Logo

3. Hukuk Dairesi2022/8600 E. 2023/3286 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar ile davalı arasındaki adi ortaklıktan kaynaklanan, davalı adına kayıtlı taşınmazın ortaklık malı olup olmadığı ve tapu iptali ve tescil talebiyle, aksi halde tazminat istemi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, taşınmazın ortaklık geliriyle alındığı iddiasını, tapu kayıtlarına göre davalının taşınmaz payını 2006 yılında dava dışı maliklerden aldığının ve davacıların iddia ettikleri satın alma tarihinden farklı bir tarihte ve farklı kişilerden alım yapıldığının anlaşılması ve tanık beyanlarının bu durumu çürütmemesi gözetilerek, davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/523 E., 2022/665 K.

DAVA TARİHİ : 21.06.2013

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; tarafların kardeş olduklarını, davacıların işlettiği ... ocağının tüm resmi işlemlerin davacılardan ... adına yürütüldüğünü, davalının da sonradan bu işletmeye dahil olup çalışmaya başladığını, ortaklık gelirleri ile 2000 yılında dava dışı ...'den satın alınan arsanın tapu kaydının kardeşler arasında güven ilişkisinin bulunması nedeni ile davalı üzerine yapıldığını, arsa üzerine ortaklıktan edinilen gelir ile 6 daireli bina yapıldığını ve inşaatın tamamlanmasından sonra tarafların bu binada oturmaya başladıklarını, adi ortaklığın 2008 yılında sona erdirildiğini, davalıdan tahsil ettiği kira paralarının istenmesi üzerine taraflar arasındaki ilişkinin bozulduğunu ve davalının adi ortaklıktan doğan edimini yerinde getirmediğini ileri sürerek; davalı adına olan tapu kaydının iptali ile taraflar adına tapuya kayıt ve tesciline, bu talebin kabul görmemesi halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, taşınmazın değerinden davacıların payına düşen tutardan şimdilik 50.000,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davalının dava konusu arsayı kendi emeği ile 24.03.2006 tarihinde yirminin üzerinde hissedardan satış yolu ile devraldığını, bahse konu taşınmazın satın alınması işleminin davacılar ve ismi geçen şahıslarla ve ... ile hiçbir ilgisinin olmadığının tapudaki tüm akit tablolarında sabit olduğunu, davacıların tapu kayıtlarının aksini aynı kuvvette yazılı delil ile ispat etmeleri gerektiğini ve davada tanık dinletilmesine muvaffakatlarının olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 18.03.2014 tarihli ve 2013/271 E., 2014/172 K. sayılı kararıyla; davada inançlı işlemin konusunun tapulu taşınmaz olduğu, tapunun davalıya devir tarihinden önce ya da sonra inançlı işlem ile devir edildiğinin yazılı sözleşme ile ispat edilmesi gerektiği, davacı tarafın yemin hakkını kullanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 05.12.2014 tarihli ve 2014/11425 E., 2014/15930 K. sayılı ilamıyla; "...Dava konusu uyuşmazlık, davalı adına tapuya kayıt edilen taşınmazın, ortaklık konusu olup olmadığı ve tasfiyeye tabi tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır. Bu uyuşmazlığın da, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümler çerçevesinde çözülmesi gerekecektir.

(...) Dava konusu olayda;davalı ortak adına tescil edilen taşınmazın mülkiyetinin kime ait olacağı meselesi söz konusudur. Yukarıda açıklanan nedenler ile, dava konusu taşınmaz ortaklığın malı sayılır. Öyle ise, ortaklık malları nasıl tasfiye edilecek ise, tapuda davalı adına kayıtlı taşınmazın da aynı şekilde tasfiye edilmesi gerekir.

Adi ortaklık ile ilgili olarak, bu özel hükümler karşısında; davacı tarafın, davasını ispat edebilmesi için, tapu kaydına karşı aynı kuvvette yazılı bir delil aranmasına gerek yoktur. Taraflar kardeş oldukları için, somut olayda tanık da dinlenebilecektir.

