Logo

3. Hukuk Dairesi2022/8474 E. 2023/3284 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar ile davalıların murisi arasında adi ortaklığın bulunduğu ve davalıların murisine ödünç para verildiği iddialarına dayalı olarak adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile alacak davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacılar ve davalıların murisi arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğuna ve davalıların murisine ödünç para verildiğine dair iddiaların tanık beyanları ve dosya kapsamındaki delillerle ispatlanamaması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

DAVA TARİHİ : 25.06.2018

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/481 E., 2020/202 K.

Taraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat ... ile davalılar vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; davalıların murisi İbrahim ile babası davacı ... ve diğer davacı kardeşlerin kendi aralarında sözlü olarak anlaşıp ... İlinde arsa alarak inşaat ortaklığı yapmak üzere 2008 yılında irade birliğiyle hareket ederek adi ortaklık kurduklarını, ortaklığın amacının arsa alıp inşaat yapmak ve bunu ortaklığın her türlü ekonomik faydasına kullanmak olduğunu, bu ortaklığın kardeşler ve babaları arasında olması ile birlikte yöresel adet gereği tarafların sözlü olarak anlaşarak ortak amaçları olan inşaat işine girmek için kendi işlerinden bağımsız olarak bir araya geldiklerini, adi ortaklığın yönetiminin davacı baba ...’ye bırakıldığını, davacı ... adi ortaklığı temsile yetkili olduğundan ortaklığın amacına uygun olarak dava konusu ... İli ... Mahallesi 191 ada 13 parseldeki taşınmazı harici satış sözleşmesiyle satın aldığını, tüm adi ortakların kararıyla ve yöresel adet gereği arsanın büyük oğul olan davalıların murisi İbrahim adına 18.07.2008 tarihinde tapudan intikal yapıldıktan sonra 25.10.2008 tarihinde beş katlı binanın inşaatına başlandığını, davacı yönetici ortak ...'nin inşaatın tüm işleriyle ilgilenip ödemeleri kendi imzasıyla yaptığını, davalıların murisi İbrahim'in ölümü ile adi ortaklığın sona erdiğini ancak davalıların ortaklığı tasfiyeye yanaşmadığını ileri sürerek; adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine karar verilmesini, ayrıca davacı ...'nin banka havalesiyle muris oğlu İbrahim’e borç olarak gönderdiği 500.000,00 TL alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 200.000,00 TL'sinin 20.08.2017 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacı ...’ye verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; davacı ...'nin daha önce davalı ...’e karşı çocuklara miras kalan menkul ve gayrimenkullerin hoyratça kullanılacağı iddiasıyla çocuklar 18 yaşını doldurana kadar taşınmaz ve araçlara tedbir konulması talepli açtığı davada, dava konusu taşınmazın davalılara miras kaldığını açıkça ikrar ettiği halde bu dava ile davalılara miras kalan mallara göz diktiklerini, davalıların murisi İbrahim'in hayatı boyunca elde ettiği tüm kazanımı ile emeklilik hayatında baba memleketi olan ...’da yaşamayı arzuladığı için beş katlı bina yapmak istediğini ve yatırım yaptığını, bu kazanımların sadece İbrahim'in kazancı ile değil aynı zamanda eşi davalı Zuhal'in de iki kilograma yakın altını yatırması ile mümkün olduğunu, murisin ölümünden sonra malların iadesi için davalının davacı tarafça tehdit edildiğini ve koruma kararı aldırmak durumunda kaldığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi taraflar arasında herhangi bir adi ortaklığın söz konusu olmadığını, davacı ...'nin ...’da olması nedeniyle söz konusu inşaata ilişkin ödemeler yapmasının muhtemel olduğunu, davacı ... tarafından borç verildiği iddiasını da kabul etmediklerini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ...'nin davalıların murisi İbrahim’e verdiği iddia edilen borcun iadesine ilişkin banka dekontu incelendiğinde,19.02.2013 tarihinde İbrahim adına 500.000,00 TL para transferinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ise de dekontun açıklama kısmının bulunmadığı yani gönderilen paranın borç olarak verildiğinin belirtilmediği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 203 üncü maddesi dikkate alınarak dinlenilen tüm tanık beyanlarına göre de davacı ... tarafından gönderilen paranın borç olarak davalıların murisine verildiği yönündeki iddianın ispatlanamadığı; davacıların adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi talepleri bakımından ise; taraflar arasında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunmamakta ise de davacılar ile davalıların yakın akraba olduğundan tanık dinlenebileceği, her ne kadar davacı tanığı ...’ın beyanına göre davaya konu edilen taşınmaz aile mülkü olarak adlandırılmış ise de bu taşınmazın aile mülkü olmasının adi ortaklığın kurulduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı, tüm tanık beyanlarına göre de davaya konu edilen taşınmazın yapımında harcanan masrafların davacı ... tarafından ödenmesinin, yapım aşamasında davaya konu edilen taşınmaz ile davacı ... tarafından ilgilenilip kontrolünün yapılmasının da adi ortaklığın kurulduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili; gerekçeli kararda tanık beyanlarının yalnızca bir kısmının değerlendirildiğini, tanıkların açıkladıkları maddi vakaların hukuki nitelemesi yapılmadan sadece adi ortaklığın varlığına ilişkin sorulara verilen cevaplar üzerine hüküm tesisinin hatalı olduğunu, tanıkların tamamının binanın yapımı, ödemeler ve idareyle ilgili tüm işleri davacı ...'nin yaptığı ve ... İlinde aile mallarının çocuklardan birinin üstüne yapıldığı yönünde beyanda bulundukları halde, adi ortaklık ifadesini kullanmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, örf ve adet hukukunun çelişmediği ölçüde yazılı kanunun tamamlayıcısı olduğunu ve hakimin karar verirken göz önünde bulundurması gerektiğini, binanın tüm masraf ve işlerinin davacı ... tarafından yapılmasının hukuki sebebinin ne olduğunun Mahkemece değerlendirilmediğini, davalıların da buna ilişkin geçerli bir nedeni olmaksızın hüküm tesis edildiğini, Mahkemenin taşınmazın aile mülkü olduğunu tespit ettiğini ancak adi ortaklık kurulduğunun ispatlanamadığını kabul ettiğini, Mahkeme tespitine göre taşınmazın hangi gerekçe ile davalılar murisi adına tescil edildiğinin anlaşılmadığını, Mahkemenin de davalıların murisinin şahsi birikimiyle taşınmazın yapıldığı hususuna ikna olmadığından taşınmazın kime ait olduğu hususunda hiçbir açıklama yapmadığını, dosyaya sundukları içtihatlara göre tek bir tanık beyanının dahi adi ortaklığı ispata yeterli olduğunu, ... İlindeki örf ve adetler göz önünde bulundurulduğunda bir babanın oğluna gönderdiği para açıklamasına borç yazdırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ...'te satışı yapılan taşınmaz bedelinin tamamının muris İbrahim'e havale edilmesi bunun 250.000,00 TL'sinin davacı ...'a iade edilmesi, bir kısmı ile araç alınması, Harun'a iade edilen paranın faiz gelirinin birlikte kullanılması hususlarında sunulan yazılı delillerin de dikkate alınmadığını ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyadaki belgelere, tanık anlatımlarına, taraflar arasında Aile Mahkemesinde görülen davada taşınmazın davalıların murisine ait olduğuna yönelik ikrar niteliğinde beyanlarına, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunun ispat edilememiş olmasına, davacı ... tarafından banka havalesi ile gönderilen paranın davalılar murisine borç olarak gönderildiği hususunun da ispatlanamamış olmasına, davacı tarafın açıkça yemin deliline de dayanmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereği; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

