Logo

3. Hukuk Dairesi2022/4327 E. 2022/7571 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Avukatın azledilmesi üzerine açılan vekalet ücreti ve masraf alacağı davasında, azlin haklı olup olmadığı ve buna bağlı olarak avukatın ücret talep edip edemeyeceği hususundaki uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Farklı zarar kalemlerine ilişkin tazminat davalarının ayrı ayrı açılmasının avukatın sadakat ve özen borcuna aykırılık teşkil etmediği ve müvekkilin haklı menfaatlerini ihlal etmediği, dolayısıyla azlin haksız olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin vekalet ücretinin reddine ilişkin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 26/12/2014 tarihli vekaletname ile geçirdiği kaza doğrultusunda uğradığı zararın tazmini için açılacak davalarda davalıyı temsil etmek üzere vekil tayin edildiğini, davalı ile tazminat davaları yönünden dava değerinin %10'u oranında akdi vekalet ücreti ödeneceği ve karşı taraf vekalet ücretlerinin de vekile ait olacağı hususunda anlaştıklarını, ayrı bir ücret kararlaştırmadıklarından ceza davası için avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca yasal vekalet ücreti ödenmesi gerektiğini, davalının maddi durumunun kötü olması sebebiyle yargılama giderlerini de karşıladığını, 30/07/2015 tarihinde davalı tarafından haksız olarak azledildiğini, yaptığı giderler ve vekalet ücreti alacaklarının ödenmediğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, akdi ve kanuni vekalet ücreti ile yargılama giderlerine mahsuben şimdilik 10.000 TL'nin hukuki yardım verilen dava tarihlerinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile akdi vekalet ücreti alacağını 94.100 TL'ye, karşı yan vekalet ücreti alacağını 79.260 TL'ye, masraf alacağını 4.913,70-TL'ye artırmıştır.

Davalı, geçirdiği kaza sonrasında davacının babasına ait iletişim bilgilerini edinen davacının kendisi ile iletişim kurduğunu, evine kadar gelerek kendisini ikna ettiğini ve gerçekleşmesi mümkün olmayan bir çok taahhütte bulunduğunu, yazılı bir vekalet sözleşmesi yapmaktan kaçındığını, işi almak adına gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatlerde bulunması ve vaat ettiği hususların gerçekleşmemesi nedeniyle davacıya olan güvenini kaybettiğini, davacının açılan davalarda elde edilecek tazminat miktarı hususunda sürekli çelişkili bilgiler verdiğini, tek bir davada isteyebileceği taleplerin her biri için ayrı dava açarak mağduriyetine sebep olduğunu, görevsiz mahkemede davalar açtığını, işi aldıktan sonra uzunca bir süre sürüncemede bırakarak özen sorumluluğunu ihlal ettiğini, bakıcı gideri tazminatıyla ilgili olarak 3 ay boyunca dava açmadığını, açılan davalarda eksik talepte bulunduğunu, ayrıca zorunlu mali mesuliyet sigortacısına karşı dava açmadığını, manevi tazminat davasını izni ve bilgisi dışında açtığını, davanın geç açılması sebebiyle zarara uğradığını, bu nedenlerle davacıyı haklı olarak azlettiğini, haklı azil nedeniyle davacının herhangi bir ücret talebinde bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; davalı tarafın azil nedeni olarak gösterdiği sözleşme yapmaktan kaçınma hususunun tanıklarca doğrulanmadığı, sigorta şirketlerine ve şahıslara karşı ayrı dava açılmasının usul kurallarına aykırı olmadığı, bakıcı gideri ile ilgili davanın vekaletnamenin verilmesinden 3 ay kadar sonra açılmasının normal olup ıslahın azilden önce yapıldığı ve talep edilen manevi tazminat miktarının da normal olduğu, davalının azil nedenlerinin haksız olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile vekalet ücreti ve masraf alacağı toplamı 178.273,70TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davacı avukatın 26/12/2014 tarihli vekaletname ile maluliyet zararına ilişkin davaları 06/01/2015 tarihinde açmasına rağmen bakıcı giderine ilişkin tazminat davasını 24/03/2015 tarihinde açmasının ve davaları usul ekonomisi gereğince birlikte açabilecekken ayrı ayrı davalar şeklinde açmasının özen borcuna aykırılık teşkil etmesi nedeniyle davalı müvekkilin güvenini sarsıcı nitelikte olduğu, bu nedenle davalı müvekkilin davacı avukatı azlinin haklı olduğu, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi gereğince azil haklı nedene dayandığından müvekkilin vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığı, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceği, somut olayda davacı avukatın bitirdiği iş bulunmadığından davalıdan vekalet ücreti isteyemeyeceği, davacının yargılama masraflarını kendisinin yaptığını ileri sürerek toplam 4.913,70-TL yargılama gideri alacağı talebinde bulunduğu ve davalı tarafça aksinin iddia ve ispat edilmemesi sebebiyle davacı avukatın yargılama masraflarını bizzat karşıladığının anlaşıldığı gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile 4.913,70 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Davalının temyiz itirazının incelenmesinde;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Avukatın, vekil olarak borçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 505. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, aynı Kanun'un 506. maddesi uyarınca üstlendiği iş ve hizmetleri vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 34. maddesinde mevcut olan; “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 6098 sayılı Kanun'un 506. maddesinde düzenlenen, vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre vekil, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde güveni kalmayan müvekkilin vekilini azletmesi halinde, azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de vekil, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. 1136 sayılı Kanun'un 174. maddesinde; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Somut olayda; her ne kadar bölge adliye mahkemesince, usul ekonomisi gereğince birlikte açabilecek davaların ayrı ayrı davalar şeklinde açılmasının özen borcuna aykırılık teşkil ettiği ve davalı müvekkilin güvenini sarsıcı nitelikte olduğu, bu nedenle davalı müvekkilin davacı avukatı azlinin haklı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak vekalet ücreti alacağı talebinin reddine karar verilmiş ise de; farklı zarar kalemlerine ilişkin tazminat davalarının ayrı ayrı açılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu yönündeki kanaatle, vekilin sadakat ve özenle ifa borcuna aykırılık oluşturduğu yahut müvekkilinin haklı menfaatlerini ihlal eder nitelikte olduğu için azlin haklı olduğu söylenemeyecektir. Buna göre azlin haklı olduğunu ispat yükü davalı tarafta olup, davalı bu savunmasını ispat edememiştir.

Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; azlin haksız olduğu gözetilerek, davacı avukatın hak ettiği vekalet ücreti hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile vekalet ücreti alacağının tümden reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, 254,95 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, aynı Kanun'un 373/1 maddesi uyarınca dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 10/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.