Logo

3. Hukuk Dairesi2022/8277 E. 2024/502 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Harici gayrimenkul satım sözleşmesine aykırı davranılması nedeniyle sözleşmenin feshi, cezai şart, değer kaybı ve kira tazminatı istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafın, satış bedelinin büyük bir kısmı ödenmiş ve icra takibi devam ederken sözleşmeyi feshetmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olması ve mahkemenin davalıya kalan bedeli depo etmesi için verdiği süreden hatalı bir şekilde dönmesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1722 E., 2022/2001 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2019/409 E., 2020/35 K.

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı vekilince istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ........, ile davalı vekili Avukat ...'ün sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen güne Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; taraflar arasında haricen 01.10.2009 tarihli taşınmaz taahhüt ve satış sözleşmesi ile Bahçeşehir 2. Kısım Mahallesi, ......, Sok. ...... Kuleler B-1 Blok No:15 .......,/İstanbul adresinde bulunan bağımsız bölümün satışının kararlaştırıldığını ve akabinde 04.11.2009 tarihinde davalı alıcıya teslim edildiğini, taşınmazın vadeli satış fiyatının 390.000,00 TL olarak belirlendiğini ve senetler düzenlendiğini, sözleşme gereğince müvekkil şirketin tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen toplam 45.625.00 TL tutarındaki anapara borcunun davalı tarafça ödenmediğini, senetlerin tahsili için İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/4985 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, 28.05.2015 tarihli ihtarla, verilen süre içinde borç ödenmez ise sözleşmenin fesh edileceği, satış bedelinin %20'si tutarında cezai şartın şirketin mahrum kaldığı kira bedeli ile taşınmazın uğradığı değer kaybı ve yıpranma nedeniyle doğan zararın talep edileceğinin bildirildiğini ileri sürerek, 01.10.2009 tarihli sözleşmenin feshine, davalının taşınmaza müdahelesinin menine ve tahliyesine, sözleşmede kararlaştırılan taşınmaz bedelinin %20 si olan 78.000,00 TL cezai şartın faizi ile birlikte tahsiline, taşınmazın teslim tarihi olan 04.11.2009 tarihinden itabaren şimdilik 12.000 TL kira tazminatı ve 1.000,00 TL değer kaybı tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, zira hali hazırda İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/4985 Esas sayılı dosyası ile başlatılmış bir icra takibi bulunduğunu, borcun zamanaşımına uğradığını, sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle feri nitelikteki cezai şart hükmünde belirlenmiş olan bedelin istenemeyeceğini, sözleşmenin genel işlem koşullarını düzenleyen standart bir sözleşme olduğunu, davalı aleyhine ve onun durumunu ağırlaştıran birçok hükmün bulunduğunu, söz konusu cezai şartın bu nedenle yazılmamış sayılması gerektiğini, ayrıca bina değeri olan 390.000,00 TL'nin 345.000,00 TL'sinin ödendiğini, bu tutar kadar davacı tarafın sebepsiz yere zenginleşeceğini, davacının aralarındaki sözlü protokollere aykırı hareket ettiğini ve davalının aşırı derecede mağdur olacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının sözleşme ekinde yer alan ödeme taahhütnamesi belgesinde belirtilen tarihlerde ödeme yapmadığı ve dava konusu bağımsız bölüm yönünden ödemenin geciktirildiği ve davalının 45.625,00 TL bakiye borcunun bulunduğu, dava konusu taşınmazın davalı tarafça teslim alan sıfatı ile taşınmazın teslimine ilişkin anahtar teslim tutanağının 04.11.2009 tarihinde imzalandığı, taşınmazın fiili olarak da davacıya teslim edildiği ve hali hazırda davacının taşınmazda teslim tarihinden itibaren ikamet ettiği, her ne kadar taraflar arasında yapılan sözleşme resmi şekilde yapılmamışsa da fiili teslimle birlikte 30.09.1988 tarihli ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca sözleşmenin geçerli hale geldiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3.6. maddesinde "ödeme planında belirtilen taksitlerin birbirini takip eden 2 tanesinin ödenmemesi ve/veya ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin %10 tutarında olması alacağın tamamı muaccel olur. Bu halde alıcıya 2 haftalık ödeme süresi verilerek muacceliyet ihtarında bulunulur. Verilen süre içerisinde borcun tamamı ödenmediği takdirde satıcı iş bu satış sözleşmesini haklı nedenle bildirimsiz feshedebilecektir. Satış bedelinin %20 si cezai şart olarak satıcıda kalacak olup ayrıca satıcı