"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/429 E., 2022/555 K.
DAVA TARİHİ : 29.05.2020
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/127 E., 2021/398 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali-alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28/03/2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davacı vekili Avukat ...'ın yetki belgesine istinaden Avukat .... ile davalı vekili Avukat ... geldiler. Sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince görüşmenin 06.04.2023 tarihine bırakılması uygun görüldü.
I. DAVA
Davacı; davalı şirketin davalı konumunda bulunduğu Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 39.666.666,70 TL müddeabihli 2008/537 E. sayılı tapu iptal ve tescil davasını takip ettiğini, davanın davalı yararına esastan reddedildiğini, dava sonunda davalı şirketin satın aldığı taşınmaz üzerinde AVM yapımına uygun nazım ve uygulama plan değişiklikleri gerçekleştiğini ve böylece davalı şirketin Gaziantep'te gerçekleştirmeyi amaçladığı AVM kompleksi yatırımının önündeki tüm engellerin hukuki yoldan teker teker aşıldığını, arsanın yatırım amacına uygun hukuki statüye kavuştuğunu ve AVM inşaa edilip 2013'te açıldığını, ancak davalının 25.10.2010 tarihli azilname ile vekillikten azlettiğini, yapılan azlin haksız olduğunu ileri sürerek, avukatlık ücretinin tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazının iptalini, inkar tazminatına hükmedilmesini, davanın itirazın iptali davası olarak kabul edilmemesi halinde fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere; Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/351 E. sayılı davasının ek davası olarak kabulü ile 4.000.000,00 TL alacağın haksız azlin tebliğ edildiği 04.11.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının avukatlık ücret alacağının tamamını, Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesine göre en yüksek oran olan % 20 üzerinden gönderdiği 12.11.2010 tarihli ihtarname ile talep ettiğini, davacı avukatın bilahare iddia olunan alacağın tamamı üzerinden Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 24.07.2015 tarihli dava dilekçesi ile 2015/369 E. sayılı davayı açtığı ve bu davada avukatlık ücretinin Avukatlık Kanunu 164’e göre % 15 olarak belirlendiği ve fakat kararın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.01.2019 tarihli ve 2018/4827 E. numaralı kararı ile bozulduğunu, bu kere davacının itiraza uğramış ve durmuş olan 17.06.2015 tarihinde başlatılan Gaziantep 13. İcra Müdürlüğünün 2015/94533 E. sayılı icra dosyası üzerinden itirazın iptali davası açtığını, bu davaya konu alacağın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda temyizen sıra bekleyen dosya kapsamında derdest olduğunu, davacının itirazın iptali davasını itirazı öğrenmeden sonraki bir yıl içinde açmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; itirazın iptali davasında, İİK nın 67 nci maddesine göre; alacaklı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içerisinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde itirazın iptali davası açabileceğinin düzenlendiği, Kanunun metninden her ne kadar borca itirazın tebliğ koşulu aranmış ise de borçlunun İcra Müdürlüğüne vermiş olduğu 01.07.2015 tarihli borçlunun yetki itirazına karşı beyan dilekçesi sunarak borca itirazdan haberdar olduğu anlaşıldığı, yine davacı vekilinin Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunmuş olduğu dilekçesinde Gaziantep 9. İcra Müdürlüğünün 2015/94533 E. sayılı ilamsız takibi ile talepte bulunduğu, ancak davalı borçlunun ücrete itiraz ettiğini beyan ettiği, böylelikle davacının borçlu tarafından icra dairesine yapılan borca itiraz talebinden haberdar olduğunun anlaşıldığı, davacının öğrenme tarihinden itibaren davanın açıldığı tarih itibari ile bir yıllık hak düşürücü süre dolduğundan itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı, davacının talebinin itirazın iptali davası olmadığı takdirde alacak davası olarak ikame etmiş olduğu, davacının alacak davasının Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/351 E. sayılı dosyasının ek dava olarak kabulü yönünde talepte bulunduğu anlaşılmış olup, Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilgili dosyasındaki alacak konusu ile ek dava olarak kabulu talep edilen alacağın aynı vekalet ilişkisinin azil nedeni ile sona ermesinden kaynaklı vekalet alacağı olduğu, Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/351 E. sayılı dosyasının halen derdest olduğu daha önceden bu konuda açılmış davanın olması nedeni ile bu dava yönünden de derdestlik durumunun söz konusu olduğu, aksi durumun söz konusu olması halinde de davacı tarafından davalı ile arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklı alacak talebinin 12.11.2010 tarihli ihtarnamesi ile tamamı muaccel hale geldiğinden dava tarihi itibari ile talep konusu yapılmayan alacak için 5 yıllık zaman aşımı süresi tamamlandığından geriye kalan alacak yönünden de alacağın zaman aşımına uğramış olduğu gerekçesiyle itirazın iptali ve alacak davası yönünden ayrı ayrı dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; itirazın iptali davası yönünden 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcının itirazın alacaklıya tebliğ tarihi olduğunu, yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere haricen öğrenmenin süreyi başlatmayacağını, eldeki davada böyle bir tebligatın bulunmadığını, dolayısıyla davanın süresinde açıldığını, terditli ek alacak davası yönünden de derdestlik bulunmadığı gibi, dava tarihi itibariyle talebin zamanaşımına da uğramadığını ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın gerekçeli olmadığını, itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığını, terditli açılan ek alacak davasında derdestlik bulunmadığını, ayrıca zaman aşımına uğramadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı vekilin davalıya vekaleten takip ettiği dosyadan haksız azle dayalı vekalet ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. İcra İflas Kanununun 67/1 inci maddesi "Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir." şeklindedir.
2. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114-ı ncı maddesi "Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
" şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Derdestlik; HMK’nın 114/1-(ı) maddesiyle dava şartı olarak kabul edilmiştir.
2. Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların talep ve beyanları ile bağlı değildir.
3. Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı dinlenebilir olmadığından reddetmesi gerekir.
4. Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlar olup, derdestlik olumsuz dava şartları arasında yer alır.
5. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı gerekçesi ile HMK’nın 114 üncü maddesiyle derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir.
6. Derdest bir davanın ilk koşulu, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması hâlinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir. Bir davanın açılması ile şeklî anlamda kesin hükme bağlanması arasında geçen sürede davanın derdest olduğu kabul edilir (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 2007, s.8 vd.). Davanın derdest olması, taraflar arasında o konuda ortaya çıkan uyuşmazlığın henüz tam olarak çözümlenemediği anlamına gelir.
7. Derdestlik anlamında görülmekte olan dava, yargılamanın başlaması anından hüküm verilmesine ve bu hükmün de kesinleşmesine kadar geçen süreçte görülmekte olan yargılamayı ifade eder. Başka bir ifadeyle, bir davanın görülmekte olması için, verilen kararın şeklî anlamda da kesinleşmemiş olması gerekir (Mazlum, İsmet: Medenî Usûl Hukukunda Aslî Müdahale, Ankara 2019, s. 126; Tanrıver, s. 49).
8. Bu açıklamalar kapsamında somut olay incelendiğinde; davacı tarafından davalıya yönelik olarak 24.07.2015 tarihinde Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/537 E. sayılı dosyasından haksız azil nedenine dayalı vekalet ücretinin tahsili istemiyle açılan davada, mahkemece azlin haksız olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince; vekalet ücretine dayalı davanın belirsiz alacak davasına konu edilemeyecek nitelikte olduğu, alacağın tamamının 12.11.2010 tarihli ihtarname ile muaccel hale geldiğinden vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, bu sürenin geçmesiyle zaman aşımına uğrayacağı, kabule göre de vekalet ücretinin tespitinde %10 ile %20 arasında oran belirlenirken hangi ölçünün esas alındığının da gerekçeli olması gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Bozma üzerine mahkemece ilk kararda direnilmiş, Hukuk Genel Kurulunun 18.01.2022 tarihli ve 2020/(13)3-279 E., 2022/3 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında vekalet ücretine ilişkin bir kararlaştırma olmaması nedeniyle ücretin ancak mahkemece yapılacak tahkikat sonucunda belirleneceğinden davacının dava açarken vekâlet alacağının ne olduğunu bildiğinden yahut net olarak belirleyebildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, alacak belirsiz olduğundan davacının yargılama sırasında HMK’nın 107/2 nci maddesi çerçevesinde talep sonucunu artırabileceği, bu halde davanın ıslahı kurumundan bahsedilemeyeceği ve arttırılan talep yönünden davalının zamanaşımı definin de dinlenmeyeceği, sonuç itibariyle mahkemenin eldeki davanın belirsiz alacak davası olduğu yönündeki direnme gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, ne var ki bozma nedenine göre davalı vekilinin hükmolunan alacak miktarına ilişkin temyiz itirazları Özel Daire tarafından incelenmediğinden dosyanın bu yönden temyiz incelemesinin yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye gönderilmesine karar verilmiş, Dairece yapılan inceleme sonucunda kararın 07.12.2022 tarihinde onandığı, karar düzeltme aşamasının devam ettiği anlaşılmıştır.
9. O halde dava dilekçesinde ileri sürülen hususlarla, daha önce açılan ve yukarıda ayrıntılı safahati açıklanan dosyadaki taleplerin, tarafların, dava konusu ve dava sebebinin bire bir aynı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda 24.07.2015 tarihinde açılan davanın eldeki dava yönünden derdestlik oluşturduğu açık olup, ilk derece mahkemesince davanın bu gerekçelerle reddedilmesi gerekirken ayrıca, 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesine de yer verilerek davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
10. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.
11. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilip düzeltilerek onanması gerektiğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacının Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,
8.400 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.