaların (2014/324 E. sayılı dosya dışındaki) kısmen kabulüne, icra inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen 2014/324 E. sayılı dosyasında ise davanın feragat nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; azlin haksız olduğu, bilirkişi raporundaki tespitlerin benimsendiği, ayrıca bir faiz hesabına ihtiyaç duyulmadığı, yapılan masrafların toptan davaların ret ve kabul oranına göre paylaştırıldığı, alacağın belirli olmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde HMK’nın 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre, temyize konu edilen birleşen davalarda hükmedilen ve reddedilen miktarlar bölge adliye mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır. Hal böyle olunca; birleşen 2014/315 Esas sayılı, birleşen 2014/316 Esas sayılı, birleşen 2014/317 Esas sayılı, birleşen 2014/318 Esas sayılı, birleşen 2014/319 Esas sayılı, birleşen 2014/320 Esas sayılı, birleşen 2014/321 Esas sayılı, birleşen 2014/322 Esas sayılı, birleşen 2014/323 Esas sayılı, birleşen 2014/325 Esas sayılı, birleşen 2014/326 Esas sayılı, birleşen 2014/327 Esas sayılı, birleşen 2014/328 Esas sayılı, birleşen 2014/329 Esas sayılı ve birleşen 2014/331 Esas sayılı dosyalarına yönelik tarafların temyiz dilekçelerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava; sözleşmenin feshi üzerine takip edilen işlerden kaynaklı vekalet ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine dayalıdır.
Sözleşme serbestliği ve özgürlüğünün; sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini, tipini ve şeklini belirleme, sözleşmenin içeriğini değiştirme ve sözleşmeyi ortadan kaldırma gibi biçimleri bulunmaktadır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 19/1 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26.) maddesinde; tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir. “Sözleşmenin içeriği” kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğu kanunda açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, doktrinde tarafların yapmış oldukları sözleşme kapsamında, üzerinde anlaşmaya vardıkları her şeyin sözleşmenin içeriğine dâhil olduğu ifade edilmektedir. Tarafların belirlediği edim veya edimler, bu edimlerin nerede ve ne zaman yerine getirileceği, yan edim ve yükümlülükler, sözleşmenin şekli, tarafların yapmaması gereken fiil ve davranışlar ile diğer hususlar sözleşmenin içeriğine dâhildir.
Taraflarca 10.11.2008 tarihinde imzalanan "Avukatlık Ücret ve Hizmet Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin 5. maddesinde “Sözleşme 10.11.2008 tarihinden başlar ve en erken 10.02.2009 farihinde sona erer. Taraflardan biri, Sözleşmenin bitim tarihinden 1 ay önceden karşı tarafa feshi ihbarda bulunmazsa, işbu sözleşme 3 aylik sure için kendiliğinden yenilenir. Bu sure sonunda da, taraflar karşı tarafa feshi ihbarda bulunmazsa, Sözleşme 1 (Bir)er yıllık periyotlarla ilanihaye devam eder.” düzenlemesi kararlaştırılmıştır. Dava konusu ihtilafın tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
Açıklanan bu madde ile; taraflara önceden ihbarda bulunmak suretiyle sebep göstermeden sözleşmeyi fesih hakkı tanınmıştır. Tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırmış olduğu bu hükümler hukuken geçerli olup, somut uyuşmazlığın çözümünde sözleşmenin bu hükümlerinin uygulanması gerekir. Davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 08.01.2014 tarihli yazıda; davacının 10.11.2018 tarihinde imzalanan ve 10.02.2014 tarihinde sona erecek avukatlık ücret hizmet sözleşmesinin feshedildiği bildirilmiştir. Sözleşmenin 5. maddesi hükmü karşısında davalının, davacı ile arasındaki sözleşmeyi haksız olarak feshettiğinden bahsedilemeyeceğinden, davalının fesih işleminin, sözleşme hükümlerine göre gerçekleştirildiği, ancak 5. madde hükmüne göre sözleşmenin sona erme tarihinin 10.05.2014 tarihi olduğu ve fesih işleminin bu tarih itibariyle hüküm ifade edeceğinin kabulü gerekmektedir. Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek azil işleminin öne çıkartılması hatalı olmuştur. O halde sözleşmede öngörülen süre dolduktan sonra davalının sözleşmeye devam etmemesi, haksız azil sayılamayacağı gibi, Avukatlık Kanununun 164. maddesi anlamında haksız azlin sonuçlarını doğuran bir fesih değildir. Olayda bu nedenle Avukatlık Kanununun 164. maddesi hükmünün uygulanması düşünülemez. Ancak yenilememenin haksız olmaması davacının hiçbir ücret isteyemeyeceği anlamına da gelmez. Öyle olunca davacının, sözleşmedeki süresinin sona erdiği tarih olan 10.05.2014 tarihi itibariyle, sarf ettiği emek ve mesaisi karşılığında ücret istemeye hakkı vardır. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince;sözleşmenin sona erdiği tarih olan 10.05.2014 tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı talep edebileceği vekalet ücretinin yine aynı sözleşmenin 6. maddesi uyarınca hesaplanması, kesinleşmeyen işlerden dolayı davacının emek ve mesaisine karşılık hakkaniyete uygun ücret takdir edilmesi gerekirken, azlin haksız olduğu yönündeki yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
3- Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle birleşen davalara yönelik tarafların temyiz dilekçelerinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının asıl ve birleşen davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin asıl ve birleşen davacıdan alınıp asıl ve birleşen davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 13/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.