"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/336 E., 2019/67 K.
Taraflar arasındaki inançlı işleme dayalı araç mülkiyetinin tescili ve bedel iadesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin Almanya'da işçi olarak çalıştığını, davalı ile aynı köyden olmaları nedeni ile tanıştıklarını, Türkiye'ye geldiği sürelerde kullanmak üzere bir araç satın almak istediğini, davalının kendisine bu konuda yardımcı olabileceğini ve eğer onun üzerine alınırsa aracın daha uygun fiyatla satın alınabileceğini söylediğini, müvekkilinin de davalıya güvendiğini ve aracın davalı üzerine alındığını, müvekkilin araç için nakit ödeme yaptığını ve çekilen krediyi ödediğini, aracın alındığı günden bu yana trafik sigortası, kaskosu gibi tüm ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını ve aracın müvekkili ile ailesi tarafından kullanıldığını, bu hususta şahitler huzurunda bir sözleşme yapıldığını, ancak davalının buna rağmen aracı devretmediğini ileri sürerek aracın ruhsatının iptali ile davacı adına tesciline, aracın kaydının davacı adına kaydı mümkün olmazsa ödediği 32.732,00 TL'nin yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı ile müvekkili arasında ticari bir ilişkinin bulunduğunu, davacının taraflar arasındaki hukuki ihtilafın doğmasına neden olduğunu, taraflar arasındaki güven ilişkisi nedeniyle davacının dava konusu aracın müvekkili tarafından alınmasını ve kullanma hakkının kendisine tahsis edilmesini istediğini, müvekkilinin de bunun üzerine aracı satın aldığını ve kullanma hakkını da ekte sundukları tutanak ile dava konusu aracı davacıya teslim ederek zilyetliğini devrettiğini, taraflar arasında araç alım satımına ilişkin bir anlaşma yapılmadığını, araç alım-satımına ilişkin sözleşmelerin Noter huzurunda yapılmasının yasal zorunluluk olduğunu, bunun haricinde yapılan tüm sözleşmelerin geçersiz olduğunu, mülkiyetin talep hakkını doğurmadığını, sadece aracın kullanma hakkının yani zilyetliğinin davacıya verildiğine ilişkin tutanak tanzim edildiğini, hatta davacının aracı almak isterse araç bedelinin davacı tarafından müvekkiline ödendikten sonra devir işleminin gerçekleştirileceğini, bu konuda öncelik hakkının davacıya verildiğini, davacının aracın alımına yardımcı olduğuna ilişkin iddialarının doğru olmadığını, davacı tarafından dava konusu aracın bedeli konusunda müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, taraflar arasında ticari bir ilişki ve güven ilişkisi bulunduğundan bazı ödemelerin yapıldığını, davacının kötü niyetli olarak hiçbir yasal dayanağı olmadan dava konusu aracın mülkiyetini talep ettiğini belirterek, davanın reddini, araç zilyetliğini haksız olarak elinde bulunduran davacıdan aracın alınarak müvekkiline verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2015 tarihli ve 2013/858 E., 2015/28K. sayılı kararıyla; davalı ...'nı..........., Jandarma Karakol Komutanlığına yaptığı şikayet başvurusuna ilişkin Muğla Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/4935 Soruşturma, 2013/2840 Karar sayılı soruşturma dosyası celp edilerek incelendiğinde; müşteki ve şüphelinin dosya davacısı ... ve dosya davalısı ..., suçun güveni kötüye kullanma suçu, suç tarihinin 15.10.2011 tarihi olduğu, yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği, müşteki ...'nın takipsizlik kararına itiraz edilmekle Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/1899 D.İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, davalı vekilinin Mahkemenin 11.11.2014 tarihli oturumundaki beyanında özetle; dava dilekçesi ekinde bulunan davacı vekilinin dayandığı "48 NZ 675 plakalı Fiat Linea 1,3 Mjet 90HP Active Plus std Markalı Beyaz renkli taksinin ruhsatı ...'nın üstünde olup mülk sahibinin ...'ya ait olduğu için istediği zaman ruhsatını üstüne alabilir." yazılı belge altında imzanın müvekkiline ait olduğuna ilişkin beyanda bulunduğunun görüldüğü, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan yazılı belgenin, dava konusu aracın davacıya ait olduğunu ispatladığı, davalı vekilinin belgedeki imzanın müvekkiline ait olduğuna ilişkin beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulü ile, 48 NZ 675 plakalı aracın davalı adına olan trafik kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarihli ve 2015/41495 E., 2018/3715 K. sayılı ilamıyla; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediği belirtilerek, trafik kaydının iptali ve trafiğe tescil işlemi idari işlem niteliğinde olup, Adli Yargı Mahkemelerince idareyi belli bir işlem yapmaya zorlayıcı şekilde karar verilmesinin mümkün olmadığı, Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; aracın trafik kaydına yönelik talep idari işlem olup bu yönde idareyi işlem tesisine zorlayıcı karar verilemeyeceğinden bu yöndeki talebin özellikle bozma ilamı doğrultusunda yerinde olmadığı, araç bedeli için ödendiği iddia edilen 32.732,00 TL'nin tahsiline ilişkin talep yönünden ise; özellikle 24.01.2019 tarihli beyan dilekçesindeki açıklamaya göre bir kısım ödemenin banka aracılığıyla, bir kısmının elden ödendiği bildirilmiş ise de, dosyadaki banka dekontlarında davalıya araç bedeli adı altında gönderilen herhangi bir ödeme olmadığı gibi dava dışı ...........,adına yapılan ödemede de herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, elden ödemenin de değer itibariyle yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, dosyada açıklanan nedenlerle iddia edilen şekilde araç bedelinin davacı tarafça ödendiğine ilişkin somut, kesin delil bulunmadığından bu yöndeki iddianın da ispatlanamadığı ve davacının aracın bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istemesi mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalı adına tescil edilen ........., plakalı aracın tüm ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını, bu durumun dosyada mevcut davalının imzasını taşıyan ve yargılama aşamasında da davalı tarafından imzası ve evrak içeriği inkar edilmeyen belge ile ispatlandığını, davaya konu .........., plakalı aracın müvekkiline ait olduğunu, Yerel Mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, dosyada mevcut ödeme evrakları, araç trafik ve sigorta evrakları, ödeme dekontları, davalı tarafından tanık huzurunda imzalanan belge dikkate alınmaksızın, çelişkiler giderilmeksizin, deliller toplanmaksızın davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasalara açıkça aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; inançlı işleme dayalı araç mülkiyetinin tescili, olmadığı taktirde bedel iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İspat yükü
" başlıklı 6 ncı maddesi.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası.
3. Aynı Kanun'un 202 nci maddesi.
4. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20 nci maddesinin d bendi.
5. Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2010 tarihli ve 2010/14-394 E., 2010/395 K. sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
2. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)
Yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK'nın 188 inci maddesi) yemin (HMK'nın 225 vd maddeleri) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde Mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
3. Araç mülkiyetinin devri 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20 nci maddesinin (d) bendine göre resmi şekil şartına bağlanmıştır. Araç mülkiyetinin devrini gerçekleştiren her türlü sözleşmenin (bağış, trampa, satış) resmi şekilde yapılması geçerlilik şeklidir.
4. Davacının iddiasının inançlı işleme dayalı olduğu, bu iddianın 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlanması gerektiği, banka dekontları, makbuzların tek başına ispata yeterli olmadığı, dosya kapsamında taraflar arasındaki inançlı işlem sözleşmesine ilişkin yazılı delil niteliğinde davacı ve davalının imzasına havi belge mevcut olup, davalının imzasını kabul ettiği işbu belgede; "48 NZ 675 plakalı Fiat Linea 1,3 MJET 90HP ACTİVE PLUS STD Markalı Beyaz renkli taksinin ruhsatı ...'nın üstünde olup mülk sahibinin ...'ya ait olduğu için istediği zaman ruhsatını üstüne alabilir." denildiği, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan işbu tarihsiz yazılı belgenin dava konusu aracın davacıya ait olduğunu ispatlamaya yeterli olduğu, davacının tescil istemi idari nitelikte bir işlem olmasına rağmen çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesi gereğince, davaya konu talebin tespit istemini de içerdiği anlaşıldığından, davacının terditli açtığı davasındaki ilk istemi araç mülkiyetinin tespiti olarak değerlendirilip, bu anlamda hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi geregince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
10.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.