"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/3298 E., 2022/1768 K.
DAVACILAR : 1-..., 2-... vekili Avukat Salih Balcıoğlu
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... ... 7. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2016/1928 E., 2019/460 K.
Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ile davalı ... tarafından temyiz edilmekle, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat Gurbet Aykut ile davalı vekili Avukat Habip Acar'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacıların 05.09.2016 tarihinde evlerinden kapılarını kilitleyerek ayrıldıklarını, müvekkili ...'nin 11.09.2016 günü evine geldiğinde hırsız girdiğini öğrendiğini, hırsızların evin içerisinde bulunan giyinme odasını ve yatak odasını dağıtıp, çekmeceleri karıştırıp ve son olarak yatak odasında duvara monteli şekilde sabit duran kasayı duvardan söküp alarak, otoparkta kendilerini bekleyen araca binip müvekkillere ait mücevher ve nakit paralarla birlikte saat 14:47’de siteden dışarı çıktıklarını, güvenlik şirketinin görevini yerine getirmediğini, bu olayla ilgili olarak Başsavcılığın soruşturmanın devam ettiğini, daha önce de sitede hırsızlık olaylarının meydana geldiğini, davalıların hırsızlık olayının meydana gelmesinde kusurlu olduklarını, yaşanan hırsızlık olayı nedeniyle çalınan eşyaların yaklaşık toplam değerinin 415.110,69 TL olduğunu, ayrıca kasada bulunan müvekkillerin kızlarına ait göbek bağının da çalındığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 40.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş,10.09.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 231.285,80 TL'ye yükseltmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ... ... ... Site Yönetimi vekili; sitenin yönetilmesi, denetimi ve sair hizmetlerin yerine getirilmesi işlerinin ... Şirketine devredildiğini, ... ... Yönetim planında; müvekkili site yöneticiliğinin, site içerisinde meydana gelen hırsızlık olaylarından ve bununla bağlantılı tazminat taleplerinden sorumlu olacağı şeklinde bir hüküm bulunmadığını, bu nedenle tazminat taleplerinden sorumlu tutulamayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının anılan değerli eşyaların çalındığını ispat etmesi gerektiğini, site yönetimine kusur atfedilse dahi uyuşmazlığın çözümlenmesinde müterafik kusura ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğini, özel güvenlik hizmetinin niteliği ve kapsamı gereği uzmanlık gerektirmesi nedeniyle, site güvenliğinin tam olarak sağlanması maksadıyla alanında uzman olan şirketler ile özel güvenlik hizmetinin alınmasına ilişkin sözleşme imzaladıklarını, site içinde çok sayıda bağımsız bölüm bulunması, gün içinde çok sayıda kişi tarafından ziyaret edilmesi gibi nedenlerle güvenliğin tam olarak sağlanması maksadıyla çok sayıda güvenlik personeli çalıştırılmakta ve ana gayrimenkul kapalı devre kamera sistemi ile 7/24 izlenmekte olduğunu, site yöneticiliğinin zararın meydana gelmesini engellemek için gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... Şirketi vekili; davacılar ile müvekkili şirket arasında sözleşmesel herhangi bir ilişki bulunmadığı gibi, müvekkili şirket tarafından verilen hizmet nedeni ile de davacıların tüketici olmadığını, bu nedenle davada genel mahkemelerin görevli olduğunu, davacıların iddialarının gerçekle ilgisinin bulunmadığını, mimari proje ve site yönetiminin tercihlerinin, güvenlik zafiyetine yol açtığını, davacının da hırsızlık olayının meydana gelmesinde müterafik (ortak) kusuru ve zararın ortaya çıkmasını ve artmasını sağlayan davranışları bulunduğunu, müvekkili şirketin gerek sözleşme ve gerekse Borçlar Kanunu gereğince herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bölgenin sosyo-ekonomik yapısının suç ürettiğini, davacıların çalındığını iddia ettikleri ziynet eşyalarının mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu, miktar ve niteliklerini, değerlerini ve ayrıca hırsızlık olayı esnasında evde/kasada olduğunu ve hırsızlar tarafından çalındığını ispat etmek zorunda olduğunu, somut bir delil dosyaya sunulmadığını, manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, davalıların müşterek sorumluluklarını gerektiren