Logo

3. Hukuk Dairesi2022/5744 E. 2023/1904 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin, vekaleten sattığı taşınmazın bedelini müvekkiline ödememesi nedeniyle açılan alacak davasında, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı ve zamanaşımının başlayıp başlamadığı hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği sürece zamanaşımının işlemeye başlamayacağı ve belirsiz alacak davasında alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği gözetilerek, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/482 E., 2022/1419 K.

DAVA TARİHİ : 06.09.2018

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/413 E., 2020/285 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması taraf vekilleri tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı asil ... ve vekili Avukat ...in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili ...'ın ... ilçesi Osmaniye Köyünde birçok taşınmazının bulunduğunu, yapılan araştırma sonucu Osmaniye Köyü 110, 150 ve 155 parsel sayılı taşınmazların ... adına düzenlenen 06.07.2006 tarihli sahte vekaletname ile 12.07.2006 tarihinde davalı tarafından ... isimli şahsa satıldığının öğrenildiğini, söz konusu taşınmazların bu tarihten sonra da birden fazla devir olduğunu ve bir kısmının da kamulaştırıldığını davacı ...'ın 2003 yılından beri Ankara'da yaşamadığını, davalıya vekaletname vermediğini, vekaletnamede yer alan imza ve yazıların müvekkiline ait olmadığını, ... ve ... isimli şahısları tanımadığını, taşınmazları satmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazların satış tarihindeki rayiç bedellerinin satışın yapıldığı tarihten itibaren işleyecek temmerrüt faizi ile birlikte şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında talebini 567.500 TL olarak belirlemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacı tarafça müvekkiline verilen vekalet ile satış işleminin yapıldığını ve satış bedelinin elden davacıya verildiğini, satış işleminden 12 yıl sonra satış bedelinin kendisine verilmemesi iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının kanunen mümkün olmadığını, kısmı dava olması nedeniyle ıslah edilen kısım yönünden alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafca davalıya vekalet verilmediği iddia edilmiş ise de alınan bilirkişi raporlarına göre vekaletname üzerindeki imzanın ...'a ait olduğu belirlendiğinden vekaletnamenin geçerli olduğu, davalı vekilin taşınmazın üçüncü bir kişiye satılması sonrasında taşınmazın satış bedelini vekil edene ödeme yükümlülüğü olmasına rağmen bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği, davacı tarafın vekalet sözleşmesi gereğince davalı taraftan taşınmazın satış bedelini talep etmekte haklı olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre taşınmazın üçüncü kişiye satıldığı 06.07.2006 tarihi itibarıyla borç muaccel hale geleceğinden davacı tarafın taşınmazın bu tarihteki değerini isteyebileceği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 06.07.2006 tarihi itibarıyla taşınmazın değeri 181.875,00 TL olarak belirlendiğinden bu miktar kadar davacı tarafın davalıdan alacaklı olduğu, zamanaşımının başlangıç tarihinin taşınmazın devir tarihi değil bu devrin vekalet veren tarafından öğrenildiği tarih olduğundan davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 181.875 TL'nin 12.07.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerinin 567.500 TL olarak belirlendiğini, buna göre eksik harcı tamamladıklarını, taşınmazların dava tarihinde ulaştığı değere göre davanın tam kabulüne karar verilmesi ve bu değere dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davalı vekili; davacı tarafın isteği ile devrin gerçekleştiğini ve devir tarihinde satışı öğrendiğini, satış ile öğrendiğinin ispatı için bildirdiği tanıkların dinlenmediğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, satış bedelini davacı tarafa elden verdiğini, savcılık dosyasındaki delillere itibar edilmediğini, davacının satış tarihindeki HTS ve banka kayıtlarının istenilmediğini, söz konusu alacak belirli olmasına rağmen belirsiz alacak olarak dava açılmasının hatalı olup ıslah dilekçesine itibar edilmemesi gerektiğini, taşınmazların değerinin çok yüksek belirlendiğini, değer hesaplanırken gayrimenkul değerleme kriterlerinin tam anlamıyla uygulanmadığını, rapora itirazının kabul edilmediğini, sunduğu değerlendirme raporuna göre 61.626,25 TL hesaplanırken 181.875,00 TL belirlenmesinin fahiş olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli, denetime ve somut olayın özelliklerine uygun olması, davanın niteliğine göre tanık dinlenememesi, zamanaşımı süresinin dolmamış olması, davacı tarafın dava konusu taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerlerini isteyebilecek olması ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı ve davalı vekili temyiz başvuru dilekçelerinde; istinaf dilekçelerinde bildirdikleri sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Dava konusu taşınmazın vekaleten satışının gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 126 ncı maddesinin 1 inci bendinin dördüncü fıkrası gereği vekalet akdinden doğan bütün davalar 5 yıllık zamanaşımına tabidir.

2. 818 sayılı Kanun'un 386/1 inci maddesi; ''Vekalet, bir akittirki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler.'',

3. Aynı Kanun'un 389 uncu maddesi; ''Vekil, müvekkılinin sarih olan talimatına muhalefet edemez. Ancak hal icabına göre müvekkilden mezuniyet istihsaline imkan olmamakla beraber şayet imkan olupta istizan olunsa idi müvekkilin muvafakat edeceği derkar bulunan hususlarda, inhiraf edebilir. Bundan maada hallerde vekil aldığı talimata müvekkilinin aleyhine olarak muhalefet ederse, bundan mütevellit zararı deruhte etmedikçe, müvekkilünbih ifa edilmiş olmaz.'',

4. Aynı Kanun'un 390/2 nci maddesi; ''Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.'',

5. Aynı Kanun'un 392 nci maddesi; ''Vekil,müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeğe ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye mecburdur. Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.'',

6. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi; ''(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.'' şeklindedir.

3. Değerlendirme

1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, dava vekalet akdinden kaynaklanmakta olup 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi ise de, 818 Sayılı Kanun'un 392 nci maddesi gereğince vekilin, müvekkil adına vekaleten yaptığı işten dolayı müvekkiline hesap verme zorunluluğunu yerine getirmedikçe zamanaşımının işlemeye başlamayacağı, davalı vekil hesap verme yükümlülüğünü davanın açıldığı tarihten önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığının kabulünün gerektiği, zamanaşımı süresi belirsiz alacak davasının açılması ile alacağın tamamı için kesildiğinden, davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğrama riskinin bulunmadığı, 6100 sayılı Kanun'un 107/2 nci maddesi gereğince davacının alacak miktarının mahkemece tam ve kesin olarak belirlenmesinin ardından iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talep sonucunu artırabileceği, bu hâlde davanın ıslahı kurumundan bahsedilemeyeceği ve artırılan talep yönünden davalının zamanaşımı def’îninde dinlemeyeceği anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz itirazına reddi karar verilmesi gerekmiştir.

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı, her ne kadar dava konusu taşınmazların dava tarihindeki rayiç bedelinin belirlenerek, bu bedelin tahsiline karar verilmesi gerektiğini beyan ederek temyiz isteminde bulunmuş ise de; taşınmazların satış tarihi 12.07.2006 olup, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu tarih itibariyle belirlenen taşınmazın rayiç bedeline hükmedilmiş olması nedeniyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin karşılıklı alınıp verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.