"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/251 E., 2022/1212 K.
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/227 E., 2019/410 K.
Taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili; davalının inşaa ettiği binanın davacının maliki olduğu arsaya 21 m² taşkın olarak inşaa ettiğinin ortaya çıktığını ileri sürüp taşkın yapının bulunduğu arsayı satın almak istediğini bildirdiğini, ancak taşkın yapının hangi parselde olduğunun anlaşılamadığını ileri sürüp, ifrazla 9 adet parsele dönüşen taşınmazları için satışa ilişkin 17.03.2011 tarihli vekalet aldığını ancak satış bedelini yüksek bularak satın almaktan vazgeçtiğini bilgisizliğinden dolayı davalının kötü niyetli olabileceğini öngörmeyerek davalıyı vekillikten azletmediğini, daha sonra haricen edindiği bilgilere göre davalının almış olduğu vekaletle kendisine ait arsaları kötüniyetli olarak 3.şahıslara sattığını öğrendiğini, bunun üzerine davalıyı azlettiğini, davalının, vekalet görevinin yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, vekalet gereği satmış olduğu taşınmazların bedellerini de iade etmediğini belirterek 8 adet taşınmazın 3. şahıslara satış bedellerinin satış tarihindeki piyasa rayiç bedellerinin tespit edilmesine, şimdilik 60.427,07 TL bedelin (tespit edilen rayiç bedellerinin) satış tarihinden itibaren işletilecek olan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davacılar vekili 16.10.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; 60.427,07 TL olan dava değerini 212.438 TL olarak ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davaya konu edilen taşınmazların üçüncü şahıslara devir tarihlerinden itibaren dava tarihine kadar 5 yıldan fazla zaman geçmiş olduğunu, davanın zamanaşımına uğramış olduğunu, davalının Bursa'da inşaat ve gayrimenkul sektöründe itibarlı ve tanınmış kişi olduğunu, davacı ile hiç yüz yüze görüşmediğini, davacının Elif Et ve Et Ürünleri İnşaat Emlak Ltd. Şti.'nin pazarlama ve satın alma sorumlusu... ve abisi... ile görüştüğünü, davacı tarafa ait toplam 218 m² tutarındaki hisselerin tamamının kendisine 35.000 TL bedel karşılığında satılması hususunda davacı ile anlaştığını... ve...'in davacı ile 17.03.2011 tarihinde Bakırköy 8. Noterliğinin önünde buluştuğunu, davacının satış vekaleti çıkarılmadan önce kararlaştırılan satın alma bedeli olan 35.000 TL'nin hesabına yatırılmasını aksi takdirde vekalet vermeyeceğini beyan etmesi üzerine Türkiye İş Bankası şubesine gidilerek mutabık kalınan 35.000 TL'nin davacının hesabına yatırıldığını ve daha sonra ilgili noterliği gidilerek davaya konu vekaletnamenin tanzim edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının, davacıların murisi ...'tan almış olduğu satış vekaletnamesinde dayanarak dava konusu taşınmazları satmış olduğu miktarlar ile bilirkişi heyeti tarafından dava konusu taşınmazların satış tarihi itibari ile değerleri arasında büyük farklar bulunduğu, davalı vekili cevap dilekçesinde davacıların murisi ...'ın satış vekaleti çıkarılmadan önce kararlaştırılan satın alma bedeli olan 35.000 TL'nin hesabına yatırılmasını aksi takdirde vekalet vermeyeceğini beyan etmesi üzerine Türkiye İş Bankası şubesine gidilerek mutabık kalının 35.000-TL'nin davacıların murisinin hesabına yatırıldığını ve daha sonra ilgili noterliğe gidilerek davalının ... adına davaya konu vekaletname tanzim edildiğini ileri sürdüğü, ancak Türkiye İş Bankası'nın 07.03.2018 günlü yazı cevabı ile 17.03.2011 tarihinde muris davacı adına hesap açıldığı ve aynı gün hesaba 35.000 TL'nin davacı muris ...'ın kendisi tarafından yatırıldığının bildirildiği, davalının vekaleten sattığı dava konusu taşınmazların bedelini davacıya ödediğini kesin delillerle ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne 212.438-TL'nin 28.460 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 18.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 24.780 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 01.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 30.460 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 31.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 6.690 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 01.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 9.430 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 01.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 23.530 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 31.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 28.018 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 01.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 61.070 TL'lik kısmı için satış tarihi olan 01.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, bilirkişi heyeti tarafından taşınmazların satış tarihi itibari ile metrekare birim değerlerinin fahiş miktarlarda hesaplandığını, murisin kızı ile davalı arasında gerçekleşen elektronik posta iletişiminin incelenmesi neticesinde taşınmaz hisselerinin rayiç değeri olan 35.000 TL'nin ödendiğinin anlaşılacağını, müteveffa davacı tarafından verilen vekaletnameye istinaden NOSAB'a satılmış olan dava konusu taşınmazlardan 1737 ada 10 parsele ilişkin NOSAB Yönetim Kurulu tarafından 25.04.2011 tarihinde alınan karar ile bahse konu taşınmazın metrekaresi 75 TL bedel karşılığı satın alınması yönündeki yönetim kurulu karar örneği ile buna ilişkin tapu fotokopisinin de dosyaya ibraz edildiğini, müzekkere ile bu hususun sorulması talebinin de reddedilmesinin doğru olmadığını, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; müvekkili hesabına kazandığı hakları ve aldığı şeyleri teslim etmekle yükümlü olan davalının satış bedellerini müvekkiline hesap verme borcu kapsamında iade ettiğini ve davalının iade borcunu yerine getirdiğini ispatlayamadığı, mahkemece satış tarihleri itibariyle tespit edilen hisse değerleri dikkate alınarak kurulan hükmün usul ve yasaya uygun olduğu, davalının istinaf nedenleri yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, bilirkişi heyeti tarafından taşınmazların satış tarihi itibari ile metrekare birim değerlerinin fahiş miktarlarda hesaplandığını, murisin kızı ile davalı arasında gerçekleşen elektronik posta iletişiminin incelenmesi neticesinde taşınmaz hisselerinin rayiç değeri olan 35.000 TL'nin ödendiğinin anlaşılacağını, müteveffa davacı tarafından verilen vekaletnameye istinaden NOSAB'a satılmış olan dava konusu taşınmazlardan 1737 ada 10 parsele ilişkin NOSAB Yönetim Kurulu tarafından 25.04.2011 tarihinde alınan karar ile bahse konu taşınmazın metrekaresi 75 TL bedel karşılığı satın alınması yönündeki yönetim kurulu karar örneği ile buna ilişkin tapu fotokopisinin de dosyaya ibraz edildiğini, müzekkere ile bu hususun sorulması talebinin de reddedilmesinin doğru olmadığını, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğü kapsamında alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 371 inci maddesi.