bir sözleşme hükmü olmadığı gibi, mevzuat hükmü de bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin ancak kendi kusuru oranında sorumlu olacağından davacının müşterek ve müteselsil sorumlulukla ilgili talebine itiraz ettiklerini, hazırlık soruşturmasının sonucunun beklenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların ikamet ettikleri konutlarına 10.09.2016 tarihinde hırsızların girdiği, aldırılan kusur bilirkişi raporunda belirtilen hususların olayın oluş şekline göre uygun olduğu, davaya konu olayın yaşandığı sitenin güvenlik firması tarafından kontrollü giriş şeklinde güvenlik önlemi alınarak girişlerin sağlanması gerektiği, davalı güvenlik firması yönünden yapılan incelemede imzalanan güvenlik hizmetleri sözleşmesi gereğince olayın yaşandığı sitede kat maliklerinin can ve mal güvenliklerinin sağlanması amacı ile hizmet vermekle yükümlü olduğu, bu davalı personellerinin araç ile giren dava dışı üçüncü kişi hırsızların siteye girmelerine engel olamadıkları, kusurlu olarak hizmet verildiği, personellerini güvenlik hizmetleri konusunda yeterince bilgilendirmediği ve bu nedenle davacı tüketicilere karşı ayıplı hizmet verdiği, dava dosyasındaki risk raporları ve diğer belgelerin incelenmesine göre, davalının bilirkişice belirlenen %40 oranında kusurlu olduğu, davalı site yönetimi yönünden yapılan incelemede; site yönetiminin güvenlik hizmetleri sözleşmesi gereğine güvenlik firması personellerini yeterince denetlemediği, güvenlik firması tarafından hazırlanan risk raporları doğrultusunda yapması gerekenleri zamanında yerine getirmediği, Valilik Özel Güvenlik Komisyon Kararında 50 kişi ile güvenlik hizmeti verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen 24 personel ile hizmet aldığı, dolayısıyla yine bilirkişi raporunda belirlenen %30 oranında kusurlu olduğu, bilirkişi ek raporunda olay tarihinde kolluk kuvvetlerine verdiği ifadede çalındığını beyan ettiği ziynet eşyalarını değerinin 164.285,00 TL civarında olduğunun tespit edildiği, davacılar yönünden yapılan incelemede, her ne kadar çelik kasa bulundurulmuş ise de miktar olarak çok yüksek miktarda ziynet eşyasını evde bulundurmalarının zarar miktarını arttırdığı, davacılar tarafından evin anahtarının başkasına teslim edilmek sureti ile konuttan ayrıldıkları, olay yeri inceleme tutanaklarının incelenmesine göre çelik giriş kapısında zorlama izinin olmadığı, bazı eşyaların yere atılmış olduğu, yatak odasında bulunan çekmecelerin açık ve karıştırılmış olduğu, dolabın alt tarafında alt kısımda sökülmüş vida izlerinin olduğunun tespit edildiği, bu hususun da siteye giren hırsızların kamera görüntüleri ile birlikte değerlendirildiğinde davacıların evlerine hırsız girdiği hususunda duraksamanın olmadığı, davacıların anahtarı teslim etmesinin davacıların kusuru olduğu, tedbirsiz davrandıkları, dolayısıyla oluşan zarara kendilerinin de kusurları oranında katlanmaları gerektiği, alınan kusur bilirkişi raporunda belirlenen %30 oranında kusurun olayın oluş şekline uygun olduğu, bu nedenle mahkemece de bu oran benimsenerek davacıların %30 oranında zarardan sorumlu oldukları kanaatine varıldığı, her ne kadar davalı taraflarca davacının anahtarı bir başkasına teslim etmesinin ağır kusur olduğu iddia edilmiş ise de; davalılar tarafından sunulan güvenlik hizmetinin ayıpsız olması halinde dava dışı üçüncü kişilerin siteye girmesi engellenmiş olacağı, davacının anahtarı üçüncü kişilere teslim etmesinin davacıların tek başına sorumlu tutulmasını gerektirmediği, davacıların oluşan zararının miktarının belirlenmesinde ise; Yargıtay'ın İstikrar bulmuş içtihatları doğrultusunda olayın sıcaklığı ile verilen beyanların daha doğru ve gerçekçi olduğu görüşü benimsenerek davacılarca kollukta verilen ifadeleri doğrultusunda hesaplanan ziynet eşyalarının kuyumcu bilirkişi raporu ile belirlenen 164,285,00 TL olduğu, bu zarardan davacıların %30 oranındaki kusuruna tekabül eden 49.285,50 TL'nin davacılar üzerinde bırakılmasına, davalılar arasında davacı tüketicilere karşı müteselsil sorumluluk olduğu anlaşıldığından ve davalıların 06.12.2016 tarihinde dava açmakla temerrüde düşürülmüş olduğu, daha önce tazminat talebi yönünden