"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen hakem heyeti kararına itiraz davasında davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalının müvekkili tarafından imal ve inşa edilen Referans ... Projesinden 01.11.2021 tarihinde A Blok, No:14'de bulunan konutu KDV dahil 695.000,00 TL bedelle satın aldığını, sözleşmenin imzası sonrası kredi işlemlerinin davalı tarafça tamamlanarak müvekkilinin hesabına 26.12.2021 tarihinde satış bedelini ödediğini ve tapu işlemlerinin de aynı tarihte gerçekleştirildiğini, davalının sözleşme içeriğinin müzakere edilmediği ve içeriğine müdahale etme imkanı tanınmadığı, sözleşmenin haksız şart içerdiği iddiasının somut gerçeklikten uzak olduğunu, itiraza konu kararda davalının konutun teslim edilmediği ve geç teslim iddiaları doğrultusunda 11.250,00 TL'lik kira kaybı/zararı olduğu yönünde verilen Hakem Heyeti kararının kabulünün mümkün olmadığını, aksaklıklar giderildikten sonra konutun taahhüt edildiği gibi davalıya süresi içerisinde müvekkili tarafından teslim edildiğini ve davalının da 15.03.2022 tarihinde konutu kiraya verdiğini, davalının kira kaybı bulunmadığını belirterek, ... İl Tüketici Hakem Heyetinin 20.09.2022 tarih ve 005020220002000 karar no.lu kararına itirazlarının kabulü ile şikayetin reddine ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili tarafından sözleşmenin müzakere edilmediğini, taşınmazın süresinde teslim edilmediğini, taşınmazda eksiklikler söz konusu olduğunu, dava dilekçesinde evin üç ayda kiraya verildiği ve bunun makul olduğu belirtilmişse de hükmedilen tazminatın evin vadesinde teslim edilmemesi, kullanılamaması nedeniyle olduğunu, olaya kullanamama nedeniyle hükmedilen gecikme tazminatı olarak bakılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmaz her ne kadar mesken vasfında ise de dava konusu taşınmazın 15.03.2022 tarihinde kiraya verildiği, davalının dava konusu taşınmazdan gelir elde ettiği, dolayısıyla tüketici vasfında olmadığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/k maddesinde tüketici işleminin tanımlandığı ve tarafların tüketici olmadığı, Tüketici Hakem Heyetinin görev alanına girmediği, davanın usulden kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, ... İl Tüketici Hakem Heyetinin 20.09.2022 tarih ve 005020220002000 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Adalet Bakanlığınca; davanın davalının ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket ederek aldığı konutun sözleşmede belirlenen süreden sonra teslim edilmesi nedeniyle uğradığı kira kaybının ve eksik imalat nedeniyle uğradığı maddi zararın tazminine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın çözümünde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinde öngörülen usul kapsamında Tüketici Hakem Heyetlerinin görevli olduğu, işin esası hakkında yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek, kararın kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hakem heyeti kararına itiraz davasında dava konusunun Tüketici Hakem Heyetinin görevine girip girmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
3. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un (6502 sayılı Kanun) Tanımlar başlıklı 3/k maddesinde; "Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi", yine 3/l maddesinde; "Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi" ifade eder.
4. 6502 sayılı Kanun'un Tüketici mahkemeleri başlıklı 73 üncü maddesinin birinci fıkrası ise; "Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir." şeklindedir.
5. 6502 sayılı Kanun'un Diğer hükümler başlıklı 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: "Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez."
6. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2018 tarihli ve 2017/13-508 E., 2018/1803 K. sayılı ilamının geç teslimden kaynaklı kira kaybı talebinde Tüketici Hakem Heyetinin görevli olup olmadığı ile ilgili kısmı şöyledir:
"...Uyuşmazlık geç teslim nedeniyle kira kaybı iddiasıyla tazminat isteminde bulunan tüketicinin miktar itibari ile Tüketici Hakem Heyetinin görev sınırı dâhilindeki alacak için Tüketici Mahkemelerine başvurmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'dan doğan uyuşmazlıkların çözüm mercii konusuna değinmek gerekir.
Kanun’un 66’ncı maddesinde; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezlerinde ve yeterlilik şartları yönetmelikle belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir Tüketici Hakem Heyeti oluşturmakla görevli olduğu belirtilmiş, aynı maddenin devam eden fıkralarında, hakem heyetlerinin nasıl oluşacağına yer verilmiştir.