Öyle ise, Mahkemece; bu ilke ve esaslar gözetilip, davada "tanık" delilinin geçerli olduğu kabul edilip, davacı tarafın iddiasını ispat yönünden tanık dinletebilme imkanı tanınarak, varsa davacı tanıklarının dinlenmesinden sonra; adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin kanun hükümleri gereğince tasfiyeye karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanlışa düşülerek, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, ortaklık malı olduğu iddia edilen taşınmazın tapu iptal ve tescil talebi olduğu nazara alındığında öncelikle dava konusu olan taşınmazın ortaklık malı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği, taraflar arasındaki adi ortaklığın 01.01.1996 ile 31.12.2008 tarihleri arasında faaliyette bulunduğu, bilirkişi raporunda dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden adi ortaklığın karının 3.425,50 TL olduğunun belirtildiği, işbu kar bedelinin resmi senetteki devir bedelini karşılamadığı, davacı taraf Kaşıkçı Kooperatiften 2000 yılında 6 üyelik bedelini alarak dava konusu arsanın 2000 yılında satın alındığını beyan etmiş ise de, eldeki dava dosyasında davalı tarafa devir işleminin 2006 yılında yapıldığı, davalı tarafa yapılan devrin kooperatif ve ... tarafından değil arsa sahiplerinden yapıldığı, kaldı ki dava konusu taşınmazın tapu kaydının Mahkemenin 10.11.2003 tarihli ve 2002/34 E., 2003/1364 K. sayılı ilamıyla iptal edilerek arsa sahipleri adına tesciline karar verildiği, davalı tarafa 8550/40100 hisse devrinin dava dışı arsa sahipleri tarafından yapıldığı, her ne kadar davacı tanıkları dava konusu taşınmazın ... ocağından elde edilen gelir ile alındığını beyan etmişler ise de; söz konusu beyanlar soyut nitelikte kaldığından itibar edilemeyeceği, 2000 yılından itibaren taşınmazın 39100/40100 hissesinin sırası ile İdilhan Kooperatifine, akabinde ... ...'a, nihayetinde ... A.Ş.ye ait olduğu, bu halde de davalının 2006 yılında taşınmaz payını arsa sahiplerinden devralması nazara alındığında, tescil isteminin davalı tarafa yöneltilemeyeceği, davalı adına olan payın ortaklık malı olduğunun sabit olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; tanıkların, ortak olan tarafları ... ocağı işlettiklerini, alınan arsanın ve evin ortaklık malı olduğunu net olarak belirttiklerini, Mahkemenin tanıkların soyut beyanlarına dayanılamayacağına ilişkin değerlendirmesinin yerinde olmadığını, tapuda arsa olarak görünen 3 katlı ve 6 daireli bina hisseli olduğundan henüz kat mülkiyetinin de gözükmediğini, Mahkemenin işletme gelirine ilişkin değerlendirmesinin de yerinde olmadığını, götürü usulde vergi kaydına tabi olan ... ocağı işletmesinde yüksek gelir gözükmeyeceğini, davalının burayı alıp yaptırabilecek ekonomik gücü üzerinde durulmadığını, sunmuş oldukları delillerin Mahkemece irdelenmediğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklıktan kaynaklı tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereği; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür".

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; ''İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.''

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

4. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.

5. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.

6. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.

7. Aynı Kanunun 203 üncü maddesinde ise, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları sayma yöntemiyle belirlenmiştir. Bunlardan biri de altsoy ve ..., kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler olup, bu kişiler arasındaki işlemler miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispat edilebilir.

3. Değerlendirme

Yukarıda yer verilen hukuk kuralları uyarınca, taraflar arasında bulunan ilişki senetle ispat kuralının istisnaları kapsamındadır. Davacı taraf; dinlenen tanık beyanlarıyla iddianın ispatlandığını ileri sürmüş ve davacı tanıkları taşınmazın ortaklık geliriyle alındığını beyan etmiş iseler de; tapu kayıtlarına göre davalının kendisine ait 2 adet daireye isabet eden taşınmazın 8550/40100 payını 2006 yılında dava dışı taşınmaz maliklerinden almış olduğu, davacıların 2000 yılında satın aldıklarını iddia ettikleri taşınmazda satıcı olarak bildirdikleri dava dışı şirketin halen paydaş olarak bulunduğu anlaşılmakla, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 139 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

21.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.