zarar ziyan hakkını saklı tutacaktır." şeklinde düzenleme yapıldığı, davacı şirket tarafından ödemelerin yapılmaması üzerine davalıya 28.05.2015 tarihli ihtarname ile davalının ödememiş olduğu 30.09.2011 tarihli 30.000,00 TL bedelli, 15.09.2011, 15.10.2011, 15.11.2011, 15.12.2011, 15.09.2012 tarihli her biri 2.835,00 TL bedelli 5 adet senet ile 15.10.2012 tarihli 2.775,00 TL bedelli toplam 45.625,00 TL tutarlı taksitlerin ödenmesini talep ettiği, davalının bu ihtarname sonrasında da sözleşme ekinde yer alan ödeme planına uygun şekilde ödemelerini yapmayarak sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediği ve bu haliyle davacı şirketin davalı ile aralarında imzalanan satış vaadi sözleşmesinin temerrüt sebebiyle feshi ve bağımsız bölümün tahliye edilmesi ve bağımsız bölüme yapılan müdahalenin önlenmesi taleplerinde haklı olduğu, davacı vekilinin tazminat talepleri yönünden alınan bilirkişi raporunda, davalıya fiili teslim tarihi olan 04.11.2009 tarihinden dava tarihine kadar işlemiş olan kira-ecrimisil bedeli toplamının 132.060,00 TL olarak hesaplanabileceği belirtilmiş olup, her ne kadar dava konusu taşınmaz taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesi uyarınca rızaya dayalı olarak davalıya teslim edilmişse de davalının üzerinde düşen satış bedelinin ödenmesi yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu hususta davacı tarafından ihtarname de gönderildiği, bu bakımdan kullanımın rızaya dayalı olmaktan çıktığı ve ihtarname tarihi itibariyle ve ecrimisil talebinin dava tarihinden geriye dönük olarak sadece 5 yıl için istenebileceği de nazara alınarak raporda yer alan unsurlar üzerinden yapılan hesaplama doğrultusunda davacının 96.228,00 TL ecrimisil talep edilebileceği, bunun yanı sıra sözleşmenin 3.6 maddesi uyarınca davalı alıcının vadesi gelen senetlerden birbirini takip eden 5 adet senet bedelini ödemediği ve sözleşme bedelinin %10’u olan 39.000,00 TL'den daha fazla olarak 45.625,00 TL borçlu olduğu, bu haliyle davacı satıcı firmanın sözleşmeyi bildirimsiz fesih etme hakkının doğduğu ve sözleşmenin feshedilmesi halinde %20 cezai şartın ödenmesi gerektiği, alınan rapor doğrultusunda davacı satıcının firmanın cezai şart olarak talep edebileceği tutarın 78.000,00 TL olduğu, her ne kadar davacı tarafından taşınmazın kullanımı sebebiyle taşınmaz için değer kaybı tazminatı da talep edilmişse de davalı tarafından büyük oranda taşınmaz bedelinin ödendiği, bu süreçte davacı şirketin de tahsil edilen taşınmaz bedelini kullandığı, bu haliyle yararlanmanın karşılıklı olduğu ve değer kaybı tazminatının talep edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle, yapılan 01.10.2009 tarihli taşınmaz taahhüt ve satış sözleşmesinin feshi ile davalının dava konusu taşınmazdan tahliyesine ve taşınmaza müdahalesinin menine, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca 78.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren ve toplam 96.228,00 TL kullanım bedelinin 12.000,00 TL'sinin dava tarihinden, 84.228,00 TL'nin ıslah tarihi olan 18.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının değer kaybı tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı istinafında; zamanaşımına ve hukuki yarar yokluğuna nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin ise dava konusu sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle feri nitelikteki cezai şart bedelinin de istenemeyeceğini, buna ilişkin Yargıtay kararları bulunduğunu, ayrıca TBK'nın genel işlem koşullarını düzenleyen maddelerindeki şartları havi standart bir sözleşme olduğunu, bu nedenle sözleşmenin 3.6 nolu maddesinin yazılmamış sayılması gerektiğini, Mahkemece bedel iadesine ilişkin karar verilmediğini, taşınmazın hali hazırdaki değerinin tespit edilmediğini, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tapu kaydına göre, dava konusu bağımsız bölüm davacı şirket adına tescil edildiği, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, Kartal 21. Noterliği'nin 28.05.2015 tarihli ihtarnamesi ile davalıya yükümlülüklerinin hatırlatıldığı, somut olayda davalının, satış bedelinin büyük kısmının ödediği ve bunun davacıda kaldığı yönünde savunması bulunmakla ve kullanımının iyiniyete dayandığı anlaşılmakla davacının ecrimisil talebinin reddi gerektiği, tapulu taşınmazın satışına ilişkin satış vaadi sözleşmeleri resmi şekil şartına tabi olmakla geçerlilik şekline uyulmaksızın yapılan sözleşmelerin hukuken geçersiz olacağı ve geçerli sözleşmelerde olduğu gibi, tarafları