Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7944 E. 2023/833 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından davacı adına ödenen ihale bedelinin, davalıya ait taşınmazın devri yerine, davalıya ait başka taşınmazların devri ile ödendiği iddiasına ilişkin alacak davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, aldığı parayı ödediğini iddia ettiği taşınmazların değerinin tespiti için keşif yapılmasının ve bilirkişi incelemesinin gerekliliğine rağmen eksik inceleme ile hüküm tesis edildiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1914 E., 2022/2364 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/346 E., 2021/87 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 11.12.2017 tarihli ve 2016/108 E., 2017/493 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve 2018/905 E., 2020/785 K. sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 28.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat Ömer Kürşad Deveci'nin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davaya konu taşınmazı davalı adına ihaleden 367.020,00 TL bedelle satın aldığını, davalı ile imzaladığı 20.05.2014 tarihli protokol uyarınca; ödediği taşınmaz satış bedeline karşılık davalının da işbu taşınmazı kendisine tapuda devretmeyi, bunun karşılığında kendisinin de taşınmaz üzerine yapacağı inşaatın 2. normal katının ana cepheye bakan dairelerinden birini anahtar teslimi olarak davalıya devretmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, aralarındaki anlaşmaya rağmen davalının taşınmazın devrini gerçekleştirmediğini, ödediği bedelin iadesini talep etmesine rağmen iadeden kaçındığını, arsa üzerine yapmayı planladığı inşaatı yapamamasından ötürü zarara uğradığını ileri sürerek; dava konusu protokol uyarınca davalıya ödediği bedel ile inşaatı yapamaması nedeniyle bilirkişi marifetiyle tespit edilecek zararından, şimdilik 276.020,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davacının protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının ödediği ihale bedeline karşılık, davaya konu taşınmaz yerine 93 ve 95 parsel sayılı taşınmazlarını davacıya devrettiğini, davacı ile herhangi bir alacak verecek ilişkisinin kalmadığını, buna rağmen davacının davaya konu protokolde belirtilen 367.020,00 TL bedelli senedi takibe koyduğunu, takibe itirazı üzerine icra mahkemesince takibin iptaline karar verildiğini ve işbu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan 20.05.2014 tarihli protokole konu taşınmazın davacı tarafından davalı adına 367.020,00 TL bedelle ihaleden satın alındığı, 367.020,00 TL tutarındaki ihale bedelinin davacı tarafından ihale dosyasına yatırıldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, söz konusu protokol uyarınca; davacının ödediği ihale bedeline karşılık, davalı tarafından ihaleye konu taşınmazın davacıya devredileceği taahhüt edilmesine rağmen devrin yapılmadığı, bu durumda davalının ihale bedelini davacıya iade etmesi gerektiği, davacının kabulünde olduğu üzere ihale bedeline karşılık davalı tarafından davacıya 93 ve 95 parsel sayılı taşınmazların tapuda devredildiği, her ne kadar tapuda taşınmazların satış bedeli toplam 7.000,00 TL olarak gösterilmiş ise de, davacı tarafından taşınmazların 100.000,00 TL'lik alacağı karşılığında protokol kapsamında devredildiğinin, bu nedenle ödenmeyen bakiye alacağının 276.020,00 TL olduğunun beyan edildiği, ihale bedelinin 100.000,00 TL'sinin davacıya iade edildiğinin kabulü gerekeceği, aksinin davalı tarafından ispat edilemediği, yemin teklif etme hakkı hatırlatılmasına rağmen davalının yemin teklif etmeyeceği yönünde beyanda bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 267.020,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; her iki tarafın da keşif deliline dayandığını, 93 ve 95 parsel sayılı taşınmazların mahallinde yapılacak keşif sonrası alınacak bilirkişi raporu ile taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiğini, nitekim davacının da 16.10.2017 tarihli dilekçesi ile keşif talebinde bulunduğunu, Mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, taşınmazların davacıya devri suretiyle davaya konu protokolden kaynaklı borcun ifa edildiğini, davacının taşınmazları daha sonra üçüncü kişiye 400.000,00 TL bedelle sattığını, eldeki davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davanın reddi gerektiğini, kaldı ki dava dilekçesinde harca esas değerin 276.020,00 TL olarak gösterildiğini, Mahkemece 267.020,00 TL üzerinden hüküm tesis edildiğini, bu durumda davanın kısmen kabulü ile reddedilen kısım üzerinden lehine vekalet ücreti takdir edilmediğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu ihale bedeli olan 367.020,00 TL'nin davacı tarafından davalı adına ödendiğinin sabit olduğu, davalının borcunu ifa amacıyla ihale bedeline karşılık davacıya taşınmazlarını devrettiği, borcunun kalmadığı yönünde savunmada bulunduğu, davacının taşınmazların değerinin 100.000,00 TL olduğu yönündeki kısmen kabul beyanı karşısında, davalının davacıya bakiye borcunun 267.020,00 TL olduğu, ispat yükü üzerinde bulunan davalının savunmasını ispat edemediği; öte yandan dava açılırken harca esas değerin 276.020,00 TL olarak gösterildiği, Mahkemece hüküm altına alınan miktarın ise 267.020,00 TL olduğu, bu durumda davanın kısmen kabulüne karar verilerek davalı lehine reddedilen miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, usul ve kanuna aykırı olarak davanın kabulüne karar verildiği gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın kısmen kabulü ile 267.020,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerin yanı sıra karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ilgili maddesi uyarınca lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin 9.200,00 TL olması gerekirken, 9.000,00 TL takdir edildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 187 nci maddesinin birinci fıkrası; "İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

3. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 6100 sayılı Kanun'un "İspat yükü” başlıklı 190 ıncı maddesinde yer almakta olup;

“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

4. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesinde yer alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.

5. Çekişmeli vakıaların ispatı için ise delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada kesin deliller arasında sayılan “ikrar” kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

6. 6100 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinde taraflar veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır.

7. İkrar, davanın temelini oluşturan bir somut vakıa iddiasının doğru olduğunun, o vakıayı ispat yükünü taşımayan (karşı) tarafça kabul edilmesi olarak tanımlayabiliriz.

8. İkrar, vakıa iddiasının doğru olduğunun karşı tarafça tamamen kabul edilmesi şeklinde olursa basit ikrar; sadece maddi vakıanın kabul edilip bu vakıanın hukuki sebebinin farklı olduğuna ilişkin ise vasıflı ikrar (veya gerekçeli inkar); vakıa iddiasını tam olarak kabul edilmesine rağmen, bu vakıadan iddiada bulunan taraf lehine hukuki sonuç doğmasını engelleyecek nitelikte yeni bir vakıa iddiasında bulunulması (eklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1640 - 1641).

9. Bileşik ikrar; ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.

10. Bağlantılı bileşik ikrarda; ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında doğal bir bağlantı vardır; ikrara eklenen vakıa, ikrar olunan vakıanın doğal bir sonucudur.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Somut olayda; davacı taraf, davalı adına ihale dosyasına ödediği 367.020,00 TL tutarındaki ihale bedeli karşılığında davalıya ait arsa niteliğindeki taşınmazın kendisine satışının kararlaştırıldığını, ancak davalının taşınmazın tapusunu vermekten imtina ettiğini, ödediği 367.020,00 TL'nin de iade edilmediğini iddia etmiş; davalı taraf ise, söz konusu ihale bedelinin davacı tarafından adına ödendiğini kabul etmekle birlikte, işbu bedeli bahse konu taşınmaz yerine 93 ve 95 parsel sayılı taşınmazlarını davacıya tapuda devretmek suretiyle geri ödediği savunmasında bulunmuş; davacı ise bu kez, taşınmazların davalıdan alacağı olan davaya konu 367.020,00 TL'ye mahsuben devredildiğini kabul edip, ancak taşınmazların değerinin 100.000,00 TL olduğunu, halen ödenmeyen bakiye alacağının bulunduğunu iddia etmiştir.

3. Bu durumda, ödenen 367.020,00 TL karşılığında davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle, işbu bedelin tahsili istemiyle açılan eldeki davada; bağlantılı bileşik ikrarda bulunan davalı taraf, bu parayı aldığını ikrar ettiğine göre, taşınmazlarını devretmek suretiyle geri ödediğini ispatla yükümlüdür.

4. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, ispat yükü üzerinde olan davalının keşif deliline dayandığı, tapuda gösterilen satış bedelinin gerçeği yansıtmadığının tarafların da kabulünde olduğu dikkate alınarak, davalı tarafından borca mahsuben davacıya devri gerçekleştirilen 93 ve 95 parsel sayılı taşınmazların satış tarihi olan 02.07.2014 tarihindeki rayiç değerinin tespiti noktasında, mahallinde keşif yapılması, konunun uzmanı bilirkişiden alınan raporun dosyadaki diğer deliler ile birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

5. Bozma nedenine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

2. Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.