"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki menfi tespit ve ödeme emrinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılardan Vergi Dairesi Müdürlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle menfi tespit istemi yönünden davanın kabulüne, ödeme emrinin iptali istemi yönünden davanın yargı yolu dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılardan Vergi Dairesi Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı ... tarafından diğer davalı kamu borçlusu şirketin müvekkili nezdindeki hak ve alacaklarına 18.12.2012 tarihli yazı ile haciz konulduğunun bildirildiğini, söz konusu haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edildiği halde haciz ihbarnamesinin kesinleştirilerek ödeme emri gönderildiğini, haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle davalı şirkete müvekkili şirketin borcunun bulunmadığını, davacı defterlerinin usulüne uygun olduğunu ve ödemelerin bankadan yapıldığını ileri sürerek; haciz bildirisinin tebliği tarihinde davalı kamu borçlusu şirkete borçlu olmadığının tespitine ve davalı ... tarafından düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davacıya haciz bildirisi 26.12.2012 tarihinde tebliğ edildiği halde süresinde itiraz edilmemesi üzerine ödeme emri düzenlendiğini savunarak, davanın reddi ile inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
2. Davalı kamu borçlusu şirket adına Murat Devrim; davacı şirketten alacakları bulunmadığını, ticari ... karşılığında ödemelerin bankadan yapıldığını, açılan davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı şirket ile kamu borçlusu davalı şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı borçların bankadan ödendiği, haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle davacının borcunun bulunmadığının bilirkişi incelemesi neticesinde belirlendiği, davalı şirket temsilcisinin davayı kabul beyanı, kamu borçlusu şirketin ticari defterleri ibraz edilmediğinden incelemenin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağı ve hakkaniyet ilkesi ile de bağdaşmayacağı gerekçesiyle; davanın kabulüne, davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davalı ... Başkanlığı tarafından davacı aleyhine düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Vergi Dairesi Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
İstinaf eden davalı vekili; sadece davacı şirketin defter kayıtlarının hükme esas alınmasının doğru olmadığını, raporda davacının davalı şirketten hangi tarihlerde mal aldığı ve bunun karşılığını hangi tarihte nasıl ödediğinin ayrıntılı olarak gösterilmediği, denetimden uzak soyut ifadelere dayalı olarak düzenlenen rapor esas alınarak davanın kabulüne karar verildiğini, davanın açılmasına davacı sebebiyet verdiğinden lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı şirkete, ticari defter ve belgelerin sunulması için uyarılı muhtıra gönderildiği halde sunulmaması üzerine bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verildiği, bilirkişi beyanına göre ticari defter ve belgelere ulaşılması için iki defa şirket adresine gidildiğini, bundan ayrı şirketin muhasebecisinden de defterlerin nerede olduğunun sorulduğu ancak söz konusu defter ve belgelere ulaşılamadığından sadece davacıya ait defterler üzerinde inceleme yapılabildiği ve bu çerçevede düzenlenen raporun hükme esas alındığı, davacı şirketin tüm ödemeleri banka aracılığıyla yapmış olduğu tespiti karşısında ödeme emrinin tebliğ edildiği 26.12.2012 tarihi itibarıyla davacının davalı şirkete borcu bulunmadığından İlk Derece Mahkemesi'nce verilen kabul kararının hukuka uygun bulunduğu, ancak 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca idari işlem niteliğinde olan ödeme emrinin iptali istemi yönünden davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre Vergi Mahkemelerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında ödeme emrinin iptali isteminin yargı yolu nedeniyle usulden reddine, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Temyiz eden davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca ödeme emrinin iptali istemi bakımından davanın yargı yolu dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği halde lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücreti bakımından olumlu olumsuz bir karar verilmediğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi,
2. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi kapsamında açılan menfi tespit davalarında, dava dışı mükelleflerin üçüncü şahıslardaki alacaklarının haczi halinde, üçüncü şahıs konumundaki davacının haciz bildiriminin tebliğ tarihi itibariyle borcunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
2. Dosyadaki bilgi ve belgeler çerçevesinde düzenlenen bilirkişi raporunda; davacıya ait defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davacı ile kamu borçlusu davalı şirket arasında motorin alışverişine ilişkin ticari ilişki bulunduğu, davalının defterleri ibraz edilmediğinden incelenemediği, davacı tarafça ödemelerin bankadan yapıldığı ve haciz bildiriminin tebliğ edildiği 26.12.2012 tarihi itibariyle davacının davalı kamu borçlusu şirkete borcunun bulunmadığı belirtilmekle davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri" başlığı altındaki 331 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararlarından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder." şeklindeki düzenleme, ancak adli yargı yolu içerisinde verilen görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararları için uygulanabilir.
