Logo

3. Hukuk Dairesi2022/5867 E. 2023/1960 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Daire satış bedelinin senetle ödenen kısmının ödenip ödenmediği ve ödenmişse de ipoteğin kaldırılmaması sebebiyle dairenin haczedilerek satılmasından kaynaklı zararın tazmini.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafın, davacının senet bedelini ödemediği iddiasını ispatlayamaması ve Yargıtay'ın önceki bozma ilamında bu hususu açıkça belirtmesine rağmen yerel mahkemece ispat yüküne ilişkin husus gözetilmeyerek yanılgılı gerekçeyle karar verilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/203 E., 2022/153 K.

DAVA TARİHİ : 02.05.2014

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki alacak (taşınmaz alım satımından kaynaklı) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle ve davacı vekili tarafından incelemenin duruşmalı yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka bir güne bırakılmasına karar verilerek, uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, müvekkilinin 21.05.2009 tarihli sözleşme ile 4006 ada 12 parselde kayıtlı 4 numaralı banka lehine ipotekli bağımsız bölümü 120.000,00 TL bedelle davalıdan satın aldığını, sözleşme uyarınca satış bedelinin 60.000,00 TL'sini peşin verdiğini, kalan 60.000,00 TL için davalıya senet verdiğini, senetlerin ödemesinden sonra ipoteğin kaldırılacağının kararlaştırıldığını, davalı yanca ipotek kaldırılmadığı için bankanın ipotekli alacağın paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde dairenin satışa çıkartılarak satıldığını, davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle zarara uğradığını beyan ederek, sebepsiz zenginleşme nedeniyle 50.000,00 TL'nin menfi ve müspet zararların tazmini için ise 150.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının verdiği senetlerden hiçbirisini ödemediğini, ödemiş olduğunu ispatla kendisinin mükellef olduğunu, kendi kusuru nedeniyle taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile satıldığını, davacının hem senetleri ödemediğini, hem de dairede oturmaya devam ettiğini, böylece rayiçe göre aylık kira bedeli düşünüldüğünde davacının müvekkile 60.000,00 TL haksız işgal borcu olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 16.02.2016 tarihli ve 2014/230 E., 2016/53 K. sayılı kararı ile; ''taraflar arasında taşınmaz satışına ilişkin harici satış sözleşmesinin mevcut olduğu, bu sözleşme üzerine tapuda devir işleminin de yapıldığı, ancak ipotek borcu nedeniyle bankaca satıldığı, uyuşmazlığın, bu sözleşme şartlarının taraflarca yerine getirilip getirilmediği ve taşınmazın icraca satılmasında davalının kusurunun bulup bulunmadığı noktalarından kaynaklandığı, taşınmazın sözleşme üzerine davacıya devredildiği hususu açık olup, bu şartın davalı tarafça yerine getirildiği, sözleşmeye göre taşınmazın davalının borcu nedeniyle bankaca konulan ipotek ile davacıya satıldığı ancak ipotek davalıca kaldırılmadığından taşınmazın dava dışı bankaca satışı yoluna gidildiği, davalının, davacının sözleşme gereği ikinci 60.000 TL'yi ödemediğinden ipoteğin kaldırılmadığını iddia ettiği, davacının ödeme iddiasını tanık ile yapmak istediği ancak miktar itibarıyla HMK'nın 200 üncü maddesine göre senetle ispatlanması gerektiğinden ve davalı taraf tanık dinlenilmesine onay vermediğinden tanık dinletme isteminin reddedildiği, ancak dava dilekçesinde yemin deliline dayanıldığından yemin teklif etme hakkının hatırladığı, davalının yeminli ifadesinde davacının 60.000 TL'yi ödemediğinin bildirildiği, bu şekli ile, davacının sözleşme şartlarını yerine getirmediği, sözleşme gereği ödenmesi gereken 60.000 TL'yi ödediğini kesin delille ispatlayamadığı açık olup, bu nedenle menfi ve müspet zarar kapsamında istediği 150.000 TL'yi talep hakkı olmadığı, ancak ödediği 60.000 TL'yi sebepsiz zenginleşme çerçevesinde talep hakkı mevcut olup, bu miktardan icra satış arasından kendisine ödenen 14.269,87 TL'nin mahsubu ile bilirkişice tespit edilen 45.730,13 TL'nin davacıya ödenmesine karar verildiği, faiz istemine gelince; dava dilekçesi ile faiz istenmediği ancak bilirkişice yapılan hesaplama sonrası davacı vekilince sunulan beyan dilekçesi ile faiz talep edildiği, bu isteme davalı tarafça karşı çıkılmadığı ancak faizin başlangıç tarihine itiraz edildiği, bu nedenle her ne kadar faiz istemi iddianın genişletilmesi niteliğinde ise de, buna açıkca karşı çıkılmadığından dava tarihinden itibaren faize hükmedildiği, çünkü, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekeceği'' gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 47.730,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13.Hukuk Dairesinin 20.05.2019 tarihli ve 2016/12625 E., 2019/6317 K. sayılı ilamı ile; '' davalı yanca, ödenmediği iddia olunan senetlerin dosyaya sunulmadığı, mahkemece, ödenmediği iddia olunan senetler getirtilerek sonucuna göre karar verilmesi'' gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 19.12.2019 tarihli ve 2019/273 E., 2019/386 K. sayılı kararı ile; '' bozmaya