"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/179 E., 2022/747 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Doğubayazıt 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/14 E., 2020/317 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı şirket vekili; Ticaret Bakanlığı Doğu Anadolu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü Doğubayazıt Gümrük Müdürlüğü tarafından, şirketlerine ait olan F.U.A tipi Genel Antrepo İşletmeciliğine müteaddit tarihlerde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu (5607 sayılı Kanun) gereğince el konulan araçların muhafazaları için teslim edildiğini, bu muhafaza süreleri içerisinde müvekkili şirketin üstüne düşen bütün yükümlülükleri yerine getirdiğini, halen muhafaza işleminin sürdüğünü, 5607 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre El Konulan Eşya ve Alıkonulan Taşıtlara İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin 11, 13, 14 ve geçici 1 inci maddeleri uyarınca araçların teslim tarihine göre piyasa rayiç bedellerinin ve buna bağlı olarak ardiye bedellerinin hesaplanarak, muhafaza altına alınma tarihinin açık olması nedeniyle davalının temerrüde düşürülmesinin gerekmediğini belirterek, ardiye ücreti olarak şimdilik 1.000,00 TL'nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 27.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen değer olan 363.134,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(6100 sayılı Kanun) 121 inci maddesi uyarınca dava dilekçesine deliller eklenmediğinden davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı şirketin müvekkiline ödemesi gereken kesinleşmiş ve haciz varakası düzenlenmiş borçları bulunduğundan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un(6183 sayılı Kanun) "Mahsup" başlıklı 23 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca muaccel alacağın borçtan mahsubunun gerektiğini, Gümrük Genel Tebliği (Tahsilat İşlemleri Seri No: 2) 5 inci bölümü 39 uncu maddesi uyarınca da, 6183 sayılı Kanun'un 23 üncü maddesi gereğince ödenmesi gereken amme alacakları ile ilgili olarak gümrük idaresine yapılacak başvuruların muaccel amme alacağı ile mahsup talepli olması gerektiğini, gümrük idaresince geri verme yapılabilmesi için yükümlünün gümrük idarelerine muaccel hale gelmiş borcunun bulunmaması gerektiğini, bu nedenle davacıya muhafaza için teslim edilen araçlardan iade olunanlar için hak edilen ücret ile teslim ediliş masraflarının kesinleşmiş borçlarına mahsup edildiğini, davacının muhafazasında iken satılan araçlar için de mahsup işleminin devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 27.09.2017 tarihli ve 2016/332 E., 2017/353 K. sayılı kararıyla; her ne kadar davacı kaçak olduğu iddiası ile el konulup kendilerine geçici muhafaza için bırakılan, hakkında müsadere ya da iadesine karar verilmeyen, henüz muhafaza altındaki araçlar için depolama ücreti talep etmekte ise de, Gümrük Kanunu'nda eşyanın muhafazasının süresiz olduğu, muhafaza ücretinin ödeme zamanı belirtilmeden tespit şekli ve ödeme kaynakları belirtilmiş olup, davacının alacağının bu sebeple muaccel olmadığının Mahkemenin kabulünde olduğu, bu sebeple davacının henüz muaccel olmayan alacağı için herhangi bir hak talebinde bulunamayacağı, öte yandan alacağın muaccel olduğu kabul edilse dahi 6183 sayılı Kanun'un mahsup başlıklı 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında muaccel alacağın borçtan mahsubu gerektiği belirtildiğinden, ödeme emirleri ve haciz tutanaklarına göre dava tarihi itibariyle davacının davalıya borcunun bulunduğu, 6183 sayılı Kanun'un 23 üncü maddesinin birinci fıkrası doğrultusunda geri verme başvurusu yapanların kesinleşmiş borcu bulunmaması gerektiğinden davacının davalı kurumdan alacak talebinde bulunabilmesi için, kesinleşmiş borçların ödenmesi ya da taraflarca alacakların tespiti ile mahsubun gerektiği, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacının dava tarihi itibariyle davalıya iadesi gerçekleşmemiş araçlar için muhafaza ücreti olarak talep edebileceği toplam alacak tutarının 363.134,00 TL olup, davalının mevcut haciz varakalarına göre alacağı 1.862.612,19 TL olduğundan mahsup yapıldığında davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 05.12.2018 tarihli ve 2018/76 E., 2018/863 K. sayılı kararıyla; 5607 sayılı Kanun'un 9, 10, 11, 16 ve geçici 6 ncı maddesi ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Elkonulan Eşya ve Alıkonulan Taşıtlara İlişkin Uygulama Yönetmeliği birlikte değerlendirildiğinde, gümrükte el konulan taşıtların belirlenen kısa süre içerisinde tasfiye edilmesi gerektiği, bu taşıtların idareye ait yerler dışındaki yerlerde muhafaza edilmesi halinde ise gerekli muhafaza ücretlerinin ödeneceğinin düzenlendiği, bu düzenlemeler içerisinde uzun yıllara yayılan muhafaza durumunda ödemenin yapılacağı zaman diliminin öngörülmediği ancak kısa süre içinde tasfiye edilmesi gerektiği belirtilerek ödenecek ücretin nasıl tespit edileceğinin düzenlendiği, somut uyuşmazlıkta davalı idare tarafından davacının deposunda 2002 ila 2007 yılları arasında muhafaza edilmeye başlanan araçların muhafaza sürecinin halen devam ettiğinin anlaşıldığı, mevzuatta yediemin ücret alacağının ödenmesi için bir tarih belirtilmemiş olmasının davalı lehine ödemeyi ilanihaye sürüncemede bırakma hakkı vermeyeceği gibi davacının da belirsiz süre boyunca ödemeyi bekleme yükümlülüğü altında bırakılamayacağı, bu nedenle Devlet bütçesinin yıllık planlanması hususu da gözetildiğinde katlanılabilir makul süre içinde alacağın muaccel hale geldiğinin kabul edilmesinin gerektiği, davacının en azından dava açtığı tarihte muhafaza ettiği süre boyunca gerçekleşen alacak miktarının muaccel olduğunun kabul edildiği, kaldı ki muaccel olmayan alacakların kamu idareleri tarafından kamu alacağına mahsubunun da söz konusu olamayacağı, öte yandan davacı tarafından dosyaya davalı kuruma olan borçlarını yapılandırdığına ilişkin bir kısım belgeler sunulmuş ise de ibraz edilen belgelerden dava konusu alacağın yapılandırma içinde yer alıp almadığı ve yapılandırma şartlarının anlaşılamadığı, bu kapsamda davacının bu iddiası yönünden belgelere konu yapılandırmanın hangi borçları kapsadığı, yapılandırmaya konu olan borçların mahsuba konu olup olamayacağı hususlarının da araştırılarak açıklığa kavuşturulması ve sonucu uyarınca hüküm kurulması gerektiği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı kurumca 27 adet aracın davacıya ait depoya konulduğu, Yönetmelik'in 11 inci maddesinde "Eşyanın muhafaza süresi ve ücret tarifesi" nin düzenlendiği, işbu düzenleme doğrultusunda yapılan hesaplama neticesinde davacının davalı kurumdan 363.134,00 TL yediemin ücreti alacağı olduğunun tespit edildiği, raporda araç değerlerinin bilinmediği, bu sebeple Yönetmelik'in 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen muhafaza ücretinin eşya veya taşıtın değerinin %30'unu geçemez hükmünün uygulanamadığının bildirildiği, rapor ayrıntılı incelendiğinde araçların cinsi ve modeli (tır-kamyon-minibüs-otomobil) ile muhafaza bedeli karşılaştırıldığında, muhafaza bedelinin araçların değerinin yüzde otuzundan az olduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar davalı kurum davacının borçlarından ötürü alacaklarını mahsup ettiğini beyan etmişse de, 6183 sayılı Kanun gereği mahsuba konu edilebilecek amme alacakları, tahsil edilmiş olan ve yasa gereği iadesi gereken amme alacakları olduklarından, dava konusu alacağın davalı tarafından tahsil edilmiş ve yasa gereği iadesi gereken bir alacak olmadığı anlaşılmakla davalı kurumun mahsup talebine itibar edilmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile; 363.134,00 TL yedieminlik ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; dava dilekçesinin 6100 sayılı Kanun'un 121 inci maddesinde belirtilen şartları taşımadığını, davacı şirketin kurumlarına ödemesi gereken kesinleşmiş ve haciz varakası düzenlenmiş borçlarının olduğunu, kurumları tarafından davacı şirkete muhafaza altına alınması için teslim edilen araçlardan iade olunanlar için hak edilen ücret ile yapılan masrafların söz konusu haciz varakası düzenlenmiş borçlardan mahsup edildiğini, davacı şirketin kurumlarından alacağının bulunmadığını, Gümrük Kanunu'nda eşyanın muhafazasının süresiz olduğunu, 5607 sayılı Kanun'a göre davacının alacağının muaccel olmadığını, bu nedenle davacının herhangi bir hak talebinde bulunamayacağını, 6183 sayılı Kanun'un 23 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca muaccel alacağın borçtan mahsubunun gerektiğini, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporu somut hiçbir veri içermediğinden hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporda belirtilen 363.134,00 TL meblağ hesaplanırken hangi veri ve kriterlerin esas