Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7561 E. 2023/818 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Haricen düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında, davacının kısmi dava açıp açamayacağı ve sonradan ıslah yoluyla dava değerini artırmasının hukuki sonuçları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, alacak miktarı belirli olmasına rağmen kısmi dava açmasının mümkün olduğu, sonradan ıslah yoluyla dava değerini artırmasının da yasal olduğu ve bu nedenle ıslah edilen kısım reddedilse bile davacı aleyhine yargılama giderine hükmedilemeyeceği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının yargılama giderleri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/897 E., 2022/1389 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2014/528 E., 2020/551 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince 29.06.2022 tarihli ek karar ile davalı ... vekilinin verilen kesin süre içerisinde eksik temyiz harçlarını ödememesi sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesine dair ek karara karşı davalı ... vekili tarafından eski hale getirme talep edilmekle, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Dosya içeriğine göre; temyiz eden davalı ... vekiline, eksik nispi temyiz harcının muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi halde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağına dair muhtıranın 20.06.2022 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından, 29.06.2022 tarihli ek kararla; süresinde temyiz harcının yatırılmaması nedeniyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de; davalı vekili tarafından eski hale getirme dilekçesiyle birlikte 23.06.2022 ila 30.06.2022 tarihleri arasında istirahatli olduğuna dair resmi sağlık kuruluşundan alınan raporun sunulduğu, rapor süresinin sona erdiği 30.06.2022 tarihinde davalı vekili tarafından eksik harcın tamamlanmış olduğu, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde eski hale getirme dilekçesinin verildiği görülmekle, eski hale getirme koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 29.06.2022 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekili ve davalı ... vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı adına iflas idare memuru; davacı müflis şirketin, davalı şirkete ait taşınmazı 06.10.2006 tarihli adi yazılı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile satın aldığını, sözleşmenin imzasından sonra muhtelif tarihlerde toplam 795.000 TL'yi banka kanalı ile davalı şirketin yetkilisi sıfatıyla sözleşmeyi imzalayan diğer davalı ...'ın hesabına yatırdığını, ayrıca birden fazla çek düzenleyerek davalı ...'a teslim ettiğini, ancak sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini, ödenen paraların müflis şirkete iadesi için başlatılan işlemlere devam edilmediği ve bir netice alınamadığını ileri sürerek; iflas idaresince davalı ...'a ödendiği tespit edilen 1.095.000 TL'den şimdilik 795.000 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte ya da müflis şirketçe yapılan ödemenin paranın alım gücüne göre uyarlanması suretiyle belirlenecek tutarın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ...; davacının delil listesinde sunduğu ödeme dekontları ve çek ödemelerinin taraflar arasındaki farklı bir ticari ilişkiden kaynaklandığını, dava konusu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bu sözleşmeye dayalı olarak alacak talep edilemeyeceğini, kendisine yapılan ödemelerin gayrimenkul yatırım, işletim, yönetim, geliştirme ve benzeri konularında hizmetler üzerine danışmanlık için yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı şirket; dava konusu sözleşmeden haberdar olmadığını, sözleşmede şirketi temsile yetkili kişinin imzasının bulunmadığını, davacı tarafından kendisine bir ödeme yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu gayrimenkul satış sözleşmesinin geçersiz olduğu, tarafların verdiklerini geri isteyebileceği, sözleşmenin davalı şirket adına diğer davalı ... tarafından imzalandığı, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle davalı ...'ın şirketi temsil yetkisinin olmadığı, davalı şirket adına imzalanmasına onam verildiğine dair belge bulunmadığı, davalı şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle davalı şirketten alacak talep edilemeyeceği, diğer davalı ... yönünden ise; gayrimenkul satım vadi sözleşmesine istinaden banka kanalıyla 795.000 TL tutarında ödeme yapıldığı, özellikle 250.000 TL ve 150.000 TL tutarlı iki adet ödemenin satım vadi sözleşmesine konu gayrimenkulün bilgileri yazılarak yapıldığı, davacının delil olarak dayandığı ... İcra Müdürlüğünün 2007/8171 E. sayılı icra dosyasında itirazda bulunan davalı ... vekilinin, adı geçen icra takibine konu edilen 795.000 TL asıl alacak miktarına ilişkin tarih ve miktarları ayrıntılı olarak açıklanan, belgeleri sunulan ödemelerin hangi amaçla ve neden yapıldığını alacaklının bildiğini, takip alacaklısı ve dava dosyasının ise davacısı olan ... Eml. Rekl. Oto. Tic. Ltd. Şti.nin ise edimlerini yerine getirmediğini belirterek bir anlamda bu ödemelerin kendisine yapıldığını vekili marifetiyle ikrar dahi ettiği, ayrıca bu ödemelerin gayrimenkul danışmanlığı için yapıldığını savunduğu, danışmanlık bedeli olarak yatırılmış olması halinde de Türk Borçlar Kanunu'nun 521 inci maddesi hükmü uyarınca tapuda gerekli satışın gerçekleşmediği, belirtilen miktar dışında ödeme yapıldığının ispatlanmadığı gerekçesiyle; davalı şirkete yönelik davanın reddine, davalı ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile 795.000 TL alacağın 08.11.2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili;tamamlama harcı yatırılarak davaya konu edilen 300.000 TL alacak ile ilgili bir kısım değerlendirmeler yapılmış ise de, 26.02.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda "alacağın banka hesap dökümleri üzerinden tespit edilemediği, diğer ödemeler hususunda dekont, makbuz, vs mevcut olmadığı" yönünde görüş bildirildiğini, bu rapora itiraz edip eksikliklerin giderilmesini istediklerini, ancak ek raporda da alacak kısmı ile ilgili herhangi bir tespit yapılmadığını, kısmi dava açtıklarını, Mahkemece kısmi dava açılamayacağına dair verilen ara karar üzerine harcı tamamladıklarını, bu kısma ilişkin aleyhe yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, 03.04.2020 tarihli raporda, davalı ...'ın diğer davalı şirketin yetkilisi sıfatıyla hareket etmek suretiyle sözleşmeyi akdettiğinin belirtildiğini, 22.07.2007 tarihli ihtarnamede davalı ...'ın 22.05.2006 tarihinden itibaren 3 yıl süreli imzaya yetkili olduğunun açıklandığını, davalı şirket vekili tarafından ihtar çekildiğini ve cevabi ihtarın tebliğ alındığını, davalı şirketin de davaya konu alacaktan sorumlu olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını ve kararın düzeltilmesini istemiştir.

