"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalıların ayrı ayrı müvekkili hakkında senede dayalı icra takibinde bulunduklarını, taraflar arasında farklı zamanlarda adi şekilde daire satış (vaadi) sözleşmeleri yapıldığını, takibe konu senetlerin, harici satış sözleşmesi gereği davalıların yaptığı ön ödemelerin güvencesi olarak verilen senetler olduğunu, davalıların senetleri takibe koyarak 24 aylık inşaat bitim süresini beklemeden, sözleşme gereği yaptıkları ön bedelleri takip ile geri alma yolunu seçerek sözleşmeden döndüklerini, davacının, 2020/6237 Esas sayılı dosyada icra takibine konulan senetlere karşılık 13.11.2017 tarihinde 125.000 TL bedeli banka kanalı ile " senede mahsuben " açıklaması ile ...'e ödediğini, davalı ...'in, banka kanalı ile senetlere karşı ödenen 125 bin TL bedeli mahsup etmeden, bedelsiz kalan kısım açısından yeniden takip yaptığını, banka kanalı ile ödenen 125.000 TL'lik kısım açısından takibin eklentileri ile iptal edilmesi gerektiğini, ödemeye dayalı menfi tespit istemlerinin sadece davalı ...'e yönelik olduğunu belirterek taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmelerinin, davalılar tarafından sözleşmeden dönülmesi ve bu nedenle sözleşmenin fesholduğu belirlenerek davacının davalılar ile yaptığı satış sözleşmelerinden yükümlülüğü ve sorumluluğunun olmadığına karar verilmesine, ... İcra Dairesinin 2020/6237 Esas sayılı icra dosyasında 125.000 TL ana borç ve eklentilerinden borçlu olmadığının tespitine, davalının ana paranın % 20'sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; müvekkilleri tarafından kambiyo senedine mahsus takip yapılmış olup taraflar arasındaki hukuki ilişkinin irdelenemeyeceği, davacının yaptığı ödeme karşılığında 125.000 TL tutarındaki bononun davacıya iade edildiğini, bu ödemenin 2020/6237 E. sayılı takip dosyasındaki bonolara ilişkin olmadığını, davacının dava dilekçesindeki istem ile sözleşmeleri fesih iradesini ortaya koyduğunu, fesih olan sözleşmeler sebebiyle davacının almış olduğu parayı müvekkillerine iade etmek zorunda olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında daire satış sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye göre davacı tarafından yapılacak dairelerden davalılara daire satılacağını, davalıların taraflar arasındaki daire satışına ilişkin sözleşmeden dönme veya feshedilmesi yönünde herhangi bir sarih iradelerinin bulunmadığı, nitekim davacının da bu yönde herhangi bir irade göstermediği, sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshi hakkının bozucu yenilik doğurucu bir hak olduğu ve bu hakkın kullanılmasının sarih bir irade beyanı ile olabileceği ancak davacının talebinin dayanağının davalıların eylemleri olduğu, sözleşmenin halen yürürlükte olduğu kanaatine ulaşıldığı, davacının, ... yönünden ödeme nedeniyle menfi tespit talebinin değerlendirilmesinde ise ödeme dekontu incelendiğinden davacının ...'a 125.000,00 TL ödeme yaptığı, ödeme açıklamasında "senete istinaden yatan" ibaresi eklendiği, ancak menfi tespit talebine konu 2020/6237 Esas sayılı takipte bu miktarda herhangi bir senet bulunmadığı, davacının ödemesinde de senet veya icra dosya numarası belirtilmediği, ödeme iddiasında bulunanın ödemesini ispata elverişli deliller ile ispat etmesi gerektiği, ancak davacının ispata elverişli deliller ibraz edemediği, bu hali ile ödemenin 2020/6237 E. sayılı icra dosyasındaki senetlere istinaden yapıldığının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine, davacının 125.000,00 TL'nin %20'si oranında tazminat ödemesine mahkum edilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; taraflar arasında farklı zamanlarda düzenlenen adi yazılı satım sözleşmeleri ile daire satışları yapıldığını, davalıların teslim süresini beklemeden vade tarihleri boş olarak verilen dava konusu senetlerin vadelerini 30.01.2020 tarihi olarak doldurup takibe koyduklarını, davalıların sözleşme gereği yaptıkları ön ödemeleri, senetleri takibe koyarak geri almak istemeleri ile artık sözleşmeyi geçersiz kılma iradelerini ortaya koyduklarını, adi yazılı şekilde yapılan sözleşmenin zaten geçersiz olduğunu, Mahkemenin sözleşmenin feshinin gerçekleşmediğine ve halen yürürlükte olduğuna ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığını, davalıların tapuda resmi devri beklemeden ödedikleri bedeli geri istediklerine göre davacının da sözleşmeye ilişkin bir sorumluluğunun kalmadığının tespiti gerektiğini, haricen adi şekilde düzenlemesi nedeniyle geçersiz olan sözleşme nedeniyle sarih bir fesih iradesine gerek olmadığını, davalı ...'e takibe konu senet bedellerinden mahsup edilmek üzere 13.11.2017 tarihinde banka aracılığıyla 125.000 TL ödeme yaptığını, banka dekontunda da senede mahsuben yapıldığının yazılı olduğunu, davalının bu ödemenin başka bir senet için yapıldığına ilişkin