"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki cezai işlemin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; sahibi ve mesul müdürü olduğu ... Eczanesinin ilaç teminine dair reçetelerini inceleyen davalı kurumun 12.02.2014 tarihli yazısıyla, bir kısım reçetelerde yazan ilaçların reçete sahibine ya da yakınına teslim edildiğine ilişkin imzanın, reçete sahibine veya ilaçların teslim edildiği yakınına ait olmadığı, hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait fiyat kupürlerinin yer aldığı reçetelerin kuruma fatura edildiği, bir kısım reçetelerde eczacı yada eczane çalışanlarınca kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak kuruma sahte ilaç fiyat kupürü veya sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiği gerekçesiyle aleyhine 81.046,30 TL cezai şart uygulanmasına ve yazılı olarak uyarı cezası verilmesine ilişkin işlemin tesis edileceğinin bildirdiğini, işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, davalı kurumca tesis edilen işleminin iptali ile muarazanın giderilmesine karar verilmesini dilemiştir.
Davalı; hastaların resmi kurum müfettişlerine verdiği ifadeler dikkate alınarak sözleşmeye uygun olarak işlem tesis edildiği, cezai işlemin hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulü ile davacı hakkında 2009 yılı protokolünün 6.3.3. maddesi ve 2012 yılı 5.3.10. maddesi uyarınca, 81.046.30 TL cezai işlemin işlemin iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, davalı kurum ile Türk Eczacıları Birliği arasında imzalanan ve davanın dayanağını teşkil eden 2012 yılı Eczane Protokolünün 5.3.10. maddesi ve 2009 yılı Eczane Protokolünün 6.3.3, 6.3.10 maddeleri uyarınca davacı eczacı hakkında uygulanan uyarı cezası ile cezai şart bedelinin tahsili yönündeki işlemin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 17.12.2020 tarih, 2020/1339 Esas, 2020/7945 Karar sayılı ilamı ile “...2012 yılı protokolünün 5.3.10. maddesinin ise davacı eczacı hakkında uygulanabilmesi için; fiilin eczacı yada eczane çalışanı tarafından kurumu zarar uğratmak amacıyla kasıtlı olarak gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, sahte kupür, sahte reçete veya sahte raporun eczacının kastı dışında üçüncü kişilerin dahli ile Kuruma fatura edilmesi halinde madde hükmü uygulanmayacağından, davacı eczacının sahtecilik fiiline iştirakinin saptanması gerekmektedir. Davaya konu işlemin dayanağı olan ve davalı kurumun müfettişlerince hazırlanan inceleme raporunda, raporun konusunu teşkil eden eylemler nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunulması talep edilmiştir. Ne var ki, bu nedenle başlatılan bir soruşturma olup olmadığı dosya kapsamında anlaşılmamıştır. Diğer taraftan, mahkeme gerekçesinde her ne kadar sigortalıların alınan ifadelerinden bahsetmiş ise de; sigortalıların tanık olarak mahkemede ifadelerinin alınmadığı görülmüştür. O halde mahkemece; uyuşmazlığın aydınlatılması için HMK'nın 31.maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi gözetilerek davaya konu işlemin dayanağı olan inceleme raporu uyarınca suç duyurusunda bulunup bulunulmadığı hususunda davalı kuruma açıklama yaptırılması, suç duyurusunda bulunulmuş ise akıbetinin araştırılması, aynı ödev kapsamında davaya konu işleme ifadeleri esas alınan tüm hastaların tanık sıfatıyla dinlenmesi sonrasında konunun uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan; toplanan delilleri irdeleyen, her bir hasta ve eylemi ayrı ayrı değerlendiren; taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacının tanıkları ile kamu tanığı sıfatıyla bazı kişilerin beyanı alınıp, davacı hakkında ceza soruşturması bulunup bulunmadığı araştırılarak, 31.03.2022 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı kurum tarafından, davacı tarafından sahte reçetenin kasıtlı olarak fatura edildiği yönünde bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK)
Somut olayda; davalı kurum tarafından davacı aleyhine tesis edilen dava konusu cezai işlemin ekindeki listelerde, 2009 yılı Eczane Protokolünün 6.3.3. ve 6.3.10. maddeleri ile 2012 yılı Eczane Protokolünün 5.3.10. maddelerine konu reçeteler ve bu reçetelerin adlarına düzenlendiği hasta isimleri belirtilmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonrasında, mahkemece davacının tanıklarının yanı sıra kamu tanığı sıfatıyla bazı kişilerin beyanı alınmış ise de dava konusu cezai işlemin ekinde bulunan listede adı geçen hastaların tümünün dinlenmediği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece; bozma ilamında belirtildiği üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevi gözetilerek, cezai işleme konu reçetelerde ismi geçen tüm hastaların tanık sıfatıyla ilgili protokol maddeleri kapsamında beyanının alınması, reçete arkasındaki imzanın kendilerine ya da yakınlarına ait olup olmadığının, reçeteye konu ilaçları alıp almadıklarının sorulması ve buna göre 2009 ve sonraki yıllara ait protokol hükümlerinin değerlendirilmesi suretiyle, bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; bozmaya uyulmasına rağmen, bozma gereğince hüküm tesis edilmeksizin, eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.