Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1223 E. 2024/609 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, banka tarafından hile ile aldatıldığını ileri sürerek konut kredisi sözleşmesinden kaynaklanan borcundan dolayı sorumlu olmadığının tespitini, ödenen paranın iadesini ve icra takibinin iptalini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının banka şube müdürünün hileli davranışları nedeniyle konut kredisi sözleşmesini imzalamaya sevk edildiği, bu sebeple sözleşmenin geçersiz olduğu ve davacının bankaya borçlu olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi

SAYISI : 2020/178 E., 2022/771 K.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen ve bozmaya uyularak menfi tespit, istirdat, itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı asıl davada davalı- birleşen davada davacı .... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı/birleşen davada davalı ... vekili Avukat ...ile davalı/birleşen davada davacı .... vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra / taraflardan kimsenin gelmemiş olduğu belirlendikten sonra) işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı ... vekili asıl davada, Asya Katılım Bankası Afyonkarahisar şubesi müdürünün müvekkiline kredi kullanması karşılığında kendilerine ait Afyonkarahisar ili Marulcu mah. 808 ada ve 755 parselde kayıtlı 17 nolu bağımsız bölümü satabilceklerini, üzerine koyacakları ipoteği de borç sona erdiğinde kaldıracaklarını söylemesi üzerine müvekkili ile davalı banka arasında 07.02.2008 tarihli Bireysel Murabaha Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında 17 nolu taşınmazın diğer davalı ... adına tapuda kayıtlı iken tapuda müvekkiline satıldığını ve adına tescil edildiğini, müvekkilinin...'u banka çalışanı sandığını, taşınmaz üzerinde banka lehine ipotek olduğu konusunda banka ve tapu memurları tarafından uyarılmadığını, söz konusu taşınmazın davalı ...'nun bankaya olan kredi borcundan dolayı 25.04.2008 tarihinde Afyonkarahisar 1. İcra Müdürlüğünün 2008/2876 E. sayılı dosyasında cebri icra yoluyla satıldığını ve davalı bankanın alacağına mahsuben taşınmazı satın aldığını, banka müdürü tarafından taşınmazın tekrar üzerine geçirileceği yönünde sürekli telkinde bulunduğunu, ancak devir işleminin yapılmadığını, müvekkilinin davalı bankadan hiçbirşey almadığı halde murabaha sözleşmesinden dolayı davalı bankaya ödeme yaptığını, ayrıca taşınmazın cebri icra yoluyla satıldığı 25.04.2008 tarihinden itibaren de kira gelirlerinden mahrum kaldığını ileri sürerek, sözleşmenin iptaline, borçlu olmadığının tespitine, ödenen 35.886,72 TL ile mahrum kalınan kira alacağı nedeniyle şimdilik 100,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı ... vekilinin birleşen 2010/202 E. numaralı dosyaya sunduğu dava dilekçesinde davalı ... Bankasına yönelik olarak; müvekkili aleyhine 23.11.2009 tarihinde Afyonkarahisar 3. İcra Müdürlüğü'nün 2009/6890 esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatıldığını, taraflar arasında kredi sözleşmesinden dolayı 2. AHM'nin 2009/223 E sayılı dosyasında dava açıldığını, takibin geçersiz olduğunu, takibe esas taşınmazın başka bir icra dosyasından davalının alacağına mahsuben davalı tarafça satın alındığı ve davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek; icra takibinin iptali ile %40'dan aşağı olmamak kaydı tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

3.Davacı ... vekilinin davalı ...'a yönelik birleşen 2011/220 E. numaralı dosyada; davalının aynı kredi sözleşmesinden dolayı kredi taksitlerini ödemede temerrüde düşmesi üzerine alacağın tahsili için ihtar çekildiği halde ödeme yapılmadığını, bu nedenle borçlu ve kefil hakkında takip yapıldığını, ancak takibe haksız yere itiraz edildiğini ileri sürerek; davalı borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, davalı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Destek Varlık Yönetim A.Ş. davalı bankadan alacağı temlik almış, sonrasında da adı geçen şirket Denge Varlık Yönetim A.Ş.'ye devrolmuştur.