2. Davalı ... vekili; dava konusunun hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğunu, kuruluş aşamasında ve önceki dönemde görevlerini yerine getirdiğinden ücrete hak kazandığını, sözleşmenin ifasının gerekmediğini, arsa bedeli değerlendirmesinin doğru olmadığını, satış sözleşmesinin tarafı olmadığını, havalelerde taşınmaz ismi yazılmış olmasının devir bedeli anlamına gelmediğini, danışmanlık hizmet bedelinin avansı olarak gönderildiğini, sözleşmenin taraf şirketler arasında düzenlendiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, çeklerin de başka bir sebeple verildiğinin kanıtlanması gerektiğini, davalı emrine keşide edildiğini, çek bedellerinin de dava konusu ve farklı sözleşmelerden verilen hizmetin karşılığı olduğunu, davacı şirket ile imzaladığı 22.09.2006 tarihli danışmanlık hizmet sözleşmesi kapsamında ücret borcu olduğunu, sözleşmedeki ödeme taksitleri ile dava konusu ödemelerin ilgisi bulunmadığını, ilgili tarihlerdeki kurlara bakıldığında hizmet ücreti ile uyumlu olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Davalı şirket vekili; lehine nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmenin davalı şirket kaşesi üzerinden diğer davalı ...'ın isim ve imzası ile davalı şirketi temsilen akdedildiği, ancak sözleşme tarihi itibariyle davalı ...'ın diğer davalı şirketi temsile yetkili olmadığı, sözleşmeye sonradan davalı şirket tarafından onay verildiğine dair delil bulunmadığı, ödemelerin davalı şirketin kayıtlarına girmediği, buna göre davalı şirketin söz konusu akdi ilişkinin tarafı olmadığı, davalı ... yönünden yapılan değerlendirmede ise; ödemelerin davalıya mülkiyetin devri amacıyla yapıldığı, kısa süre sonra yapılan ödemelerde taşınmaz bilgisi yer aldığı, sözleşmeyi yetkisiz temsilci olarak akdettiği, işlemin geçersiz olmasından doğan davacı zararının giderilmesinden sorumlu olduğu, davalının komisyon ücretine hak kazanabilmesi için tapuda satış ve devrin gerçekleşmesi gerektiği, dava dilekçesindeki talebin kısmi alacak davası niteliğinde bulunduğu, ara kararın tesis edildiği 04.12.2014 tariihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre "talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olan hallerde" kısmi dava açılma imkanı bulunmadığı, dava konusu olayda da dava tarihi itibariyle uyuşmazlık miktarı belirli olup 1.095.000 TL üzerinden dava açılıp harç yatırılması gerektiğine dair Mahkeme ara kararının yerinde olduğu, davalı ... yönünden ispat edilen dava değeri olan 795.000 TL üzerinden kısmen kabul hükmü kurulmasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmediği gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 176 ncı maddesinde; taraflardan her birinin, yargılama usulüyle ilgili yapmış olduğu usul işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği, 177 nci maddesinin birinci fıkrasında ise; ıslahın, tahkikata tâbi olan davalarda tahkikatın bitimine (sona ermesine) kadar yapılabileceği, hüküm altına alınmıştır.

2. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Türk Hukuk Lûgatında da; “İddianın ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının istisnası olan ıslah, taraflardan her birinin, davada yapmış oldukları usul işlemlerini bir defaya özgü olmak üzere, kısmen ya da tamamen değiştirmesi ya da düzeltmesi” şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, ... 2021, s. 515).

3. Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. Islahın konusu tarafların yaptıkları kendi usul işlemleridir. Taraflar ıslahla, dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu, talep sonucunu değiştirebilirler (Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2021 tarihli ve 2018/(15)6-984 Esas, 2021/1182 Karar sayılı kararı).

4. 11 Nisan 2015 tarihli ve 29323 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6644 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4 üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılan 6100 sayılı Kanun’un kısmi davaya ilişkin 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasında; talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte davalı ...'ın diğer davalı şirketin yetkili temsilcisi olmadığı, bu sözleşme nedeniyle davalı şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenlerle sözleşmenin taraf olmayan davalı şirketten bir alacak talebinde bulunamayacağı, taşınmaz için sözleşme kapsamında ödenen 795.000 TL'nin sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında davalı ... tarafından geri verilmesinin gerektiği yönündeki derece mahkemelerinin gerekçeleri usul ve yasaya uygun bulunduğundan; davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava dilekçesinde; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, sözleşmeye konu arsa alımı nedeniyle ödenen ve karşılıksız kalan 1.095.000 TL'den, şimdilik 795.000 TL'lik kısmının tahsili talep edilmiş, İlk Derece Mahkemesince 04.12.2014 tarihli celsede verilen ara kararla; "dava dilekçesinde davalılardan olan alacağının 1.095.000,00 TL olduğunun açıkça ileri sürüldüğü, bunun 795.000,00 TL 'lik kısmının talep edildiği, alacağın belirli olduğu durumlarda kısmi dava açılamayacağı" tespit edilerek, davacıya davasını tam dava haline getirmesi ve eksik 5.123,21 TL harcı yatırmak üzere gelecek duruşmaya kadar kesin süre verilmesine, harç yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtar edilmesine karar verildiği, ara karar üzerine davacı vekili tarafından, Mahkemece açılan davanın kısmi olarak kabul edilmemesi nedeniyle eksik harcın yatırıldığı açıklanarak dava değerinin 1.095.000 TL'ye artırıldığı, yargılama neticesinde ise davanın açıldığı tarihteki talep miktarı üzerinden kısmen kabul edilerek yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiği görülmektedir.

3. Bu açıklamalar kapsamında; davanın kısmi dava olarak açıldığı, her ne kadar ara karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre, alacağın belirli olduğu durumlarda kısmi dava açılamayacağı ifade edilmiş ise de; ıslahın, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğu, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı, tarafların kendilerine ait usul işlemi niteliğinde bulunduğu belirlenmekle; kısmi olarak açılan davada davacıya değer artırımı yapılmasına yönelik ihtarda bulunulmasının doğru olmadığı anlaşıldığından, ıslahla artırılan kısmın reddedilmesi nedeniyle davacı aleyhine yargılama giderine ve bu gidere dahil olan vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin (III) numaralı bendinin 3, 5 ve 7. sırasında yer alan alt bentler çıkartılarak yerlerine sırasıyla;

"Davacı tarafından yapılan 1.089,02 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri ile 3.100 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 4.189,02 TL yargılama giderinin davalı ...'tan alınarak davacıya verilmesine,",

"Davalı ... tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,",

"Davalı ... lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına," alt bentlerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.