Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1577 E. 2023/1879 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yargıtay'ca onanmış kısmi dava kararı sonrasında kalan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkin davada, davalının zamanaşımı ve husumet def'ileri ile alacak miktarına itirazlarının değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Kısmi dava sonrasında kalan bakiye alacağa ilişkin davanın, ilk davanın açıldığı tarihte zamanaşımına uğramadığı ve bozma kararı ile kesinleşen hususlara itiraz edilemeyeceği gözetilerek davalının karar düzeltme talebi reddedilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/377 E., 2021/244 K.

DAVA TARİHİ : 08.08.2017

KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme Kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Davalı tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 25.07.2012 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000 TL üzerinden açtığı davanın Cizre Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1002E.-2014/418K. sayılı kararı ile kabul edildiğini ve kararın Yargıtayca onandığını, yargılama sırasında daha fazla alacaklarının bulunduğunun anlaşılması nedeniyle eldeki ek davayı açtıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin alacak tutarı olan 55.665,55 TL'nin 25.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, mahkemenin 2012/1002 E., 2014/418 K. sayılı karar sayılı ilamı ile 12.06.2014 tarihinde davanın kabulü ile, 8.000 TL alacağın dava tarihi olan 25.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına dair karar verildiği, hükmün Yargıtay 13.Hukuk Dairesi Başkanlığının 29.02.2016 tarihli 2014/40732 E.,2016/6132 K. sayılı ilamı ile onandığı ve 20.09.2017 tarihinde kesinleştiğinin görüldüğü, ilk davada tespit edilen alacak olan 63.665,55 TL'den 8.000 TL'nn mahsubu ile bakiye kalan alacağın 55.665,55 TL olduğu belirtilerek davanın kabulü ile; dava konusu alacak nedeni ile iş bu ek dava yönünden ilk dava (Cizre Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1002 Esas ve 2014/418 Karar) tarihi olan 25.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 55,665,55 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2019/331E., 2019/7784K. sayılı ilamıyla; bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, davalının zamanaşımı def’i hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, uyuşmazlığın davacı ile davalı arasındaki mal alım ilişkisinden kaynaklandığı, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu, dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146'ıncı maddesi gereğince 10 yıl olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 149'uncu maddesine göre, zamanaşımının, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı, alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde, zamanaşımının bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlayacağı, taraflar arasındaki alım satım ilişkisinin yaklaşık 2007 yılından beri devam ettiği, söz konusu faturaların çok sayıda olması ve faturalardaki ürün adetleri itibariyle satış ilişkisinin perakende olarak değerlendirilemeyeceğinin anlaşılması neticesinde taraflar arasındaki söz konusu alacakları muaccel hale getirecek türde bir hesaplaşmanın da yapılmadığı, devam eden ve önceki kısmi açılan dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmemiş bir alacağın söz konusu olduğunun tespit edildiği, bu durumda 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut uyuşmazlıkta dolmuş olduğundan bahsedilemeyeceği, dosya arasında bulunan Cizre 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1002 E. sayılı dosyasında bulunan bilirkişi raporunda alacak miktarının 63.665,55 TL olarak belirlendiği ve bu dava dosyasında fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile davacı tarafın talebine bağlı kalınmak suretiyle 8.000 TL üzerinden hüküm kurulduğu, hükmün Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından onandığı ve kesinleştiği anlaşıldığından, ilk davada tespit edilen alacak olan 63.665,55 TL'den hüküm altına alınan 8.000 TL'nin mahsubu ile bakiye 55.665,55 TL alacağın, önceki davanın kısmi dava olarak açılmış olması ve dava konusu edilmeyen kısım bakımından temerrütün ek dava tarihi itibariyle oluşması sebebiyle aynı husustaki emsal Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/8366 E., 2011/18360 K. sayılı ilamı da dikkate alınarak davanın kabulüne, 55.665,55 TL alacağın 08.