uyulan kararda tarafların Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda beyanda bulundukları, davacı vekilinin defalarca senetleri alamadıkları için dava açtıklarını ve davanın konusunun zaten bu olduğunu beyan ettiği, davalı vekilinin ise makbuz üzerinden iadesi mümkün olduğundan ispat yükünün karşıda olduğunu beyan ettiği, yine mahkemece bu aşamada yapılan incelemede taraflar arasında alacak borç ilişkisinde bir husumet bulunmadığı, sadece kısmı bedelin ödemesi hususunda anlaşmazlık olduğu ve bu sebeple yapılan 14.269,87 TL düşüldükten sonra kalan miktar olan 47.730,13 TL'nin sebepsiz zenginleşme sebebiyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili yönünde tarafların beyanda bulundukları ve son celse bozma ilamı doğrultusunda senetlerin her iki tarafta da bulunmadığı açıklığa kavuştuğundan davacı asilin önceki celselerde senetlerin kendisine verilmediği konusunda yemin ettiğinin de delil olarak değerlendirildiği'' gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulü ile, 47.730,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline dair karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 16.03.2021 tarihli ve 2020/8140 E., 2021/2771 K. sayılı ilamı ile; ''davalının savunması karşısında ispat yükü davalıda olup senet bedelinin ödenmediğini ispat etmekle mükellef olduğu, o halde mahkemece, davalıya, ödenmediğini iddia ettiği seneti ibraz etmesi hususunda kesin süre verilmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği'' gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''tüm dosya kapsamından bozma ilamına uyularak davacıya ödenmesine karar verilen miktar davalı tarafca ödenmediği iddia olunan senetlerin dosyaya sunulmadığının belirtildiği, mahkemece duruşmada sunmak üzere taraflara süre verildiği ve sunulan senetlerin davanın tarafları ile hiçbir alakası bulunmadığı, tarih itibariyle ve ödeme günü itibariyle olayın gelişme şekline uyumlu olmadığı ve dava konusu olay ile ilgisi bulunmadığı ve bahsi geçen senetlerin iki kere süre verilmesine rağmen dosyaya sunulmadığı, aynı şekilde karar tesis edildiği'' gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 47.730,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; satış bedeli olan 60.000,00 TL'nin nakit, 60.000,00 TL'nin ise senetlerle ödendiğini, sözleşmede bahsi geçen senetleri ödediğini ve senetleri alarak imha ettiğini, Yargıtay bozma ilamında açıkça belirtildiği üzere ispatla mükellef davalıya kesin süre verilmesi hususunda hüküm kurulduğunu, yerel mahkemece bozmaya uyulduğunu, davalıya kesin süre verildiğini ancak hüküm gerekçesinde taraflara süre verildiği ve her iki tarafın da senetleri sunamadığı belirtilerek eski kararda direnilerek hüküm kurulduğunu, diğer taleplerinin davalının borcundan dolayı ve sözleşmeye aykırı olarak ipoteğin kaldırılmaması sebebiyle müvekkiline ait taşınmazın rayiç değerinin çok altında satılması nedeniyle uğradığı zararların tazmini olduğunu, 07.08.2013 tarihinde ve cebri icra satışında, kıymet takdirinde 160.000 TL değer biçilmesi dahi dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, bu taleplerinin reddinin 60.000,00 TL'lik borcun ödendiğinin kesin delille ispat edilemediği gerekçesine bağlandığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; davacının daha önce dava dilekçe ekinde sunmuş olduğu protokolün gereğini yerine getirmemiş olup kalan 60.000 TL bedel için vermiş olduğu senetlerden hiçbirini ödemediğini, ödemiş olduğunu davacının ispatlaması gerektiğini, senetler ödenmemiş olduğundan gayrimenkul üzerindeki ipoteğin kaldırılmadığını, aksine kendi kusuru ile gayrimenkulün ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile satılmasına sebep olduğunu, bu çerçevede davacının kendi kusuru ile sebep olduğu olgudan dolayı müvekkilden herhangi bir talepte bulunamayacağını, davacının hem senetleri ödemediğini hem de daire de oturmaya devam ettiğini, bölgedeki rayiçe göre aylık kira bedelinin 1.000 TL olduğu düşünüldüğünde davacının müvekkile 60.000 TL haksız işgal borcu bulunduğunu, 09.02.2022 tarihinde dosyaya sunmuş oldukları senetlerin bizzat davacının eşi tarafından tanıklar ... ve ...'in huzurunda müvekkiline verildiğini, bahsi geçen senetlerin 60.000 TL'lik gayrımenkul satış sözleşmesinin bakiye kısmı için verilen senetler ödenmeyince onlar yerine değiştirilerek verildiğini, bu konuyla ilgili 31.03.2022 tarihli beyan dilekçesinde...ve ...'in bu konuda tanık olarak dinlenmesi talep edilmişse de tanıkların dinlenmeden karar verildiğini, bu nedenle Mahkemenin vermiş olduğu davanın kısmen kabulü kararına itiraz ettiklerini beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, daire satışına ilişkin olarak verilen senedin ödenmesine rağmen ipoteğin kaldırılmaması ve dairenin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte satılması sonucunda uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereği; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası; ''İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.''

