Logo

3. Hukuk Dairesi2022/4588 E. 2022/6369 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Murisin müşterek hesaplardan payından fazlasını çekip çekmediği ve davacının bu hesaptan alacağının olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Müşterek hesaptaki payların aksi kararlaştırılmadıkça eşit olduğu, hesap sahiplerinin kendi payları üzerinde asaleten, diğerinin payı üzerinde vekaleten hareket edebileceği, mahkemenin hesaplamaları bu ilkelere göre yapması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kaldırılarak yeniden davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıların murisi ... ile USD ve TL cinsi % 50'şer pay sahibi oldukları iki ayrı müşterek hesapları bulunduğunu, ancak ...’ın hesaplardan para çekmek suretiyle kendi payından daha fazlası üzerinde tasarrufta bulunduğunu, ...’ın ani vefatı nedeniyle denkleştirme yapılamadığını iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, müşterek hesaplara ait banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak ... tarafından çekilen fazla paranın tespiti ile şimdilik 10.000 TL ve 10.000 USD’nin faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar; mimar olan murislerinin inşaat müteahhitliği yaptığını, ... Mimarlık İnş. Tur. Ltd. Şti.nin %50 ortağı olduğunu, davacının ise bir mesleğinin bulunmadığını, murislerinin davacıyı kendi şirketinde sigortalı olarak göstererek emekli olmasını sağladığını, hesapların mahiyeti hakkında murisin kendilerine bilgi vermediğini, banka kayıtları incelenerek ödemelerin, para çekme ve EFT/havale işlemlerinin kimin tarafından hangi maksatla yapıldığının tespiti gerektiğini, hesapların bireysel olarak açılıp daha sonra ortak hesaplara dönüştürüldüğünü, hangi tarihten sonra ortak hesap niteliği kazandığının tespitinin gerektiğini, döviz hesabının çok eski tarihli olduğunu, açıldığı tarihten sonra uzunca bir süre hesap hareketi olmadığını, en son 06/06/2013 tarihinde işlem yapıldığını,

./..

hesap taraflarca birlikte kapatıldığına göre kapatma işleminin "ortak tasfiye" olarak kabulünün gerektiğini, para yatırma işlemlerinin tamamının murisleri, para çekme işlemlerinin ise önemli bir kısmının davacı tarafından gerçekleştirildiğini, tüm işlemlerden davacının haberdar olduğunu, davanın hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemişlerdir.

İlk derece mahkemesince; alınan bilirkişi raporu ile USD hesabını kapatma yetkisinin davacıda olduğunun ve bakiyeye yahut kapatmaya bir itirazının bulunmadığının, davacının TL hesabından çektiği paranın ise yatırdığı paradan fazla olduğunun anlaşıldığı, alacağın sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, taraflarca istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; hesaplamalarda davacının alacağı tespit edilemediğinden davanın reddinin yerinde olduğu, davalı lehine ise karar tarihindeki USD kuru üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

1-Davacı, davalıların murisinin müşterek hesaplarından payından fazla para çektiği iddiasıyla kendi payına düşen paranın tahsilini talep etmektedir.

Müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımdan bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olduğunun kabulü gerekir. Hesabın, teselsüllü müşterek hesap olması ise, tarafların her birinin bu hesaptan istediği kadar para çekebilmesi ve bankanın bu nedenle sorumluluğunun doğmaması ile ilgilidir. Taraflardan biri müşterek hesaptaki payından fazlasını çekmişse, fazlası için diğer hesap sahibine karşı sorumludur. Bu sorumluluk diğer hesap sahibinin vekili gibi hareket etmesine dayanır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; müşterek hesapta bulunan para, kimin yatırdığına bakılmaksızın müşterek hesap sahiplerinin müşterek mülkiyetinde bulunduğundan incelemenin bu husus dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince, USD hesabının davacı tarafından 2013 yılında kapatıldığı, bu hususta bir itirazı bulunmadığı ve TL hesabına davacının yatırdığından fazla para çekmekle alacağı tespit edilemediği yönündeki bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş ise de; anılan bu rapordaki inceleme ve hesaplama, müşterek hesapla ilgili olarak yukarıda yapılan açıklamalara uygun olmadığından, yetersiz olduğu gibi aynı zamanda denetime de elverişsizdir.

Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; alanında uzman bilirkişi heyetinden her iki hesaba ait kayıtlar titizlikle incelenerek aksi kararlaştırılmamış ise müşterek hesap üzerinde tarafların eşit oranda (yarı yarıya) hak sahibi olacakları, kendi payları üzerinde asaleten, diğer hesap sahibi adına olan kısım üzerinde de vekaleten hareket yetkisine sahip olduklarının gözetilmesi suretiyle hesaplama yapılıp davalılar murisinin payından fazla çektiği bir tutar olup olmadığı yönünde rapor alınması ve diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2-Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL ile 10.000 USD’nin davalı taraftan tahsilini talep etmiş, yabancı para cinsinden alacak talebi için dava tarihindeki kur üzerinden dava değeri belirlenmiş ve harç bu tutar esas alınarak yatırılmıştır.

Buna göre bölge adliye mahkemesince; yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden, karar tarihindeki tarifeye göre vekalet ücreti ile nisbi karar ve ilam harcının hesaplanması gerekirken; karar tarihindeki döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden hesaplama yapılarak davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması, doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.