Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1893 E. 2024/809 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklıktan kaynaklanan tapu iptali ve tescil veya bedelinin tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile davalı arasında kurulan adi ortaklığın sona ermesi ve davacının ortaklık payına düşen dairelerin davalı tarafından üçüncü kişilere satılması nedeniyle, ortaklığın fesih ve tasfiyesi gerektiği, mahkemenin ise yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/284 E., 2022/520 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Av. ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacının, davalı şirket ile ortak inşaat yapmak üzere 3.000.000,00 TL sermayeli adi ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, yapılacak inşaat işine %34 oranında ortak olmayı kabul eden davacının ortaklık payına mahsuben 600.000,00 TL yatırdığını, inşaat sonrası davalı şirketin adi ortaklık payına kalan 7 adet bağımsız bölümün tamamını sattığını öğrendiğini, iki adet bağımsız bölümün davalı ... adına devredildiğini ileri sürerek; adi ortaklığa konu bağımsız bölümlerin tapularının %34 payının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiş; 18.08.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi incelemesi neticesinde dava değerinin 1.700.000,00 TL olarak belirlendiğini, tapu iptal ve tescil talebi mahfuz kalmak üzere terditli olarak talebin bedele dönüştürülmesini ve davaya konu taşınmazların %34 payına tekabül eden bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli ve 2021/628 E., 2021/166 K. sayılı kararıyla; "...dava tarihi itibariyle var olan tapu kayıtlarına itibarla değerlendirme yapılması gerektiği, celp edilen tapu kayıtlarına rağmen davacı vekilinin kayıt maliklerine karşı ayrı bir dava açarak birleştirme talep ettiğine dair bir beyanının olmadığı, kayıt malikleri ile davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunmaması sebebiyle bu hususun resen hatırlatılamayacağı, davacı vekilinin talep sonucunda alacak talebinin olmadığı, kısmi ıslah ile de talep sonucunda yer almayan bir hususun davanın tamamen ıslahı yoluna başvurmaksızın eklenmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmış olup bu nedenle karar duruşmasında mahkememizce ıslahın yapılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç itibariyle davalıların kayıt maliki olmadıkları, davacının yalnızca davalılara karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunduğu, basit bir tapu araştırması ile yine yargılama sırasında celp edilen tapu kayıtlarından kayıt maliklerinin tespiti mümkün iken davacının yalnızca davalılara husumet yöneltmek suretiyle açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının dinlenme olanağının bulunmadığı..." gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2021 tarihli ve 2021/2133 E., 2021/2733 K. sayılı kararıyla; kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemiz 21.06.2022 tarihli ve 2021/8728 E., 2022/6037 K. sayılı ilamıyla; davacının davalılardan Veysi'ye yönelik temyiz itirazları reddedilerek, "...Tüm bu maddi ve hukuki durum hep birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemece yargılama sırasında dava konusu taşınmazların güncel tapu kayıtlarının dosyaya temini sağlanmış, tetkikinde ortaklığa konu olduğu ileri sürülen dairelerin davalılar adına kayıtlı olmadığı tespit edilmiş, yine yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu sonrası davacı vekili 18.08.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava değerinin 1.700.000,00 TL olarak belirlendiği, tapu iptal ve tescil talebi mahfuz kalmak üzere terditli olarak talebin bedele dönüştürülmesine ve davaya konu taşınmazların %34 payına tekabül eden bedelin tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Eldeki davada davacının ıslah dilekçesiyle, ortaklığa konu taşınmazların tapusunun iptali talebi ile birlikte bu talebine yeni bir talep eklemeyip, sadece mevcut talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürdüğünün, eş söyleyişle kısmen ıslah suretiyle usule müteallik bir işlem tesis edildiğinin kabulü gerekmektedir.

