Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1373 E. 2023/1359 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat davasında, davacının daha önceki yargılama aşamalarında kısmen kabul gören kıdem ve ihbar tazminatı alacakları dışında kalan diğer işçilik alacaklarının da değerlendirilmesi gerektiği iddiası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, önceki kararlarda hüküm altına alınmayan ve temyiz edilmeyen diğer işçilik alacakları hususunda usuli kazanılmış hak doğduğu, ayrıca davacının dava dışı şirkette aldığı en son aylık net ücretin 450,00 TL olduğunun ispatlanamadığı ve mahkemenin bozma ilamına uygun olarak hüküm kurduğu gözetilerek davacının karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/338 E., 2022/67 K.

DAVA TARİHİ : 15.07.2009

KARAR : Davanın kısmen kabulü

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Davacı

Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı asıl ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece davalının temyiz talebinin miktar itibariyle reddine, davacının temyiz talebinin reddiyle Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davacı asıl tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl dava dilekçesinde özetle; çalışmış olduğu Darka Yatırım İnşaat Mühendislik Mümessillik ve Tic. A.Ş. aleyhine kıdem ve ihbar tazminatı, mesai alacağı, izin hakkı ücretlerinin tahsili için dava açılmak üzere davalı avukat ...'na vekalet verdiğini, davalı avukata 13 yıllık haklarını anlattığını ve gerekli bilgileri verdiğini, davalının 40.000 TL tazminat alabileceğini bildirdiğini, davalının aramalarına görüşme taleplerini merak etme ben hallediyorum şeklinde cevap verdiğini, sonrasında davayı kazandıklarını ve kararın icraya konduğunu beyan ettiğini, paraya almak için büroya gittiğinde 1.898,26 TL'nin hesaba yatırıldığını söylediğini, daha öncesinde 40.000 TL tazminat alabileceğini söyleyen davalının mahkemenin bu şekilde karar verdiğini beyan etmesi üzerine mahkemeye giderek dosyasını incelediğini ve haklarıyla ilgili olmayan taleplerde bulunduğunu gördüğünü, davalı vekilin açılan kıdem ve ihbar tazminatı davasında 13 yıllık çalışma süresi değil, 2 yıllık çalışma süresi için dava açtığını, en son aldığı maaş 450,00 TL iken 109,80 TL üzerinden karar verilmesine itiraz etmediğini, davalının çalışma süresine ilişkin bilirkişi raporundaki açıklığa rağmen bilerek haklarını kaybetmesine neden olduğunu, bu nedenle zarara uğradığını, sosyal hak ve mahrumiyeti olduğunu davalı avukata ihtarname keşide edildiğini ancak sonuç alamadığını, davalı avukat hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davalı avukatın ihmal veya suistimal oluşturacak fiilleri nedeni ile uğradığı maddi zararlar nedeni ile 40.000 TL, manevi zararlar nedeniyle 10.000 TL olmak üzere toplam 50.000 TL tazminatın ihtarname tarihi olan 20.05.2008 itibarı ile en yüksek mevduat faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ve beyanlarının gerçek dışı olduğunu, 1996 yılından önce iki sene süre ile başka bir şirket nezdinde çalıştığını, maaş tutarının davacının bildiriminden daha farklı olduğunu, 2000 yılında işten ayrılmasına karşın 08.05.2007 tarihinde davacının kendisine vekalet verdiği günde kıdem tazminatı dışında kalan ücret, yıllık ücretli izin ve her türlü fazla mesai alacağının 5 yıllık zaman aşımına uğradığını savunarak haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 01.03.2012 tarihli, 2009/259 Esas, 2012/57 Karar sayılı kararı ile; "Maddi tazminat bakımından, davanın kabulü ile, bilirkişi raporunun b bölümünden hareketle 32.896,62 TL maddi tazminatın ihtarnamenin tebliğ edildiği 26.05.2008 tarihinden itibaren yürüyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Manevi tazminat yönünden, isteğin kısmen kabulü ile, 5.000,00 TL manevi tazminatın 26.05.2008 tarihinden yürüyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteklerin reddine" karar verilmiştir.

