"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı hastanede 13/11/2010 tarihinde prostat ameliyatı olduğunu, anestezinin etkisi geçmemiş iken hemşire tarafından sağ kalçasından ağrı kesici olduğu söylenen iğne yapıldığını, sağ bacağının iğneden sonra bir daha iyileşmediğini, sakat kaldığını, çalışamaz duruma geldiğini belirterek,
fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, tedavi ve iğnede kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; ‘---her ne kadar son bilirkişi kurulu raporunda enjeksiyon tekniğine uygun yapılması durumunda da davaya konu maluliyetin her türlü özene rağmen gelişebildiği, uygulanan tedavi yöntemi ve enjeksiyonu genel kabul görmüş tıbbi ilke ve kurallara uygun olduğu ifade edilmiş ise de ispat yükünün vekalet ve özen yükümlülüğü,adam çalıştıranın sorumluluğu gereği davalı hastane üzerinde olduğu, davalı hastanenin davacının kalçasında bulunan siyatik sinirin anatomik yapısının MR incelemesi ile olaydan sonra tespit ettirilmediği, bu durumda davacının siyatik sinirinin nadiren farklı yol takip edip etmediğinin belirlenemediği, yapılan enjeksiyon öncesinde davacının doktor ve hemşire tarafından yapılan enjeksiyon sonuçları bakımından aydınlatılmadığı gibi riskler konusunda bilgilendirme yükümlülüğüne uyulmadığı, ameliyat sonrası damar yolu açık olan hastanın mutlaka kalça bölgesinden enjeksiyon uygulanmasının gerekmediği, bu tür risklerin öngörülmesi gerektiği, davalının bu hususlarda üzerine düşen vekalet ve özen yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği gibi bu hususta ispat keyfiyetini de sağlamadığı anlaşıldığı--’ gerekçesiyle ‘maddi tazminat istemi yönünden fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla kabulü ile 30.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat istemi yönünden davanın kısmen kabulü ile 20.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Aynı Kanun'un 282. maddesine göre; bilirkişinin oy ve görüşü (rapor) hakimi bağlamaz. Diğer bir anlatımla hakim, bilirkişi raporunu yeterli görmemekle beraber raporda yazılı özel ve teknik bilgilerden hareketle bilirkişinin raporunda varmış olduğu sonucun yanlış olduğu kanısına ulaşacak olursa, bunun gerekçelerini açıkca ortaya koymak suretiyle, bilirkişi raporunun aksine de karar verebilir.
Somut uyuşmazlıkta; dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişilerden oluşmuş farklı bir heyetten rapor alınmasına yönelik bozma ilamı sonrasında, bozmaya uyan mahkemece, konusunda uzman üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmış; bilirkişilerce düzenlenen raporda; ‘--Raporda,enjeksiyon uygulamalarında enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile nadir de olsa sinir hasarına neden olabildiklerinin tıibben bilindiği, bu durumun enjeksiyonun tekniğine uygun yapılması durumunda da her türlü özene rağmen gelişebildiği, dava konusu olayda enjeksiyon tekniğinin yanlışlığına ya da uygulanan bölgenin uyumsuzluğuna dair herhangi bir tibbi delil tanımlanmadığı, enjeksiyon işlemi sonrası ortaya çıkan sinir hasarının klinik ve laboratuvar verileri birlikte değerlendirildiğinde enjeksiyon nöropatisi olduğunun anlaşıldığı,bu durumun komplikasyon olarak nitelendirildiği, bahse konu komplikasyonun tanı ve tedavisine yönelik gerekli girişimlerin yapılmış olduğu anlaşıldığından komplikasyon yönteminin uygun olduğu, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tedaviyi düzenleyen hekimin ve enjeksiyonu uygulayan sağlık personelinin eylemlerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu--’ belirtilmiştir.
Buna göre mahkemece; uyuşmazlığın çözümünün hukuk dışında, özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle görüşlerine başvurulan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda; davacıya yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun belirtildiği, hâkimin kişisel kanaatini destekler nitelikte herhangi bir özel ve teknik bilginin de dosya içeriğinde bulunmadığı ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmiş olduğu da gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/112022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.