"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/121 E., 2022/2190 K.
DAVA TARİHİ : 15.10.2010
KARAR : Davanın kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adalar Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/281 E., 2020/265 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 27.03.2019 tarihli ve 2011/241 E., 2019/103 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 06.11.2019 tarihli ve 2019/1711 E., 2019/1870 K. sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..
Belli edilen günde asıl ... ve vekilleri Av. Gül Sultan Çakmak Tabel, Av. ... ile davalı vekilleri Av. ... ve Av. ...'nin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24/1 inci ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 üncü maddeleri uyarınca görüşmenin 06.04.2023 tarihine bırakılması uygun görüldü.
Belirli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 2000 yılının Aralık ayı itibariyle hissedarı olduğu taşınmazların satışından elde ettiği toplam 4.500.000,00 USD'yi davalı kuzenine ödünç olarak verdiğini, aralarındaki yakın hısımlık gereği bu hususta yazılı bir protokol düzenlemediklerini, davalının ödünç aldığı paraya mahsuben muhtelif tarihlerde kısmi ödemelerde bulunduğunu, ancak dava tarihi itibariyle bakiye tutarı ödemekten imtina ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 700.000,00 USD'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 07.06.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı kısmen ıslah ettiğini belirterek, bahse konu taşınmazların satışından elde ettiği çek ve senetleri ciro etmek suretiyle davalıya toplam 3.017.000,00 USD tutarında borç para verdiğini, yine taşınmazların satışı nedeniyle peşin ödeme kapsamında kendisine verilen 03.10.2000 keşide tarihli 873.627,00 USD bedelli çeki de davalıya borç olarak verdiğini, 1994 ile 1995 yılları arasında davalıya borç olarak verdiği paradan kaynaklı faiz alacağının da ödenmediğini, kısacası ilk ve ikinci kez verdiği borç para nedeniyle, davalıdan alacağının faiziyle birlikte toplam 5.103.581 USD tutarında olduğunu, bunun 2.842.980 USD'sini davalının geri ödediğini, tüm bu nedenlerle toplam bakiye alacağının 2.260.601 USD olduğunu, bunun yalnızca 700.000 USD'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bahse konu taşınmazlara kendisinin de hissedar olup payının, davacının payının iki katı kadar olduğunu, paraya ihtiyacı olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının taşınmazların satışından elde ettiği parayı hesabında görünmemesi için annesinin hesabına yatırdığını, bu durumda tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, annesinin hesabına yatırılan paranın davacının ihtiyaç duyması halinde tekrar davacının hesabına havale edildiğini, davacının alacağının kalmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 09.10.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak, uyuşmazlık konusunun davacı tarafından davalıya havale edilen paranın ödünç sözleşmesi mi ya da vedia sözleşmesi kapsamında saklanması için mi yoksa bir borca karşılık mı verildiği hususunda toplandığı, yasal karine uyarınca havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı, aksini iddia edenin ispatla yükümlü olduğu, taraflar arasında bu yönde yapılan mektuplaşmaların delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği, tanık beyanından davacı tarafından davalıya gönderilen paraların borç olarak gönderildiğinin anlaşıldığı, hatta faiziyle iade edileceği yönünde beyanda bulundukları, banka kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile davacının davalıdan 823.062,04 USD alacaklı olduğunun hesap edildiği, davalının kısmi ödemelerde bulunması nedeniyle zamanaşımının kesildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 700.000,00 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; muvafakati bulunmamasına rağmen davacının iddiasını değiştirip genişlettiğini, çek bedelinin dava konusu edilmediğini, kaldı ki 03.10.2000 tarihli 873.627 USD bedelli çekin doğrudan davalı adına düzenlendiğini, davacının çek üzerinde cirosu bulunmadığı gibi çek bedelinin borç veya emanet olarak alındığına dair herhangi bir belge de sunamadığını, bu hususta yazılı veya sözlü kabul beyanından da söz edilemeyeceğini, yine davacı tarafından 1994, 1995 yıllarında gönderildiği iddia edilen 760.000 Pound'un davalının annesine gönderildiğini, davalı ile bir ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle ferisi olarak davaya konu edilen faiz