II. CEVAP

1.Davalı banka vekili; söz konusu 17 nolu bağımsız bölümün dava dışı ...adına kayıtlı iken 05.12.2007 tarihinde diğer davalı ...'na satıldığını, ...'nun bankadan kullanmış olduğu ticari kredilere karşılık 1. dereceden ipotek edildiğini, taşınmaz üzerinde ipotek olduğu halde ... tarafından 07.02.2008 tarihinde davacı ...'a satıldığını, davacı ... ile bankaları arasında konut finansmanı kapsamında kredi sözleşmesi imzalandığını, ...'ın bankaya olan konut kredisi borcundan dolayı 2. dereceden ipotek edildiğini, önceki malik ...'nun borcunun teminatı olarak alınan ipoteğin paraya çevrilmesi için 25.04.2008 tarihinde icra takibi başlatıldığını, 12.02.2009 tarihinde cebri icra yoluyla ...'nun boçlarına mahsuben bankanın satın aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Davalı ...; Asya Katılım Bankası A.Ş.'den kullandığı ticari kredilere karşılık söz konusu taşınmazını banka lehine ipotek verdiğini, bakiye kredi bocunun evin rayiç değerinden az olduğu için bankanın evi satın alabileceğini, aradaki farkın kendisine ödeneceğinin söylenmesi üzerine önceden tanımadığı kişi ... ile bankada buluştuklarını ve sonrasında taşınmazı devrettiğini, devir anında taşınmaz üzerinde ipotek olduğu konusunda memur tarafından uyarı yapılmadığını, satış nedeniyle banka tarafından ipoteğin kaldırılmış olacağını düşündüğünü, birkaç gün sonra 80.000,00 TL'nin hesabına geldiğini, kendisine yatan paradan herhangi bir kesinti yapılmadığını, yapılan işlemlerden dolayı kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 14.11.2014 tarihli ve 2009/223 E., 2014/694 K. sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin verilen karara yönelik süresi içinde davalı banka vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 03.10.2016 tarihli 2015/9503 E., 2016/17622 K. sayılı kararı ile, Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 07.04.2017 tarihli ve 2016/1120 E., 2017/170 K. Sayılı kararı ile davacının asıl dosyasındaki davasının kabulü ile birleşen dosyasındaki davasının reddine, 35.886,66 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ...Ş.'den alınarak davacıya ödenmesine dair verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.

