Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6735 E. 2022/7805 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin iflası nedeniyle, filo araç kiralama sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasının nasıl devam edeceği ve hükmün verilip verilemeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirketin iflası sebebiyle davanın taraf sıfatının ve dava takip yetkisinin iflas idaresine geçtiği, mahkemenin ise İİK'nın 194. maddesi uyarınca yargılamaya kayıt kabul davası olarak devam edip sonucuna göre hüküm vermesi gerekirken, bu hususu gözetmeksizin hüküm tesis etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gözetilerek hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının imzaladıkları 36 ay süreli 04.12.2012 başlangıç tarihli, filo araç kiralama sözleşmesine göre faturaları ödemediğini, faturaların tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlattığı icra takibine davalı şirket tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptaline, takibinin e- fatura tarihinden itibaren aylık %8 gecikme faizi ile birlikte devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; davacı şirkete borcunun bulunmadığını; iddia edilen alacaklar ile ilgili olarak faturaların tamamının usulüne uygun tebliğ edilmediğini, tebliğ edilen faturaların ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 14/03/2019 tarihli ve 2017/5065 E. 2019/2094 K. sayılı ilamıyla; sözleşmede belirlenen cezai şart miktarından indirim yapılarak hüküm kurulması yoluna gidilmiş ise de, kararlaştırılan cezai şartın davalı şirketin mahvına neden olduğu hususunun bilirkişi raporu ile tespit edilmediği, bu durumda, TBK'nın 182/son maddesi gereğince, davalıya ait tüm ticari defter ve kayıtlar ile belgeler getirtilerek ticari defter ve kayıtları, bilançosu ve ekonomik durumunu etkileyen diğer unsurlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması, yapılan inceleme sonucunda sözleşmede belirlenen cezai şartın ödenmesinin, davalının ekonomik açıdan mahvına sebebiyet verdiğinin anlaşılması halinde cezai şartın makul bir miktara indirilmesi hususunda hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği, ayrıca taraflar tacir olduğuna göre sözleşme ile faiz oranının serbestçe kararlaştırılabileceği ve faizin hesabında TBK'nın 88 ve 120. maddesindeki sınırlamaların etkili olmayacağı gözetilerek sözleşmedeki belirlenen orana göre faizin hesaplanması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı iflas idare memurluğu vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davalı iflas idare memurluğu vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK'nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir.

Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK'nın 194. maddesi gereğince müflisin davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür.

İİK'nın 194. maddesine göre; "Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. "

İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Müflise karşı açılmış olan davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir.

Müflisin davalı olduğu davalarda; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, (İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı, dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK'nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin; asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir.

Yukarıdaki yasal hükümler ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede; davanın 23/01/2015 tarihinde açıldığı, yargılama devam ederken davalı şirketin iflasına karar verildiği, müflis şirketin iflasla tüzel kişiliğinin sona erdiği ve davanın yetkili iflas idaresi tarafından takip edildiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; mahkemece; yukarıda açıklanan usullere göre yargılamaya kayıt kabul davası olarak devam edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.