alacağından ötürü davalının sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davalıya 2 çek ve 1 senedin ciro edildiğini, bunların bedelinin zaten davacıya iade edildiğini, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, dosya kapsamında alınan raporlar arası çelişkinin giderilmeden karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 21.04.2015 tarihli hesap bilirkişi raporu hükme esas alınarak, taraflar ile dava dışı Nurol Yatırım Ortaklığı arasında arsa satışına dair imzalanan protokol uyarınca, tarafların satışa konu arsa üzerindeki hisseleri oranında alıcı sıfatını kazandıkları, arsa satış bedelinin bono ve çek ile ödenmesi hususunda mutabık kalındığı, davalının hisselerine karşılık gelen satış bedelinin de protokolde davalı lehine düzenlendiği belirtilen çekler ile ödendiği, ancak " ... için ... lehine 03/10/2000 keşide tarihli 873.627,00 USD çek " ifadelerine yer verilen 873.627,00 USD bedelli çekin üzerinde "ciro edilemez" kaydının bulunduğu, gerek çeki düzenleyenin beyanı, gerekse çek üzerine konulan ciro edilemez kaydının, işbu çekin davacıya ait alacak için davalı lehine tanzim edildiği anlamını taşıyacağı, sonuç itibariyle, söz konusu çiftlik satışından davacının hissesine karşılık verilen 873.627.00 USD bedelli 03.10.2000 tarihli çek bedelinin ( ... çin Esra Birgen lehine açıklamalı - 04.10.2000 tarihinde İş Bankası Maslak Şubesinden davalı ... tarafından tahsil edilen),1.381.250,50 USD bedelli 02.05.2001 tarihli ... adına çek bedelinin (davalı ...'e ciro edilen ve davalının talimatı ile Reyan Şahsuvaroğlu hesabına havale edilen), 255.000,00 USD bedelli 02.05.2001 tarihli ... adına çek bedelinin (davalı ...'e ciro edilen ve davalının talimatı ile Reyan Şahsuvaroğlu hesabına havale edilen) ile 1.381.250.50 USD bedelli 30.07.2001 tarihli ... adına senet bedelinin (davalı ...'e ciro edilen ve Kent Bank Taksim Şubesinden Esra Birgen 505806-350 nolu USD hesabına 677 nolu senet bedeli açıklaması ile yatırılan) davacı tarafından davalıya borç olarak verildiği, taraflar arasındaki para alışverişinde davalının annesinin hesabının kullanıldığı, bu nedenle borç miktarı hesabında davalının annesinin hesabına yapılan ödemelerin dikkate alınması gerektiği, nihai değerlendirmede; davacı tarafından davalıya borç olarak verilen paranın toplam 5.139.569,47 USD tutarında olduğu, iddiaya konu karz ilişkisinin varlığının davalı tarafça inkar edildiği, bu durumda ispat yükünün davacıda olduğu, ancak davalı tarafından davacının hesabına çeşitli tarihlerde banka kanalıyla toplam 4.316.507,43 USD tutarında geri ödeme yapıldığı, bu nedenle ispat yükünün yer değiştirdiği, davalının aradaki fark tutar 823.062,04 USD'yi davacıya geri ödediğini yazılı delille ispat etmesi gerekirken ispat edemediği, dolayısıyla 823.062,04 USD kadar davacıya borçlu olduğu, davaya konu para ister ariyet sözleşmesi isterse karz sözleşmesi uyarınca verilmiş olsun, alacağın 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğu, söz konusu sürenin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlayacağı, verilen borcun kısmen ifa edilmiş olması nedeniyle Türk Borçlar Kanunu'nun 154 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca zamanaşımının kesildiği, öte taraftan davacının ödünç olarak verdiği ana paranın faizini talep edemeyeceği, nitekim ana parayı tahsil ederken faiz alacağını saklı tutmadığı, İlk Derece Mahkemesinin kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, istinaf aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporu ile davacının kendisinden alacağının olmadığının tespit edildiğini, buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince bilirkişi raporundan ayrılma gerekçesinin açıklanmadığını, dava konusu olmayan maddi vakıalar üzerinde durularak isabetsiz bir gerekçe ile usule aykırı karar verildiğini, dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporları ile davacının faiz isteme hakkı olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen, aksi yönde yapılan hesaplama uyarınca karar verildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.
2. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir.
3. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 6100 sayılı Kanun'un "İspat yükü” başlıklı 190 ıncı maddesinde yer almakta olup;
“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
4. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat yükü” başlıklı 6. maddesinde yer alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.