Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6859 E. 2023/1938 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, davalı Kurum ile imzaladığı optik sözleşmesi kapsamında faturalandırdığı reçetelerde sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı ve buna bağlı olarak Kurum tarafından uygulanan cezai şartların hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmayıp tek bir hükümle karara bağlanması ve gerekçeli karar başlığında birleşen dosya taraflarının bilgilerine yer verilmemesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/316 E., 2022/423 K.

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA

DAVA TARİHİ : 24.01.2011 – 10.10.2011

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde asıl ve birleşen dosyalarda görülen kurum işleminin iptali-menfi tespit davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizin 11.11.2019 tarih, 2016/24548 Esas ve 2019/11128 Karar sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... isimli işletmenin sahibi olduğunu, 2010 yılı Şubat ayında Kuruma fatura ettiği reçetelerin incelenmesi neticesinde ... isimli hastaya reçete muhteviyatı gözlük cam ve/veya çerçevesi verilmediği halde verilmiş gibi gösterilerek faturalandırıldığı gerekçesiyle Kurumca hakkında 2010 yılı optik sözleşmesinin 6.3.18 inci maddesi uyarınca 20.000 TL cezai şart tahsiline ve sözleşmesinin 6 ay süreyle feshedilmesine karar verildiğini, herhangi bir usulsüzlük yapmadığı için sözleşme feshi işleminin yerinde olmadığının ve Kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; 2010 yılı Şubat ayında Kuruma fatura ettiği reçetelere ilişkin reçete toplama ve hasta yönlendirme yaptığı gerekçesiyle Kurumca hakkında 2010 yılı optik sözleşmesinin 6.3.14 üncü maddesi uyarınca 10.000 TL cezai şart tahsiline, ... ve ... isimli hastaların Özel Huzur Hastanesi’nde muayene olmadıkları halde adlarına reçete düzenlendiğini, ...’ün reçete muhteviyatı gözlük cam ve çerçevesini almadığı halde almış gibi Kuruma faturalandırma yapıldığı ve reçete arkasındaki imzanın da ilgili hastaya ait olmadığı ve ... Gümüş isimli hastanın farklı bir hastanede muayene olduğu halde Özel Huzur Hastanesi tarafından düzenlenmiş reçetesinin Kuruma faturalandırıldığı gerekçesiyle 2010 yılı optik sözleşmesinin 6.3.17 nci maddesi uyarınca sahte reçete faturalandırmaktan 10.000 TL cezai şart tahsiline ve aynı sözleşmenin 4.3.16 ncı maddesi gereği yersiz ödenen 132,26 TL’nın da Kuruma ödenmesine karar verildiğini, kurum işleminin yerinde olmadığından 20.132,26 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili asıl ve birleşen davalarda sunduğu cevap dilekçesinde; Kurum işleminin yerinde olduğunu savunarak davaların reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2011/35 Esas, 2016/159 Karar sayılı kararıyla; dinlenen tanık .... ve ...'ın fatura içeriği cam ve çerçeveleri davalıdan aldıklarını beyan ettikleri, yine tanık ... ve ...'ın Özel Huzur Hastanesi'nde protokol kayıtlarının bulunduğu, tanık ...'ın gözlük ve çerçeveyi kızı ...için aldığının anlaşıldığı bu durumda davacının taraflar arasındaki anlaşmayı ihlal ettiğine ilişkin iddianın kanıtlanmadığı anlaşıldığından davacının asıl ve birleşen davasının kabulüne; davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 11.11.2019 tarih ve 2016/24548 Esas ve 2019/11128 Karar sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin cezai işlemde adları geçen hastaların tamamı tanık olarak dinlenmeden, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulması doğru değildir denilerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş ve bu karar karşı karar düzeltme talebinde bulunan davacı vekilinin talebi yerinde görülmediğinden Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.07.2020 tarih ve 2020/2096 Esas ve 2020/5773 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ...'in sözleşmenin 6.3.14 üncü maddesine aykırı bir şekilde Tanık ..., ... ve başka hastaları Özel Vatan Hastanesi'ne kendi özel araçları ile götürdükleri, burada tanıkların işlerini hallettikleri, sonrasında göz doktoru tarafından yazılan reçetenin alınması amacıyla tekrar ...'e getirdikleri, bu eylemleri ile kurumlar, diğer sağlık kuruluşları ve üçüncü şahıslarla açık veya gizli işbirliği yaptığının tespit edildiği, yine davacı ...'in sözleşmenin 6.3.17 nci maddesine aykırı bir şekilde ... ve ...’