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 24.10.2022 tarihli ve 2022/4762E., 2022/8122K. sayılı kararıyla; davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddinin gerektiği belirilerek, davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; uyuşmazlığa ilişkin mahkemece verilen 24.04.2018 tarihli ilk kararda; dava konusu alacağa 25.07.2012 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiği ve davalı vekilinin temyizinde faiz başlangıcına itiraz edilmediğinden mahkemece; faiz başlangıç tarihi yönünden davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlal eder nitelikte karar verilmiş olmasının doğru olmayıp, bozmayı gerektirdiği, ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "08/08/2017'' ifadesinin çıkartılarak yerine "25/07/2012" ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davalı vekili; açılmış olan işbu davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, zira davacının devlet hastanesine vermiş olduğu mallar az miktarda olduğundan, bu malların perakende olarak değerlendirilmesi gerektiğini, perakende mal konusundaki zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, davacı vekilinin dava dilekçesinde 2000 yılından bu yana hastaneye malzeme verildiğini kabul ettiğini, aradan on yedi yıllık bir zaman geçtiğinden açılmış olan bu davada zamanaşımı def'inde bulunduklarını, ayrıca taraflar arasındaki gerçekleşen durum perakende satış olarak değerlendirilmeyecek olsa bile Türk Borçlar Kanunundaki genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin de bu dava açısından geçtiğini, bu nedenlerden dolayı davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca zamanaşımı konusunda yüksek mahkeme farklı görüşte ise, açılmış olan davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, ... Sağlık Bakanlığına bağlı 4437 sayılı Kamu İhale Kurumuna tabi bir kurum olduğundan, ihale yapılmadan en küçük bir malzeme dahi almasının uygun olmadığını, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu sevk irsaliyelerinin ve faturalarının ''teslim eden'' kısmının firma tarafından imzalandığını ancak davalı kurum yetkilileri ya da çalışanlarından herhangi biri tarafından dahi teslim alan olarak imzalanmadığından bu malzemelerin davalı kurum tarafından alındığına karine teşkil etmediğini, kurum tarafından bazı sipariş fişlerinin imza altına alınmasının bu sipariş fişlerinin firma tarafından teslim edildiği anlamına gelmediğini, basiretli bir iş adamı gibi davranması gereken firma yetkililerinin iddia edilen malzemeleri teslim ettikten sonra ellerinde dayanak bir teslim tesselüm tutanağının imzalatmaları ya da irsaliyeye imza attırmaları gerektiğini, ayrıca malzemelerin fiyatlarının fahiş hazırlandığını, davada delil olarak sunulan ... teftiş kurulu raporunun kesin nitelikte olmadığını, kurum personeli hakkında disiplin açısından yürütülen bir soruşturmaya binaen hazırlanmış bir rapor olduğunu, temyiz incelemesi neticesinde faiz başlangıç tarihi olarak 25.07.2012 tarihinin alınmasının kabul edilemeyeceğini, faiz başlangıç tarihinin davanın kısmi dava olarak açılmış olması ve dava konusu edilmeyen kısım bakımından temerrütün ek dava tarihi itibariyle oluşması sebebiyle ek dava tarihi olan 08.08.2017 tarihi olarak tashih edilmesi gerektiğini ileri sürerek; onama kararın düzeltilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, Yargıtayca onanarak kesinleşen Cizre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/1002 E-2014/418 K. sayılı kararı ile saklı tutulmasına karar verilen 55.665,55 TL alacağın faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Kısmi Dava” kenar başlıklı 109 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.”

4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 146'ncı maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabi olup, aynı kanunun 149'uncu maddesini 1'inci fıkrasına göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar

3. Değerlendirme

Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle ek dava yoluyla talep edilen alacağın zamanaşımına uğramamış olmasına, bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin davalı vekilince ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde bulunmayan karar düzeltme istemlerinin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezasının karar düzeltme isteyene yükletilmesine,

12.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.