Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1297 E. 2023/1318 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Avukatın haksız azil iddiasıyla açtığı vekalet ücreti alacağı davası ile müvekkilin avukatın özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla açtığı tazminat davasının birleştirilmesinden kaynaklanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Birleşen davalardan birinde, davacının vekilinin takipte faiz talep etmemesi nedeniyle uğradığı zararın anapara alacağına dönüştüğü ve davalının temerrüdünün dava tarihinden itibaren başladığı gözetilerek, yerel mahkemenin faiz isteminin reddine ilişkin kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/128 E., 2021/258 K.

DAVACI/BİRLEŞEN DAVALARDA

DAHİLİ DAVACILAR/ BİRLEŞEN DAVALARDA

DAVALI/BİRLEŞEN DAVALARDA

DAVA TARİHİ : 15.11.2005

KARAR : Asıl davanın kısmen kabulü, birleşen 2008/136 E. sayılı davanın kabulü, birleşen 2013/680 E. sayılı davanın reddi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen 2008/136 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2013/680 E. sayılı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Davalı/birleşen dosyalarda davacı vekili ve katılma yoluyla dahili davacılar/birleşen dosyalarda dahili davalılar vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı; avukat olduğunu, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/724E. sayılı dosyasını davalının vekili sıfatıyla takip ederek sonuçlandırdığını, ilamın icrası için takip başlatmışsa da davalı tarafından 31.08.2005 tarihli azilname ile azledildiğini, vekalet ücretinin ödenmediğini, alacağının tahsili için başlatmış olduğu icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, takibe vaki itirazın iptaline, lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş, 22.05.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile, itirazın iptali davasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 21.000 TL olarak istedikleri vekalet ücretini, bilirkişi raporu doğrultusunda 24.556,25 TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı-birleşen dosyalarda davacı; davacıya vekalet ücreti nedeniyle borcu bulunmadığını, davacının vekalet ücretini almasına rağmen bunu inkar ettiğini, davacı avukatın görevini özenle ve gereği gibi yerine getirmediğinden kendisini zarara uğrattığını, ayrıca sadakat borcuna da aykırı davrandığından azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı-birleşen 2008/136 E. sayılı dosyada davacı; vekili olan davalının, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/724 E., 2005/367K. sayılı dosyasıyla aldığı kararın infazı için Şişli 4. İcra Müdürlüğünün 2005/12356 E. sayılı dosyası ile yaptığı icra takibindeki mesleki hata ve kusurları nedeniyle kendisini zarara uğrattığını, takip talebinde faiz istenmemesinden dolayı 76.296 TL alacak miktarının vekilin kusuru nedeniyle faizsiz kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 6.500 TL’nin reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı-birleşen 2013/680 E. sayılı dosyada davacı; İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/136 E. sayılı dosyası ile 6.500 TL talep ettiği davada, gerçek alacağının 56.093,21 TL olduğunu, ilk istemi olan 6.500 TL düşüldükten sonra bakiye 49.593,21 TL daha isteme hakkının bulunduğunun saptandığını, yargılamanın Yargıtay aşamasından geçmiş olması nedeniyle dava değerinin bilirkişi raporunda belirtilen miktara yükletilmesini, 49.593,21 TL'nin tahsile kadar işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, azlin haksız olduğu belirtilerek, alınan bilirkişi raporu gereğince asıl davanın kısmen kabulüne, 21.000 TL üzerinden takibe yapılan itirazın iptaline, bu miktara takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının ıslah talebi dikkate alınarak, 3.556,25 TL alacağın ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının istemiş olduğu %40 icra inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen davanın ise, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı taraflar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.10.2012 tarihli ve 2012/3983E., 2012/21778K. sayılı ilamında; asıl dava yönünden; mahkemece alınan bilirkişi raporunda, “azlin haklı olup olmadığı husususun takdirinin mahkemeye ait olduğu” belirtilerek, bu konuda herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, dosyalara ilişkin safahat açıklandıktan sonra, sadece vekalet ücreti hesabının yapıldığı, mahkemece, tarafların azil konusundaki iddia ve savunmaları irdelenip değerlendirilmeden, davacının, avukat olarak vekalet görevini yasa ve meslek kurallarına göre özen ve sadakatle yerine getirip getirmediği tartışılmadan soyut bir ifade ile “azlin haksız olduğu” kabul edilerek karar verildiği, bu şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı, mahkemece, davacı avukatın, Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları gereğince vekaleti özenle ve gereği gibi ifa edip etmediği, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği konusunda, gerektiğinde uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınmak suretiyle, tarafların bu konudaki iddia ve savunmaları üzerinde de durulup tartışılarak, azlin haklı olup olmadığının belirlenmesi