ün Özel Huzur Hastanesi'ne hiç gitmedikleri halde gitmişler gibi adlarına reçete düzenledikleri, bu reçete ile firmanın gözlük sattığı, bu eylemleri ile haksız kazanç elde etmek amacıyla reçetenin/reçete ekinin kuruma fatura edildiğinin tespit edildiği; tüm bu tespitler ışığında davacı tarafın SGK ile sözleşme yapmasına ve sözleşme kurallarına uygun hareket etmesi gerekirken tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere tanıkları yönlendirdiği veya bizzat kendisi hastaneye götürerek işlem yaptığı anlaşıldığından SGK'ın yapmış olduğu işlemin yerinde olduğu görüldüğünden davacının davasının reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, kararda kanun yolunun yanlış gösterildiğini, verilen ret kararındaki hukuki gerekçenin olaya ve Yargıtay’ın bozma kararına uygun olmadığını, tüm tanık ifadeleri alınmadan, hastane ve Medula kayıtları incelenmeden, günlük hastaneden çıkan reçete ile müvekkilin reçete kayıtları incelenip istatiksel olarak yorumlanmadan, sadece davalı kuruma ait tek taraflı düzenlenen denetim raporu çerçevesinde karar verilmesinin hatalı olduğunu, hastaların çelişkili ifadelerine rağmen genelleme yapılarak hüküm tesis edildiğini, davalı Kurumun 24.08.2011 tarihli cezai şart işlemine dayanak gösterilen 08.07.2011 tarihli işlemin ...’e ait olduğunu, müvekkili ile herhangi bir ilgisinin olmadığını, müvekkili tarafından hastalara reçetelere konu gözlük ve camların teslim edildiğini, işleme ve iddialara konu sözleşmenin hukuken ayakta olmadığını, her yıl yeni bir sözleşme ile, bir önceki yılın sözleşmesinin hukuken varlığının sona erdiğini, taraflar arasındaki 2010 yılı optik sözleşmesinde birden fazla fiil halinde ağır olan cezai şarta ilişkin hükmün uygulanacağı düzenlenmişken; her işlem için ayrı ayrı olarak talep edilen cezai şartın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının Kuruma faturalandırdığı bir kısım reçetelerde taraflar arasında imzalanan 2010 yılı optik sözleşmesine aykırı davranıp davranmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 166 ıncı maddesi şu şekildedir;

“(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.

(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.

(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.

(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır...”

2.6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesi şu şekildedir;

“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür. Ancak birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.

6100 sayılı Kanun’un 297 ve devamı maddeleri gereğince; bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur.

Ayrıca HMK'nın 297 nci maddesinin (b) bendinde tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile T.C. kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad soyadları ile adreslerinin de kararda yer alması gerektiği düzenlenmiştir. Mahkemece, gerekçeli karar başlığında birleşen dosya taraflarının da adına, adresine ve vekil bilgilerine yer verilmesi gerekirken hükmün karar başlığı kısmında ilgililerin yer almaması da doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

Somut olayda, mahkemece; asıl ve birleşen dava yönünden 6100 sayılı Kanun’un 297 ve devamı maddelerinde belirtildiği şekilde ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2.Bozma nedenine göre davacı sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1- Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

2- İkinci bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

3- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, gönderilmesine,

15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.