IV.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi için davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13.Hukuk Dairesinin 21.03.2013 tarihli ve 2012/12015 E., 2013/7114 K. sayılı ilamı ile "maddi tazminata yürütülecek faizin davacının 2008 yılında çekmiş olduğu ihtarnamesi gözetilerek hesaplanması gerektiği belirtildiği halde hüküm fıkrasında bilirkişi raporu ile 2009 yılına kadar hesaplanan faiz miktarı üzerinden karar verilmek suretiyle kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldığı, kaldı ki mahkemenin kabulünün de bu yönde olduğu, bu hususun, gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup mahkemece gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması gerektiği" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

3. Bozmaya uyan Mahkemenin 10.10.2013 tarihli ve 2013/277 E., 2013/389 K. sayılı kararı ile; "Maddi tazminat bakımından; 1-5.632,10 kıdem tazminatı ana parası olup, ihtarnamenin çekildiği 6/4/2008 tarihine kadar faiz tutarının ise 27.610,57 TL olup, kıdem tazminatı ana para + faiz tutarı =33.242,67 TL'nin davalıdan tahsili ile bu bedele 15/7/2009 dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacının, dava öncesi davalıdan 3.000,00 TL aldığını kabul etmesi karşısında bu bedelin infazda nazara alınmasına, kıdem anapara+faiz tutarından mahsubuna, İhbar tazminatı ana para 759,60 TL + faiz tutarı 140,30 TL=899,90 TL' nin 15.7.2009 tarihinden yürüyen yasal faizi ile davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteğinin kısmen kabulü ile; 5.000,00 TL tazminatın 29.5.2008 yürüyen yasal faizi ile, davalıdan tahsiline, fazlanın reddine" kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.05.2015 tarihli ve 2015/7555 E., 2015/16929 K. sayılı ilamı ile "Somut olayda kısa kararda, (maddi tazminat bakımından; 5.632,10 TL kıdem tazminatı ana parası olup, ihtarnamenin çekildiği 6.4.2008 tarihine kadar faiz tutarı ise 27610,57 kuruş olup, kıdem tazminatı ana para+faiz tutarı= 33.242,67 TL’nin davalıdan tahsili ile bu bedele 15.7.2009 dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, ihbar tazminatı ana para 759,60 +faiz tutarı 140,30 TL =899,00 TL’nin 15.7.2009 tarihinden yürüyen yasal faizi ile davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteğinin kısmen kabulü ile, 5.000 TL tazminatın 29.5.2008 yürüyen yasal faizi davalıdan tahsiline, fazlanın reddine) şeklinde hüküm kurulmuş olup, gerekçeli kararın “hüküm” fıkrasında da bu şekilde hüküm kurulmakla beraber, gerekçeli kararın “hüküm” fıkrasının (1) no’lu bendinin 2. pragrafına kısa kararda olmayan (Davacının, dava öncesi davalıdan 3.000 TL aldığını kabul etmesi karşısında bu bedelin infazda nazara alınmasına, kıdem ana para+faiz tutarından mahsubuna) sözlerinin yazılmış olması nedeniyle kısa karar ile kararın hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldığı, bu hususun, kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup mahkemece, 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması gerektiği'' gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