2. 6100 sayılı Kanun'un ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; ''İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.''

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 386 ncı maddesine göre; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir."

4. 6098 sayılı Kanun'un 555 inci maddesi; ''Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.''

5. 6098 sayılı Kanun'un 555 inci maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 457) ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtasıdır. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini, havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havaleci (muhil) bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2004 tarihli ve 2004/4-362 E., 2004/347 K. sayılı kararı).

6. 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

7. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.

8. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.

9. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.

10. 6100 sayılı Kanun'un 203 üncü maddesinde ise, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları sayma yöntemiyle belirlenmiştir. Bunlardan biri de altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler olup, bu kişiler arasındaki işlemler miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispat edilebilir.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, özellikle 6100 sayılı Kanun'un 203 üncü maddesi uyarınca taraflar arasındaki ilişkinin dinlenen tanık beyanları ile yöresel örf ve adet kurallarıyla ispatlandığı ileri sürülmüş ise de, tanıkların beyanlarında yer alan ifadelerin taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu yönünde yorumlanamayacağı, dosya kapsamında incelenen banka kayıtlarının davalıların murisine ödünç para gönderildiğini göstermediği, yine tanıkların ödünç ilişkisine dair bilgilerinin de bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacı taraftan alınıp davalı tarafa verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.