2.6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 506 ncı maddesi şöyledir:
"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır."
3.6098 sayılı Kanun'un Hesap Verme başlıklı 508 uncu maddesi şöyledir:
"Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür."
4.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 22.12.2021 tarihli ve 2021/1236 E., 2021/23475 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Diğer taraftan, vekâlet sözleşmesi ölümle son bulmakta ise de; vekilin hesap verme borcu, müvekkil ölürse, müvekkilin mirasçılarına karşı dahi devam etmektedir.
Vekilin vekâletin ifası için veya ifa dolayısıyla aldıklarını müvekkile verme borcu (iade borcu) kapsamında vekil, müvekkilinin sözleşme gereği olarak talep ettiği işin yapılması için her ne ad altında olursa olsun almış olduğu şeyleri müvekkile iade ile yükümlü bulunmaktadır. Bu borç BK'nın 392 nci maddesinin birinci fıkrasından çıkarılmaktadır. Madde hükmüne göre; vekil her ne ad altında olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye zorunludur.
İade borcu vekâlet sözleşmesinin niteliğinden kaynaklanmaktadır, çünkü vekil sözleşme konusu işi kendisi yararına değil, müvekkili için görmektedir. Müvekkilin alınanların teslimine ilişkin alacağı, ifaya yönelen akdi bir alacaktır, yoksa bir tazminat alacağı değildir.
Alınanları teslim borcu, vekâletin konusu olan işi görme borcu gibi bir yapma borcu değil, bir verme borcudur. Vekil, vekâleti başarı ile ifa edememiş olsa ve kendisine bir özen eksikliği isnat olunamasa dahi; fiilen aldığı ve halen elinde bulunan şeyleri müvekkile vermekle yükümlüdür.
Vekil, müvekkili hesabına kazandığı hakları bunların devrine ilişkin şekillere uyarak müvekkile devretmeli, onun adına aldığı şeylerin zilyetliğini de ona geçirmelidir. Vekâletin icrası, vekil için hak kazandığı ücret dışında, bir zenginleşmeye yol açmamalıdır.
Vekilin iade borcunun kapsamına, vekilin üçüncü kişilerden aldığı değerler ve paralar ile avanslar gibi müvekkilin işin ifa edilmesi için vekile verdiklerinden arta kalanlar girmektedir.
Diğer taraftan, vekâlet ilişkisi çerçevesinde, tarafların aralarında anlaşmak suretiyle vekilin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmaları mümkün değildir.
Vekilin, iade borcu yukarıda da değinildiği gibi, müvekkilin ölümü ile sona ermeyip, bu alacak müvekkilin mirasçılarına geçmekte; vekil öldüğü takdirde ise bu borcu vekilin mirasçıları yerine getirmek mecburiyetinde olmaktadır..."
5.Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 07.09.2021 tarihli ve 2020/8285 E., 2021/8011 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...davacıya ait taşınmazların vekaleten dava dışı 3. kişiye satıldığı hususu ihtilafsızdır. Bu durumda, satış bedelini vekalet verene ödediğini ispat yükü davalılardadır..."
6.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...TBK 508 inci maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini dava dışı 3. kişiye sattığı sabittir. Davalı, satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlüdür..."
7.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25.03.2014 tarihli ve 2013/8406 E., 2014/8816 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Borçlar Kanununun 392. maddesi hükmü uyarınca vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermek mecburiyetindedir. Anılan hüküm gereğince faize hükmetmek için davalı avukatın ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek yoktur. Bu itibarla davacı, kendisine vekaleten tahsil edilen miktarların davalı avukat tarafından alıkonulduğu süreler nedeniyle işlemiş faiz alacağını da talep edebileceğinden, mahkemece davacının bu yöndeki talebiyle ilgili olarak da inceleme yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan yasa hükmü göz ardı edilerek, “temerrüdün gerçekleşmediği” gerekçesiyle işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmiş olması da, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir..."
8.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/793 E., 2018/8493 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Türk Borçlar Kanunu'nun 506/2 maddesi uyarınca vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Diğer bir ifade ile müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Bu ilke ve kurallar altında somut olaya bakıldığında davalının gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, hissenin geçerli bir şekilde devrinin sağlandığı 13.03.2014 tarihindeki koşullar ve özellikle hissenin o tarihteki rayiç değeri göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacıların hissesine düşen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile resmi senette yazan bedel üzerinden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir..."
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.