temerrüde düşürüldüklerine dair dava dosyasına delil sunulmamış olduğu, dolayısıyla tazminat talebi yönünden davalıların dava tarihinde temerrüde düşürülmüş olduğu, zarar miktarı olan 164.285,00 TL'lik zararın kusurları toplamı olan ve %70 oranına tekabül eden 114.999,50 TL'lik zarardan sorumlu oldukları, bu zararın toplamından müştereken ve müteselsilen davacılara karşı sorumlu oldukları, kendi kusurları olan site yönetimi açısından %30'luk kusur ile güvenlik firması yönünden %40'lık kusur yönünden davalılar arasında iç ilişki olduğundan, davacılara karşı birlikte sorumlu oldukları, hırsızlık olayının davacı ve ailesinin konut dışında olduğu sırada gerçekleşmiş olduğu, davacı ve ailesi efradından herhangi bir kimsenin şahsi ve bedeni bütünlüğüne zarar veren herhangi bir eylem olmadığı, kişilik haklarına herhangi bir saldırı olmadığı, dolayısıyla manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 114.999,50 TL'nin 06.12.2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebi ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili; hırsızlık olayında davacıların kusursuz olduğunu, müvekkillerin oturduğu sitede yaşanan başka bir hırsızlık olayı sebebiyle açılmış olan ... ... 2. Tüketici Mahkemesinin 2016/2033 E. sayılı dosyasından alınan 27.11.2017 tarihli emsal bilirkişi raporunda davacıların kusur oranın % 20 olarak kabul edildiğini, dava dosyaları incelendiğinde de söz konusu iki davada da meydana gelen hırsızlık olaylarının aynı sitede ve tamamen aynı yöntemlerle meydana gelmiş olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkillerin bir an için kusurlu oldukları kabul edilse dahi Mahkemece bu oranın %30 olarak belirlenmesinin hatalı olduğunu, kusur durumuna ilişkin alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, itirazları doğrultusunda ek rapor alınmadan karar verildiğini, bilirkişinin gerçek dışı bir durum olan kapı kilidinin çevrilmesiyle ilgili tereddütlerin oluşması durumunu sanki kapı hiç kilitlenmemiş gibi kabul ettiğini, müvekkillerinin evin anahtarını yardımcı bayana vermediklerini, olayın sıcağı sıcağına kolluk ifadesi sırasında müvekkillerin söz konusu hırsızlık olayının vermiş olduğu heyecan ve şaşkınlıkla çalınan takılarının hepsini hatırlamalarının mümkün olmadığını, ek raporda kolluk kuvvetine verilen takılar için tespit edilen değer ile kök raporda tespit edilen değer arasında 107.000,08 TL bedel farkı mevcut olup çelişki söz konusu olduğunu, bilirkişinin takdiri indirim yapmasının hukuka aykırı olduğunu, davacıların sosyal ekonomik durumları, gelirleri gereği yüksek miktarda takıya sahip olabileceklerini gösterdiğini, dosyada sertifikası bulunan takıların değerlendirilmesi bölümünde yapmış olduğu değerlendirmenin eksik olduğunu, çalınan kasa içerisinde bilirkişinin ek raporunda değer tespiti yapmış olduğu sertifikalı ziynetler haricinde, 2010 yılında alınmış su yolu bilezik, 1,55 karat tek taş yüzük, 5 taş yüzük, kolye ve küpeden oluşan 31.500 USD değerinde pırlanta setin bulunduğunu, söz konusu bu ziynet eşyalarının satın alındığına dair Roz Pırlanta San. ve Tic. Ltd. Şti.den alınan ziynet eşyaların değerini ve fiyatını gösterir sertifika aslının dosyaya ibraz edildiğini, bilirkişinin düğün fotoğraflarında takıların değerlendirilmesi bölümünde kök raporda ve ek raporun kolluk kuvvetine verilen takıların değerlendirilmesi bölümünde 25.000,00 TL olarak değer tespit ettiği, pırlanta tek taş yüzüğe bu kerre 15.000,00 TL olarak değer tespit ettiğini, ancak aradaki 10.000,00 TL'lik büyük farkın neyden kaynaklandığına dair hiçbir açıklama yapmadığını, Mahkeme ara kararında, yapılan hesaplamaya ilişkin baz alınan altın borsası verileri de rapora ek olarak eklenmek suretiyle ek rapor istenilmesine karar verildiği, ancak bilirkişinin Mahkeme tarafından kendisine verilen bu görevi yerine getirmeyerek, ek raporda, ek olarak altın borsası verileri değil kök bilirkişi raporu bulunduğunu, gerek kök raporda gerekse de ek raporda altın değerlendirmesinde hırsızlık tarihi olan 10.09.2016 tarihine göre ... Altın Borsasının kapanış fiyatının baz alındığını ve altın değerinin altın borsasının internet sitesinden alındığının belirtildiğini, raporda somut hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmediğini, sadece internet sitesinden bahsettiğini, kuyumcu bilirkişi tarafından takıların kullanılmış olduğundan bahisle ikinci el üzerinden değerlendirme yapıldığını, müvekkiller açısından böyle bir değerlendirmenin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkillerin sosyo-ekonomik durumları dava dosyası kapsamında tespit edilmiş olup söz konusu takıların bir kısmının düğünde takılan takılar olduğu, bir kısmının da müvekkiller tarafından satın alınmış olduğunu, müvekkilinin bu takıları özel hayatında da kullanmakta olup salt satış amaçlı saklıyormuş gibi ikinci el değerlendirme yapılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, hırsızlık olayı neticesinde telafisi mümkün olmayan üzüntü yaşadıklarını, yaşanan elem verici olay nedeniyle halen her an can ve mal güvenliklerinin tehdit altında olduğunu hissettiklerini, Mahkemece manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... ... ... ... Site Yöneticiliği vekili; davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalı ve davacılar arasında bir tüketici işlemi bulunmadığını, çalınan eşyaların neler olduğunun yalnızca davacının iddialarından ibaret olduğunu, bu eşyaların evde bulunup bulunmadığının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı değerlendirmesinin yapılmadığını, davacıların her ne kadar bu eşyaların büyük kısmına sahip olduklarını belgeleseler de bu eşyaların evde bulunduğu konusunda herhangi bir ispatları bulunmadığını, bu kadar değerli ziynet eşyasının evde özel bir güvenlik önlemi almadan bulundurulmasının, hatta bu kadar değerli eşyaların bırakılıp, anahtarın da bir başkasına teslim edilip evin terk edilmesinin hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, davacıların sahip oldukları bu eşyaların bir kısmını olay tarihine kadar elden çıkarmış olmaları, banka kasasında kilit altında tutmaları yahut tatile giderken yanlarına almış olmaları olasılıkları diğer davalı şirket güvenlik hizmetleri verdiğinden bahisle sorumlu olabileceği düşünülse de müvekkili ile davacılar arasında bir hizmet ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin haksız fiile dayanılarak sorumluluğuna gidilmesinin hukuka uygun olmadığını, site yönetiminin hukuki yapısı gereği tüm kat maliklerini temsil ettiğini, görevleri arasında güvenlik hizmeti sağlamak bulunmadığını, site yönetimleri bir mesleki ya da ticari faaliyette bulunmadığından kat malikleri ya da faydalananlarla herhangi bir hizmet ilişkisine girmesinin de mümkün olmadığını, site yönetiminin sitenin güvenliğiyle ilgili alması gereken tüm önlemleri aldığını, Site Yönetiminin sitenin idaresini davada ihbar olunan Şehir ... Yönetim ve İşletim Hiz. San. Tic. A.Ş.ye bıraktığını, doğrudan denetlemekle sorumlu olduğu tek şirketin, bu şirket olup sitenin özellik gerektiren diğer tüm ... ve işlemleri farklı kişi ve şirketlerce yapıldığını, müvekkil güvenlik hizmetlerinin sağlanması adına kendisine kanunla ya da yönetim planınca şart koşulan tüm koşulları yerine getirdiğini belirterek, Mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. ... Şirketi vekili; müvekkil şirket aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu hatalı tespit ve değerlendirmeler sonucu oluşturulan bilirkişi raporları doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, ayrıca alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili ile davalı ... ... ... Site Yönetimi vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili ile davalı vekili; istinaf dilekçelerinde bildirdikleri sebeplerle (tekrar ederek) temyiz talebinde bulunmuşlardır.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet kusuru nedeniyle oluşan maddi-manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49,50,51,52 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve dosyada yer alan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun, yeterli olduğu anlaşıldığından, davacılar vekili ile davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp, davalı ... vekiline verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı ... ... ... ... Site Yönetimine yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.