bakımından hak ve borç doğurmayacağı, tarafların ancak geçersiz sözleşmeye dayalı olarak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebilecekleri, taraflar arasında imzalanan adi yazılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, resmi şekil olan geçerlilik şekline uygun olmadığından geçersiz olduğu, bu durumda tarafların karşılıklı kazandırmalarını sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteme hakkına sahip bulunduğu, Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin feshine karar verildiği halde, davalının ödediği miktar belli olduğu halde bunun iadesine karar verilmemesinin yasaya aykırı olduğu, bu tür sözleşmelerin tarafları lehine bir ayni hak doğurmayacağı gibi sözleşmelerde kararlaştırılmış cezai şart, faiz vs. feri şartlar da geçersiz olacağı, hal böyle olunca Mahkemece, taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi ve buna bağlı cezai şartın da geçersiz olduğu göz önünde bulundurularak, bu yöndeki talebin de reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile, kararın kaldırılarak davacının davasının kısmen kabulü ile satış sözleşmesinin geçersiz olduğunun tesbiti ile iptaline, 344.375,00 TL ödenen satış bedelinin davacı tarafından davalıya iadesine, iade edildiğinde davalının taşınmazdan tahliyesi ile müdahalesinin menine, davacının cezai şart, ecrimisil, değer kaybı taleplerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyizinde; Bölge Adliye Mahkemesinin sözleşmenin geçersiz olduğuna ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu, sözleşmede açıkça (5.2 maddesi ile) tapu devir yükümlülüğünü satım bedelinin tam olarak ödenmesi şartına bağlandığını, müvekkil şirketin taşınmazı davalıya teslim ettiğini, davalı taraf ise satım bedelini ödemeye başlamış olsa da satım bedelinin tamamını ödememesi nedeniyle davalıya 28.5.2015 tarihli ihtarının keşide edildiğini, tarafların geçerli olmasa da bağımsız bölümün satımında anlaşarak, alıcının borçlarını eda etmeye başlaması ve satıcının da bağımsız bölümü teslim etmesi halinde artık şekle aykırılık sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğundan bahsedilemeyeceğini, davalının bedel iadesine ilişkin bir talebi, karşı dava yok iken Mahkemece bu yönde karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, diğer taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, taşınmazın uzun süredir davalı tarafça kullanıldığını, davalı vekili lehine reddedilen kısım üzerinden hatalı vekalet ücreti hesaplandığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyizinde; alacağa yönelik taraflar arasında sözlü bir şekilde protokoller yapılarak iyiniyetli bir şekilde davalının ödemelerini gerçekleştirmeye devam ettiğini, bakiye borç 45.000,00 TL kaldığında davacı tarafından kötüniyetli bir şekilde bu davanın açıldığını, imzalanan adi yazılı sözleşmeye göre satışa konu taşınmazın vadeli satış fiyatının 390.000,00 TL olduğunu, satış bedelinin vadelendirilerek senede bağlandığını, senedi imzalayan kişiye karşı açılacak davaların vade tarihinden itibaren 3 yıl içinde açılmış olması gerektiğinden davanın zamanaşımına uğradığını, devam eden bir icra takibi nedeniyle davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, sözleşme resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğunu, bu nedenle cezai şart niteliğinde gecikme tazminatının istenemeyeceğini, sözleşmenin yalnızca bir tarafınca önceden tek taraflı olarak hazırlanmış soyut ve genel nitelikte hazırlanmış sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmede müvekkili aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı birçok hüküm bulunduğunu, sözleşmeyi imzalarken %70 ödendiğinde tapu üzerinize geçirilecektir dendiğini, %88 ödeme yapılmasına rağmen tapunun halen davacı şirket üzerine kayıtlı olduğunu, aynı alacak için hali hazırda derdest bir icra takibi olmasına rağmen davanın kabul edildiğini, davacı tarafın iki şekilde de alacağını tahsil edebileceğini, bilirkişinin gayrimenkulun rayiç bedelini tespit etmediğini, 45.625,00 TL bedeli Mahkeme veznesine depo etmek için gelecek celseye kadar süre verildiğini, müvekkilinin parayı depo etmek üzere kaleme başvurduğunda Mahkemenin ara kararından rücu ettiğini öğrendiğini, oysaki ödemeyi yapmak istediğini beyan ettiğini, verilen kararın denkleştirici adalet ilkesine aykırılık teşkil ettiği belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesinin feshi ile alacak, tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesi, 706 ncı maddesi

