Logo

3. Hukuk Dairesi2022/5811 E. 2023/1555 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Erken tahliye nedeniyle makul süre kira bedelinin tespiti ve tahsili istemine ilişkin açılan davada, tespit davası açılmasında hukuki yarar olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının eda davası açarak iddiasını ileri sürmesi nedeniyle ayrıca tespit davası açmasında hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin tespit davası yönünden verdiği kabul kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/3165 E., 2022/1520 K.

DAVA TARİHİ : 12.05.2016

KARAR : Davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/781 E., 2021/686 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin bırakıldığı 23.05.2023 tarihinde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalının, müvekkilinin maliki olduğu Forum Kayseri Alışveriş Merkezinde 13.09.2011 imza tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, sözleşmenin AVM’nin açılış tarihinden itibaren 10 yıl süreli olduğunu, davalının tek taraflı fesih iradesiyle kiralananı 29.02.2016 tarihinde boşaltıp teslim ettiğini, AVM’nin 21.12.2011 tarihinde açılmış olup tahliyenin sözleşme süresine göre 5 yıl 10 ay erken olup davalının erken tahliye nedeniyle makul kira bedelinden sorumlu olduğunu, davalının son olarak 14.471,04 € kira bedeli ödediğini ileri sürerek; müvekkilinin davalıdan, kiralananın süresinden önce tahliye edilmesi nedeniyle alacaklı olduğu meblağın tespitine, 10.000 Euro’nun kiracının kiralananı tahliye ettiği 29.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek bankalarda Euro üzerinden açılan döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; kira sözleşmesinin asgari kira bedelinin çok yüksek olması nedeniyle feshedildiğini, AVM’nin açılmasından sonra gerçekleşen satışların, davacının bildirdiği ziyaretçi sayısı ve alışveriş potansiyeli gerçekleşmediği için satış tahmini rakamlarının çok altında gerçekleştiğini, davacının bu olumsuzluğu kabul ettiğini ve yazılı bildirimlerde bulunmak suretiyle 2011 yılı sonunda faaliyete başlayan kiralananın kira bedellerinde indirim uyguladığını, davacı tarafından sürekli yapılan indirimler nedeniyle kiralananın asgari kirasının değiştiğini, dava konusu hesaplamalarda indirimli rakamların esas alınması gerektiğini, davacının yaptığı indirimlerin yeterli olmaması üzerine kira sözleşmesinin feshedildiğini, elde edilen gelirin çok düşük olmasının AVM’de faaliyet sürdürmeyi imkansız hale getirdiğini, 17.12.2015 tarihli ihtarname sonucu kiralananın 29.02.2016 tarihinde tahliye ve teslim edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında 13.09.2011 tarihli ve 10 yıl süreli sözleşme bulunmakta olup davalı kiracının 29.02.2016 tarihinde anahtar teslim tutanağı ile mecurun anahtarlarını davacı kiralayana teslim ettiği, kiralananın aynı bedel ve şartlarla ne kadar sürede kiraya verilebileceğinin mahallinde bilirkişi aracılığıyla keşfen tespit edilerek dava konusu taşınmazın 6 ay gibi makul bir sürede kiraya verilebileceğinin belirlendiği gerekçesiyle; tespit yönünden davanın kabulü ile davacı şirketin davalıdan 6 aylık kira bedeline tekabül eden 102.454,98 Euro alacaklı olduğunun tespitine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 1.740 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacak yönünden 10.000,00 Euro’nun kiracının mecuru tahliye ettiği 29.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca Euro üzerinden açılan döviz, tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı uygulanarak davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 13.583 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; makul sürenin en az bir yıl olarak belirlenmesi gerektiğini, külli tespit hükmü için nispi bakiye harç ve nispi vekalet ücreti belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Davalı vekili; mahkemenin tespit hükmü şeklinde belirleme yapmasının kanuna aykırı olduğunu, kira sözleşmesi süresince davacı tarafından kira bedelinde yapılmış olan indirimler nedeniyle asgari kiranın değiştiğinin dikkate alınmadığını, bir tespit yapılacak ise bu tespitin indirimli kira bedeli üzerinden yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, davacının kendi kusurundan kaynaklanan sebeplerle mecurun kiraya verilemediğini, bu zararın kendilerinden istenmesinin mümkün olmadığını, zararın nedeninin AVM'yi cazip hale getirmeyen kiraya veren olduğunu, mecurun ekonomik ayıbının bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalı arasında 13.09.2011 tarihinde imzalanan ve AVM açılış tarihinden itibaren 10 yıl süreli olduğu belirtilen kira sözleşmesinin bulunduğu, AVM'nin 21.12.2011 tarihinde açıldığı, davalının 14.12.2015 tarihli ihtarname ile kira bedellerinin yüksek olması ve beklenen kârın elde edilememesi nedeniyle kira sözleşmesini 28.02.2016 tarih itibariyle feshettiği, bu ihtarnamenin davacıya 17.12.2015 tarihinde tebliğ edildiği, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın altı ay gibi makul bir sürede kiraya verilebileceğinin tespit edildiği, incelenen Mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Taraf vekilleri; istinaf dilekçelerinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, erken tahliye nedeniyle makul süre kira bedelinin tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.

2. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır.

3. Dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.

4. Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir.

5. Çünkü usule ilişkin kanunlar -aksine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (YİBK’nın 08.07.1942 tarihli ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulunun 23.09.1964 tarihli ve E:7/1139, K:575; 09.03.1988 tarihli ve E:860, K:232; 23.11.1988 tarihli ve E:1988/1-825, K:1988/964; 22.02.2012 tarihli ve E:2011/2-723, K:2012/87 sayılı ilamları).

6. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1 inci maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.

7. Bu madde hükmüne göre; kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2011 tarihli ve 2011/19-735 E. 2012/93 K. ile 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 E.- 2012/87 K.sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

8. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; "Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." düzenlemesinin bulunduğu, bu fıkranın ise 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Kanun'un 7 inci maddesi ile mülga hale geldiği açıktır.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, davalı kiracının sözleşmeyi feshinin haklı bir nedene dayanmadığı, bu nedenle makul süre kira bedelinden sorumlu olduğunun anlaşılmasına göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Yukarıda belirtildiği üzere tamamlanmamış işlemlere yürürlüğe giren usul hükümleri (veya kanunu) derhal uygulanacağından, davacının eda davası açarak iddiasını ileri sürmesi nedeniyle ayrıca tespit davası açmasında hukuki bir yararı bulunmadığının kabulü gerekir.

3. Hal böyle olunca tespit davasının hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu talep yönünden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

4.Bozma nedenine göre; tespit davasına yönelik harç ve vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3.İlk Derece Mahkemesi kararının tespit davası yönünden davalı yararına BOZULMASINA,

4.Bozma nedenine göre; tespit davasına yönelik harç ve vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.