Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2216 E. 2024/397 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında imzalanan ve reklam alanlarının satış ve pazarlamasına ilişkin sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi mi yoksa vekalet sözleşmesi mi olduğu ve sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle davacının zarar görüp görmediği hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasındaki sözleşmenin vekalet sözleşmesi niteliğinde olduğu, davacının sözleşmeye dair yükümlülüklerini yerine getirmediği ve davalı şirketin zararının net olarak belirlenemediği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilmek suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1287 E., 2023/368 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2016/1087 E., 2021/369 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı görülen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı/karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı/karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı/karşı davalı vekili; müvekkilinin tecrübeli reklamcı olarak davalı şirkette 2007-2015 yılları arasında genel müdür olarak çalıştığını, istifa ettikten sonra davalı şirketin sahibi tarafından ortaklık teklif edildiğini, taraflar arasında düzenlenen 01.04.2015 ve 01.10.2015 tarihli sözleşmelerle davalı şirketin brüt kazancı (ciro) üzerinden % 30'luk kısmının davacıya ödenmesi, buna mukabil şirketin reklam ve ticari faaliyetlerinin pazarlanmasının ve işlerin yürütülmesi hususunun müvekkili tarafından gerçekleştirilmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin adi ortaklık sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirdiğini, buna rağmen davalı tarafça keşide edilen Beyoğlu 7. Noterliğinin 12 Ağustos 2016 tarih 14829 yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini gereği gibi yerine getirmediğinden bahisle sözleşmenin feshedildiğini, davalının paravan şirketler kurarak söz konusu reklam faaliyetlerinden elde edilen geliri başka şirketler üzerinde gösterdiğini, sırf davacının payını vermemek amacıyla sözleşmeyi haksız ve kötü niyetli şekilde fesih ettiğini, bu feshin hukuki dayanaktan da yoksun olduğunu, sözleşme fesih tarihine kadar ödemeler de yapıldığını, taraflar arasında imzalanan adi ortaklık sözleşmesinin 2023 yılına kadar geçerli olduğunu, davalının haksız feshi sebebiyle müvekkilinin 2023 yılına kadar elde edeceği kazançtan mahrum bırakıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, ortaklıktan doğan kazanç kaybından kaynaklanan imdilik 300.000,00 TL + KDV alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP ve KARŞI DAVA

Davalı/karşı davacı vekili; davacıya ortaklık teklif edildiği yönündeki iddianın asılsız olduğunu, davacının müvekkili şirketten istifa edip ayrıldıktan sonra kendisine dışarıdan danışmanlık, satış ve pazarlama hizmeti vermesi hususunda teklifte bulunduklarını, teklifi kabul etmesi üzerine taraflar arasında 01.04.2015 tarihli sözleşmenin imzalandığını, davacının da dava dilekçesinde satış ve pazarlama hizmeti verdiğini, 2016 yılına kadar danışmanlık hizmeti ödemesi aldığını kabul ettiğini, bu sözleşmenin tipik bir "hizmet sözleşmesi" olduğunu, adi ortaklık sözleşmelerinin hiçbir özelliğini taşımadığını, sözleşmenin 2.4.1 ve 2.4.2. maddelerinde %70-%30 şeklinde yer alan oranının 2016 tarihinde %75- %25 olarak değiştirildiğini, bu değişikliğin 2015 yılındaki bir satış hariç tüm satışları kapsadığını, davacının dilekçesinde bu değişikliğe yer vermediğini, davacının sözleşmenin amaç ve niteliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini tam, zamanında ve gereği gibi yerine getirmediğini, artış bir yana satış bile yapmadığı zamanlar nedeniyle müvekkili şirketin batma aşamasına geldiğini, sözleşme gereğince satış gelirinden ödenmesi gereken mecburi ödemeler yapıldığını, sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini savunarak, asıl davanın reddini istemiş, karşı davada; müvekkili şirketin satış ve pazarlama gelirlerinin önemli ölçüde düştüğünü ve zarara uğradığını ileri sürerek; şimdilik 50.000,00 TL'nin taraflar arasındaki akdin feshedildiği tarihten itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında davalı tarafa ait reklam alanlarının satış ve pazarlanmasına dair sözleşme bulunduğu, bu sözleşme uyarınca taraflar arasında ortak bir amacın olmadığı, davacı tarafın ediminin, kiraladığı reklam panolarının satış, pazarlama ve organizasyonun yapılması olduğundan bu sayede gelir elde etme amacı taşıdığı, davalının ise kendisine bu yönde yüklenmiş edimin gereğini yerine getirerek sözleşmede kararlaştırlan bedelin elde edileceği, tüm işlemlerin davalı adına ve hesabına davacı tarafından yapılacağı, davalının işinin davacı tarafından görüleceği anlaşılmakla, taraflar arasındaki sözleşmenin vekâlet sözleşmesi niteliği bulunduğu, tarafların sözleşmenin

süresini belirleme yolunda bir iradesinin olmadığı ve belirsiz süreli bir sözleşme olduğu, bilirkişi raporu doğrultusunda davacı yönünden pazarlama ve

satış çalışmalarının etkili bir şekilde yapılmadığı, potansiyel müşterilerin bulunması, raporlama,

satış görüşmelerinin, sunum ve ziyaretlerin yapılması noktasında bir ekip kurulması gerekirken

