"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/919 E., 2022/461 K.
DAVA TARİHİ : 10.12.2012
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
Taraflar arasında görülen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece davanın tedavi giderleri ile davacı İslim yönünden açılmamış sayılmasına, davacı Kadir'in geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz, davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde taraflardan bir kısmı gelmediğinden, Cumhurbaşkanlığının 11.02.2023 tarihli ve 32101 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 120 numaralı " Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararnamesi " kapsamında verilen 06.02.2023 tarihinden başlamak üzere 06.04.2023 tarihine kadar durma kararına istinaden Yargıtay Birinci Başkanlığının 13.02.2023 tarihli ve E-84632637/1786 sayılı yazısı ekinde sunulan Yargıtay Başkanlar Kurulunun 13.02.2023 tarih ve 4 sayılı kararının 4 üncü ve 5 inci maddeleri gereği duruşmanın 16.05.2023 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.
Belirtilen tarihte gelen davacılar vekili Av. Azra Doğan'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; çocukları İslim ile Kadir'in 12.03.2010 tarihinde evlerinin damına çıktıkları sırada yakından geçen yüksek gerilim hattına temas etmeleri sonucu elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralandıklarını, olayın meydana gelmesinde gerekli güvenlik önlemlerini almayan davalı şirketin kusurlu olduğunu, kaldı ki tehlike arz eden yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden davalının kusursuz sorumluluğunun da bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik tedavi giderleri ile sürekli iş gücü kaybı nedeniyle davacılardan İslim ile Kadir'in her biri için 1.000' er TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı; olayın meydana gelmesinde tamamen davacıların kusurlu olduğunu, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.02.2016 tarihli ve 2012/666 E., 2016/94 K. sayılı kararıyla; olayın meydana geldiği davacılara ait binanın yapı ruhsatının bulunmadığı, imara aykırı inşa edildiği, bu nedenle olayın meydana gelmesinde davacıların kusurlu oldukları, davalı şirkete kusur izafe edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 18.12.2018 tarihli ve 2017/869 E., 2018/12895 K. sayılı ilamla; (1) numaralı bentle davacıların sair temyiz itirazları reddedildikten sonra,
"...2-...somut olay incelendiğinde; 2002 ve 2004 doğumlu olan davacılar İslim ve Kadir Aslan’ın evlerinin damında bulundukları sırada, 1980’li yıllarda inşa edilen ve evlerinin 30 cm yakınından geçen yüksek gerilim hattı nedeniyle elektrik akımına kapılarak yaralandıkları, davacıların kanuni temsilcileri tarafından yapılan evin ise daha sonraki bir tarihte ruhsatsız olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; dava ehliyetine sahip olmadıkları için kanuni temsilcileri tarafından temsil edilen davacıların, yaralanmalarına neden olan olayın gerçekleşmesinde bir kusurlarının bulunmadığı ortadadır.
Bundan ayrı, insanların ve canlıların yaşamı için önemli bir tehdit oluşturan bu tür enerji hatlarının bakım ve korunmasında, bunların yerleşim yeri üzerinde bulunduğu da düşünüldüğünde, normalin üzerinde bir özen borcu bulunan davalı şirketin, daha sonradan Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinde belirtilen mesafelere uymadan yapılan bina nedeniyle gerekli ek önlemleri almadığı, dolayısıyla eneji hattının tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği ancak olayın meydana gelmesinden sonra enerji hatlarını yer altına almak suretiyle gerekli tedbiri aldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerle sabittir.
Hal böyle olunca, mahkemece; Borçlar Kanunu’nun 58 inci maddesi uyarınca imal ettiği enerji nakil hattı üzerinde gerekli bakım ve gözetim borcunu yerine getirmeyen davalının, davacıların uğradığı zararı tazminle yükümlü olduğu gözetilerek, zarar kalemleri hakkında bilirkişiden rapor aldırılması ve varılacak sonuca göre zarar kapsamının belirlenmesi gerekirken, kararın başlık kısmında davacı olarak gösterilen kanuni temsilcilerin kusurlu olduğu yönündeki yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 04.02.2021 tarihli ve 2019/93 E.,2021/126 K. sayılı kararıyla; davanın davacı İslim yönünden atiye bırakıldığı gibi tedavi giderlerine yönelik talebin de geri alındığı, davacılara taleplerini açıklamak üzere süre verildiği, 11.03.2019 tarihli dilekçeleri ile davacı Kadir için şimdilik 990 TL sürekli iş göremezlik, 10 TL geçici iş göremezlik tazminatının talep edildiği, ancak küçük Kadir'in 23.09.2004 doğumlu olup kaza tarihinde 15 yaşında olması nedeniyle geçici iş göremezlik koşullarının oluşmadığı, Adli Tıp Kurumu raporu ile maluliyet oranının % 4,2 olarak belirlendiği, davaya konu olayın meydana gelmesinde davalı şirketin % 50, belediyenin % 35, yapı sahibinin ise % 15 kusurlu olduğu, hesap raporu ile sürekli iş göremezlik tazminatının 26.678,91 TL olarak hesaplandığı, 29.12.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı Kadir için maddi tazminat talebinin bilirkişi raporu doğrultusunda 26.678,91 TL'ye yükseltildiği, ıslahla artırılan kısma ilişkin davalının zamanaşımı definde bulunduğu, kısmi olarak açılan davada ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın tedavi giderleri ile davacı İslim yönünden açılmamış sayılmasına, davacı Kadir'in geçici iş göremezlik talebinin reddine, sürekli iş göremezlik talebinin ise kısmen kabulüne, 990 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı, davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 08.09.2021 tarihli ve 2021/4339 E., 2021/8022 K. sayılı ilamıyla; "...Somut olayda; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla, iş göremezlik giderleri 6100 sayılı yasanın 107 nci maddesine göre belirleneceğinden, davacı Kadir için 1.000 TL diğer davacı İslim için 1.000 TL olmak üzere toplamda 2.000 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 12/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile talepte bulunulduğu, 29/12/2020 tarihli sehven ıslah dilekçesi olarak adlandırılan talep artırım dilekçesi ile iş göremezlik tazminatı talebinin 26.678,91 TL olarak artırıldığı, davalı tarafın zamanaşımı def'i üzerine bakiye kısmın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği görülmektedir. Buna göre; dava dilekçesinde açıkça HMK 107 nci maddesine göre dava açıldığı belirtildiğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi, zamanaşımı süresinin belirsiz alacak davası açılması ile tüm alacak için kesildiği, diğer bir anlatımla davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğraması söz konusu olmayacağı davacının talep artırım dilekçesindeki talebi dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde artırılan talebin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, önceki gerekçelerle, davanın tedavi giderleri ile davacı İslim yönünden açılmamış sayılmasına, davacı Kadir'in geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile 26.678,91 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili; tazminat hesaplaması yapılırken karar tarihine en yakın verilerin hesaplamaya esas alınması gerektiğini, hükme esas alınan hesap raporunda 2020 yılı asgari ücretin esas alındığını, oysa 2022 yılı asgari ücret esas alınarak yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, rapora karşı itirazları karşılanmadan karar verildiğini, davalının % 50 kusuru oranında sorumluluğuna gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamının davalı şirketten talep edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; tarafına kusur atfedilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, elektrik çarpmasından kaynaklı yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Sorumluluk hukukunun konusu, zarar verenin, zarar görenin uğramış olduğu zararı gidermektir. Bu anlamda sorumluluk hukukuna tazminat hukuku demek de mümkündür. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir.
2. Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir.
3. Kusursuz sorumluluk, hakkaniyet sorumluluğu, özen sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
4. Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 71 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında;
" Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır."
şeklinde düzenleme yapılmıştır.
5. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
6. Öte yandan, uyuşmazlıkla ilgisi nedeniyle önem arz eden “usuli kazanılmış hak” kavramının üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
7. Davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Bu kavrama ilişkin olarak HUMK’da ve HMK’da açık bir düzenleme bulunmamakta ise de; bu ilkenin uygulanma gerekliliği her iki Kanun hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir.
8. Bilindiği üzere; Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 1315 sayılı YİBK).
9. Tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınmasının nedeni hesaplama yöntemiyle ilgili olup, tazminat miktarının belirlenmesi ileriye dönük varsayımsal hesaplamaları gerektirmesi ve gerçek belli iken varsayıma dayalı hesaplama yapılıp buna göre karar verilmesinin mümkün olmaması esasına dayalıdır.
10. Hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınması mahkemenin vereceği ilk hükümle ilgili olup, bu hükmün yeniden rapor alınmasını gerektirmeyen bir nedenle bozulması hâlinde, yeni verilecek hüküm tarihini esas alan bir hesaplama yapılması gerekmeyecektir. Ancak, bozma nedeni tazminat hesabı için yeniden rapor alınmasını gerektiriyor ise, bu takdirde alınacak raporda sonradan değişen ücretler esas alınarak hesaplama yapılıp, önceki rapordaki miktar itibarıyla varsa usulî kazanılmış hak oluşturan durumların da gözetilmesi gerekecektir.
11.Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik maddi tazminat hesabı noktasında temyiz itirazı bulunmadığı veya Yargıtay Hukuk Dairesince maddi tazminat hesabı yönünden bir aykırılık görülmediği takdirde, bu raporun esas alınması gerektiği konusunda usulî kazanılmış hak oluşacağından farklı bir hesaplama içeren yeni rapora göre karar verilmesi, usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2022 tarihli ve 2021/10-188 E., 2022/87 K. sayılı ilamı).
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; elektrik çarpmasına bağlı gerçekleşen yaralanma nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan eldeki davada, olayın meydana gelmesinde, davalı ... şirketinin tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğu bulunduğu gibi enerji nakil hatları üzerindeki bakım ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek aynı zamanda kusurlu sayılacağı, meydana gelen zararın tazmini yönünden davalının müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, ancak Mahkemenin 04.02.2021 tarihli kararı ile davalının % 50 kusuru oranında sorumluluğuna gidilerek hüküm tesis edildiği, anılan hükmün davacı tarafça yalnızca "zamanaşımı " yönünden temyiz edilmesi üzerine, Dairece bu yönde inceleme yapılarak kararın bozulduğu, eş söyleyişle, davacı tarafın Mahkemece verilen 04.02.2021 tarihli karara yönelik ne maddi tazminatın hesabı noktasında ne de müteselsil sorumluluğa dair bir temyiz itirazının bulunmadığı, bu hususun davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu anlaşılmaktadır.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, bozma kararında belirtilen gerektirici sebeplere, bozmaya uygun olarak verilen mahkeme kararı gerekçesine, bozmaya uymakla kesinleşmiş olan yönlerin ise yeniden incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun'un 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Temyiz eden davacının adli müzaharet kararı almış olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.