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183 ve 237 nci maddeleri

3.Değerlendirme

1. Dava, harici gayrimenkul satım sözleşmesine aykırı davranılmasından kaynaklı, sözleşmenin feshi, cezai şart, değer kaybı, kira tazminatının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.Taraflar arasında imzalanan 01.10.2009 tarihli taşınmaz taahhüt ve satış sözleşmesi ile davalının 390.000,00 TL bedel karşılığında bağımsız bölümü satın aldığı, bedelin bir kısmının peşin ödendiği geri kalan kısım için 36 adet kambiyo senedi düzenlendiği, taşınmazın 04.11.2009 tarihinde alıcı-davalıya teslim edildiği dosya kapsamı ile sabit olup taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

2. Taşınmazların satış işleminin TMK'nın 706, TBK'nın 237, Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri gereğince resmi şekle aykırı yapılmaları durumunda geçersiz sayılacağı tartışmasızdır. Bunun istinası ise, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca müteahhidin kendi payına düşen dairesinin adi yazılı şekilde satışının yapılmasıdır. Dava dışı mal sahibi TOKİ ile davacı müteahhit şirket arasında "İstanbul Bahçeşehir Toplu konut Alanı X. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylamışı İşine Ait" sözleşme imzalandğı ve sözleşmeye konu bağımsız bölümün, davaya konu satış sözleşmesi ile davalıya satıldığı anlaşılmıştır. Bu işlem BK'nın 162 (TBK'nın 183) ve devamı maddelerine göre alacağın temliki hükmünde olup geçerlidir. Bu durumda Mahkemece satış sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekmekte olup, sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

3. Dosyanın incelenmesinde davacı tarafça, davalı aleyhine 02.04.2012 tarihinde Kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığı, davalı-borçlu tarafından icra dosyasına bir kısım ödeme yapıldığı, daha sonra davacı şirket tarafından davalıya gönderilen 28.05.2015 tarihli ihtarname ile, toplamda 45.625,00 TL tutarında ana para borcu bulunduğu, iki senet (7.547,15 TL işlemiş faiziyle birlikte) hariç icra dosyasına konu diğer senetler nedeni ile ihtarnamenin keşide tarihi olan 28.05.2015 tarihi itibariyle 91.930,71 TL bakiye borcu olduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.6. maddesi gereğince, ihtarnamenin tebliği tarihinde itibaren bir hafta içerisinde borcunu ödememesi halinde; değer kaybının, mahrum kalınan kira bedelinin de talep edileceği ihtar edilmiştir.