2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.09.2019 tarihli 2018/1227 E., 2019/8740 K. Sayılı kararıyla; davacının asıl davadaki diğer talepleri yönünden hüküm tesis edilmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davacının davalı ...'nu bankanın bir mensubu zannettiği, taşınmazın onun adına birinci dereceden ipotekli olduğunu bilmediği ve kendisi ile konut finansmanı kredi sözleşmesi değil murabaha sözleşmesi yapıldığı iddialarının sözleşme başlığına ve tapu kayıtlarına bakılırsa hukuken sonuç bağlanamaz iddialardan olduğu, çünkü sözleşme başlığını taşıyan metnin altında davacının imzasının bulunduğu, ayrıca tapu kütüğündeki malik ve ipotek kayıtlarını bilmediği ve bilecek durumda olmadığı iddiasının da tapu kütüğünün alenilik ilkesi karşısında ileri sürülemeyeceği, ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49/2 nci maddesi kapsamında sözleşme dışında davacıya verilen taksitlendirme belgesi üzerindeki murabaha ibaresi ile davalı banka şube müdürünün işlemlerin yapılması için teklifte bulunması iddiasının davacı aleyhine zarar vermek kastı ile anlaşma yapma iradesini güçlendirdiği, haksız fiil kuramı açısından bir hilelin söz konusu olabileceği, banka şube müdürünün bir taraftan diğer davalı ... diğer taraftan da davacı ... ile irtibata geçerek davacıya zarar verme kastı ile ahlaka aykırı bir anlaşma yaptığı, şube müdürünün eyleminden bankanın sorumlu tutulacağı, bu hile iddiasının davalı ...'nun davacıdan harhangi bir bedel almayan bankanın kendi hesabına 80.000,00 TL yatırdığı beyanı ile güçlendirildiği, banka tarafından ...'nun hesabına satım sözleşmesinden sonra 80.000,00 TL yatırıldığı, böylelikle davacının banka tarafından hataya düşürülerek sözleşmenin imzalatıldığı, tapudaki satış işleminin başlangıçtan beri hukuka aykırı olduğu, davacının imzaladığı sözleşme nedeniyle bankaya ve temlik alan davalı şirkete borçlu olmadığı, ödediği 35.886,66 TL'nin davacıya iadesinin gerektiği öte yandan davacı sebepsiz zenginleşme nedeniyle ancak karşı tarafa verdiklerini geri alabileceğinden mahrum kalınan bedelin tazminine yönelik taleplerinin reddinin gerektiği ve sözleşmenin davacı ile banka arasında akdedilmesi karşısında sözleşmenin nispiliği ilkesi gereğince davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiği, birleşen 2010/202 E. numaralı dosya yönünden yapılan değerlendirmede; bankanın sözleşme nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu ileri sürerek tapu kaydı esasen kendisine ait olan taşınmaz bakımından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığı, fakat davacının sözleşme nedeniyle bankaya borçlu olmadığı gibi taşınmazın da davacı adına kayıtlı olmadığı anlaşılmakla davacının takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve yasal koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği, birleşen 2011/220 E. numaralı dosyada ise davacının takibe dayanak sözleşme nedeniyle asıl dosyada sübut bulduğu üzere bankaya borçlu olmadığı, bu nedenle davacının itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemlerinde haklı olmadığı ve davacının kötü niyetle takip başlattığının sabit kabul edilemeyeceği gerekçesiyle asıl davada; davanın davalı ... yönünden husumet yokluğundan reddine, davanın davalı ...Ş. yönünden kısmen kabulüne, davacının 08.02.2008 tarihli sözleşme nedeniyle davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafından 08.02.2008 tarihli sözleşme nedeniyle ödenen 35.886,72 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazlaya yönelik istemin reddine, birleşen 2010/202 E sayılı dosya yönünden davanın kısmen kabulüne, davacının Afyonkarahisar 3. İcra Dairesinin 2009/6890 takip numaralı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat isteminin reddine, birleşen 2011/220 E. Sayılı dosya yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı ...Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; Mahkemece her ne kadar hile nedeniyle hüküm kurulmuş ise de bu hususta kesin ve inandırıcı delillerin gösterilmediğini, davacının ipotekten haberdar olmadığı diğer banka borçlusunu banka personeli zannettiği gibi hayatın olağan akışına aykırı iddiaların dikkate alındığını, davacının kullandığı 80.000,00 TL bedelli kredi bedelinin 08.02.2008 tarihli belge ile diğer davalı ... hesabına aktarılmasına ilişkin imzalı talimatı bulunduğunu, davacının bu kredi tutarının davalı ...'un hesabına aktarılmasını kabul ettiğini, bu dekonta rağmen davacının söz konusu davalıya para ödenmesi şeklinde beyanı veya taahhüdünün bulunmadığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, davacının, tapu kayıtlarının aleniliği ilkesi karşısında taşınmazın üzerindeki ipoteği bilmediği, kendisine satış yapan önceki malik...'u banka görevlisi zannettiği şeklindeki beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada konut kedisi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, birleşen davalarda konut kredisi sözleşmesi nedeniyle başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip nedeniyle menfi tespit ve ödenmeyen kredi taksitlerinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 28 inci maddesi (6098 sayılı TBK'nın 36/1).

2. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 140 ve143/5 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1 inci (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

2.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.Somut olaya gelince; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve kararda belirtilen gerekçelere göre, davacının, davalı banka tarafından hile ile aldatıldığı anlaşılmakla, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

4. Asıl davada davacı-birleşen davada davalı ...Ş., 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 140 ıncı ve143/5 inci maddesi gereğince her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olması gerekirken, harç alınmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı (6100 sayılı Kanunun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Asıl davada davacı-birleşen davada davalı ...Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (I-ASIL DOSYA YÖNÜNDEN) başlıklı kısmının üçüncü bendi hükümden çıkartılarak yerine "Davalı ...Ş. harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına," ibaresinin yazılmasına, hüküm fıkrasının (II-BİRLEŞEN 2010/202 ESAS NUMARALI DOSYA YÖNÜNDEN) başlıklı kısmının 2. bendi hükümden çıkartılarak yerine "Davalı ...Ş. harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına," ibaresinin yazılmasına, hüküm fıkrasının (III-BİRLEŞEN 2011/220 ESAS NUMARALI DOSYA YÖNÜNDEN) başlıklı kısmının üçüncü bendi hükümden çıkartılarak yerine "Davacı ...Ş. harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın talep halinde davacıya iadesine" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacı/birleşen davada davalıdan alınarak davalı/birleşen davada davacı ... Yönetimi A.Ş.ye verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.