Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7190 E. 2023/2147 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hekim hatasından kaynaklı olarak teşhis ve tedavide yaşanan gecikme nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında, istinaf incelemesi sonucu hükmedilen manevi tazminat miktarının ve maddi tazminat talebinin reddinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı hekimin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle prostat kanseri teşhis ve tedavisinde gecikme yaşandığı, davacıya kusur izafe edilmesinin somut olayın özelliğine uygun düştüğü, hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu ve davacının maddi zararını ispatlayamadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1247 E., 2022/1223 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2020/23 E., 2022/232 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından ve duruşma talepli olarak katılma yoluyla davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davalılar vekili Avukat ... ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; 2017 yılında prostat rahatsızlığı olduğu düşüncesiyle davalı hastanede görev yapan davalı doktora başvuruda bulunduğunu, davalı doktorun muayene ettikten sonra 1 ... hastanede yatırarak taburcu ettiğini, taburcu olduğu günün gecesinde yine rahatsızlandığını, yine davalı doktora gittiğini ancak davalı doktorun hastaneye gelmediğini, sadece telefondan talimat vererek sonda diye tabir edilen muayeneyi uygulattığını, ertesi sabah hastaneye gelen davalı doktorun prostat ameliyatı yaptığını, bu esnada kalp krizi geçirdiğinin söylendiğini, 3 damarı tıkalı olması nedeniyle anjio müdahalesinde de bulunulduğunu, 20 ... sonra ise Kayseri Dünya Hastanesinde kalp ameliyatı olduğunu, aradan kısa bir süre geçtikten sonra yine çeşitli bahanelerle aynı hastanede ameliyata alındığını, toplamda 3 kez davalı doktorun prostat gerekçesiyle ameliyat ettiğini, ameliyat aralıklarında rahatsızlığının aynen devam ettiğini, davalı doktorun bu duruma "normalde senin düzelmen lazım, senin durumuna anlam veremiyorum, ameliyatlardan sonra tamamen düzelirsin" şeklinde cevaplar verdiğini, ağrıları dayanılmaz hale gelince davalı doktorun cinsel organının içine ağrı kesici enjekte ettiğini, bir süre de olsa rahatlatacağını söylediğini, bu yöntemi birden çok kez uyguladığını, daha çok ağrı ve sancı çektiğini, Ağustos 2018'de başka bir doktor olan Prof. Dr. ... Sofikerim'e gittiğini, patoloji raporunun incelenmesi sonucunda doktorun "sen prostat kanserisin, bunu sana söylemediler mi, önceki doktorun bunu nasıl ..." dediğini, bunun üzerine davalı doktoru aradığını, bu durumu söylediğini, davalı doktorun ise dalga geçercesine "senin ismin ... olduğu için tetkik ve incelemelerin bir başka hastamız olan ... ... ile karışmış" dediğini, defalarca kendisini affetmesini istediğini, ... tedavi yöntemlerini önererek kendisini şikayet etmemesini istediğini, tedaviye geç başlanılması nedeniyle cinsel hayatının bittiğini, kalp rahatsızlığının ortaya çıkmasının da teşhisin geç konması ve kanserin kalbe etkisi olarak değerlendirildiğini, diğer gittiği doktorun yönetim ve denetiminde tedavi sürecini devam ettirdiğini belirterek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; hastanenin organizasyonel kusuru olmadığını, bunun yanında hekim bakımından da davacıya kanser olmadığının söylendiği iddiasını kabul etmediğini, davacının kanser hastası olduğunu, bunun davacıya verilen raporda da görüldüğünü, hastalığının ileri evrede olduğunu, dolayısıyla 05.10.2017 tarihinde yapılan ameliyat sonrasında patoloji raporuna istinaden uygulanacak olan tedavi protokolü ile diğer doktor ... Sofikerim tarafından yapılan tedavide hiçbir farklılık olmayacağını, hastanenin iddia edilen zarara sebebiyet verecek herhangi bir kusurlu hareketi bulunmadığını, dolayısıyla tazminat talep edilebilmesi için gereken şartların oluşmadığını, sonuç ile eylem arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, davacının ... tedavi sürecinin sebebinin hastane ve hekim olmadığını, doktorun eylemi ile kanser tedavi süreci arasında illiyet bağı bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 16.09.2017 tarihinde prostat rahatsızlığı olduğu düşüncesiyle davalı doktora muayene olduğu, davalı doktorun muayene akabinde davacıyı ameliyat ettiği, ardından davacının 3 damarının tıkalı olması nedeniyle ilk ameliyattan 20 ... sonra kalp ameliyatı yapıldığı, bu ameliyat sonrasında ise davacıya ikinci bir kalp ameliyatı yapıldığı, ameliyatlar sonrası ağrılarının dinmemesi sebebiyle davacının bu defa farklı bir doktora başvurduğu, bu doktor tarafından yapılan muayene ve tetkiklerde davacının prostat kanseri olduğunun