ve bunun sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden ise; davada zamanaşımının söz konusu olmadığı, birleşen dava yönünden mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 10.01.2018 tarihli ve 2013/180 E., 2018/11 K. sayılı kararıyla; asıl dava yönünden; bozmadan sonra alınan 30.09.2015 tarihli raporda özetle "... Davalının, davacının vekillik görevini ifası sırasında yaptığı meslek hatası sonucunda, davalının faiz yönünden zarara uğradığı sabit olup, bu itibarla azil objektif olarak da haklıdır. Bu halde, davacının haklı azil nedeniyle davalıdan vekalet ücreti istemeyeceği sonucuna varılmaktadır." şeklinde görüş beyan edildiği, bilirkişi raporunun üç kişilik uzman heyetten alındığı, azlin haklı olduğuna yönelik bilirkişi görüşünün mahkemece benimsendiği, azlin haklı olması durumunda vekalet ücreti talep edilemeyeceği, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceğinden bozmadan önce alınan 05.03.2009 tarihli bilirkişi raporunda davacı, karşı davalının İstanbul 2. ATM. 2000/724 E.-2005/367 K. sayılı dosyasından lehine taktir edilen 16.000 TL avukatlık ücretini Avukatlık Kanununun 160'ıncı maddesinin sonuncu fıkrasına göre talep edebileceği bildirildiğinden, bu alacağın da tahsil edilebilir bir alacak olduğu anlaşıldığından, bu miktar üzerinden yaptığı takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği, birleşen davalar yönünden ise; 12.09.2013 tarihli Mali Müşavir Salih Candan'ın raporu ile davacı avukatın meslek hatası yüzünden neden olduğu faiz zararının 56.093,21 TL olduğunun sabit olduğu, davalara konu ana para faiz alacağı olduğundan faize faiz işletilemeyeceği ana kuralı dikkate alanarak faiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2005/15097 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın 16.000 TL’nin takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınıp, davacı-karşı davalıya verilecek şekilde itirazın iptali ile takibin bu şekilde devamına, fazlaya yönelik talebin ve icra inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen İstanbul 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/136 Esas sayılı dosyadaki davanın kabulü ile 6.500 TL’nin davacı-karşı davalıdan alınıp davalı-karşı davacıya verilmesine, faize faiz işletilmesi mümkün olmadığından faiz talebinin reddine, birleşen İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/680 Esas sayılı dosyada faiz alacağı olarak hesaplanan 49.593,21 TL’nin davacı-karşı davalıdan alınıp, davalı-karşı davacıya verilmesine faize faiz işletilmesi mümkün olmadığından faiz talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı, taraflar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.01.2020 tarihli ve 2018/6379 E., 2020/696 K. sayılı ilamında; asıl dava yönünden; bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda azlin haklı olduğu ve davacının 16.000 TL karşı yan vekalet ücreti alacağı olduğuna hükmedilerek bu kısım yönünden takibin devamına karar verildiği, oysa ki davacının dava dilekçesinde belirttiği üzere talebinin akdi vekalet ücretine ilişkin olduğu ve akdi vekalet ücretinin tahsili için takip başlattığı, davacının haklı azledildiği, bu durumda azil tarihine kadar kesinleştirdiği iş ya da işler için akdi vekalet ücreti alacağının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği, birleşen İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/680 E. sayılı dava dosyası yönünden ise; mahkemece, zamanaşımı def'inin birleşen 2013/680 Esas sayılı davada hiç tartışılmadan davanın kabulüne karar verildiği, öncelikle zamanaşımı def'i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı def'i hiç tartışılmaksızın yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçeleriyle bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl dava yönünden; bozmadan önce alınan 05.03.2009 tarihli raporda İstanbul 2.ATM 2000/724 E., 2005/367 K. sayılı dava dosyasında davacının talep edebileceği vekalet ücreti alacağının 24.556.025 TL olarak belirlendiği, davacının İstanbul 5.İcra Müdürlüğünün 2005/15097 sayılı takip dosyasındaki talebinin ise 21.000 TL olduğu, dolayısıyla davacının bu talebi ile bağlı kalınması gerektiği, her ne kadar davacı 22.05.2009 tarihli dilekçesi ile davasını 24.556,025 TL'ye ıslah etmiş ise de, dava itirazın iptali davası olup, takip dosyasındaki talebe göre değerlendirme yapılacağından ıslah talebinin dikkate alınmadığı, birleşen İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/680 E. sayılı dava dosyası yönünden ise; Avukatlık Kanunun 40'ıncı maddesinde, avukata karşı ileri sürülebilecek avukatlık sözleşmesine dayalı tazminat isteklerinin bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren 5 yıl geçmekle düşer hükmü bulunduğu, iş sahibinin avukatı 31.08.2008 tarihinde azlettiği, talep edilmeyen faizle ilgili icra dosyasına vaki talep, talebin reddi, icra mahkemesince şikayetin 24.04.2008 tarihinde reddedilmesi, 22. AHM. 2013/680 E. sayılı faizle ilgili ek davanın 09.12.2013 tarihinde açılmış olması dikkate alındığında Avukatlık Kanununun 40'ıncı maddesindeki zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile takip dosyasına yapılan itirazın 21.000 TL'nin takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilecek şekilde itirazın iptali ile takibin bu şekilde devamına, fazlaya yönelik talebin ve icra inkar tazminatı talebin reddine, birleşen 2008/136 E. sayılı davanın kabulü ile 6.500 TL'nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, faize faiz işletilmesi mümkün olmadığından bu talebin reddine, birleşen 2013/680 Esas sayılı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 04.10.2022 tarihli ve 2022/4908 E., 2022/7292 K. sayılı kararıyla; dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle karar başlığına dava devam ederken vefat eden asıl davada davacı, birleşen davalarda davalı ... ...'