Logo

3. Hukuk Dairesi2022/8407 E. 2023/153 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacıların, davalıya icra takibi yoluyla borçlu olmadıklarının tespiti istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, davacılarla arasında kira sözleşmesi bulunduğunu ve kira alacağı olduğunu kanıtlayamaması, davacıların icra takibinde davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ilişkin hükmün onanmasını gerektirmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/115 E., 2021/609 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki menfi tespit ve taşınmazın teslimi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; davalı tarafından aleyhlerine el atmasının önlenmesi ve ecrimisil talepli dava açıldığını, o davadan istediğini elde edemiyen davalının bu kez aleyhlerine kira alacağının tahsili ve tahliye talepli icra takipleri başlatıldığını, usulsüz tebliğler nedeniyle itiraz sürelerini kaçırdıkları takiplerin kesinleşmesiyle konutlarından kamu gücü ile tahliye edildiklerini, aralarında kira ilişkisi bulunmayan davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek; ... 12. İcra Müdürlüğünün 2014/2641 ve 2014/ 2644 Esas sayılı dosyalarında davalıya borçlu olmadıklarının tespitini ve icra kararları sonucu tahliye edilen taşınmazın iadesine karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı; taşınmazı satın aldığını ancak her iki davacının mülkiyeti kendisine intikal eden taşınmazda ikamet etmeye devam ettiklerini, davacılar ile 22.07.2011 tarihinden itibaren 12 ay süreli sözlü kira ilişkisi kurulduğunu, bu sözleşmeye göre ödenmesi gereken kira bedellerini ödemedikleri için davalılar aleyhine fuzuli işgal nedeniyle el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açtığını, yargılamanın devam ettiğini, ödeme emri tebligatlarının usulüne uygun yapıldığını, icra takibine itiraz edilmemesi ve borcun ödenmemesi nedeniyle davacıların taşınmazdan tahliye edildiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Davanın açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesince; elatmanın önlenmesi davası ile elde edilemeyen sonuca ilamsız icra takibi ile ulaşmak için söz konusu takiplerin başlatıldığının anlaşıldığı, takiplere neden olan herhangi bir alacağın mevcut olup olmadığının tespiti açısından da sonucu doğrudan etkileyecek açılmış ve devam eden bir alacak davası mevcut iken çelişik mahkeme kararları ile hak ihlallerine neden olunmaması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 25.12.2018 tarihli ve 2017/4966 E., 2018/13268 K. sayılı ilamla; uyuşmazlığa bakma görevinin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle; karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan mahkemece verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi ile dosyanın gönderildiği Mahkemece verilen kararla; davalının davacılar ile arasında kira sözleşmesi bulunduğunu ispat edemediği, bu nedenle taraflar arasında bulunduğu iddia edilen sözlü kira sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra dosyalarında davacıların davalıya borçlu olmadıkları, taşınmazın teslimi talebinin zilyetliğin iadesi istemi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu yönden 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 992 nci maddesinde yer alan "(1) Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır. (2) Bununla birlikte taşınmaz üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse, gasp veya saldırı sebebiyle dava açabilir." hükmü uyarınca taşınmazın tapu kayıtları nazara alındığında davacılar -veya murisleri- adına tescil edilmiş olmayan taşınmaz için zilyetlikten doğan dava açma hakları olmadığı, gasp veya saldırı da bulunmadığından zilyetliğin iadesi isteminin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle; davanın kısmen kabulü ile davacıların icra dosyalarında davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, tahliye edilen taşınmazın tesliminin ise reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; aralarında görülen müdahalenin meni davasında davacıların icra takipleri neticesinde taşınmazı tahliye etmeleri nedeniyle müdahalenin men'i talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve ecrimisil talebinin kabulüne karar verildiğini, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesiyle kira ilişkisinin varlığının kabul edildiğini, icra dosyalarının itiraz edilmeksizin kesinleşmesinin de kira ilişkisini ispatladığını, tanık beyanlarının da bu yönde olduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacıların icra takipleri dolayısıyla davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin 1 inci fıkrası "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." hükmünü, 200 üncü maddesinin 1 inci fıkrası "Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

" düzenlemesini içerir.

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 992 nci maddesi "Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır.

Bununla birlikte taşınmaz üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse, gasp veya saldırı sebebiyle dava açabilir." hükmünü içerir.

3. Değerlendirme

1. Mahkeme kararının bozulması 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 Sayılı Kanun) 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Davalı davacılar ile arasında var olduğunu ileri sürdüğü kira sözleşmesinin varlığını ve kira bedelini 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200 üncü maddesi uyarınca kesin delille ispat edememiştir. Diğer taraftan, davaya ve takiplere konu edilen dönemler için ayrı bir dava veya takip ile ecrimisil talep edilebilmiştir. Bu nedenlerle, davalı tarafça temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Mahkemece verilen kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

20.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.