savunmasını ispat etmesi gerekirken mahkemenin ispat yükünü davacıya yüklemesinin ve davayı reddetmesinin hatalı olduğunu, ayrıca ihtiyati tedbir kararının uygulanmaması, icra takibinin devam etmiş olması ve borcun ödenmiş olmasından dolayı davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, kararın infaza elverişli olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan tarihsiz adi yazılı sözleşmeler ile davacının davalılara yapacağı inşaattan daire satışları yaptığı, davaya konu icra takibindeki senetlerin de davacıya önceden ödenen satış bedellerinin teminatı olduğunun her iki tarafın kabulünde olduğu, senet borçlusunun ödeme yapması halinde senedin borçlunun elinde olacağı karine olarak kabul edildiğinden davacının yaptığı ödemenin davalının elindeki senetlere ilişkin olduğunu ispatlaması gerektiği, ayrıca, İcra İflas Kanunun 72 nci maddesi uyarınca, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin alınacak tedbir kararı ile durdurulmuş olması gerektiği, mahkemece verilen tedbir kararının uygulanmadığı ve takibin durmadığı anlaşılmakla davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı, davacı tarafın, davalılar tarafından başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibine konu bono senetlerinin, davalılar ile aralarında adi yazılı şekilde düzenlenen satım sözleşmesi kapsamında davalıların peşin ödedikleri miktarın teminatı olarak verildiğini söylediği ancak borca itiraz etmediği, sadece adi yazılı olduğu için geçersiz olan satış sözleşmesi kapsamında ödenen bedel için verilen bono senetlerini davalılara ödemekle sözleşme kapsamında satış bedelini ödediğini ve sözleşmelerden dolayı sorumluğunun kalmadığının tespitini istediği, davalılar tarafından sözleşme kapsamında ödenen bedelin teminatı için verilen bono senetlerine dayalı kambiyo senetlerine özgü takip yapılmış ise de davalıların ileride davacı ile aralarındaki satım sözleşmesine (asıl ilişkiye) dayalı olarak ödedikleri bedelin tahsili için ayrıca alacak davası açmaları halinde bu davada ya da ilamsız takip yapmaları halinde, davacının borca itirazı üzerine açılacak itirazın iptali davasında savunma yoluyla ya da takibin bir şekilde kesinleşmesi halinde açacağı menfi tespit davasında; davacının, daha önce yapılan kambiyo takibinde ödenen senetlerin sözleşme bedelinin teminatı olarak verildiği ve ödenmekle de sözleşmeden dolayı sorumluluğunun kalmadığını ileri sürmesi ve sorumluluktan kurtulmasının mümkün olduğu, davalıların asıl ilişkiye dayalı olarak bir talepte bulunup bulunmayacağı belli olmayan bir aşamada davalılar aleyhine davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığı, bu itibarla davacının iki davalıya karşı yönelttiği bu talep yönünden HMK'nın 114/1-h ve 115 maddeleri uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin devam ettiği şeklindeki yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi ise hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davacının davalılar aleyhine açtığı sözleşmeler kapsamında herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığının tespitine ilişkin davasının 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h ve 115/2 nci maddeleri uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine, davalı ... aleyhine kısmi ödeme nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin açılan davanın reddine, davalıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; taraflar arasında harici adi taşınmaz satış sözleşmesi dışında başkaca ticari ve hukuki ilişki bulunmadığını, aynı hukuki ilişkiye dayalı, menfi tespit yani eda istemi de mevcut olup aynı dava içinde hem hukuksal ilişkinin tespiti ve hem kısmi eda talebinde bulunulması mümkün olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tespit isteminde hukuki yarar yokluğundan reddinin isabetsiz olduğunu, 125.000 TL ödemede, senede mahsuben ödendiği açıklamasının bulunduğunu, başka bir alacak için senet olduğu iddiası halinde ise taraflar arasındaki daire satış işlemi dışındaki hangi alacak olduğunun ispatının davalıya ait olacağını, kararın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; kötü niyet tazminat talebinin reddine şeklinde hükmün eksik ve hatalı inceleme neticesinde verilmiş olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, menfi tespit ve taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı tespit istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi ve 6100 sayılı Kanun’un 114/1-h maddesi, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, davacının dava konusu takibe istinaden ödeme yaptığını ispatlayamadığı, tespit talebinde hukuki yararın olmadığı, ihtiyati tedbir kararının uygulanmadığı, icra takibi durdurulmadığından tazminat talebinin de koşullarının oluşmadığının anlaşılmasına göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.