Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6636 E. 2022/8942 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Doğum sırasında meydana gelen brakiyal pleksus lezyonundan dolayı açılan tazminat davasında doktorun tıbbi uygulama hatası bulunup bulunmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı iddialarının ve davalı doktorun kusurunun yeterince araştırılmadığı, davacının bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediği ve özellikle doğum şeklinin seçimi, bebeğin kilosu ve olası riskler konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak davalının kusurlu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında davanın reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili, davacılardan ...'ın 13/05/2008 tarihinde davalıların işlettiği hastanede doğuma alındığını ve bir erkek çocuk dünyaya getirdiğini, bebeğin doğum karnesine "doğum anında omuz takılması oluştu, ... Çocuk nörolojisine yönlendirildi" yazıldığını, farklı bir hastanede yapılan muayenede doktor hatası olduğunun aileye söylendiğini, ailenin maddi ve manevi olarak çok zor şartlar geçirdiklerini belirterek, küçük ... de doğum sırasında oluşan hasar nedeniyle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminata, küçük ...'nin anne ve babası için bu yaşanan süreçte ne denli acılar çektiği, çocuklarına her bakışta acılarının katlanarak devam ettiğini ve bu hüzün ve elemi hayatları boyunca da yaşayacakları dikkate alınarak her biri için ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, 5 yıllık yasal süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.

İlk derece Mahkemesince; davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince;’..Davacının bilirkişi raporuna itirazında bebeğin kilolu olması nedeniyle sezeryan yapılması gerektiği, bu konuda uyarılmadığı iddiasında ise de, Adli Tıp Kurumu raporunda bebeğin doğum öncesi muayene ve fiziksel gelişimi açısından normal yoldan doğum yaptırılmaz sınırları içerisinde değerlendirildiğinde, davalı doktorun onam belgesi alınırken sezaryen alternatifinin tartışılmasını gerektirir bir durum söz konusu değildir. Bu nedenlerle, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur....’ gerekçesiyle ‘..davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine ‘ karar verilmiştir.

1-Dava, davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, davanın temeli vekalet sözleşmesidir. (BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md) (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510 (BK 394/1) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile dotorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; yargılama sırasında dosyaya kazandırılmış olan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda; "---Miyadında normal doğum olarak hastaneye yatırılan annenin doğum öncesi muayenesinin ilgili hekim tarafından yapıldığının anlaşıldığı, doğumun Vajinal yoldan sonlandırıldığı, mevcut tıbbi belgelerde bebeğin fiziksel gelişiminin normal olduğu, söz konusu bulguların normal yoldan doğum yaptırılma sınırları içinde değerlendirildiği, sezeryan endikasyonunun bulunmadığı, doğum eyleminde uzama ya da aksaklık bildirilmediği, söz konusu bulgularla kişiye normal doğum yaptırılmasının doğru bir yaklaşım olduğu, Küçükte saptanan brakıel Pleksus Lezyonun normal doğum eylemi sırasında tüm özenin gösterildiği durumlarda dahi bebeği Vajinal yoldan çıkartılması sırasındaki manevralara bağlı olarak görülebildiği ve komplikasyon olarak nitelendirildiği, bebeğin fiziksel gelişime, doğum öncesi tetkik sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; doğum eylemi sırasında bebekte Plekisus brakialis lezyonu oluşumu yönünden doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu---" bildirilmiştir.

Mahkemece anılan rapor gerekçe gösterilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de; davacının itirazları karşılanmamış olup, davacı iddialarının, davalının ve doktorun hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönünde özellikle davanın bilirkişi raporlarına yaptığı itirazlarda değerlendirilip tartışılmak üzere, rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konusunda uzman, içerisinde kadın doğum uzmanlarının bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususuna değinilerek, iddia ve savunmaları kapsayan taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalının kusurlu olup olmadığının açık olarak belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararının bozulmasına karar verilmesi gerekir.

2-Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine 28/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.