Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7648 E. 2022/9593 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Elektrik çarpması sonucu yaralanan davacının açtığı maddi ve manevi tazminat davasında, hükme esas alınan maluliyet raporunun usulüne uygun olup olmadığı ve davalı şirketin tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hükme esas alınan sağlık kurulu raporunda, maluliyet oranının hesaplanmasında uyulması gereken yönetmelik hükümlerine uygun bir hesaplama yapılmadığı, maluliyetin kalıcı olup olmadığı ve davacının bakiye ömrü boyunca aynı oranda devam edip etmeyeceğinin açıklanmadığı, birden fazla özür durumunun olup olmadığının belirlenmediği gözetilerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen tazminat davalarının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin asıl dava yönünden kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı ...; 23/01/2017 tarihinde elektrik trafosundaki arızasını gidermek için demir elektrik direğine çıktığı sırada elektrik çarpması sonucu yere düşerek yaralandığını, tedavisinin halen devam ettiğini ancak sağlığına kavuşmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin elektrik direğinin ve tellerin bakımını yapmaması, direğin çevresinde tel örgü ve direk üzerinde ölüm tehlikesi olduğuna dair uyarı levhasının olmaması nedeniyle ağır kusurlu olduğunu, kaza sebebiyle sürekli iş görememezlikten kaynaklı maddi zararının bulunduğunu, ayrıca ailesinin kazanın getirdiği bedensel ve manevi tahribatla mücadele etmek zorunda kaldığını ve bu duruma katlanma çabasının ömür boyu devam edeceğini, sadece çalışma hayatında değil, günlük işlerin yapılmasında da çok büyük zorluklar yaratan bu durumun yaşamını olumsuz yönde ve derinden etkilediğini iddia ederek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000TL maddi tazminat ile 100.000TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 23/01/2020 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı alacağını 499.854,63TL, geçici iş göremezlik tazminatı alacağını 13.873.26 TL, bakıcı gideri tazminatı alacağını 666.029,39TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı şirket; kusurlu bir eyleminin olmadığını, tazminat sorumluluğunun yasal koşulların gerçekleşmediğini, olayının gerçekleştiği trafonun özel elektrik trafosu olduğunu, zararın tamamen davacının kusurundan kaynaklandığını, arızayı kuruma ihbar etmediğini, yetkisi olmamasına rağmen arızayı bizzat gidermeye çalıştığının tutanakla da sabit olduğunu, nedensellik bağının kesildiğini, elektrik dağıtmakla yükümlü ise de bakım ve onarım işinin dava dışı bir şirketçe yürütüldüğünü ve sorumluluk doğacak ise davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Birleşen davada davacılar; elektrik çarpması sonucu destekleri ...'in ağır engelli hale geldiğini ileri sürerek, baba ... ve anne ... için 30.000’er TL, kardeşleri olan diğer davacılar için 20.000’er TL olmak üzere toplam 200.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.

Davalı şirket, birleşen davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; kaza nedeniyle davacının vücut fonksiyon kaybının %96 olduğu, 18 ay süre ile geçici iş göremezlik zararının olduğu, kişisel bakım ve ihtiyaçlarını içeren günlük yaşam aktivitelerini sağlayamayacağından tam gün devamlı surette başkasının yardım ve bakımına ihtiyaç duyacağı, kusur raporuna göre davalı şirketin ve davacının %50’şer kusurlu olduğu, bu sebeple hesaplanan toplam zarardan davacının %50 kusuru oranında indirim yapılması gerektiği, manevi tazminat bakımından tarafların kusur durumu ve davacının yaşadığı %96 oranında kalıcı maluliyet ile tarafların sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak ve manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile 499.854,63 TL sürekli iş göremezlik, 13.873,26 TL geçici iş göremezlik, 666.029,39 TL bakıcı gider ve 60.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; birleşen davanın kısmen kabulü ile davacılardan ... için 15.000 TL, ... için 20.000 TL, ... ve ... için için 8.000'er TL, ..., ... ve ... için 10.000'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar, taraflarca istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; alınan kusur raporunun yerinde olduğu, maluliyet raporunun tam teşekküllü devlet hastanesinden alınması nedeniyle yeterli görüldüğü, olayın oluş şekli, kazazede ve davalının kusur oranları, tarafların sosyal ekonomik durumları birlikte değerlendirildiğinde takdir edilen manevi tazminatların uygun olduğu, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan her bir davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekirken tek vekalet ücreti verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle; davalının tüm, asıl ve birleşen davacıların sair istinaf nedenlerinin reddine, davacı tarafın vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak asıl davanın kısmen kabulü ile 499.854,63 TL sürekli iş göremezlik, 13.873,26 TL geçici iş göremezlik, 666.029,39 TL bakıcı ve 60.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; birleşen davanın kısmen kabulü ile davacılardan ... için 15.000 TL, ... için 20.000 TL, ... ve ... için için 8.000'er TL, ..., ... ve ... için 10.000'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Birleşen dava yönünden;

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde HMK’nın 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352/1-b maddesi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Birleşen davada ihtiyari dava arkadaşı olan davacıların her biri yönünden hüküm altına alınan manevi tazminat miktarları, bölge adliye mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090 TL’nin altında kalmaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenle, davalının birleşen davaya yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle reddine karar verilmesi gerekmektedir.

2-Asıl dava yönünden yapılan incelemede;

Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması hâlinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyeti tarafından, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.

Maluliyete ilişkin alınacak raporların, haksız fiil; 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 ila 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği', 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak hazırlanması gerekmektedir.

Somut olayda; hükme esas alınan sağlık kurulu raporunda, maluliyet oranının her ne kadar Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlendiği belirtilmiş ise de; Yönetmelik ekinde yer alan ve Yönetmelikte düzenlenmesi gerektiği öngörülen sağlık kurumu formunun düzenlenmediği, maluliyetinin kalıcı olup olmadığının belirtilmediği, maluliyet oranının davacının bakiye ömrü boyunca aynı oranda devam edip etmeyeceğinin açıklanmadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra Yönetmelik hükümlerine göre kişinin özür oranı belirlenirken birden fazla özrü olanlar için kullanılan hesaplama şeklinin Balthazard hesaplama yöntemi olduğu belirlenmesine rağmen, maluliyet raporunda Balthazard formulünün uygulanıp uygulanmadığı, davacının şikayetlerine göre birden fazla özür durumunun olup olmadığı anlaşılamamıştır.

Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden yahut Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre oluşturulacak sağlık kurulundan yönetmelikteki hesaplama yöntemine uygun, davacıda birden fazla özür şikayeti olup olmadığı da incelenip maluliyetin kalıcı olup olmadığı, iyileşme ihtimali bulunup bulunmadığı da değerlendirilmek suretiyle ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli maluliyet raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının birleşen davaya yönelik temyiz isteminin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle HMK'nın 371. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesince asıl dava hakkında verilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine mahkemesine gönderilmesine, 19/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.