2. Bozmaya uyan mahkemenin 17.11.2015 tarihli ve 2015/344 E., 2015/379 K. sayılı ilamı ile; "Maddi tazminat bakımından; 1- 5632,10 Kıdem tazminatı ana parası olup, ihtarnamenin çekildiği 6.4.2008 tarihine kadar faiz tutarı ise 27.610,57 TL olup, kıdem tazminatı ana para + faiz tutarı =33.242,67 TL den davacının 3.000 TL ödeme aldığını beyan etmesi sebebi ile bu miktar düşüldüğünde bakiye 30.242,67 TL 'nin davalıdan tahsili ile bu miktara 15/7/2009 dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, İhbar tazminatı ana para 759,60 + faiz tutarı 140,30 TL=899,90 TL' nin 15/7/2009 tarihinden yürüyen yasal faizi ile davalıdan tahsiline,-Manevi tazminat isteğinin kısmen kabulü ile; 5.000 TL tazminatın 29/5/2008 Yürüyen yasal faizi ile, davalıdan tahsiline, Fazlanın reddine" kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Üçüncü Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.04.2018 tarihli ve 2016/22386 E., 2018/4993 K. sayılı ilamı ile; "Davacının, davalı avukatın vekalet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle uğramış olduğu zararın tazminatı istemiyle eldeki davayı açtığı, davalının, davacının kendisine vekalet verdiği tarihte işçilik alacaklarının zamanaşımına uğradığını, şirket nezdindeki çalışmasının 1997 yılında başladığını, maaş bordrolarına itiraz etmediğini savunarak, davanın reddini dilediği, Mahkemece, ilk ve ikinci bozma ilamı doğrultusunda davalının 2000 yılında aylık 450,00 TL üzerinden ücret aldığı kabul edilerek yeniden resen yapılan hesaplama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği, 27.04.2011 tarihli bilirkişi raporunda davacının 1987 yılından 06.04.2000 tarihine kadar gerek Darki Yat. İnş. Müh. Ve Tic. A.Ş. ve gerekse diğer şirketler arasında şirket paydaşları yönünden organik bir bağ kurulabildiği takdirde hizmet süresinin 12 yıl, 7 ay 3 gün olarak değerlerdirildiğini belirterek, davacının iddia ettiği aylık ücret 450,00 TL ve maaş bordrosunda gösterilen aylık 109,80 TL üzerinden hesaplamalar yaptığı, Deniz Ticaret Odası'nın müzekkere cevabında, kaptan olarak çalışan bir gemi adamının 2000 yılında alabileceği aylık net emsal ücretin tespiti konusunda yapılan araştırmada kaptanın ehliyetinin usta gemici olması da değerlendirilerek belirtilen tarihte aylık net emsal ücretin 750, 850 TL civarında olduğununun bildirildiği, Mahkeme, davacının toplam 12 yıl 7ay 3 gün çalıştığı ve ücretinin de 450,00 TL olduğu değerlendirilerek yapılan hesaba itibar edilmiş isede, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan beyanlara ve varsayımlara dayanılarak hüküm kurulduğu, o halde, mahkemece, davacının çalıştığı şirkette yaptığı iş, çalıştığı süreler, çalıştığı değişik şirketler arasında bir bağ olup olmadığı, işten ayrıldığı tarihteki en son ücreti konusunda taraf delilleri, bilgi ve belgeler toplanarak, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği'' gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ''Maddi tazminat bakımından; davacının kıdem tazminatı talebinin iş hukuku kapsamında değerledirileceği, bu sebeple Kadıköy 2 İş Mahkemesinin 2007/898 E.sayılı dosyasında verilen kararın esas alınması gerektiği, anılan dosyada davacının talep edebileceği İş mahkemesindeki hükmedilmeyen fark alacak miktarının 3.927,01 TL olarak hesap edildiği anlaşılmakla ve davacının da dava dilekçesi ve aşamalardaki tüm beyanlarında ısrarla 450 TL ücreti aldığına yönelik talebi doğrultusunda davacının maddi tazminata yönelik talebinin kısmen kabulü ile, 3.927,01 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, Manevi tazminat bakımından ise; davacı, davalı hakkında her ne kadar görevini ihmal ettiği nedeni ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; Anayasa’nın Hakların Korunması İle İlgili Hükümler başlığı altında düzenlenen 36 ncı maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunun belirtildiği, bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığını, davacının, vekili olarak görev yapan davalı Avukat hakkında iş mahkemesi dosyasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ve hak kaybına sebep olduğu gerekçesi ile manevi tazminat istendiği, bu sebeple avukat hakkında şikayetçi olduğu, Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sonunda Kadıköy 2. İş Mahkemesince 1980 TL tazminata hak kazanmasına rağmen kendi hatası sonucunda sanık/davalının, katılan/davacının zarara uğraması nedeniyle 3.194 TL ödeme yaptığı, davacının da bunu kabul ettiği, davacının bu anlamda zarara uğramadığı, davalının, davacıyı bilerek ve isteyerek