"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kurum işleminin iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; sağlık hizmeti sundukları Kurum mensubu 91 hastanın beyanlarında, SUT hükümlerine göre 1 saat fizik tedavi hizmeti vermeleri gerekirken uygulanan tedavinin yaklaşık 45 dakika sürdüğü gerekçesiyle sağlık hizmeti sunulmadığı halde Kuruma fatura edildiği, ayrıca reklam yasağına aykırı davranıldığı belirtilerek davalı tarafından 10/04/2019 tarihli işlemler hakkında uygulanan toplam 429.736,70 TL cezai şartın öncelikle iptalini, aksi kanaatte olunması halinde 2017 protokolü uygulanarak cezanın indirilmesini istemiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; hak sahiplerinin Kurum müfettişine vermiş oldukları ifadelere bakıldığında FTR işleminin yapılmadığı yönünde hiçbir beyan bulunmadığı, sadece 60 dk olarak işlem yapılmadığının belirtildiği, dolayısıyla bu hastalara SUT’da FTR işlemi için belirtilen sürenin altında da olsa bir sağlık hizmeti sunulduğu, bu haliyle davalı kurumca sadece hasta ifadesine bağlı olarak somut deliller olmaksızın 60 dakikalık sürenin altında uygulanan fizik tedavi ve rehabilitasyon seanslarının sunulmayan sağlık hizmeti olarak kabul edilerek cezai işlem uygulanmasının uygun olmadığı, reklam yasağının ihlal edildiğinden bahisle 2018 Yılı sözleşmesinin 8.5 ve 12.1. maddesi uyarınca uygulanan 1.000 TL ceza; davacı merkezde tedavi gören bazı Kurum sigortalılarının “tıp merkezi tarafından yürütülen reklam ve tanıtım faaliyetleri sonucunda Özel ... Tıp Merkezi'ne yönlendirilmiş olduklarını” ifade etmeleri nedeniyle uygun ise de Kurumca işlem yapılmadan önce ilgili il sağlık müdürlüğüne bildirim yapılmadan ve görüş alınmadan cezai şart uygulanmasının olanaklı olmaması nedeniyle 1.000 TL cezai şart uygulanmasının da yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne, uygulanan toplam 429.736,70 TL tutarındaki cezai işleme ilişkin davalı kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; Sosyal Güvenlik Kurumu harçtan muaf olması nedeniyle 44,40 TL başvuru harcından sorumlu tutulması isabetsiz olduğundan davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda; davacı tıp merkezi hakkında Kurumca uygulanan kesinti işleminin yerinde olup olmadığının denetlenmesi amacıyla mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, cezai işleme konu sağlık hizmeti FTR branşından verilmiş olmasına rağmen bilirkişi heyeti Sayıştay denetçisi, SGK uzmanı ve acil tıp uzmanı doktordan oluşturulmuştur. Oysaki heyette FTR uzmanı doktorun yer almaması yukarıda bahsi geçen 6100 sayılı HMK'nın 266. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Uyuşmazlığa konu cezai işlemlerin denetlenebilmesi için FTR uzmanı doktorların da yer aldığı 3 kişilik bir heyet tarafından cezai işlemlerin SUT hükümlerine uygun olup olmadığının, hastalara gerekli tedavi hizmetinin verilip verilmediğinin tek tek hasta bazında denetlenmesi gerekirken, uzman olmayan kişiler tarafından hazırlanan rapora göre karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca mahkemece hükme esas alınan raporda; davacının 2018 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alım sözleşmesinin 8.5.2. maddesinde yer alan “shs’ler, ilgili mevzuata aykırı reklam, kampanya, tarama ve tanıtım yapamaz” kuralını ihlal ettiği ancak kurumun aynı maddede yer alan “tespit edilen bu durumlar ilgili il sağlık müdürlüğüne yazılı olarak bildirilir ve gelen cevabi yazı göz önünde bulundurularak sözleşme ve kurum mevzuatı çerçevesinde gerekli işlemler yapılır” hükmünü yerine getirmediği, il sağlık müdürlüğüne bildirimde bulunmadığını belirtmişse de, dosyada yer alan belgelerden kurumun il sağlık müdürlüğüne davacının reklam yasağına aykırı davrandığına ilişkin 13.06.2018 tarihinde bildirim yazısı yazdığı ve il sağlık müdürlüğünün 29.06.2018 tarihli cevabi yazısında “davacının reklam yapmak için izin almadığını” bildirmiş olması nedeniyle bilirkişinin bildirim yapılmadığı gerekçesiyle cezai işlemin iptali gerektiğine yönelik görüşünün de hatalı olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olunca tarafların tüm delilleri, bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazları da dikkate alınarak FTR uzmanı doktorların da yer aldığı üç kişilik bilirkişi heyetinden; taraflar arasındaki sözleşme maddeleri, SUT hükümleri ve ilgili diğer mevzuata göre hazırlanacak, her hasta bazında gerekçeleriyle birlikte değerlendirme yapılarak cezai işlemlerin yerinde olup olmadığına dair tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken uyuşmazlık konusunda yeterli uzmanlığı bulunmayan bilirkişilerce düzenlenen rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 11/05/2022 tarih 2021/379 E. - 2022/1215 K. sayılı kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 10/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.