4. Dosya kapsamından, ödeme emri iptalinin idari yargıda açılması gerektiği belirtilerek davanın yargı yolu bakımından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasına (8) numaralı bent olarak "8-Davalı ... kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," bendinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava, vergi dairesi tarafından vergi borçlusunun davacıda alacağı bulunduğu iddiası ile 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesi ve ödeme emri nedeniyle borçlu olmadığının tespiti davasıdır.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, 6183 sayılı Kanun 79 uncu madde kapsamında açılan menfi tespit davalarının hangi yargı kolunda görüleceğine ilişkindir.
6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 3,4 ve 5 inci fıkraları aşağıdaki gibidir.
“Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.
Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde Mahkemece bu Kanun'un 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren Mahkeme tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın % 10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir.
Bu Kanun uyarınca kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açıp itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan üçüncü şahıs hakkında, menfi tespit davasının lehine sonuçlanması veya asıl amme borçlusunun takip konusu amme alacağını tamamen ... olması halinde, bu Kanun'un 58 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.”
6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinde düzenlenen prosedüre göre Kurum, vergi borçlusunun alacağı bulunduğu üçüncü kişiye borcunu Kuruma ödemesi için haciz bildirisi gönderecek, üçüncü kişi de yedi gün içinde bu bildiriye itiraz edebilecektir. Haciz bildirisinin itiraz edilmeden kesinleşmesi halinde ise Kurumca üçüncü kişiye ödeme emri gönderilerek takibe geçilebilecektir. Kanunda, “Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel Mahkemelerde menfi tespit davası açmak zorundadır” denilerek üçüncü kişiye genel Mahkemelerde menfi tespit davası açmak hakkı tanınmıştır. Açılacak davada, vergi borçlusu ile üçüncü kişi arasında özel hukuk ilişkisine göre oluşan borç kaydı olup olmadığı irdelenecektir.
Davacı, dava dışı vergi borçlusu şirkete borçlu olmadığının tespiti ile Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından düzenlenen ödeme emrinin iptali talebinde bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi davacının talebini ikiye ayırarak inceleme yapmış, menfi tespit yönünden davanın kabulüne, ödeme emrinin iptali yönünden ise idari işlem niteliğinde olması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa göre davanın Vergi Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden yargı yolu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, daire çoğunluğu tarafından da bu karar benimsenmiştir.
Öncelikle ödeme emrine konu alacak vergi borcu değildir. Vergi borçlusunun üçüncü kişide alacağı olduğu iddiası ile düzenlenen ve temeli özel hukuk borç ilişkisine dayanan alacaktır. Bu nedenle Kanunda da belirtildiği gibi davacıya genel mahkemelerde menfi tespit davası açma yetkisi tanınmıştır.
6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi kapsamında öngörülen prosedür gereği, üçüncü kişiye haciz bildirisinin tebliğinden itibaren, ister haciz bildirisi aşamasında isterse ödeme emri gönderilmişse buna karşı bir yıl içinde genel Mahkemelerde dava açma yetkisi tanınmıştır. Kurum haciz bildirisinin kesinleşmesi sonucu ödeme emri ile icra takibi başlatmaktadır. Bu nedenle üçüncü kişinin açtığı menfi tespit davası veya ödeme emrinin iptali davasının tümü 79 uncu madde kapsamında borçtan kurtulma ve girişilen takibin iptali davasıdır. Her ikisine da bakma göre adli yargı yeridir.
Dava dilekçesini yorumlamak hâkime aittir. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. 79 uncu madde kapsamında açılan davalarda talep, ödeme emrinin/takibin iptali veya menfi tespit davası olsa da Kanunun emredici hükmü gereği adli yargıda görülmesi gereken davalardır. Davacının aynı amaca yönelik talebini ikiye ayırarak incelemek usulen hatalıdır. Aksi halde iki yargı kolunda da birbiri ile çelişen kararlar verilebilecek, bir yargı kolunda kesinleşen karar diğer yargı kolunda verilen karar ile kaldırılacak ve karmaşa yaşanacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava dilekçesinde 6183 sayılı Kanun'daki takip aşamalarına göre üçüncü kişiye ister haciz bildirisi gönderilsin isterse ödeme emri düzenlensin bir yıllık sürede genel Mahkemelerde (adli yargı yerinde) dava açılması Kanunda öngörüldüğü, yargılamanın özel hukuk borç ilişkisine göre yapılacağı, bu nedenle idari yargının görevine girmediği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.