3. 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinin birinci fıkrası; ''Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle iki bin beş yüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.'' şeklindedir.

4. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

5. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3.Değerlendirme

1. Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemenin 12.06.2016 tarihli ve 2014/230 E., 2016/53 K. sayılı kararıyla davanın kısmen kabulü ile; 47.730,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, kararın yalnızca davacı vekili tarafından temyiz edildiği ve davacı lehine bozulduğu, bozma üzerine Mahkemenin verdiği 19.12.2019 tarihli ve 2019/273 E., 2019/386 K. sayılı kararıyla yine davanın kısmen kabulü ile; 47.730,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, bu kararın da yalnızca davacı vekili tarafından temyiz edildiği ve davacı lehine bozulduğu, bu durumda davalı tarafından temyiz edilmeyen kısmen kabule ilişkin kararın davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği, bu kısım yönünden kararın kesinleştiği anlaşılmakla davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; temyizen incelenen kararda, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ve bozma ilamında senet bedellerinin ödenmediğini ispat yükünün davalıda olduğu, mahkemece davalıya ödenmediğini iddia ettiği senedi ibraz etmesi hususunda kesin süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği belirtildiği halde, her iki tarafa da ödenmediği iddia olunan senetlerin sunulması için kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde davalı tarafça, taraflar arasında imzalanan 21.05.2009 tarihli belgede yer alan ''... cirolu senetler''in sunulamadığı, davanın tarafları dışında 3.kişiler arasında düzenlenmiş ve dava konusu sözleşme ile ilgisi kurulamayan senetlerin sunulduğu, bu durumda davalı tarafın senetlerin ödenmediği hususunu ispatlayamadığı, miktar itibariyle bu hususta tanık da dinletilemeyeceği, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmakla, davacı tarafın senet bedellerini ödediğini ispatladığı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle senetlerle ödenen 60.000,00 TL'lik talebin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği mahkemece kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.