O halde İlk Derece Mahkemesince; davacı tarafından verilen ıslah dilekçesinin, geçerli bir kısmi ıslah olduğu kabul edilmek suretiyle, davalı bakımından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle bu davalı bakımından da pasif husumetten red kararı verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğunun ihtilafsız olduğu, bu sözleşmeye göre tarafların koymuş oldukları sermaye oranında kar ve zarar ortaklığı yaptıkları, davacının adi ortaklık sözleşmesi gereği ancak kar payı talep edebileceği, davacının adi ortaklık sözleşmesine konu taşınmazların inşası akabinde yapılacak satışlardan elde edilecek kardan talepte bulunabileceği, bu talebin ise adi ortaklığın tasfiyesini gerektirdiği, yapılan iş ve işlemler akabinde ortaya çıkan maliyetin, satışlardan elde edilen kârın, sair mali yükümlülüklerin hesaba katılarak yapılacak hesaplama neticesinde adi ortaklığın kar etmiş olması halinde kârdan talepte bulunma hakkının bulunduğu, kar elde etmemesi halinde ise zarara ortaklık payları oranında katlandıktan sonra bakiye sermaye payının kalması halinde bunu talep edebileceği, bu nedenle davacının doğrudan taşınmazlar için tapu iptal tescil talebinde bulunamayacağı gibi doğrudan taşınmazların değeri üzerinden ortaklık payına tekabül eden tutarı da talep edemeyeceği, mevcudiyeti taraflar arasında ihtilafsız olan adi ortaklık sözleşmesi ayakta iken davacının doğrudan adi ortaklığın faaliyet konusunu teşkil eden taşınmazlardan hak talep etmesinin mümkün olmadığı, davacının ancak adi ortaklık sözleşmesinin feshi ve tasfiyesi için açacağı ayrı bir dava ile sözleşmeye dayalı olarak alacak talebinde bulunabileceği, ancak eldeki davada böyle bir talep bulunmadığı gibi davaya konu edilmeyen talep bakımından da tasarruf ilkesi gereği resen hareket edilemeyeceği, davacının asli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi ile terditli talebi olan taşınmazların değeri üzerinden adi ortaklık payı oranında alacak talebinin her iki davalı yönünden ayrı ayrı reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; eksik inceleme yapıldığının bozma ilamında ortaya konmasına rağmen Mahkemece ilk duruşmada ayrı gün talebi olup olmadığı sorulmadan farklı bir gerekçe ile davanın reddine karar verildiğini, taşınmazlardan birinin halen davalı ... adına kayıtlı olduğunun maddi hata ile gözden kaçırıldığını, gerek önceki incelemelerde gerekse Yargıtay incelemesinde değinilmeyen yeni bir gerekçe oluşturulmasının kabul edilemeyeceğini, Mahkemece sözleşme serbestisine de bir anlamda müdahale edildiğini, sözleşmeye göre 7 adet taşınmazın tapularının paylara göre çıkartılacağının, diğer bir anlatımla, paylara göre taşınmazlara sahip olunacağının tartışmasız olduğunu, ancak davalının edimlerine uymayarak hareket ettiği ve anlaşma kapsamında davacının payını yok sayarak mal kaçırma amaçlı tapuları elinden çıkartmaya çalıştığını, esasında bu durumun tasfiye ile ilgisinin olmadığını ve tasfiyenin bundan sonraki bir süreç olduğunu, tarafların iradelerine üstünlük tanınması gerektiğini, sözleşmede kararlaştırılan bir hususta Mahkemece yorumda bulunulamayacağını, öte yandan Mahkemenin gerekçesinin doğru olduğu kabul edilirse bu durumda davacıyı yeni bir davaya zorlamanın sebebinin anlaşılır olmadığını, nitekim davalıdan ortaklık payına karşılık tahsili istenen alacağa dair talebin aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığı gözetilerek hüküm kurulması gerektiğini, ayrıca karşı tarafça önceki karar istinaf ya da temyiz konusu yapılmadığından gerek yargılama giderleri gerekse bozma gerekçeleri yönünden lehe usuli kazanılmış haklarının söz konusu olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklıktan kaynaklı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde alacağın tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 ve devamı maddeleri,

2. Dairemizin 18.11.2014 tarihli ve 2014/11009 E., 2014/15095 K. ve 20.01.2015 tarihli ve 2014/13639 E., 2015/1168 K. sayılı ilamları.

3. Değerlendirme

1. Davacı ile davalı şirket arasında dava dışı üçüncü şahsa ait arsa üzerinde inşaat yapımına ilişkin bir adi ortaklık kurulduğu, bu nedenle düzenlenen sözleşmede; davalının payının %66, davacının payının %34, ortakların kar zarar oranlarının ortaklıktaki payları oranında olduğu ve inşaatı yapılacak binadan ortaklığa kalacak 7 adet bağımsız bölümün tapularının ortaklar adına payları oranında paylı tapu şeklinde çıkartılacağı kararlaştırılmıştır.

2. Bu ortaklığın devamı sırasında taraflar arasında uyuşmazlık çıktığı, bu nedenle ortaklık payına düşen dairelerin davalı tarafından 3. şahıslara satıldığı ve inşaatın tamamlanmış olduğu, Mahkemece yapılan 07.01.2020 tarihli keşifte anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki ortaklığa konu inşaat bitirilmiş olmakla, ortaklığın amacına ulaşıldığının ve davacının talebinin ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığının kabulü, bu nedenle de ortaklığın fesih ve tasfiyesi gerekir. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.

3. Bu durumda, Mahkemece; 6098 sayılı Kanun'un 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, aynı Kanun'un 642 nci madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi şu şekilde gerçekleştirilmelidir;

Birinci aşamada; (taraflarca veya anlaşamamaları hâlinde mahkemece atanacak) tasfiye memuru tarafından sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın aktif ve pasifi ile birlikte tüm mal varlığı belirlenerek hazırlanan mal varlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazlar toplanacak delillere göre hakim tarafından değerlendirilmeli,

İkinci aşamada; tasfiye memuru tarafından ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri tasfiye memuru marifetiyle saptanmalı,

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, tasfiye memuru tarafından öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

Adi ortaklığın tasfiyesinde yukarıda belirtilen bu aşamaların tamamen uygulanması mümkün olmayabilir. Mesela, adi ortaklığın borcu yoksa, üçüncü aşamada ortakların yaptığı giderler ile katılım payı (sermaye) geri verilmeli, artan kazanç veya zarar ortaklar arasında paylaştırılmalıdır. Yine ortaklık malvarlığı satılmış ise, ikinci aşamada sadece satılan malvarlığının değeri tasfiye memuru tarafından belirlenmelidir. Bu nedenle, tasfiye aşamalarının ortaklığın niteliğine uygun olarak hakim tarafından belirlenmesi ve bu doğrultuda tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekir.

4. Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda açıklanan yöntem izlenerek adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın her iki davalı yönünden ayrı ayrı reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

5. Kabule göre de; davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair Mahkemenin 21.04.2021 tarihli ve 2021/628 E., 2021/166 K. sayılı kararının, davacının temyizi üzerine Dairemizin 21.06.2022 tarihli ve 2021/8728 E., 2022/6037 K. sayılı ilamıyla davacının davalılardan Veysi'ye yönelik temyiz itirazları reddedilmek suretiyle kesinleştiği gözetilmeden, bu davalı yönünden yeniden değerlendirme yapılarak karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi geregince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

27.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.