zarara uğratmadığı, olayda kastının bulunmadığı, davacıyı kasten zarara uğratmak amacının bulunmadığı, ayrıca davalının hatalı işlem sonucunda davacıya fazladan ödeme yaptığı, zararının bulunmadığı sebebi ile davalının yüklenen suç açısından kastının bulunmadığı kabul edilerek beraat kararı verildiği, önemle belirtmek gerekir ki davacının 450 tl üzerinden ücret talep ettiği, bu nedenle artık daha üzerinde bir üçret alıp almadığının taleple bağlılık gereği araştırılamayacağı, iş mahkemesi dosyasındaki bilgi ve belgeler ile gelen yazı cevapları doğrultusunda mahkemeye sunulan hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda davacının alması gereken fark bedelin 3921,01 Tl olarak hesap edildiği, ayrıca manevi tazminatın belirlenmesinde; davalının davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırısının ispatlanamadığı ,mal varlığına yönelik ya da alacağa yönelik taleplerin kurul olarak kişilik haklarının ihlali kabul edilemeyeceğinden davacının şartları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği'' gerekçesiyle davacının manevi tazminata yönelik davasının şartları oluşmadığından reddine, maddi tazminata yönelik talebinin kısmen kabulü ile, 3.927,01 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı asıl ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 01.11.2022 tarihli ve 2022/4850 E., 2022/8358 K. sayılı kararıyla; ''Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK'nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırının 01.01.2022 tarihinden itibaren 5.810,00 TL'ye çıkarıldığı, kararın, verildiği tarih itibariyle kesin nitelikte olduğu, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği, Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına, karar vermek gerektiği'' gerekçesiyle davalının temyiz talebinin miktar itibariyle reddine, davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına '' karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı asıl karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davacı karar düzeltme dilekçesinde özetle; uzun yıllar boyunca fazla mesai yaparak çalıştığını, sigortasının asgari ücret üzerinden yatırıldığını ancak tarafına açıktan para ödendiği hususunu davalı avukata anlatttığını, buna dair şahitleri de olduğunu, asgari ücret harici yapılan ödemeler dosyaya sunulmadığından giydirilmiş ücretin, düşük bir rakam üzerinden esas alındığını, davalı avukatın sadece kıdem süresini değil, alacaklarını da eksik talep ettiğini, hafta sonu çalışma alacağının yok sayıldığını, ulusal bayram ve tatil çalışması alacaklarının da dava konusu edilmediğini, dini ve milli bayramlarda da çalıştığını, davalının yıllık izin alacağını talep etmediğini, davalının davayı açarken kendisinden aldığı bir kısım bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadığını, davalının Kadıköy İş Mahkemesine yazdığı dava dilekçesinde işe giriş tarihini 1987 yerine 1997 olarak belirttiğini beyan ederek, davanın tümden kabulüne karar verilmesi için kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği iddiasına dayalı olarak uğranılan maddi manevi zararların tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereği; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

2. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası; ''İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.'',

3. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3. Değerlendirme

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, mahkemece son bozma öncesi verilen 17.11.2015 tarihli ve 2015/344 E., 2015/379 K. sayılı kararda davacı yararına yalnızca davalının İş Mahkemesi dosyasında eksik talep ettiği kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talepleri yönünden kısmen kabul kararı verildiğinin ve söz konusu kararın davacı tarafça temyiz edilmediğinin, bu durumda davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı dışındaki ücret talepleri yönünden de araştırma yapılması gerektiği iddialarının, usuli kazanılmış hak ilkeleri gereği bu aşamada incelenmesinin mümkün bulunmadığının, davacı tarafça dava dışı şirkette aldığı en son aylık net ücretin 450,00 TL olduğunun ispatlanamadığının ve mahkemece bozma ilamına uygun olarak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğinin anlaşılmasına göre davacının karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının karar düzeltme talebinin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezasının karar düzeltme isteyene yükletilmesine,

09.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.