tespit edildiği, davacı bu durumu davalı doktora bildirdiğinde isim benzerliği sebebiyle tetkik ve incelemelerin karışmış olduğu cevabını aldığı, davalı doktorun teşhis koyamaması, bu nedenle tedaviye geç başlanması, tedaviye geç başlanması sebebiyle oluştuğu tespit edilen kalp rahatsızlığı ve cinsel hayatının sona ermesi nedenleriyle davanın açıldığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü maddi ve manevi tazminata hükmolunabilmesi için öncelikle davalının davacıya verdiği sağlık hizmetinin ayıplı olduğunun kanıtlanması gerektiği, bilirkişi raporlarında ayrıntılı şekilde belirtildiği gibi davalı doktorun davacının tetkik ve tedavisi sırasında gerekli özeni göstermediği, uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı, davacının tedavisinin geç başlamasına neden olduğu, ancak bu gecikmenin tedavide bir değişiklik yapmadığı ve bu gecikmenin hastalığın seyrine herhangi bir olumsuzluk olarak yansıyıp yansımayacağının değerlendirilmesinin tıbben mümkün olmadığı hususunda görüş bildirildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesi uyarınca, hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği, manevi tazminatın bir olay sebebiyle duyulan manevi üzüntü ve zararın mümkün olduğu ölçüde giderilmesi amacına yönelik olduğu, amacın zarara uğrayan kişide bir huzur hissi vermesi olduğu, manevi tazminatın ne bir ceza ne de ... anlamda bir tazminat olmadığı, davacının bu süreçte yaşadığı mağduriyetten duyduğu acı ve elemin tanık beyanlarıyla ... olduğu, davacı tarafın talep etmiş olduğu maddi tazminat talebine ilişkin dosya içerisine masraf yapıldığına dair herhangi bir makbuz veya belge sunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 75.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; Prof. Dr. ... Sofikerim'e tedavi amacıyla toplamda 100.000 TL civarında maddi harcamada bulunduğunu, fakat bu konuda kendisine ödeme belgesi verilmediğini, yine tedavisi için 40 ... boyunca ... aracıyla hemen hemen her ... Boğazlıyan ilçesinden Kayseri Şehir Hastanesine gidip ulaşım masrafı yaptığını, tedavi sürecinde mesleği olan fırıncılık işini yapamadığını, bu husustaki maddi zararların bilirkişi raporu ile tespit edilebilecekken maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının yaşamış olduğu elem ve sıkıntı, ... tehlike ve cinsel hayatının bitmesi göz önüne alındığında hükmedilen manevi tazminatın günümüz şartlarında oldukça düşük olduğunu, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de, faiz başlangıç tarihinin kanser olgusunu ortaya koyan 12.10.2017 tarihli rapordan itibaren işletilmesi gerektiğini, zira bu rapor ile davacının kanser olduğunun ortaya çıktığını fakat davalı doktorun bu hususu gözden kaçırıp tedaviye başlamadığını ve bu tarihte zararın meydana geldiğini, vekalet ücretinin eksik hesaplandığını, davalı taraf lehine hükmedilen maddi tazminata ilişkin hesap edilen vekalet ücretinin fazla olarak hesaplandığını belirterek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; yerel mahkemenin somut olayda kusurun bulunduğuna dair kanaate varsa dahi davacıya uygulanan tedavi protokolü ile gecikme arasında illiyet bağı mevcut bulunmadığından tazminatı gerektirecek şartlar oluşmadığını, yerel mahkemenin davalı doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermediği ve tedavinin geç uygulanması nedeniyle sorumluluğunun bulunduğunu belirtse de davalının zarara sebebiyet verecek bir kusuru bulunmadığını, zira davalının hastanedeki tedavi sürecinin davacının kanser hastalığına yakalanmasına sebebiyet vermediği gibi doğal tedavi sürecinin seyrinde de olumsuz etkisi olmadığını, kusurun varlığının kabulünde dahi somut olayda davalı hastane ve hekimin eylemi ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının kurulamayacağının açık olduğunu, davalı hekim tarafından kanserin zamanında tespit edilememesi ile kanserin tespit edilmesi arasında geçen sürenin hastalığın seyrini değiştirmediğini, davacıya yine aynı tedavinin uygulandığını, davacının kanser hastalığına bağlı çektiği acıların davalı hastaneden kaynaklandığı iddia edilen bir gecikmeden kaynaklı olmadığını, nitekim Yargıtayın yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğunu, bu hususta davaya emsal olarak gösterilebilecek olan Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.12.2018 tarihli ve 2016/30112 E., 2018/12121 K. sayılı ilamının bulunduğunu, davaya emsal gösterebilecekleri Danıştay 15. Dairesinin 2013/11950 E., 2018/3322 K. sayılı kararının da bulunduğunu, hekimin sadece ... yükümlülüğünü ihlal etmesinin sorumlu tutulması için yeterli olmadığını, neticede hekimin ... yükümlülüğüne aykırı icrai veya ihmali hareketi ile meydana gelen netice arasında bir nedensellik