alındığının somut verilerle açıklanması gerektiğini, bu nedenle dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesi yönündeki taleplerinin Mahkemece karşılanmadığını, Mahkemenin gerekçesini hiçbir somut veri içermeyen işbu bilirkişi raporuna dayandırdığını, 5607 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen sınırın üstüne çıkıldığını, Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/76 E., 2018/863 K. sayılı kaldırma ilamında belirtilen hususların tamamen açıklığa kavuşturulmadığını, davacının iddiasını açık şekilde ispatlayacak yeni bir belge sunmadığını, buna rağmen dava konusu olayı aydınlatmaya elverişli olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebi ile istinafa başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, davalı kurumca 27 adet aracın davacıya ait depoya konulduğu, Yönetmelik'in 11 inci maddesinde "Eşyanın muhafaza süresi ve ücret tarifesi" nin düzenlendiği, işbu düzenleme doğrultusunda yapılan hesaplama neticesinde davacının davalı kurumdan 363.134,00 TL yediemin ücreti alacağı olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu, her ne kadar davalı kurum davacının borçlarından ötürü alacağı mahsup ettiklerini beyan etmiş ise de, Mahkemenin; 6183 sayılı Kanun gereği mahsuba konu edilebilecek amme alacaklarının, tahsil edilmiş olan ve yasa gereği iadesi gereken amme alacakları olduğu, dava konusu alacağın davalı tarafından tahsil edilmiş ve yasa gereği iadesi gereken bir alacak olmadığı yönündeki değerlendirmesinde hatalı bir yön bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, davanın açıldığı tarihte araçların henüz tasfiye edilmediğini, Makine Kimya Enstitüsüne satışı yapılarak 20, 21 ve 22 Temmuz 2016 tarihlerinde teslimi gerçekleşen 14 aracın hurdaya ayrılmış olması dikkate alındığında satışın kilo bazında bir hesaplama yapılarak çok cüzi meblağlara gerçekleşeceğinin malum olduğunu, Yönetmelik'in 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında, muhafaza ücretinin eşya veya taşıtın değerinin yüzde otuzunu geçemeyeceğinin hüküm altına alındığını, ardiye ücreti konusunda Makine Kimya Enstitüsüne satılan araçların satış bedellerini dikkate almayan bilirkişi raporundaki hesabın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, hatta bu şekilde yapılan hesaplamanın, satış bedeli tutarının üzerinde ardiye ücreti ödenmesine sebep olacağını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davacı işletmeye davalı kurum tarafından 5607 sayılı Kanun uyarınca muhafaza edilmek üzere teslim edilen ve tasfiye işlemi yapılmadığı için halen muhafaza altında bulunan araçlardan dolayı yedieminlik ücreti alacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 5607 sayılı Kanun'un "Elkonulan eşyanın muhafazası" başlıklı 11 inci maddesi.
2. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Elkonulan Eşya ve Alıkonulan Taşıtlara İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin "Eşyanın teslimi" başlıklı 5 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 11 inci maddesinin üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkraları.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(6098 sayılı Kanun) "Takas" ana başlıklı 139 uncu ve 143 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Yönetmelik'in "Eşyanın muhafaza süresi ve ücret tarifesi" başlıklı 11 inci maddesinin üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkralarında; muhafaza edilen motorlu araçlar için maktu olarak belirlenen günlük ücretin hüküm altına alındığı, altı aydan sonraki muhafaza süresi için bu ücretlerin yarısı oranında uygulanacağı, muhafaza ücretinin de taşıtın değerinin yüzde otuzunu geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
2. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan 04.09.2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; davalı kurumca 27 adet aracın davacıya ait depoya konulduğu, Yönetmelik'in 11 inci maddesine göre muhafaza altına alınan araçlar için cinsine göre ücret belirlendiği, bu ücretlerin 6 aydan sonra yarı oranında uygulanacağı ve muhafaza ücretinin malın değerinin %30'unu geçemeyeceğinin belirtildiği, dosya kapsamında muhafaza altındaki araçların değerine ilişkin bir veri bulunmadığından işbu Yönetmelikteki sınırlamanın hesaplama dikkate alınmayacağı belirtilerek, davacının davalı kurumdan 363.134,00 TL yediemin ücreti alacağının olduğu tespit edilmiştir.