4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Dürüst davranma" başlıklı 2 nci maddesinde; "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." denilmiştir.

Aynı Kanun'un 4 üncü maddesinde de; "Kanun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir" denilmektedir.

Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.6. maddesi; "ödeme planında belirtilen taksitlerin birbirini takip eden 2 tanesinin ödenmemesi ve/veya ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin %10 tutarında olması alacağın tamamı muaccel olur. Bu halde alıcıya 2 haftalık ödeme süresi verilerek muacceliyet ihtarında bulunulur. Verilen süre içerisinde borcun tamamı ödenmediği takdirde satıcı iş bu satış sözleşmesini haklı nedenle bildirimsiz feshedebilecektir. Satış bedelinin %20 si cezai şart olarak satıcıda kalacak olup ayrıca satıcı zarar ziyan hakkını saklı tutacaktır. " şeklinde yer alan düzenleme gereğince davacı taraf bakiye borcun ödenmediğinden bahisle sözleşmeyi feshettiğini beyan ederek eldeki davayı açmış ise de; davacı talebinin davacının taşınmazın ödenmeyen bakiye bedelini tahsil etmek için icra takibi başlattıktan sonra ve borçlu tarafından ödemeler devam ederken, üstelik yapılan ödemelerin toplamının, satış bedelinin %88 olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edilmesi karşısında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesindeki "dürüst davranma" ve 3 ncü maddesindeki "iyi niyet" ilkelerine aykırı olduğunun kabulü gerekmektedir.

5. İlk Derece Mahkemesinin 14.11.2019 tarihli ara kararıyla; Yargıtay içtihadı doğrultusunda davalıya kalan 45.625,00 TL'lik ödemeyi mahkeme veznesine depo etmek üzere gelecek celseye kadar süre verilmiş ancak Mahkeme 06.12.2019 tarihli ara kararı ile bu kez; her ne kadar mahkemece 14.11.2019 tarihli celsede kalan bedel yönünden depo kararı verilmişse de davalı vekilinin sözleşmeyi devam ettirme iradesinin olmadığı ve bu hususu da açıkça beyan ettiği gerekçesiyle, talebinin kabulü ile mahkemenin 14.11.2019 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararından rücu edilmesine karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde davacı vekili tarafındın 05.12.2019 tarihli dilekçe ile ara karardan dönülmesinin istendiği belirtilmiş olup, beyan dilekçesinde sehven "davalı" olarak yazılı görülmüştür. Mahkemece sehven davalı olarak yazılan beyan dilekçesi davalı tarafça verilmiş olarak kabul edilmek suretiyle ara karardan dönülmüş ise de; davalının her aşamada sözleşmeyi devam ettirmeye yönelik beyanlarda bulunduğu gözardı edilmiştir.

6. Hal böyle olunca gerek sözleşmenin geçerli olması, gerekse davacı tarafın sözleşmeyi devam ettirme yönünde işlemlerde bulunması, bu yönde bakiye bedelin tahsili için icra takibini başlatması ve davalı tarafından satış bedelinin %88 oranında bir ödeme yapılması, Mahkemece önce depo kararı verilip sonra hatalı olarak davacı tarafından verilen dilekçeye istanaden ara karardan dönülmesi nedeniyle, Mahkemece satış bedelinin ödenmeyen kısmı depo etmesi yönünde davalı tarafa kesin süre verilip sonucuna göre karar verilmesi için hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

7. Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.