ilişkisinin bulunması gerektiğini, tedavinin seyrinin değişmeyeceğinin tüm tıbbi belgeler ve dosya kapsamında mevcut raporlar ile ... olduğunu, bu kapsamda tedavinin geç başlamasının tedavi sürecinin seyrinin değiştirmeyeceğinin bilirkişi raporları ile de tespit edilmişse de yerel mahkemece tedavinin geç başladığını ancak bu gecikmenin tedavide bir değişiklik yapmadığını belirtmesine rağmen çelişkili gerekçelere dayanarak fahiş manevi tazminata hükmedildiğini, davacının duyduğu üzüntünün nedeninin teşhisin kısa bir süre geç konulması değil kendisinde mevcut olan kanser hastalığı olduğunu, hükmedilen tazminatın miktarının fahiş olduğunu, davalı bir şirket olsa dahi diğer davalının bir hekim olduğunu ve 75.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin davalı hekimi ekonomik anlamda zora sokacak bir tutar olduğunu belirterek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi heyet raporunda davacının geç tespit edilen prostat kanseri nedeni ile gerekli tedavisini almaya geç başladığı, davacı hastanın ilk değerlendirmeleri sırasında gerekli olan kanda PSA testi istenmediği, rektal muayene işlemlerini yapmadığı veya yapıldıysa bile kayıt altına alınmadığı, Ekim 2017 tarihli prostat ameliyatına ait patoloji raporunun davacıya yanlışıkla isim benzerliği olan başka bir hasta raporuna bakılarak temiz olarak bildirdiği, Mart 2018 tarihli ikinci prostat ameliyatında patolojik inceleme için dokuları göndermediği, davacının prostat kanserine yönelik tedavisini almaya Eylül 2018'de başladığı, davacının durumundaki bir hasta için başlanması gereken tedavinin yine aynı tedavi olacağı, davacının ameliyat öncesi PSA kan testi istenmiş ve rektal muayenesi yapılmış olsaydı prostat kanseri ön tanısından şüphelenebilir durumu ve patoloji sonucu kontrolünde de hata yapılmamış olsaydı davalının prostat kanseri tanısını atlanmayabileceği, başlanması gereken tedavi değişmeyecek olsa da bu tedavinin gecikmeli olarak başlanmasının hastalığın klinik seyrine olumsuz bir etkisinin olup olmayacağı hakkında bir karar vermenin tıbben mümkün olmadığı, doktorun tetkik ve tedavisi sırasında gerekli özeni göstermediği, davacının tedavisinin geç başlamasına neden olduğu, ancak bu gecikmenin tedavide bir değişiklik yapmadığına ve bu gecikmenin hastalığın seyrine herhangi bir olumsuzluk olarak yansıyıp yansımayacağının değerlendirilmesinin mümkün olmadığına kanaat edildiği, Adli Tıp Kurumu raporunda ise davalı hekimin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı, başvurduğu farklı bir merkezde 09.08.2018 tarihinde yapılan tetkikler sonrasında prostat kanseri tanısı konularak uygun medikal ve radyoterapi verildiği anlaşılmakla birlikte tanının zamanında konması halinde de aynı tedavinin uygulanacağı, davacının davalı hekime yaptığı ilk başvurusunda ve sonraki süreçlerde PSA düzeyleri ile gerekli Radyolojik görüntüleme tetkikleri bulunmaması nedeniyle tedavideki yaklaşık 10 aylık gecikmenin hastalığın seyrini değiştirip değiştirmediği hususunda değerlendirme yapılamadığının bildirildiği, aynı zamanda teşhis ve tedaviye ilişkin kayıtların doğru bir şekilde tutulması gerektiği, ... borcunun kapsamı içerisinde hastane kayıtlarının düzenli tutulması da bulunduğu, davalı doktorun kayıtların düzenli tutulmamasından dolayı sorumluluğu söz konusu olduğu, her iki raporun birbirini desteklediği, prostata yönelik tedavide davalı doktor tarafından gerekli ihtimam ve özenin gösterilmediği, davalı hastanenin çalıştırdığı personel seçiminde gerekli ... ve dikkati göstermediğinden dolayı çalıştırdığı personel/ doktor ile aynı oranda kusurlu sayılması gerektiği, olayın oluş şekli, davalıların kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacı yararına ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarının dosya kapsamına uygun tayin olunduğu, davacının davalıların kusurlu eyleminden kaynaklı, bundan ötürü gelişen maddi zararını belgelendirmediği, ispata yönelik bir kanıtı bulunmadığı anlaşılmakla maddi tazminatın reddi kararının yerinde olduğu, davacının dava dilekçesinde faiz talebi yönünden haksız fiil tarihinden itibaren faiz istenmemiş olmakla dava tarihinden faize hükmedilmesi yerinde bulunduğu, fakat vekalet ücreti yönünden Tüketici Mahkemesinde görülen bu davada maddi tazminatın tamamen reddi halinde davalılar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru bulunmadığı, yine aynı şekilde reddedilen manevi tazminat yönünden davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmedilmesi gerekirken fazlaya hükmedilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm tesisine, davanın kısmen kabulü ile; 75.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) Tanımı başlıklı 502 nci maddesi şöyledir:

"Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.

Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.

Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır."

2. 6098 sayılı Kanun'un Genel Olarak başlıklı 506 ncı maddesi şöyledir:

"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin ... borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır."

3. 6098 sayılı Kanun'un Manevi Tazminat başlıklı 56 ncı maddesi şöyledir:

"Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir."

4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 03.11.2022 tarihli ve 2022/4413 E., 2022/8510 K. sayılı ilamı.

5. Karar tarihinde yürürlükte olan 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin Manevi Tazminat Davalarında Ücret başlıklı 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkrası şöyledir:

"Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.

Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez."

6. Karar tarihinde yürürlükte olan 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin Tarifelerin Üçüncü Kısmına Göre Ücret başlıklı 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur."

3.Değerlendirme

1. Davacının temyizi bakımından yapılan incelemede;

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacının maddi zararını dosya kapsamında ispat edemediği, manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesi ile faiz başlangıcını beyan etmeden faiz isteminde bulunduğu, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin yerinde olduğu, davalılar yararına ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne uygun olduğu anlaşılmakla usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmiştir.

2. Davalıların temyizi bakımından yapılan incelemede;

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalı hekimin vekil konumunda olduğu, hafif kusurunda dahi sorumlu olduğu, dosya kapsamında aldırılan 28.05.2021 tarihli Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulu raporunda ve 28.02.2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda hekimin gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden kaynaklı olarak hastalığın teşhis ve tedavisinde gecikme yaşandığının belirtildiği, bu hususun tıbba uygun olmadığının değerlendirildiği, davalılara kusur izafe edilmesinin somut olayın özelliğine uygun düştüğü, manevi tazminat miktarının zenginleşme aracı olmayacak nitelikte hakkaniyete uygun olduğu, manevi tazminat koşullarının oluştuğu anlaşılmakla usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.07.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.