3. 5607 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin bir ve ikinci fıkrasında, alıkonulan her türlü taşıt ve aracın; miktarı, cinsi, markası, tipi, modeli, seri numarası gibi eşyanın ayırıcı özelliklerini gösterir bir tutanakla gümrük idaresine teslim edileceği, gümrük idaresinin, kaçak eşya ve taşıtların muhafazası için gerekli görülen yerlerde depo temin edeceği belirtilmiştir. Yönetmelik'in "Eşyanın teslimi" başlıklı 5 inci maddesinin bir ve ikinci fıkrasında ise; kaçak zannıyla alıkonulan taşıtın en yakın gümrük idaresine, gümrük ve işletme müdürlüğünün aynı yerde bulunması halinde bünyesinde kaçak eşya depolama yeri bulunan idareye teslim edileceği, eşyanın muhafaza edileceği yere kadar yüklenmesi, boşaltılması veya nakliyesi gibi hizmetlerin alıkoyan birimlerce sağlanacağı, taşıtın tesliminde miktarı, cinsi, markası, tipi, modeli, seri numarası gibi ayırt edici özelliklerini belirten ek-2'deki Kaçak Eşya Teslim Tutanağı veya ek-3'deki Taşıt Tespit ve Teslim-Tesellüm Tutanağının düzenleneceği belirtilmiştir.
4. Somut olayda; Yönetmelik'in 11 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, muhafaza altına alınan araçlar için cinsine göre maktu olarak belirlenen ücret üzerinden ilk 6 ay için hesaplama yapıldıktan sonra, 6 aydan sonraki muhafaza süresi için bu maktu ücretlerin yarı oranı uygulanarak muhafaza ücreti belirlenmelidir. Aynı Yönetmelik'in 6 ncı fıkrasında, muhafaza ücretinin taşıtın değerinin %30'unu geçemeyeceğine yönelik bir üst sınır konulmuştur.
5. O halde İlk Derece Mahkemesince, dava tarihi itibariyle tasfiye edilmeyen araçlar için talep edilen muhafaza ücretinin muaccel hale geldiği gözetilerek, Yönetmelik'in 5 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre "Kaçak Eşya Teslim Tutanağı" doğrultusunda teslimde evsafı belirlenmiş araçların, teslim tarihlerindeki belirtilen özelliklerine göre dava tarihindeki değerleri hesaplanmalı, muhafaza ücreti taşıtın değerinin %30'unu geçemeyeceğinden, belirtilen şekilde hesaplanan taşıt değerlerinin %30'u alındıktan sonra bulunan bu değer, yine Yönetmelik'in 11 inci maddesine göre hesaplanan muhafaza ücreti ile mukayese edilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamında muhafaza altındaki araçların değerine ilişkin bir veri bulunmadığından Yönetmelik'teki sınırlamanın hesaplamada dikkate alınmayacağı belirtilerek hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
6. 6098 sayılı Kanun'un 139 uncu maddesi gereğince, iki kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise, her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Yine aynı Kanun'un 143 üncü maddesine göre takas ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesi ile gerçekleşir. Bu durumda her iki borç takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer.
Takas için mutlaka karşılık dava açılması zorunlu değildir. Davalı, karşılık dava açmadan da takas savunmasında bulunmakla yetinebilir. Bununla birlikte davalının takas etmek istediği karşılık alacağın miktarı asıl davada istenen alacaktan daha fazla ise ve davalı bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşı dava açılması gerekir.
7. Davalı vekili bir kısım belgeler sunmuş olup, cevap dilekçesinde ve yargılamanın her aşamasında; davacı şirketin kurumlarına ödemesi gereken kesinleşmiş ve haciz varakası düzenlenmiş borçları olduğunu, kurumları tarafından davacı şirkete muhafaza altına alınması için teslim edilen araçlardan iade olunanlar için hak edilen ücret ile yapılan masrafların söz konusu haciz varakası düzenlenmiş borçlardan mahsup edildiğini, davacı şirketin kurumlarından alacağının bulunmadığını iddia etmiş, davacı tarafça da davalı kuruma olan borçların yapılandırıldığına dair bir kısım belgeler sunulmuştur. O halde Mahkemece, TBK'nın 139 uncu maddesi kapsamında davalının takas defisi değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, salt 6183 sayılı Kanun gereği mahsuba konu edilebilecek amme alacaklarının, tahsil edilmiş olan ve yasa gereği iadesi gereken amme alacakları olduğu, dava konusu alacağın davalı tarafından tahsil edilmiş ve yasa gereği iadesi gereken bir alacak olmadığı değerlendirmesinde bulunularak davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi Kararının davalı yararına BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.