kurulmadığı, yapılan reklam sözleşmelerinin bir bölümünün daha önceden mevcut ve

devam niteliği taşıdığı, reklam alınması açısından yeni katılımların yetersiz kaldığı, sözleşme kapsamında gerekli özeni göstermediği, bu kapsamda davalı tarafın sözleşmeyi feshinin haklı sayılacağından asıl davanın reddi gerektiği, karşı davada, yapılan mali incelemeyle davalı şirketin 2015 ve 2016 yılları mali tabloları

karşılaştırıldığında; 2015 yılına göre 2016 yılında satışlarında 285.977,00 TL, kârında ise 380.852,37 TL tutarlı

azalış gerçekleştiği gerekçesiyle; asıl davanın reddine, karşı davadaki talep miktarı ile bağlılık gereği 50.000,00 TL'nin karşı dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı/karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı/karşı davalı vekili; taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında müvekkilinin ofis açma yükümlülüğünün bulunmadığını, davalının ihtar vs. yollarla müvekkiline böyle bir talep iletmediğini, kaldı ki müvekkilinin yaptığı iş meslekte tecrübeli bir kişi olduğunu,dava dilekçesinin eklerindeki mail yazışmalarında da görüleceği üzere; davalı tarafından müvekkiline sürekli olarak taktir ve teşekkür mailleri gönderildiğini, performans düşüklüğünden söz edilemeyeceğini ve bu nedenle feshedilemeyeceğini, haftalık raporlama işlerinin düzenli bir şekilde yapıldığını, işini layıkıyla yaptığını, davalı şirkete yüklü miktarlı kazanç sağladığını, sunulan satış cirolarından da görüleceği üzere davalı/karşı davacının zarara uğramadığını, ölü dönem olarak tabir edilen dönemlerdeki düşük kazançların müvekkilinin başarısızlığıymış gibi gösterilemeyeceğini, taraflar arasındaki 01.04.2015 tarihli sözleşmenin açık bir biçimde adi ortaklık sözleşmesi olduğunu, akdi ilişkinin vekalet sözleşmesi olarak tanımlanamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için işbu sözleşmenin vekalet sözleşmesi olduğu varsayıldığında bile bu sözleşmenin haksız bir biçimde feshedildiğini ve müvekkilinin 2023 yılına kadar elde edeceği kazançtan mahrum bırakıldığını, sektör bilirkişinin tespitlerinin bu dava dosyasına uymadığını, ayrıca bilirkişinin hukuki yorumda bulunarak görevinin dışına çıktığını, hükme esas alınan raporun objektiflik ve bilimsellikten uzak olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşme hükümlerine göre taraflar arasında ortak bir amacın bulunmadığı, taraflardan birinin menfaatinin kiraladığı reklam panolarının satış, pazarlama ve organizasyonun yapılması ve bu sayede gelir elde etmek olduğu, diğer taraf olan davalının ise kendisine bu yönde yüklendiği edimin gereğini yerine getirerek sözleşmede kararlaştırılan bedeli elde etmek olduğu, davacı tarafından yapılan/yapılacak tüm işlemlerin davalı adına ve hesabına görüleceği sonucuna ulaşıldığı, dava konusu sözleşme ile hükme bağlanan hukuki ilişkinin adi ortaklık sözleşmesi değil "vekalet sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, davacı/karşı davalının sözleşme konusu işin görülmesinde gereken özeni göstermediği, edimlerini eksik ifa ettiği ve sözleşmeye aykırı davrandığı, mali bilirkişi tarafından davalı şirketin mali tabloları üzerinde yapılan incelemeye göre; davalı şirketin 2016 yılı satışlarında 2015 yılına göre 285.977,00 TL kârında 380.852,37 TL azalma yaşandığı, davacının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle zarara uğradığı gerekçesiyle, davacı/karşı davalının istinaf baş vurusunun esastan reddine

karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı/karşı davalı vekili; temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı/karşı davalı vekili;istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar erek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan zararın giderilmesine yönelik birleştirilerek görülen alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 502 ve devamı, 620 ve devamı maddeleri

3. Değerlendirme

1. Temyize konu kararda; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve gerekçeye göre, taraflar arasındaki sözleşmesinin adi ortaklık sözleşmesi niteliği bulunmadığı, vekalet sözleşmesi niteliği taşıdığı, davacının sözleşmeye dair yükümlülüklerini yerine getirmediğinden feshin haklı olduğu belirlenmekle; davacı/ karşı davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.

2. Karşı davada; taleple bağlı olarak karar verilmesine karşın, gerekçe kısmında, davalı şirketin 2015 ve 2016 yılları mali tabloları

karşılaştırıldığında; 2015 yılına göre 2016 yılında satışlarında 285.977,00 TL, kârında ise 380.852,37 TL tutarlı

azalışın gerçekleştiği ifade edilmiştir.

3. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın mal varlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır.

4. Bu kapsamda; bilirkişi raporunda davalı/karşı iki yıllık dönemine ilişkin mali tablolarının karşılaştırılması neticesinde, kârında azalma meydana geldiği rakamsal olarak belirlenmiş ise de, sözleşme kapsamında ne kadar iş yapılacağı belirlenemediğinden 380.852,37 TL kar azalmasına yönelik zarar tespiti doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; karşı davada 380.852,37 TL kârın azaldığına ilişkin tespitin gerekçeden çıkarılması gerekmiştir.

5. Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru değil ise de sonucu itibariyle karar doğru olduğundan, kararın gerekçesinin belirtilen şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.