ın isminin yazılması, mirasçıları olan dahili davacılar/dahili davalıların isimlerine karar başlığında yer verilmemiş olmasının mahallinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre; asıl davada dahili davacılar-birleşen davalarda dahili davalıların tüm, asıl davada davalı-birleşen davalarda davacının sair temyiz itirazlarının reddinin gerektiği belirtilerek, 2008/136 Esas sayılı davada, davacının, vekili olan davalının, adına yaptığı takipte faiz talep etmemesi nedeniyle uğradığı zararı istediği, davacının, faiz talep edilmemesi nedeniyle uğradığı zararı dava konusu ettiği, söz konusu alacağın anapara alacağına dönüştüğü, bu halde mahkemece; alacağa, davalının temürrüde düştüğü dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken faiz isteminin yanılgılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olmasının, usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile hüküm fıkrasının ikinci bendinde yer alan "... 6.500 TL'nin davacı-birleşen dosya davalısından alınarak, davalı-birleşen dosya davacısına verilmesine, faize faiz işletilmesi mümkün olmadığından bu talebin reddine," ifadesinin çıkartılarak yerine ".... 6.500 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline," ibaresinin eklenmesine hükmün düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına, karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı/birleşen dosyalarda davacı vekili ve katılma yoluyla dahili davacılar/birleşen dosyalarda dahili davalılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davalı/birleşen dosyalarda davacı vekili; dilekçelerinde yer verdikleri temyiz talepleri yönünden Yargıtay ilamının gerekçesiz kaldığını, işbu nedenle çelişkili yerel mahkeme ve çelişkili Yargıtay daire kararlarının çelişkilerini gidermeyen, temyiz nedenlerinin belirtilmediği, incelenmediği ve hukuka uygunluk değerlendirilmesinin belirtilmediği Yargıtay ilamının bozulması gerektiğini, Şişli 3. Hukuk Mahkemesine 22.04.2008 tarihinde şikayet yoluyla başvuruda bulunulduğunu, 24.04.2008 tarihinde şikayetin reddedildiğini, bu tarihin zararın doğumunun öğrenilme tarihi olduğunu, bunun üzerine İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/136E. sayılı dosyası ile açılan birleşen belirsiz alacak davalarının 16.05.2008 tarihinde açıldığını, 2008/136E. sayılı dosyadaki dava dilekçesi incelendiğinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunun görüleceğini, zira bu tür davaların belirsiz davalar olduğunu, haricen açılmış ya da başkaca talep içeren bir birleşen dava söz konusu olmadığını, zaten 16.05.2008 tarihinde açtıkları ilk birleşen davayla zamanaşımı süresinin kesildiğini, birleşen 2013/680E. sayılı dosyanın talep artırım niteliğinde olduğunu, usulen bozma sonrası aynı dosyada yapılamadığından, taraflarınca da talep artırımın ek dava ile uygulandığını, süresinde açılan davada bilirkişi tarafından alacağın belirli hale getirilmesine ve belirli hale geldiğinde talep artırım haklarını ek dava yoluyla kullanmalarına yönelik karar verildiğini ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Katılma yoluyla dahili davacılar/birleşen dosyalarda dahili davalılar vekili; birleşen dosyalardan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/136E.-2008/262K. sayılı dosyası hakkında verilen kararın Yargıtay(kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 31.01.2020 tarihli ve 2018/6379E., 2020/696K. sayılı ilamında bozma kapsamı dışında bırakıldığını, bu ilama karşı taraflarca karar düzeltme talebinde bulunulmadığından yerel mahkemenin 2013/180E., 2018/11K. sayılı dosyasında verilen 15.01.2018 tarihli kararın, birleşen İstanbul 3. AHM'nin 2008/136E., 2008/262K. saylı dosyası yönünden kesinleştiğini, hal böyleyken bu husus gözardı edilerek 2008/136 E. sayılı davada, davacı; vekili olan davalının, adına yaptığı takipte faiz talep etmemesi nedeniyle uğradığı zararı istemektedir. Davacı, faiz talep edilmemesi nedeniyle uğradığı zararı dava konusu etmiş olup söz konusu alacak anapara alacağına dönüşmüştür. gerekçesiyle esas mahkemesinin kararının düzeltilerek kabul edilen 6.500 TL'ye faiz yürütülebileceğine ilişkin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, avukat tarafından müvekkile karşı açılan haksız azil nedeniyle akdi vekalet ücreti alacağının tahsili, birleşen davalar ise, müvekkilin, “özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği” iddiasıyla avukata karşı açmış olduğu tazminat davasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Tazminat isteklerinde zamanaşımı" başlıklı 40 ıncı maddesinde; “İş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer.