"Başvuru" başlıklı 68’inci madde ise "Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru yapılamaz." şeklindedir.
Madde metninden anlaşıldığı üzere Kanun belli bir miktarın altındaki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetine başvuruyu zorunlu kılmıştır. Bu parasal sınır her yıl "yeniden değerlenme oranına" göre artmaktadır (m. 68/IV). Parasal değerin belirlenmesinde uyuşmazlığın başvuru tarihindeki değeri esas alınır. İl ve ilçe tüketici hakem heyetleri arasındaki tek fark görev alanına ilişkin parasal sınırdır (Yılmaz /Yardım M.; 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, Milli Şerh, ... 2016, s.1127).
Tüketici ile satıcı ve sağlayıcı arasında çıkan uyuşmazlıkların daha hızlı ve daha az masrafla çözümlenmesini sağlamak, aynı zamanda da tüketici mahkemelerinin ... yükünün hafifletilmesi amacıyla tüketici sorunları hakem heyetleri kurulmuş ve kanun koyucu Tüketici Hakem Heyetlerinin atıl duruma düşmesi engellenmek ve kaynakların daha hızlı ve etkin şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla belli miktarın altında kalan uyuşmazlıklarda hakem heyetine başvurulmasını zorunlu kılmıştır. Kanun hükmü
emredici mahiyette olup tüketiciye tercih hakkı tanımamıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.01.2018 tarihli, 2017/13-609 E., 2018/89 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Bu noktada tüketici hakem heyetlerinin çalışma prensiplerine de kısaca değinilmesi faydalı olacaktır.
27.10.2014 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin 18’inci maddesine göre “Tüketici hakem heyeti incelemeyi, raportör tarafından hazırlanan rapor ve ilgili belgelerin yer aldığı dosya üzerinden yapar. Gerekli görmesi hâlinde tüketici hakem heyeti ayrıca tarafları ve bilirkişiyi dinler.”
Anılan Yönetmelik’in 19’uncu maddesine göre de “Tüketici hakem heyeti çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut re’sen, bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verebilir.”
Tüketici hakem heyetleri kural olarak taleple bağlıdır. Bununla birlikte başvurunun yapıldığı tarihte uyuşmazlık miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı durumlarda Yönetmelik’in 22 nci maddesi hükmü çerçevesinde başvuru sahibinin hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı belirtmesi ve inceleme sürecinde uyuşmazlık miktarının bilgi veya belgelerle tam olarak tespit edilmesi hâlinde talep edilen miktardan daha fazlasına veya daha azına tüketici hakem heyetince karar verilebilir. Verilen kararın her hâlükârda 6 ncı maddede belirtilen parasal sınırlar dâhilinde olması gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; uyuşmazlık miktar itibari ile tüketici sorunları hakem heyetinin görev sınırı dâhilinde olup yerel mahkemece tüketicinin hakem heyetine başvurma zorunluluğu göz ardı edilerek işin esası hakkında hüküm tesisi yerinde görülmemiştir.
Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır..."
3.Değerlendirme
Dava dosyasının incelenmesinde; davalının 01.11.2021 tarihinde davacı ile satış sözleşmesi imzaladığı, 26.11.2021 tarihinde tapunun davalıya devredildiği, teslimi için 31.12.2021 tarihi öngörülmesine rağmen bu tarihte teslimin gerçekleşmediği, davalının geç teslim nedeniyle 15.03.2022 tarihinde taşınmazını kira verebildiği, geç teslimden kaynaklı kira kaybını talep ettiği, 14.10.2022 tarihli TAKBİS sorgulamasında üzerine kayıtlı sadece dava konusu taşınmazın bulunduğu değerlendirildiğinde davalının tüketici olduğu, uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığı, dava konusu uyuşmazlığın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2018 tarihli ve 2017/13-508 E., 2018/1803 K. sayılı ilamına göre miktar itibariyle Tüketici Hakem Heyetinin görevine girdiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinde öngörülen usul kapsamında Tüketici Hakem Heyetlerinin görevli olduğu değerlendirilerek işin esası hakkında inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz istemlerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
06.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.