"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; çiftçi olduğunu, dört beş yıl kadar önce davalı ...’tan borç olarak 7.500 TL para aldığını, davalıların pancar alış verişini tefecilik suçunu kapatmak için paravan olarak kullandıklarını, aldığı borç için yüz ton pancar vereceğinin kararlaştırıldığını, ancak suların çekilmesi sebebiyle pancarları teslim edemediğini, davalıların borç aldığı parayı yüksek faiz uygulayarak artırdığını, annesi adına bankadan 8.500 TL kredi çektiğini, bu parayı davalılara verdiğini, ayrıca yüz ton daha pancar teslim ettiğini, icra dosyasına 1.500 TL para yatırdığını, Yeni fakılı İcra Müdürlüğünün 2010/108, 2010/105 ve 2010/122 Esas sayılı dosyaları üzerinden başlatılan takipler neticesinde ayrıca 8.824,59 TL kesinti yapıldığını, böylece davalılardan aldığı 7.500 TL borç karşılığında 18.824,59 TL ödeme yaptığını, ayrıca yüz ton pancar teslim ettiğini ileri sürerek, davalıların kendisinden fazla tahsil ettiği 8.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan tahsiline, Yeni fakılı İcra Müdürlüğünün 2010/108, 2010/105 ve 2010/122 Esas sayılı dosyalarında yatan paranın davalılara ödenmemesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı eldeki dava ile tefecilik yaptığını iddia ettiği davalı ...’tan 7.500 TL para aldığını, ancak borcunu zamanında ödeyemediğini, davalıların bunun üzerine borca yüksek oranda faiz işlettiklerini, sonrasında aldığı borcu fazlasıyla ödemesine rağmen davalıların ellerinde bulunan senetlere dayalı olarak aleyhine çok sayıda takip başlattığını ileri sürerek, fazladan ödediği bedelin tahsili ile icra dosyalarına yatan paranın davalılara ödenmemesine karar verilmesini talep etmiş; mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 29.03.2013 tarih, 2012/28749 Esas, 2012/7859 Karar sayılı ilamı ile, diğer temyiz sebepleri incelenmeksizin,“...Davacı, davalılardan bir süre önce borç para aldığını, bedelini nakden ve malen ödemesine rağmen aşırı şekilde faiz işletilerek borçlandırıldığını, bu konuda ceza davası açıldığını ileri sürmüştür. Davacı, davalılardan...'ın tefecilik suçundan yargılandığı Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/41 esas sayılı yargılamasında katılan sıfatı ile verdiği ifadesinde, ...'ten 7.500,00TL borç para aldığını, karşılığında 30.000,00TL ödediğini, bir kısım borçlar yönünden de pancar verdiğini ancak halen daha borcunun bitmediğini ve hakkında takip başlatıldığını ileri sürerek şikayetçi olduğunu beyan etmiş, mahkemece de sanık ...'in dosyamız davacısı katılan ...'a faizle borç para verdiği, karşılığında senet aldığı kabul edilerek sanığın tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir. Mahkemece, davanın mahiyeti itibari ile davacının tanık dinletme talebinin yerinde olmadığı, Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/41 Esas 2011/272 Karar sayılı ceza dosyasında davalılardan ... hakkında tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de, mahkumiyet kararının gerekçesinde dava dilekçesinde belirtilen icra takip dosyaları ve takibe dayanak senetlere ilişkin herhangi bir somut maddi vakaya değinilmediği, dolayısıyla ceza dosyasındaki mahkumiyet kararının eldeki dava yönünden delil olma özelliği bulunmadığı gerekçesi ile ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş ise de, ceza yargılamasında alınan ifadeler ve davacının beyanlarından her iki dosyadaki vakıaların birbiri ile bağlantılı olduğu anlaşılmakta olup, ceza davasında verilecek kararın eldeki bu davayı etkileyeceği gözetilerek BK'nın 53.maddesi uyarınca, ceza yargılamasının kesinleşmesi beklenip, her iki davada ileri sürülen vakıalar birlikte değerlendirilerek neticesine göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, eldeki davada, davacının senetlerdeki imzayı inkar etmediği, davacının takibe konulan bonoların tefecilik nedeniyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği, takibe konu yapılan senetlerin metninden bu durumun anlaşılamadığı gibi davacının bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunamadığı, davalı ... hakkında tefecilik nedeniyle açılan ceza davanın da mahkumiyetle sonuçlanmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, tefecilik suçlamasıyla davalı ... aleyhine, davacının da katılan sıfatıyla yer aldığı Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/120 Esas, 2021/1132 Karar sayılı dosyası üzerinde ceza davası açıldığı, mahkemece davalı ... aleyhine, kolluk tarafından tutulan tutanakta davalının çevrede tefeci olarak bilindiği, yine davalının evinde yapılan aramada 165 adet belge (alacak-verecek listesinin gösterir defter, not kağıtları, senetler vb. belgeler) bulunduğu, davalının davacının da dahil olduğu kişilere borç para verdiğini ikrar ettiği, davalı ...'ın müştekilere faizle borç para verdiği ve borç miktarının üzerinde senetler aldığı ve bu borçların bir kısmının ödenmiş olmasına rağmen senet ve çekleri iade etmediği, bu belgeleri bir koz gibi kullanarak borç miktarını sürekli olarak artırdığı ve böylece kazanç sağlamak amacıyla faizle ödünç para vererek üzerine atılı tefecilik suçunu işlediği gerekçesiyle, mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır. Anılan karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin, 26.01.2016 tarih, 2013/14930 Esas, 2016/905 Karar sayılı ilam ile ceza mahkemesinin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazları reddedilerek, davalı hakkında aynı suça ilişkin açılmış diğer ceza dosyalarının iş bu ceza dosyası ile birleştirilmesi hususunun değerlendirilmemesi, suç ve iddianame tarihlerine göre hukuki kesinti bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği ve eksik ceza tayin edildiği gerekçesiyle bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, olağan zamanaşımının gerçekleşmiş olması sebebiyle davalı ... hakkında açılan her bir dava hakkında ayrı ayrı düşme kararı verilmiş, verilen karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
Ceza mahkemesi kararlarının, hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde; hakimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı bulunmadığı, aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hakimini bağlamadığı düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu açık hüküm karşısında ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, illiyet gibi esaslarının hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Diğer yandan tefecilik suçunu oluşturan tüketim ödüncü (karz) sözleşmesi, TBK 26. ve 27/1. maddesi (Eski Borçlar Kanunu’nun 19/2 ve 20/1. maddesi) kapsamında kanuna ve ahlaka aykırıdır.
O halde mahkemece, ceza dosyasının aslı getirtilip ceza dosyası bir bütün olarak değerlendirilerek, davalı ... aleyhine tefecilik suçundan verilen mahkumiyet kararına ilişkin temyiz incelemesi sonucu verilen Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26.01.2016 tarih, 2013/14930 Esas, 2016/905 Karar sayılı ilamında; ceza mahkemesinin mahkumiyet kararının soruşturma sonuçlarına uygun olduğu belirtilerek, dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddedildiği dikkate alınıp, TBK’nın 26 ve 27. maddesi (Eski Borçlar Kanunu’nun 19/2 ve 20/1. maddesi) kapsamında inceleme yapılmak suretiyle sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK’nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.