” denilmiştir.

2. Avukatlık Kanununun 174 üncü maddesinde ise; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak davası” kenar başlıklı 107 inci maddesinin birinci fıkrasında: “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”, aynı kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrasında; "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir". denilmiştir.

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.07.2021 tarihli ve 2021/(22)9-485 E. ve 2021/971 K. sayılı kararında; "...30. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir." denilmiştir.

5. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.11.2021 tarihli ve 2021/332 E., 2022/11600 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir: " Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).

Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).

Şöyle ki Dairece, bozma nedenine göre davacı ve davalı Kadirli Belediye Başkanlığı’nın sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediği belirtilerek, içtihadı birleştirme kararına göre, davalı belediyenin davacının hak ettiği akdi vekalet ücretinden sorumlu olmayacağı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi konusunda mahkeme kararı bozulmuştur. Davacı hem bozma kararı öncesi verdiği temyiz dilekçesi ile hem de bilirkişi raporlarına yaptığı itirazlarında vekalet ücreti bakımından yapılan hesaplamaya itiraz etmiştir.

Bozma ilamında sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediği belirtildiğinden, vekalet ücreti miktarının bozma kapsamı dışında kalmadığı anlaşılmıştır. Bu yönden herhangi bir usuli kazanılmış haktan bahsedilemez.

"

3. Değerlendirme

Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflar vekilince ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre taraflar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraflar vekilinin yerinde bulunmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezalarının karar düzeltme isteyenlerden yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.