"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1926 E., 2023/96 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/323 E., 2021/156 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı ... vekili Avukat ... ile davalı .... San. ve Tic. A.Ş. vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca görüşmenin bırakıldığı 01.07.2024 tarihinde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının murisi ...'ın 112 sicil sayılı Bolu İli, ... İlçesine bağlı ... Köyünde bulunan linyit madeninin 01.05.1959 tarihli makam oluru ile bulucusu kabul edildiğini, davacının, murisin tek çocuğu olup veraseti ilamı uyarınca 3/4 miras payına sahip olduğunu, davacının murisinin buluculuk hakkına sahip olduğu madenin 28.05.1997 tarihinden itibaren davalı şirket tarafından işletildiğini, dava konusu sahanın buluculuk hakkının 1959 tarihinde Mülga 6309 sayılı Maden Kanunun 102/4-6 maddesi gereğince maden siciline tescil edildiğini, buluculuk hakkının kanun gereği takip eden yılın temmuz ayının başında muaccel hale geldiğini ve ruhsat sahibinin de kanunda ödeme günü belli olduğundan hiç bir ihtara gerek kalmadan temerrüte düştüğünü, davalı tarafa 09.12.2014 tarihinde ihtarname gönderilerek davacıya ait buluculuk hakkına istinaden miras payının ödenmesinin ihtar edildiğini, 2008 yılına ait buluculuk hakkı bedeli olan 65.286,00 TL için temerrüte düşme tarihi olan 01.07.2009 tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacının murisi ...'ın buluculuk hakkına istinaden 2008 yılı için buluculuk hakkı bedelinin temerrüt tarihi olan 01.07.2009 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının daha önce müvekkil şirkete karşı 112 sicil numaralı maden ruhsat sahasına ilişkin açtığı davaların reddine karar verildiğini, davacının tek başına dava açma hakkı bulunmadığını, elbirliği ile mülkiyete konu olan miras payına yönelik davalarda zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, diğer mirasçı ...'ın davaya sonradan muvafakat vermesi veya katılmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının murisi ...'ın, 112 sicil nolu maden sahası için 01.05.1959 tarihinde makam oluru ile sahanın bulunmuş maden ve arayıcısı, bu madenin bulucusu sayılmasına karar verilmiş ise de sonrasında bu madenin ...'ın yetkili müdürü olduğu anlaşılan . ... Limited Şirketi'ne devredildiği ve bu devir sırasında buluculuk hakkı ile ilgili bir karara varılmadığı, 15.06.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanunu gereğince buluculuk belgesi alınmadığı, 13.04.1986 tarihinde vefat eden davacı murisinin ardından davacıların 6 aylık süre zarfında gerekli yasal intikalleri ve başvuruları yapmadığı, sahaların 28.05.1997 tarihinde ... Tic. Ltd. Şirketine devri sırasında da yine herhangi bir yasal bildirimde bulunulmadığı, bu durumda davacı tarafın buluculuk hakkı talep etmesinin hukuken olanaklı olmadığı, davacı tarafça yukarıda sayılan tüm bu koşulların yerine getirilmesi halinde dahi, söz konusu sahalarla ilgili buluculuk hakkının işletme süresi sonu olan 112 sicil nolu maden için 01.05.1999 tarihinden sonrasına ait buluculuk hakkı talebinde bulunulamayacağı, ayrıca dava konusu edilen maden işletme ruhsat sahalarının bulucusunun davacının miras bırakanı olmasına rağmen murisin buluculuk belgesinin bulunmadığı, maden sahalarının işletme ruhsatı çıkartılırken ve devredilirken bulucunun yazılmadığı ve buluculuk hakkından söz edilmediği, davalı şirketin de böyle bir kayıt olmaksızın ruhsatı devir aldığı anlaşıldığından, davanın konusunu oluşturan 2008 yılına ilişkin buluculuk hakkından kaynaklı alacak talebinin ispatlanamadığı ve davanın reddine dair Yargıtayca onanan kararlar da dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davanın reddi gerekçelerinin bu davaya emsal teşkil eden Ankara BAM 25. H.D.'nin 2018/2055 E, 2019/1487 K. ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2016/15859 E., 2019/137 K. sayılı ilamları ile çeliştiğini, muris adına buluculuk hakkı oluştuğunun yüksek Mahkemeler tarafından kabul edilmesine rağmen Mahkemece bu hakkın oluşmadığının kabulünün doğru olmadığını, emsal alınan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının, ruhsat devir tarihi itibari ile uygulanması gereken yönetmelik gereğince bu davaya emsal teşkil edemeyeceğini, ruhsat devri tarihinde buluculuk hakkı bildirim yükümlülüğünün bulunmadığını, buluculuk hakkının doğduğu tarihte geçerli olan 6309 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre murisin buluculuk belgesinin mevcut olduğunu, bu hakkın maden siciline kayıt edildiğini, yeni kanun çıktığında yeniden bu hakkın tesciline gerek olmadığını, kararda maktu vekalet ücretine hükmedildiği belirtilmesine rağmen hükmedilen tutarın nispi vekalet ücreti olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilince dairenin 2018/2055 E., 2019/1487 K., yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2016/15859 E., 2019/137 K. sayılı ilamlarının bu dosya için emsal oluşturduğu ileri sürülmüş ise de anılan kararların eldeki dava yönünden emsal oluşturmasının mümkün olmadığı, anılan kararlarda denetimi yapılan Mahkeme kararlarında açıkça diğer şartlar varsa ihtar tarihinden itibaren buluculuk ücretinin alınabileceğinin belirtildiği, bu kararlar doğrultusunda davacı yönünden diğer şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği, eldeki davanın konusunu oluşturan 112 sicil numaralı linyit madeninin 2003 ila 2007 yıllarına ait buluculuk hakkı alacağına ilişkin taraflar arasında Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/498 E., 2019/583 K. sayılı davası sonucunda, davacının bu madene ilişkin 01.05.1999 tarihinden sonrası için buluculuk hakkı talebinde bulunamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verildiği ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.04.2022 tarihli ve 2022/2813 E., 2022/3984 K. sayılı ilamı ile onandığı, eldeki davanın konusunu oluşturan 112 sicil numaralı maden yönünden davacının 1999 yılından itibaren buluculuk hakkı alacağı talep edemeyeceğinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar ile sabit hale geldiği, karar “esastan red” kararı niteliğinde olduğundan Mahkemece dava değerine göre davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, hüküm kısmında "....8.936,18 TL maktu avukatlık ücretinin" ibaresindeki maktu sözcüğünün yazım hatası olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozularak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının murisi tarafından bulunan 112 sayılı linyit madeninin buluculuk hakkından kaynaklı 2008 yılına ait alacağın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Mülga 6309 sayılı Maden Kanunu’nun 102,103,104,105 ve 106 ncı maddeleri,
2. 22.08.1985 tarihli Resmi Gazetede Yayınlanan Maden Kanununun Uygulanmasına dair Yönetmeliğin 23 üncü maddesi,
3. 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 15 inci maddesi,
4. 22.08.1985 tarihli Yönetmeliğin İhbar ve Buluculuk Hakkının Kazanılması başlıklı 23 üncü maddesi,
5. Dairenin 25.04.2022 tarihli, 2022/2813 E.,2022/3984 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararlarda dikkate alınarak, miras yolu ile intikal eden tüm maden haklarının 6 ay içinde intikal işlemlerinin tamamlanmadığı, davaya konu linyit madeninin davacının murisi tarafından yetkilisi olduğu şirkete devredildiği, maden sahalarının işletme ruhsatı çıkartılırken ve devredilirken bulucunun yazılmadığının anlaşılmasına göre de davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,01.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi